KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, değerli Bakanım, şahsınızda bütün heyeti saygıyla selamlıyorum.

Daha başlarken, hemen, sıcağı sıcağına, Emine Hanım'ın bir ifadesine not düşmek istiyorum: "OECD ülkeleri arasında Türkiye en düşük sendikalaşma oranına sahip." gibi bir cümle kurdu oysa doğru değil bu. Evet, Türkiye'de sendikalaşma düşük ama en düşük değil, doğru verileri verelim, biz hep bunu söylüyoruz. Bak, her konuşmamda buna özellikle vurgu yapıyorum.

Şimdi, efendim, çok sayıda konuşmacının bu neviden üforik, hakikatlerle uzak yakın ilgisi olmayan, tespitler yaptığını gördüm. Şimdi, bunlardan biri... Fransa, Litvanya, Estonya gibi ülkelerde bizden daha düşük. Biz yüksek demiyoruz ama doğruyu konuşalım ve ben bunu söylediğim zaman, ya kafaları karıştırıyorsunuz dediğim zaman da bu sefer farklı bir tepki alıyorum, yapmayın bunu.

Bakın, biz şunu yapıyoruz arkadaşlar: Her zaman söyledik ki biz hakkı dillendirenin yanında oluruz, hatta işini güzel yapana da teşekkür ederiz. Bakın, Ömer Fethi Gürer Beyefendi, sizin milletvekiliniz, CHP milletvekili, o da burada geldi, oturdu, konuştu ve düştüğü notlar vardı, talepleri vardı. Taleplerinin kahir ekseriyetini biz hayata geçirmişiz ama talepte bulundu. Tespitlerini yaparken, dediğim gibi, hakikatle uzak yakın ilgisi olmayan tespitler yapmadı, talepte bulundu. Onun için ben ona teşekkür ediyorum. Yani siyaseti bu zeminde yaparsak çok lezzet ifade eder.

Kaldı ki bizim şu anda görüştüğümüz Bakanlık hepimizi, bütün bir toplumu ortak bir paydada buluşturacak yapıya sahip. En yüksek kavramları ifade eden bir Bakanlık; aile, işçi, kadın, şehit, gazi... Bütün bu kavramlar zirve kavramlar, bayrak kavramlar. Dolayısıyla burada konuşurken mutlaka bir ölçü koymak lazım diye düşünürüm.

Mesela Erol Hocam, biz kendisinden öğrendiğimizi söylüyoruz, eyvallah. Hakikaten bir bilim insanı olarak buraya koyduğu seviyeyle de saygımızda asla kusur etmedik kendisine. Ama bugün ne söylüyor mesela? Erol Hocam diyor ki Sayın Bakanımıza: "Bu prim ödemelerini niye ertelediniz? Efendim, çalışanlara değil de çalıştıranlara dönük bir yaklaşımınız var, müspet yaklaşımınız var oysa biz talebi artırmamız lazım, üretim çok da bir şey değil bu anlamda." Bu anlamı havi şeyler söyledi. Oysa Erol Hocam bu işin uzmanı, o da biliyor ki eğer istihdam zeminini oluşturmazsanız, o zemin sıhhatli olmazsa talep oluşturamazsınız. Yani işverene bu desteği vermezseniz sonuçta o da çalıştırdığı elemanın işine son verecek. Nasıl olacak bu? Bunu şunun için söylüyorum: Yani elbette başka bir bakış açısı vardır, ben buna da bir şey söylemiyorum ama hakikatten kopan bir yol bu, onun için ben -Erol Hocam kusura bakmasın- bunu özellikle not düşeceğim.

Şimdi, Cavit Bey "Yardımlar lütuf değil." diyor. Kime demiş "lütuf" kim demiş arkadaş? Bu millet her şeyin en âlâsını, en güzelini hak ediyor ama bu bizimle beraber hayat buldu. Bizden önce kim yapıyordu bunları arkadaşlar? Bizden önce ne oluyordu, nereye gidiyordu bunlar? Ekrem Bey kardeşim burada özel bir kavram kullandı. Bizden önce şu yapılıyordu...

