| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hakimler ve Savcılar Kurulu g) Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ) Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 10 .11.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli vekil arkadaşlarım, yüksek yargının değerli temsilcileri -tabii, öncelikle, hukukun üstünlüğü gereği onları selamlayalım- sonra Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, siz sunum yaptığınız için size konuşacağım. Tabii, diğer yüksek yargıyla konuşma imkânımız olmadı. Sunumunuzu dikkatlice dinledim.
ADALET BAKANI ABDULHAMİT GÜL - Selamlarken önce selamlamayı biliyorsun, oradan bu tarafa...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama onlara sunum yaptırılmadı Sayın Bakanım. O anlamda, onlara cevap veremiyorum çünkü sunum yapılmadı. Bütçelerini ayrıca görüşmemiz gerektiğini düşünüyorum. Eminim ki demokratik ülkelerde böyle olduğunu biliyorsunuzdur. Hiçbir demokratik ülkede yüksek yargının bütçesi Adalet Bakanlığının ortada oturduğu bir görüşmede görüşülmüyor, antidemokratik ülkelerde bunlar oluyor. Yargının bağımsız ve tarafsız olması için bunun gereği vardır. Bu şekil önemlidir Sayın Bakanım, usul önemlidir, bu görüntüler önemlidir. Eminim ki, bundan yirmi yıl önce, hani, gadre uğramış bir sosyolojik kesimin temsilcisi olarak siz burada otursaydınız... Biliyorsunuz, o zamanlar başka bir güçlü, başka bir gücün temsilcisi o koltuklara oturuyordu ve aynı fotoğrafı veriyordu, o zaman sizin geldiğiniz gelenekteki arkadaşlar -tutanakları okuyorum- aynen bu cümlelerle, benim ifadelerimle bu eleştiriyi yapıyordu. O açıdan, muhalefetteyken ne dediğiniz önemli değildir bence. Önemlidir tabii ki ama daha önemli olan iktidarda ne yaptığınızdır. Bu açıdan, şekil düzeltmek bence önemlidir.
Sayın Bakan, sunumunuzu dikkatlice dinledim; inanın, hani İsveç'in, Norveç'in, Finlandiya'nın Adalet Bakanı bir sunum yapsaydı bu kadar yapardı. Gerçekten doğruları söylemişsiniz yani olması gerekenleri çok güzel bir şekilde anlatmışsınız. Bu açıdan size teşekkür ediyorum. Ancak Sayın Bakan, bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 126 ülke içinde 109'uncu sıradayız. Diğer endeksleri saymayayım, sürem yok. Biliyorsunuz, son sıralardayız.
Şimdi, böyle bir başarısızlık var ortada. Ya, böyle bir başarısızlık varken bu işin sorumlularından birisi olarak, özellikle Adalet Bakanı olarak durup kendiniz düşünmeniz gerekir, değil mi? Mesela Sayın Maliye Bakanımız, ekonomiden sorumlu Bakan doları 4,5'dan aldı, 8,5'da bıraktı ve dedi ki: "Arkadaş, bu iş yürümüyor." Ya kendisi düşündü ya da birileri dedi ki: "Sayın Maliye Bakanı, sen bu işi yönetemiyorsun. Dolar 8,5 olmuş, faizler yükseliyor, 10 milyon işsizimiz var." Ya Sayın Cumhurbaşkanının tasarrufuyla ya kendi tasarrufuyla görevden alındı.
Şimdi, siz de adalet karnesine baktığımızda başarısızsınız. Yani bunun yalnızca sizin iradenizle olmadığını konuşmamın ilerleyen döneminde söyleyeceğim ama adalet alanı başarısız. Yani 126 ülke içinde diyelim ki siz bunu 70'inci sıradan almış, 50'nci sıraya getirmiş olsaydınız sizi alkışlardım ben burada, "Helal olsun size, Türkiye'yi 70'inci sıradan alıp 50'nci sıraya getirdiniz." derdim. Ama siz 70'inci sıradan aldınız, 109'uncu sıraya getirdiniz Türkiye'yi; 40-50 basamak geriye düştü. Bu noktada, ben sizin yerinizde olsam derhâl istifa ederdim Sayın Bakan çünkü başarısızsınız yani adalet alanında başarısızsınız; topyekûn, yüksek yargısından, Anayasa Mahkemesinden size kadar, HSK'sine kadar, Yüksek Seçim Kuruluna kadar topyekûn başarısızsınız.
