KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve konuşmama ben de cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla anarak başlıyorum.

Değerli arkadaşlar, usulen söz aldım ve geçen oturumu yöneten Divanla ilgili bir suçlamada bulundum "Ağır bir hakarette bulundular -seviyesizliğe- Ve daha sonra bunu tutanaklardan çıkardılar." diye; bu yenilir yutulur bir suçlama değildir. Hiçbir cevap gelmedi Divandan, buna cevap gelene kadar bu konuyu sürekli gündemde tutacağım

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanı dinledim, Adalet Bakanlığı bütçesiyle ilgili tozpembe bir tablo çizdi, Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan Sayın Çelebi de aynı şekilde. İşler öyle değil tabii, biz şimdi... "Muhalefet olarak öyle dersiniz." diye bir şeyiniz olur, değil.

Bakın arkadaşlar, bu toplumun en az yarısının, belki de yüzde 60'ının bugün ciddi şikâyetleri var; asgari temel hak ve özgürlüklerle ilgili büyük problemler olduğu söyleniyor, Türkiye'nin her tarafından geliyor: Yargının bağımsız olmadığı, tarafsız olmadığı; özerk ve tarafsız kuruluşların RTÜK'ünden TRT'sine, Diyanetinden Merkez Bankasına, TÜİK'ine kadar gerçekten tarafsız olmadığı, görevini yapmadığı, bu kurumların içinin boşaltıldığı. Cumhurbaşkanlığı, yürütme lehine, yasamanın aleyhine yasama alanının ciddi bir şekilde daraltıldığı, tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanının partizanca hareket ettiği, partili olduğu, mülki ve idari amirlerinin, Emniyetin ciddi bir şekilde -illerde özellikle- taraf tuttuğu, bir partinin -iktidar partisinin- başkanları gibi davrandığı... Dünya kadar problem var ve bu şekilde düşünen Türkiye toplumunun en az yarısıdır, belki de yüzde 60'ıdır değerli arkadaşlarım.

Bakın, size birkaç tane örnek vereyim. Biraz evvel partisi adına konuşan Sayın Çelebi dedi ki: "Devlet aleyhine bir şey yapmışsa..." Bakın, bu ülkede "devlet aleyhine bir şey yapmışsa" diye yıllardan beri cezasızlık var; hukuk çiğnenir, bir sürü iş yapılır. Hâlâ böyle bir kavramı kullanan bir parti grubunun "Demokrasi, şöyle yaptık, böyle yaptık." demeye hakkı da yok. "Devlet aleyhine bir şey yapmışsa" diye bir kavram, hukuki bir terim yoktur değerli arkadaşlarım. Kanunlar vardır, bunlara aykırı hareket edildiğinden şüpheleniliyorsa şüpheli vardır, sanık vardır, ne olursa olsun yine vatandaştır ve hak ve özgürlükleri kısıtlanmaz değerli arkadaşlarım.

Bakın, bir siyasi parti siyasi broşür dağıtıyor -ifade özgürlüğüyle ilgili söylüyorum- bu broşürler, CHP'nin dağıtmış olduğu broşürler işte "FETÖ'nün Siyasi Ayağı..." Bunlar toplanıyor değerli arkadaşlarım, böyle bir ülkede demokrasiden, haktan, hukuktan, özgürlüklerden söz edilebilir mi?

Değerli arkadaşlarım, bakın, geçen gün bir şey yaşandı; Hükûmet bir kriz yaşadı -kriz değildir, her neyse- bir bakan istifa ettiğini açıkladı. 1.780 tane gazete ve televizyon olduğunu, radyo olduğunu söylüyorlar, sadece 5 tanesi haricinde yirmi yedi saat haber bile yapılmadı. Böyle bir ülkede hakikat ortaya çıkabilir mi? Böyle bir ülkede basın özgürlüğünden, ifade özgürlüğünden söz edilebilir mi? "Efendim, biz bir şey yapmadık." Tabii Sayın Bakan bir şey yapmadı, yapmaz da benim tanıdığım Sayın Bakan ama böyle bir iklim oluşturdunuz, siz oluşturdunuz.