CAVİT ARI (Antalya) - "Oy vermezseniz o yardımlar kesilir." diyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bak, Cavit Bey, bunu yaptığın an, karşılıklı konuştuğumuz zaman sen mahcup olursun.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ekrem Bey şunu söyledi: "Bizden önce burada komiserler cirit atıyordu, IMF komiserleri." Neredeyse aileden biri gibi tanıyorduk biz bunları. Her gün burada bizi sıygaya çekmeye geliyorlardı, verdikleri üç kuruşun hesabını soruyorlardı ve onlar nereye gidiyordu, nereye gidiyordu? Fakir fukaraya gitmiyordu.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sizin milletvekilleriniz bakandı, bakan.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -Şimdi, biz bunu yapıyoruz, ihtiyaç sahibi olanlara... Bizim insanlarımız bunlar.

Bir arkadaşımız sabahleyin "İhtiyaç sahibi yüzde 50 oldu, fakirleşme yüzde 50 oranına vardı." dedi. Ya, olmaz arkadaş; hakkı söyleyin ya, lütfen ya. Bakın, 2002 yılında yüzde 30,3 iken bizimle beraber bu rakam yüzde 1,58'lere düşmüş; bunlar resmî, devletin rakamları. Lütfen, ezbere konuşmayalım. Bunu yaptığınız zaman, sözünüzün hükmü olmuyor arkadaşlar.

Bakın, Erzurum'da bir özel isim vardı -Allah gani gani rahmet eylesin- Behçet Mahir isimli; bir halk bilgesiydi, alaylıydı, eğitimi, tedrisi yoktu ama hakikaten öğretmeye dönük, çok konforlu bir zihin haritası vardı. Onun özel bir tespiti vardı, diyordu ki: "Hulusunuz tamsa ağzınızın barı size derman olur." Ne demek bu? Samimiyseniz size acı gelen bile derman olarak Cenab-ı Hak tarafından yansıtılır. Hakikat de budur ve bizim yaptıklarımız da o yüzden katlanarak insanların yüreğinde yer buluyor.

Arkadaşlar, bir tespit var, bu tespiti çok yüksek bir isim yapıyor. Özellikle, bunu sizlerle paylaşacağım, ardından meramımı aktaracağım: "Sabrı belki küçük bir karıncanın mücadelesinden öğreneceksiniz. Vefayı uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaşınızın size sarılışından öğreneceksiniz. Açlığı sokaktaki bir yoksulun ekmeği tutuşundan öğreneceksiniz. Emeği güneşin altında çalışan bir işçinin alın terinden öğreneceksiniz. Vatan sevgisini Suriyeli bir muhacir çocuğun gözlerinden öğreneceksiniz. Kahramanlığı Ömer Halisdemir gibi yiğitlerin cesaretinden öğreneceksiniz. Özveriyi, terör örgütünün kalleşçe şehit ettiği Aybüke Öğretmenin fedakârlığından öğreneceksiniz. Coşkuyu arkadaşlarınızla birlikte gittiğiniz bir futbol maçında öğreneceksiniz. Hasreti annenizle bir süre ayrı kaldığınızda öğreneceksiniz." Kim diyor bunları? Bu eşsiz, bu latif ifadeler kimden sâdır oluyor? Değerli arkadaşlarım, Sayın Cumhurbaşkanımızın ifadeleri bunlar. Bu tespitler sâdır oluyorsa bir zihinden oradan neşet edecek bütün icraatlar milleti kuşatır, insanlarımızın tamamına fayda sağlar. Bizde "öteki" diye bir kavram olmadı bugüne kadar.

Arkadaşlar, Deniz Bey bir şey söyledi, Zonguldak'la ilgili, Zonguldak'taki belediyeyle ilgili. Efendim "TYP'li işçiler bizim belediyeye verilmedi." dedi. Kendi belediyeni sorgula; git, bak, kaç tane proje vermiş, var mı projesi?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Var, var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İŞKUR ne diye projesiz şeye versin?