Toplumda büyük bir adaletsizlik duygusu var Sayın Bakan. Bakın, AK PARTİ'ye oy verenler dâhil olarak Türkiye nüfusunun ezici çoğunluğu "Türkiye'de adalet yok." diyor. Bu noktada, ekmek kadar, su kadar adalete ihtiyacımız olduğunu bize bir kez daha hatırlatmış oldunuz Sayın Bakan. Ya, demokrasiler denge ve denetleme rejimleri, elbette bir yürütme olacak. Sayın Cumhurbaşkanına da saygımız var, millet seçmiş ama o da yanlış yapabilir, sonuç olarak o da bir kul. Yanlış yaptığında kim frenleyecek? Ya biz frenleyeceğiz... Meclisimizin hâlini görüyorsunuz, maalesef herhangi bir şekilde bir fren görevi göremiyoruz. Biz fren yapamıyorsak kim frenleyecek, kim gadre uğrayanın hakkını koruyacak? Yargı koruyacak ya.
Sayın Bakan, Türkiye hiçbir zaman hukuk devleti olmadı. Bakın, yalnızca sizi eleştirmiyorum, yüz yıllık hikâyemiz hep böyleydi. Anlattım ya, sizin bulunduğunuz sosyolojik kesim de gadre uğradı, ben de gadre uğradım, bu salonda bulunan herkes gadre uğradı Türkiye Cumhuriyeti tarihinin belli dönemlerinde ve sonuçta, baktığımız zaman hiçbir zaman hukuk devleti olmadık. Ama inanın -hani, benim dayım yargılandığı, akrabalarım yargılandığı için söylüyorum- DGM dönemlerini anlatıyorlar, devlet güvenlik mahkemeleri dönemini; o zaman bile yargıçlar dosyada bir delil yoksa mahkûmiyet kararı vermiyorlardı, veremiyorlardı yani delil uydurulmuyordu. Elbette zulüm vardı, elbette işkence vardı ama dosyada delil varsa insanlar mahkûm ediliyordu veya tutuklanıyordu, yoksa bırakılıyordu. Ama bugünlerde, baktığımızda, vatandaşımız herhangi bir anda yürütmenin hedefindeyse, Sayın Cumhurbaşkanına bir cümle etmişse, güçlülere bir cümle etmişse gece kapıları kırılıyor, olmadık delillerle, uydurma delillerle hapislerde yıllarca yatıyorlar, iddianame göremiyorlar ve adalet bu anlamda tesis edilemiyor. Güçlünün hukuku var Sayın Bakan; her zaman olduğu gibi, yüz yıllık hikâyemizde olduğu gibi, güçlünün hukuku var. Oysa hukukun görevi, yargının görevi devlete karşı, güçlüye karşı güçsüz olanı, dezavantajlı olanı, yalnız olanı, bireyi, gadre uğrayanı korumaktır. Bunu yapamıyor yargımız Sayın Bakan.