Değerli arkadaşlarım, yanlış anlamayın, "Siz hiçbir şey yapmadınız." falan demiyorum, çok şeyler yaptınız doğrudur fakat 2015'ten sonra, özellikle de 15 Temmuzdan sonra bütün yöneliminizi kaybettiniz. 15 Temmuz maalesef Sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi, lütuf kabul edilerek demokrasi ve hak ve özgürlüklerle ilgili, hukuk devletiyle ilgili çok ciddi hasarlar yapıldı; işte OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle başlayarak çok ciddi problemler yapıldı ve her seferinde "beka" diye, "Beka probleminiz var, sesinizi çıkarmayınız." diye böyle bir rüzgâr estirildi bu ülkede, hâlâ estirilmeye devam ediyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, Adalet Bakanının bütçesini konuşuyoruz. Yargının açılışı yapılıyor sarayda, hadi, Cumhurbaşkanlığı kompleksinde, neyse, külliyede. "Ne ilgisi var?" diyeceksiniz. "Yapılsın güzel bir bina, güzel bir salon var." Sembolik olarak değerli arkadaşlarım, sembolik; yürütme, yargıyı ayağına çağırıyor görüntüsü ortaya çıkıyor. Bu görüntü bile psikolojik olarak Türkiye'de yargıyla ilgili çok ciddi problemlerin olduğunu gösteriyor, kaldı ki bu toplantılardan birinde Yargıtay Başkanının ettiği söz de anlaşılır gibi değil; yerli hukuk yapıp ihraç etmekten söz edilebilmiştir. Nedir yerli hukuk değerli arkadaşlarım? Yani devletin aleyhine diye bir kanun maddesi mi çıkaracaksınız, nedir? Yerli hukuk... Bunu anlamak mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, siz bütün kurumların içini boşaltıyorsunuz, ele geçiriyorsunuz ve kendinize tabi hâle getiriyorsunuz, RTÜK'ten TÜİK'e kadar. Zaten RTÜK Başkanı açıkça söylüyor, "Ben kanunlara bağlıyım." falan demiyor yani "Cumhurbaşkanına bağlıyım." diyor. Ya, ele geçiremediğinizi de yok ediyorsunuz, parçalıyorsunuz. Çoklu baro... Ya, bu ne demek ya? 2020 biterken Türkiye'de çoklu baro diye bir şey çıkardınız. Niye? "Baroyu ele geçiremedik; çoklu baro." Çıkardınız ama -tırnak içinde söylüyorum- yani çok da rezillik ortaya çıktı İstanbul'da, 50 bin avukatın bulunduğu bir yerde 2 bin kişiyi zor topladınız. Şimdi, çoklu tabip odası... Ee? "Tabip odası bizi dinlemiyor." Niye? Efendim, işte, "Covid'le ilgili, pandemiyle ilgili açıklanan rakamları doğru değil." diyor. "O zaman tabip odasını yok etmek lazım, kapatmak lazım, PKK'lıdır falan."

Bu kavramlar, eski Türkiye'nin kavramlarıdır, bu tarz eski Türkiye'nin tarzıdır. Yani değerli arkadaşlarım "Kimseyi kandırmayın." falan dediğim zaman öfkeleniyorlar. Ya bir daha söyleyeyim, siz kimseyi kandırmazsınız, yalan konuşmazsınız, tanıyorum sizi ama siyaset söz konusu olunca bunu yapıyorsunuz bunu söylüyorum, arkadaşlar kıyamet koparıyor "Oo, bize..." Ya, size niye hakaret edeyim ya? Sayın Bakana ben hiçbir zaman hakaret etmem, niye edeyim ki? Bakın, çoğulculuğu yanlış anladınız siz. Çoğulcu toplumu yanlış anladınız, çoklu baro şeklinde anladınız.

Değerli arkadaşlarım, polis devleti uygulamaları, keyfîlik devam ediyor yani insanların artık yargıya olan güveni kalktı, Müge Anlı'ya kaldı televizyon ekranlarında insanların hakkını teslim etme işi. Ya, mafya affedilirken, öbür taraftan, düşüncesini açıkladığından dolayı, mahkemeye çağrılsa hemen gidebilecek insanlar sabaha karşı çoluk çocuğuyla evinde rezil ediliyor. Bunlar eski Türkiye'nin uygulamalarıdır değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan, yeni Türkiye'de, demokratik Türkiye'de bunlar olmaz, bunların olmaması gerekiyor.