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ne alakası var ya projeyle?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşiniz sadece ve sadece insanlara ezbere yönelmek; yapmayın bunu, yapmayın arkadaşlar.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Belgesi burada.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ne alakası var ya?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ayıp sana be!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen, sakin olun.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ayıp ama ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bağırma bana, ne bağırıyorsun? Beni mi korkutacaksın, ne biçim konuşuyorsun! Ayıp!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sakin olun, sakin olun. Arkadaşlar sakin olun

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ayıp ama!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sizin yaptığınız ayıp ya!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Belgesi burada belgesi. Yalan söylüyorsun!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Aydemir...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Özür dileyeceğinize yalan söylüyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yalanı sen söylersin.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ayıp ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Elinle ayağınla benimle konuşma öyle, düzgün konuş!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen arkadaşlar, lütfen...

Sayın Aydemir, lütfen devam edin.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - 300 kişiden 1 kişi CHP'li değil ya!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ne oldu, bir yere mi dokundu? Ne oldu, hayırdır, niye bağırıyorsun?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kimse seni muhatap almadı.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen oturunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Doğruyu söylemiyorsunuz! Bu kadar partizanlık yapmayın!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O elinle ayağınla ne oynuyorsun sen ya? Tarzına bakar mısın şunun ya! Saygısız adam!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kimse senin kadar bağırmadı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Düzgün konuş, öyle elini ayağını kaldırma!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Evet, Sayın Aydemir, lütfen...

Arkadaşlar, lütfen ya, sakin olun arkadaşlar, lütfen ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sabahtan beri sizi dinliyorum ben burada ya! Hakikatle uzak yakın ilgisi olmayan şeyler söylediniz, sükût ettik, dinledik. Ayıp ya!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - İsim kullanırsanız cevap veririz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Siz söyleyeceksiniz, biz de dinleyeceğiz; böyle şey yok!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar lütfen...

Lütfen Sayın Aydemir lütfen...

Lütfen Sayın Aydemir, devam edin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İşiniz gücünüz bu ya. Geldi bak bir arkadaşımız, sabahleyin geldi, burada Bakanımıza, üstelik de...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ya, hikâye anlatmayın, herkesin tek tek ismini verin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) -...kadını teşyi ediyorlar, kadını öne çıkarıyorlar sözüm ona, Bakanımıza "yalancı" diye ithamda bulundu, sonra da çıktı gitti. Böyle bir şey yok! Ayıptır! Samimiyet arkadaşlar, samimi olun!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir...

Arkadaşlar, lütfen oturun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Otur yerine sen, otursana yerine!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir, lütfen...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ne demek ya, cevap vermek istiyorum, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne diyorsun sen ya? Otur yerine saygısız adam!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen arkadaşlar...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Son bir yıldır hiçbir belediyeye bir defa TYP verilmemiş ya. Ezbere konuşuyor, bilmiyor, bilmeden konuşuyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Belediyelere verdiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hangi belediyeye verilmiş son bir yıldır?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - İzmir'e bakın...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hangi belediyeye verilmiş?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nerede verilmiş?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) -İstanbul'a bakın..

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Son bir yıldır hangi belediyeye? Çıkar kulağından duy bizi madem.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, bir müsaade edin.

Sayın Yavuzyılmaz, lütfen maskenizi takar mısınız, lütfen maskenizi takın.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - İbrahim Bey takmadığı için ben de takmıyorum.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Hayır, sadece konuşmacı olanlara taktırmıyoruz, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben konuşmacıyım burada, saygısızlık yapmayın, oturun yerinize! Saygısızlık yapmayın, oturun yerinize!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ya, iki saattir dinliyoruz sizi, konuşturmuyorsunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ya, herkesin ismini kullanacaksınız...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sen bize ithamda bulunacaksın, ben de sükût edeceğim, öyle mi?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar...

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Senin ismini vermiyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Benim ismimi vermiyorsun, benim Bakanlığımın ismini veriyorsun.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Cevabı Bakan verecek.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben de veririm. Ben doğrudan yanayım.

Sen yalan söyleyeceksin, ben de sükût edeceğim; böyle bir şey yok!

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Sen yalan söylüyorsun!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Susma kardeşim!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kardeşim, iki saatten beri sizi dinliyoruz, ayağa mı kalktık?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, bakın...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ayıp ya! Tahammülsüz adamlar!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Otur yerine!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sen niye ayağa kalkıyorsun?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen oturun.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - İbrahim Bey, boş ver, sen konuşmaya devam et.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sabahtan itibaren bana hakaret ediyorsun orada.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen Sayın Aydemir...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sabahtan beri...

