KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlarımız, milletvekili arkadaşlarım, değerli basın mensupları; ben de hepinizi öncelikle saygıyla ve sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Bakanım, ben öncelikle sizlere teşekkür etmek istiyorum. Bu memlekette yıllardır emeklilere maaşları düzenli bir şekilde ödenmiştir ama siz "Emeklilerin maaşını verdik." şeklinde bir lütuf beyanında bulunarak...

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Allah razı olsun.

CAVİT ARI (Antalya) - ...emeklilere hak etmiş oldukları, alın teriyle hak etmiş oldukları emekli maaşlarını verdiğinizi ifade ettiniz. Emekliler adına teşekkür ediyorum.

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) - Durum o kadar kötü yani.

CAVİT ARI (Antalya) - Bende, emekliyim, evet, yani iki yıldır düzenli maaşlarını ödemişsiniz teşekkür ediyoruz.

Şimdi, AK PARTİ'li Sayın Bakanlarımızın bir alışkanlığı var. Her türlü lehe olacak olan düzenlemeler, 2002 milat olarak kabul edilerek, birtakım matematiksel hesaplama yöntemleriyle, hangi sonuç lehimize çıkacaksa ona göre bir hesaplama metodu var. Burada hep onu görüyoruz. Sayıları çarpar bölerseniz 2002'ye göre yapılan bazı matematiksel işlemler önce ve yeniye göre kıyasladığınızda, lehinize olduğunu varsayarsınız ve buna göre hesap yaparsınız. Bunu sadece siz yapmıyorsunuz Sayın Bakanım. Üç yıldır bu Komisyonda gördüğümüz tüm bakanlar veya tüm hesaplamalar böyle yapılmakta ancak bunlar aslında reel durumu göstermemekte. Bunların hepsi hesap ayarları ancak benim dikkatimi çeken, sizin sunumunuzda bir cümle var ki şöyle başlamışsınız -ya niye 2012'yi almadınız, ben de şaşırdım orada o nedenle de araştırdım- 4'üncü sayfada son paragrafta diyor ki: "Bu iyileşmeyi sendikalaşma oranlarında görmek mümkün. 2013'te yüzde 92 olan işçilerimizin sendikalaşma oranı, bugün, temmuz ayı itibarıyla yüzde 13,66." Sayın Bakanım, hani siz hep 2002'den hesaplamaya başlardınız. Niye burada 2013'ten başladınız? Acaba 2012'de bir terslik mi var? Yani cümlenin devamını okuyayım: "2002 yılında yüzde 48 olan kamu görevlilerimizin sendikalaşma oranı..." diye devam ediyor yani işçiyle ilgili hesaplamayı 2013'ten almışsınız, memurla ilgili hesaplamayı 2002'den almışsınız; tesadüfe bakın. Neyse ki ben şöyle bir göz attım Sayın Bakanım, 2003'de bu ülkede 4 milyon 686 bin 618 işçi varmış ve yüzde 57,98 yani yüzde 58 sendika üyesi işçi varmış. Tahmin ederim ki bu hesaplamayı yapan arkadaşlarınız da burada size hoş görünmek adına 2013'ten bu hesaplamayı yapmış, bence isterseniz onu "2002'den" düzeltin ki bu ülkenin gerçekleri ortaya çıksın.

Şimdi, tabii, süreçte sosyal yardımlarla ilgili ihtiyaç sahibi olanlara değişik desteklemeler yapıldı yani bu desteklemelerin de ihtiyaç sahibi olanlara yapılmasına kesinlikle karşı değiliz. Bu ülkede, gerçekten hak eden, ihtiyaç sahibi, muhtaç kim varsa onlara sosyal yardım yapılmalı ve buradan bir kez daha o yardım alanlara duyurmak istiyorum: Hak edenlerin almış oldukları o yardım, onlara analarının ak sütü gibi helal olsun ama bu yardım sizin lütfunuz değil, sizin cebinizden verdiğiniz bir yardım değil, devletin imkânlarıyla verilen yardımlardır. Bu nedenle, bu tip yardımları siyasete malzeme de yapmayın demek istiyorum.

Şimdi, bu pandemi süreci içerisinde, tabii, bin TL yardımlarda bulundunuz. Sosyal yardımlaşma programı kapsamında, ihtiyaç sahibine bu yardımlar yapıldı ilk etapta ama sonra yaklaşık 1 milyon seviyelerinde bir yardım daha yapıldı. Bu yardım yapılanların kim oldukları konusu hep kafalarda soru işareti oldu Sayın Bakanım, ben size söyleyeyim çünkü bu yardımı alanların hangi nedenle aldıkları konusunda toplumda birçok insanın kafasında farklı algılar var. Alamayanların: "Karşı mahallede, karşı apartmanda ihtiyaç sahibi yok ama siyasi nedenlerle bu yardımı aldı" dediği çok sayıda insan var, ben size onu bu fazladan ödenen kısım yönünden özellikle söylemek istiyorum.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Şeceresini getirip tek tek bakarız.