Şimdi "Yargı tarafsız ve bağımsız değil, talimat alıyor." dedi arkadaşımız sabah, siz öfkelendiniz. "Yargı tarafsızdır, talimat da almaz." dediniz. Öyle değil mi Sayın Bakan? "Kim talimat veriyor?" dediniz. Ben sizin vermediğinizi biliyorum Sayın Bakan ve çabanızı da görüyorum, onu söyleyeyim. Şöyle diyebilirsiniz: "Ya, arkadaş, ben gidersem hiç anlamayan birisi gelir -hani "Gider eteri, gelir beteri." demişler ya- daha da zalimi gelir, o zaman görürsünüz." diye aklınızdan geçiriyorsunuzdur belki. Ama Sayın Bakan, bir mekanizma var, bunun ucu saraya dayanıyor. Oradan talimatlar yargıya gidiyor Sayın Bakan. Siz, yıllardır bu mekanizmayı görmediniz mi, bilmiyor musunuz, niye araştırmıyorsunuz? Ya, bununla ilgili onlarca örneği Sayın Erol Katırcıoğlu söyledi, tekrar etmeyeyim. Yani Cumhurbaşkanı çıkıyor, açıklamalar yapıyor belli sembol davalarla ilgili ve o kişi bir bakıyorsunuz, hapse atılıyor. Anayasa Mahkemesi karar veriyor "Anayasa Mahkemesine uymak zorunda değiliz." deniliyor ve uyulmuyor "AİHM kararı bizi bağlamaz." deniliyor ve uyulmuyor Sayın Bakan. Hani hukukun üstünlüğü? Bu anlamda, bir üstünlerin hukuku var.
Ta Brunson kararına bile, Türkiye'yi utandıran kararlara baktığımızda Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi: "Al papazı, ver papazı." Trump oradan bir mektup yazdı, bir tehdit etti; Brunson bir hafta sonra uçakla gitti. O zaman da öfkelenmiştiniz "Ben bu talimatı vermedim, ben ilgilenmedim." demiştiniz, doğru, haklısınız ama bu, saray merkezli olarak yapıldı Sayın Bakan. Hangi mekanizmayla hangi araçlarla yargıya talimat gittiğini araştırmak da sizin görevinizdir, HSK'nin görevidir, diğer yargı içi denetim mekanizmalarının görevidir. Belli mekanizmalar var, belli araçlarla savcılara ve yargıçlara talimat gidiyor.
Mesela Meclis üzerinden söyleyeyim değerli arkadaşlar. Ya, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı -sağ olsun- efendim, gitti lüks otellerde düğünler yaptı. Düğünden geldi, helikopterlerle uçtu -kaç liraysa maaşı bilmiyorum artık- yüz bin lira maliyetli bir tatil yaptı, helikopterle geri alındı, döner dönmez Tayyip Bey'in yanına gitti ve ardından 6-8 Ekimle ilgili operasyonun düğmesine bastı Sayın Bakan.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Ya, adam yılların hâkimi bir düğün yapmasın mı? Adam evlenmesin mi yani?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, ne zaman bir operasyon olsa bir bakıyoruz, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı bir gün önce sarayda. Yani, bu anlamda baktığımızda, talimat alan bir yargımız var.
Ya, bakın, Sayın Bakan, darbe dinamikleriyle ilgili... Bakın, Sayın Bakan beni dinler misiniz, rica etsem? Darbe dinamikleriyle ilgili hepimiz gadre uğradık arkadaşlar. 6-8 Ekim diye bir hikâye tekrar yazıldı. Efendim, "Bunun müsebbibi HDP'ydi, HDP bir 'tweet' atmıştı." diye hikâye yazıldı. Ya, şunu hiç hatırlamıyor musunuz, 28 Şubat sürecini hiç mi hatırlamazsınız ya? O günlerde o Aczmendiler, şunlar, bunlar üzerine yaratılan hikâyeyi ve onun üzerine Refah Partisine vurulan darbeyi, Erbakan Hocaya vurulan darbeyi hiç mi hatırlamazsınız ya? Bu devlet böyle algılar oluşturmaz mı arkadaşlar?