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, müsaade eder misiniz.

Sayın Aydemir, müsaade edin.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - İbrahim Bey, cevap vermeyin, konuşmaya devam edin.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

Değerli arkadaşlar, bakın, gün boyu konuştunuz, yeri geldi değişik ithamlarda bulundunuz, eleştiriler yaptınız, görüşlerinizi öne sürdünüz ama hiç müdahale edilmedi.

Arkadaşlar, lütfen...

Bakın, Bakan Hanım bile, birkaç kez kendisine yönelik ithamda bulunuldu, söz istedi, değerli arkadaşlar, dedim ki sonunda vereceğim sözü.

Arkadaşlar, lütfen sükûneti tesis edelim, lütfen arkadaşlar...

Sayın Aydemir, buyurun lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, teşekkür ediyorum.

Arkadaşlar...

OYA ERSOY (İstanbul) - Maskesiz burada bağırmayın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Herkes bağırıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, size çok yakın, o maskesiz bağırtı oradan size çok yakın.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen Sayın Aydemir, lütfen devam edin, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, bu Bakanlık...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Herkes maskesini taksın.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, müsaade edin.

Arkadaşlar, Komisyonumuzda sadece konuşan kişi maskesini çıkarıyor, diğer arkadaşların hepsi maskesini takıyor.

Buyurun.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Konuşan zaten saçıyor, konuşan taksın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli arkadaşlarım, bu Bakanlık bizim şeref levhamız bir Bakanlık, yaptığı her icraatı milletin yüreğinde, gönlünde özel iz bırakıyor ve biz şuna yöneliyoruz arkadaşlar, aslında geçtiğimiz bütçede söylemiştim, bir daha hatırlatayım, bir daha söyleyeyim: Yani güzel olanı taklit güzel bir şeydir. Biz sadece ve sadece "Allah razı olsun." nidalarına talibiz, onun dışında asla siyasi bir beklentimiz yok ve zaten biz biliyoruz ki "Allah razı olsun." dendiğinde karşılığı müspet olarak Cenab-ı Hak tarafından inşa edilir ve öyle olduğu içindir ki on sekiz yıldır bu hareket iktidar, Allah'ın izniyle daha on sekiz yıllar da göreceksiniz; bu tahammülsüz haliniz daha devam edecek inşallah.

Arkadaşlar, ben bir şey daha söyleyeceğim HDP'yle ilgili, söylemesem içime dert olacak, söylemesem yani nasıl olacak, sussam da gönül razı değil. Ya, kadına şiddetten bahsediliyor değil mi? Bugün, HDP'li kadınlardan, kadına şiddete dönük çok fazla bir şey duymadım ben, özellikle Filiz Hanım'dan çok bekledim. Sebebini ben biliyorum, sebebi, bu Mecliste açığa çıkmış bir hâl var yani bir milletvekilinin, kendi milletvekillerinin kadına şiddeti tescil olundu, bundan dolayı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Sayın Aydemir, lütfen tamamlayalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tarzları bu, bunu yapmayacaksınız.

HABİP EKSİK (Iğdır) - HDP o kişiyi ihraç etti, ama siz alıp oraya oturttunuz, ayıp ayıp!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

Habip Bey, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bir başkası, arkadaşlar, işçiden bahsediliyor değil mi? Burada işçilerden, işçilerin haklarından bahsediliyor.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Doğruları söyleyecekseniz, tam söyleyeceksiniz, Dadaşlar doğruları söyler.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Allah rızası için şu konuşmacılardan biri, daha dün Hakkâri'de şehit edilen işçilerden bahsetti mi, en ufak bir konuşma yapan oldu mu?

HABİP EKSİK (Iğdır) - HDP ihraç etti, siz oraya oturttunuz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Habip Bey, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Samimiyet, samimiyet, kalbi olmak, yoktur böyle bir şey. Sadece laf, sadece laf, asla...

"Kürt" diyorlar, Kürt'le uzaktan yakından ilgileri yok. Kürt'e kan ve gözyaşını yansıtır bunlar, başka hiçbir şey değil.