CAVİT ARI (Antalya) - Tabii tabii çünkü Sayın Bakanım, bakın, Sayıştay raporlarında değerlendirme yaptığımızda, Sayıştayın raporunda eleştiriler var. Bu eleştirilerin önemli bir kısmı, hak etmeden yapılan birtakım ödemelerin kimlere yapıldığı, desteklemelerin kimlere verildiği, yine -arkadaşlarımız da söyledi- evde bakım ödemesinin usulüne uygun yapıldığı yapılmadığı meselesi. Sayıştay, tabii bu anlamda çok kibar, bu tespitlere hep diyor ki: "Riskin bulunması." yani burada açıkça "Ya, yapılan işlemler yanlıştır, usule aykırıdır, hukuka aykırıdır." diyemediği için çok kibar davranmışlar. İşte "Riskin bulunduğu" şeklinde bir beyanla geçiştirmeye çalışmışlar.

Bakanlığa bağlı birimlere yapılan bazı bağışların kayıt yapılmadan kabul edilmesi konusu var.

Yine, bakın, bizim gençlerimiz işsiz, bu konuda arkadaşlarımız yine değerlendirme yaptılar. Sayıştayın bulgularında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişilerin, çalışma izni süresi bitenlerin Bakanlık tarafından takip edilememesi ve idari yaptırım uygulanmaması konusu var yani yabancılar çok rahatlıkla çalışabiliyor ve takibi de yapılmamış, yapılmıyor da; herkes istediği yerde, istediği gibi çalışabilmekte yani durum öyle gösteriyor.

Şimdi, Bakanlık bütçesinden yapılan sosyal yardım ödemelerinin hak sahiplerine ödenmesine ilişkin işlemlerde kontrol eksikliklerinin bulunması... Şimdi, Sayın Bakanım bakın, ben bu bulguyla diğer bulguları birleştirdiğimde aslında şu sonuca varıyorum: Sizin devletin imkânlarını, bütçesini kullanarak ihtiyaç sahibi olan vatandaşımıza yaptığınız yardımların, bakın, doğru düzgün kayıtları bile tutulmuyor. Bu nedir biliyor musunuz? Bizim kafamızda oluşan sonuç şudur: Demek ki bunlar siyasete kullanılıyor. Siyaseten belki de hak etmeyen insanlara verilen ve de siyaseten kullanılan yardımlar algısı yaratmakta. Bu toplumda, böyle anlaşılan sonuçları var.

Şimdi, aile bizi ilgilendiren yani Bakanlığınızı ilgilendiren bir konu. Sayın Bakanım, aile kurumunun son yıllarda uygulanan yanlışlıklar nedeniyle büyük tehdit altında olduğunu siz de biliyorsunuz. Türkiye'de son dönemlerde aile kurumumuz maalesef yıpratılmakta. Bireyler arasında ciddi sorunlar yaşanmakta ve bunun sonucunda da maalesef ki çok sayıda yalnızlaştırılan bireyler var ülkemizde. "Yalnızlaşan birey" için "Tek başına kalmış, belki başka birilerinin desteğine ihtiyacı olabilir vaziyete gelmiş kişi." denebilir.

Bakın, geçtiğimiz yıl kitapçığında yıllara göre evlenme ve boşanma oranları ve sayılarını vermiştiniz. Bu sene göremedim, bu ülkede 2003 nüfusuna göre baktığımızda 2017,2018,2019,2020 yıllarında artık evlenme sayısı ve oranının nüfusa göre ciddi anlamda düştüğünü, boşanma sayısının da böyle fırlayıp gittiğini görmekteyiz. İşte bu gerçek anlamda tehlikedir ve toplum adına büyük risktir.

Şimdi, bakın, Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda çekirdek aile mefhumunun ne derecede azaldığını, birey olarak yalnız yaşayan kişilerin sayısı vesaire hepsi verilmiş. Yani şu an ciddi anlamda, sayısal ve oransal anlamda parçalanan bir aile yapısı olduğunu görmekteyiz. İşte, esas büyük sorun da burada.

Şimdi, bunların hepsinin altında da -tabii tek başına sizin sorununuz yok- bakın, bu verilerin hemen hemen çoğunluğunda en önemli neden ekonomik. Bugün iktidarınız ülke ekonomisini kötü yönettiği için ve ülkede ciddi bir ekonomik sorun, sıkıntı bulunduğu için aile yapısında da bu anlamda sıkıntılar gelişmekte, bakıma muhtaç insan sayısı da bu şekilde artmakta. Kısacası, esas bu konular üzerine de biraz kafa yormanız gerektiğini ben düşünüyorum. Aile danışma merkezlerinin sayısını artırmanız, bireylerle görüşmeniz vesaire bunlar önemlidir, doğrudur ama bu süreçte önlenemeyen bir gidişat olduğunu görüyoruz Sayın Bakanım. Bu konulara ciddi anlamda eğilmek gerektiği ortada. Aksi hâlde bu insanlar -destek verilen, bakıma muhtaç olan insanlar- sadece bir oy deposu olarak görülmeye devam eder diye düşünüyorum.

Kısacası, çalışma hayatında daha geriye doğru gidiş yani bu ülkedeki işçilerin hak ve özgürlükleri, hak ettiği imkânlar işte son günlerde getirilen kanun değişikleriyle, teklifleriyle geriye doğru götürülmekte. Zaten çalışanlarımızın hak ettiği ücretleri, kıdem tazminatını veya diğer hakları geriye doğru götürmektesiniz. Bunlarla ilgili ben çok detaylı konuşmak istemiyorum.

Kısa, öz: Toplumda ciddi bir sorun hâkim ve insanlar ekonomik anlamda ve sosyal anlamda büyük sıkıntı içerisinde. Sadece bu yardımlarla geçinen insanlar üretmekten vazgeçilsin diyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.