6-8 Ekimde ben de MYK'deydim. HDP MYK'sindeydim arkadaşlar. Ya, HDP bir siyasi parti. bir konuda protesto çağrısı yapabilir. Çağrı yapıldı ve o akşam hiç kimsenin burnu kanamadı. O akşam herkes gitti, açıklamasını yaptı, evine döndü ama 7 Ekim günü Tayyip Erdoğan "Kobani düştü, düşecek." dedi, işte devlet içindeki bir karanlık devreye geçti.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, son dakikadayız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Devlet içindeki bir karanlık devreye geçti ve onun üzerine insanlarımız öldürüldü. Öldürülen 50 kişinin 45'i HDP'li arkadaşlar, hepsini ayırmıyorum bu anlamda ama şimdi, bakıyorsunuz o dinamik bir yıl sonra gelip Meclisi bombaladı. Daha önce HDP mitinginde bomba koydu, insanlarımızı öldürdü aynı darbe dinamiği. Siz, şimdi, Refah Partisine yapılan darbe dinamiğine inanıyorsunuz, 15 Temmuzda burada bomba atılmasına hep beraber inanıyoruz -çünkü gördük, yaşadık- ama 6-8 Ekimle ilgili bu devletin karanlığının devreye geçmiş olabileceğine inanmıyorsunuz. Darbe dinamiğiyle yüzleşmiyoruz arkadaşlar. Ankara Gar katliamıyla yüzleşildi mi?
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, teşekkür ediyorum.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, birer dakika veriyordunuz, son beş saniyem var şey yapmayın.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Tamam.
Tamamlayın lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ankara Gar katliamıyla yüzleştik mi? Suruç'la yüzleştik mi arkadaşlar? Provokasyonlarla yüzleştik mi? Havalimanı saldırısıyla yüzleştik mi? "Darbe dinamiğiyle yüzleştik." diyebilen bir arkadaşımız var mı? Ama darbe dinamikleriyle yüzleşmediğimiz sürece, emin olun -Sayın Bakan size de söylüyorum- bakın, bir gün burada bunun mağduru siz de olacaksınız, hepimiz olacağız, bu darbe dinamikleriyle yüzleşmediğimiz sürece eninde sonunda. Demokratik siyaset alanı ayağımızın altından kayıyor arkadaşlar. Hukuk devleti olamadığımız sürece... Bugün, efendim, HDP'lileri eziyorlar, HDP'lileri hapse atıyorlar, CHP'lileri hapse atıyorlar, efendim, onu bunu hapse atıyorlar, muhalifleri hapse atıyorlar. Emin olun, bu devran hep dönmüştür. Bu devran hep dönmüştür ve zulüm uygulayan tarafı da kanadı da sosyolojik kesimi de vurmuştur.
O açıdan, hepimizin ihtiyacı olan, ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olan bir hukuk devletidir. Sayın Bakan, bu konuda başarısızsınız. Bu başarısızlık iktidarınızın, belki bu konuda en az sorumlu olan sizsiniz. Ama ben sizin yerinizde olsam bu başarısızlık için de istifa ederdim Sayın Bakan.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ederim Sayın Paylan.
NİLGÜN ÖK (Denizli) - Niye istifa etsin?
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Çok beklersin!
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, arkadaşlar, Sayın Paylan...
(Uğultular)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, lütfen...
Arkadaşlar, değerli Komisyon üyelerimiz; tabii ki eleştirilere Sayın Bakanımız gereken cevabı verecektir ancak Plan ve Bütçe Komisyonu teknik bir Komisyon.
(Uğultular)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Lütfen dinler misiniz...
Bütçe üzerindeki konuşmalar esas olmalı. Ben genel olarak şu düşüncemi sizlerle paylaşmak istiyorum: Burada herkesin birbirini istifaya davet ettiği bir ortamdan ziyade, fikirlerin, düşüncelerin doğru üslupla da doğru eleştirilerin olması...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Oradan öyle konuşamazsınız Sayın Başkan!
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Konuşmamı bitirmedim. Konuşmamı bitirmedim, lütfen dinleyin.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır efendim, oradan konuşamazsınız, buraya gelip konuşacaksınız!
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sen de oradan böyle konuşamazsın!
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Benim temennim...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kabul etmiyorum!
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - ...burada bütçe görüşmeleri sırasında doğru fikirlerin, eleştirilerin, üslupların olması ve karşılıklı istifa şeylerinin çok şık olmadığı...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bu takdiri oradan yapamazsınız, siz tarafsız bir Başkansınız.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ben Başkanlık Divanı olarak toplantı yönetiyorum, tabii ki takdirimi yaparım.
Buyurun Sayın Feti Yıldız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sizi men ederim.