HABİP EKSİK (Iğdır) - Konuşurken itham etmeden konuşacaksınız, desteksiz iddialarda bulunmayacaksınız.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Habip Bey...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle ezbere, meydan boş, üfürürüm ben, savrulur gider; böyle yok. Bak, burada işçilerin hakkından bahsediyoruz. O işçi hakkından bahseden herkes benim için baş tacıdır ama dün şehit edilen işçileri niye dile getirmiyoruz ya? İmansız bir örgüt, PKK, bölücü vatan hainleri, bunlar Kürt üstelik, Kürt; hani Kürt'sünüz, hani Kürt'ün hakkını savunuyorsunuz. Yok böyle bir şey, burada yapılanların tamamı mugalata, tamamı tribünlere yönelik gönderme yapmak; samimi olacağız. Kürt'ün hakkını biz savunuruz, biz, milletçe. "Kürt illeri" kavramı, ne Kürt illeri kardeşim ya, bu ne demek ya, bu nasıl bir laftır ya?

HABİP EKSİK (Iğdır) - 9 Kürt'ü işten attınız!

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, lütfen...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Kürt illeri" bütünüyle reddediyorum, böyle bir şey yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Arkadaşlar, biz millet olarak bir bütünüz, lütfen...

Sayın Aydemir, lütfen tamamlayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Oralarda şehitlerimiz var, oralarda gazilerimiz var.

Değerli Bakanım, bu arada "gazilerimiz" demişken MHP'li kardeşlerim altını çizdiler, ben de ona vurgu yapmak istiyorum: Bazı gazilerimiz var ki vücutlarında şarapnel taşıyorlar ama bu tarifin içerisine girmediği için şu anda "gazi" unvanı alamıyorlar. Bunların birçoğu sadece o şerefli unvanı taşımak için bir beklenti içindeler; ben de bunu özellikle destek mahiyetli söylüyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - On sekiz yıldır niye yapmadınız?

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aslında burada aldığım o kadar not var ki, böyle bir şey olur mu, "Suriyelilere verilen haklar, bize niye verilmez?" gibi bir laf. Ya böyle bir şey olur mu arkadaş ya! Hangi hak verilmiş de bizimkilere verilmemiş ya? Ayıptır ya, bu kadar insafsız davranılmaz.

BAŞKAN LÜTFİ ELVAN - Lütfen tamamlayalım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Burada Kamil Hocam bana bakıyor, o kadar işte sıkıntı yaşıyorlar ki izahta sıkıntı yaşıyorlar ki, efendim, Bakanlık bütçelerinin ertelenmesini mevzu etti "Böyle bir şey olur mu?" diyor. Niye olmasın ya, Bakan, memleket meseleleri için eğer yurt dışına çıkmışsa bütçenin ertelenmesinin ne mahzuru var?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ne zaman çıktı?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yani bunu şunun için söylüyorum: Öyle bir durum ki tenkit edilecek bir şeyimiz yok, işi ta oraya kadar götürüyoruz; özellikle bunun için vurgu yaptım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bir gün gelecek, Bakanın asli görevi buraya gelmek, burası milletin makamı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, ben bu bütçenin bütün bir toplumu ilgilendirdiğini, bütün bir topluma şamil rakamları ifade edeceğini biliyorum. Dolayısıyla burada hayır konuşmak gerekir diye vurguda bulunuyorum.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Milletin iradesine saygı gereği buraya gelecek.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, benim Erzurum'la ilgili özellikle sizden bir talebim var, Atatürk Çocuk Evleri var bizim Erzurum'da eşi menendi bulunmaz. Hakikaten, o yavrular için hazırlanmış yuva mahiyetli evler, onların spor salonları var ama yaz moduna göre hazırlanmış oysa bizim Erzurum'da kış şartları malum, biz onlar için kapalı bir spor salonu istiyoruz. Bunu özellikle burada not düşüyorum.

Bu Bakanlığın bütçesi de Allah'ın izniyle hayırlı uğurlu olacaktır. Konuşmaları dinledik, elbette ki oradan öğrendiklerimiz de oldu. Sabahleyin Sayın Kuşoğlu'nun ifadeleri çok öğreticiydi, çok izah ediciydi, onlara da minnettarım.

Bütçemiz hayır ve uğur getirsin, herkese saygılar sunuyorum.