Cezasızlık sizin döneminizde de devam ediyor. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı o çok demokrat, açılım dönemlerinde falan Berfo anayı yanına aldı ve "Senin davan benim davamdır." dedi. Çocuğunu arayan anadan söz ediyorum, 12 Eylülde çocuğu kaybedilen anadan söz ediyorum. Nerede Berfo ana? Şimdi ben soruyorum Berfo ana adına: Berfo ananın çocuğu nerede? Sayın Adalet Bakanı, söz vermiştiniz, nerede Berfo ananın çocuğu?

Roboski'yle ilgili ne oldu? Roboski, Roboski... Daha önce, ondan önce yapılan dünya kadar faili meçhul mevcut bu ülkede. 26 Mart 1994'te bir hadise var, Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili; Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağılı köyleri üzerine bomba yağdı, dünya kadar insan öldü, Roboski'de 38 insan öldü. Bunlarla ilgili ne var değerli arkadaşlarım? Siz neyi ortaya çıkardınız? Bunlara yenileri ekleniyor arkadaşlar. Daha geçtiğimiz günlerde bu ülkede helikopterden insanların atıldığı iddia edildi. Ne yapıldı? "Atılmadı." denilebiliyor mu? Raporlarla ortaya çıkmış. Değerli arkadaşlar, 2020'den söz ediyoruz, helikopterden insanlar... Bunlar 1990'lı yılların, eski Türkiye'nin işleriydi; eski Türkiye'nin işleri devam ediyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, Ahmet Altan niye içeride değerli arkadaşlarım? "Hukuk böyle diyor." falan... Sayın Osman Kavala niye içeride? Yahu, hukuk bunları dışarı çıkardı, aynı gün, emirle bunlar içeri alındılar değerli arkadaşlarım; öyle komik işler oluyor ki sizin "demokratik Türkiye" dediğiniz yerde "hukuk devleti" falan dediğiniz yerde. Haydi bunları bıraktım, solcu molcu bunlar, birtakım adamlar; Halis Bayancuk diye bir adam var, her canı sıkıldığı zaman gidiyor bu adamı DEAŞ MEAŞ, IŞİD diye içeri alıyorlar, yargılanıyor, çıkıyor dışarı, sonra bir daha... Baktım, merak ettim, nedir bu adam, ne söylüyor falan diye; evet, radikal şeyler söylüyor bu adam ama terörden, terör örgütünden, şiddetten hiçbir şekilde söz etmiyor. Ama sizin için şey değil, tutuklamaya ihtiyacınız varsa karşı taraftan bir adam olarak da...

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Bekaroğlu, son dakika...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kanun hükmünde kararnameleri şey yapacak bir vaktimiz falan yok.

Anayasa Mahkemesiyle ilgili söylenenler yenilir yutulur mu? Sayın Bakanım, hukuk devletinden söz ettiniz; hiç sesiniz çıktı mı? Anayasa Mahkemesi bir karar aldı ve yerel mahkeme bu kararı uygulamadı, Anayasa Mahkemesi bir karar aldı toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle ilgili, bu ülkenin İçişleri Bakanı, Anayasa Mahkemesinin Başkanına "Bisikletle gel." bilmem ne gibi suçlamalar yaptı.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitireceğim ya! Gözümün önünde dört dakika verdiniz.

Bunlar yapıldı, siz Adalet Bakanı olarak ne yaptınız, ne dediniz Sayın Bakanım? Böyle bir şey var mı? Böyle bir şey mevcut mu?

Bakın, size son bir cümle söyleyip bitiriyorum: Buradan dönün. Bakın, ekonomiyle ilgili bir sürü şeyden dönüyorsunuz, daha rasyonel adamları göreve getiriyorsunuz, bürokrasiden falan gelme insanları göreve getiriyorsunuz. Gördünüz, hayalcilikle falan bunların olmayacağını "Dolara bakmıyorum." demekle olmayacağını gördünüz; demokraside de görün, hak ve hukukta da görün. Bakın, en kısa zamanda muhalefete geleceksiniz "Parlamenter sisteme varız, haydi bakalım, düzenleyelim." diyeceksiniz ama bunu nasıl diyeceksiniz biliyor musunuz? Çoğunluğu kaybettiğinizden dolayı diyeceksiniz yoksa muhalefetin yaptığı gibi demeyeceksiniz. Bu otoriter, totaliter Türkiye 2020 yılında devam edemez, bunu bu şekilde bilin ve buradan geri adım atın. Geri adım atmak kötü bir şey değil, erdemdir değerli arkadaşlarım.

Saygılarımla.