KOMİSYON KONUŞMASI

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Süremi kendim kontrol edeceğim, teşekkürünüzü sürem bittikten sonra istiyorum sizden.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Tabii ki, memnun olurum.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar; aslında, sözlerime, keşke temsilde adalet noktasında bu adaleti sağlayabilseydiniz diye başlayacağım. Çünkü bakıyorum, bürokratlar içerisinde az sayıda -sizin deyiminizle sembolik olarak- kadın var. Dilerim bir sonraki bütçe görüşmelerinde bu adaleti de sağlayabilirsiniz Sayın Bakan.

Bir diğeri: Aslında, ben, süre çok kısıtlı olduğu için sadece tek bir konuya değinebileceğim. Geçen seneki bütçede de Genel Kurulda da aslında bu konuyu size ifade etmiştim. 2019 yılında Türkiye'de 474 kadın öldürüldü. Bu sene, on bir ayda sadece bugüne kadar 246 kadın öldürüldü. Kadın cinayetleri bu ülkenin en önemli sorunu ama bakıyoruz, kimilerinin bahane arama yarışına girdiği bir süreç yaşıyoruz. Cinayetlerin ardında yargısal anlamda en büyük sorun da indirim meselesi.

Gonca Aksakal, eşi tarafından ruhsatsız silahla başından vurularak öldürüldü; katil iyi hâl indirimi aldı. Ayşe Özlem Bağdemir, eski eşi tarafından ağzı bağlanıp boğazı sıkılarak canavarca öldürüldü; katili iyi hâl indirimi aldı. Yine, Fatma Erdoğan, eşi tarafından arabada silahla vurularak öldürüldü. Katil, eşinin cesediyle iki saat tur attı, o da indirim aldı. Melek Sakarbalkan, 8 değil 88 yerinden bıçaklandı; evet, onun da katili indirim aldı.

Türkiye'nin dört bir yanındaki kadın davalarını takip ediyorum. Bu davalarda bütün katillerin ortak söylemi indirim alabilmek için aynı. Akademisyen Ceren Damar'ın davasında da çocuğu önünde öldürülen Emine Bulut davasında da 26'ncı kattan atılan Şule Çet davasında da "Orada ne işi vardı? İçki içti." Ve cinsel geçmişini sorgulayan söylemlerde bulunuldu. Yine, İzmir'deki başka bir kadın davasında da kırmızı rujdan tahrik olduklarını söylediler. Aslında, mahkemelerde söylemler hep ortak: "Aşırı sevgi" "Erkekliğime laf söyledi" "Başkasını seviyorum dedi" "Gece o saatte sokakta ne işi vardı." dediler.

"Yargıya güven azalıyor." diyoruz; bunu, siz de daha önce ifade etmiştiniz. İstanbul Barosunun açıkladığı verilere göre yargıya güven yüzde 30'lara kadar düşmüş durumda. Peki, bu oran neden düşüyor? Çünkü yargıdan çıkan kararlar kamuoyu vicdanını yaralıyor. Canavarca cinayet işleyen bir katil sadece kravat taktığı için indirim alıyorsa o yargıya kimse güvenmez.

Geçtiğimiz yıl, Meclisteki Genel Kurul görüşmelerinde de aslında, siz, iyi hâl indirimini anlamadığınızı ve yasal çalışma yaptığınızı ifade etmiştiniz. Hatta, AK PARTİ sıralarındaki kadın milletvekili arkadaşlarımız ve biz de bu söyleminizi alkışladık ancak hâlâ bir çalışma yok.

Ben, şunu hatırlatmak istiyorum: Tarafı olduğumuz ama şu an ısrarla tartışmaya açtığınız ama kadınların yaşamı için hava kadar, su kadar önemli olan İstanbul Sözleşmesi çok açık bir şekilde kültür, töre, din, gelenek veya sözde namus gerekçesiyle hiçbir yasal indirimin yapılmayacağını ifade ediyor. Benim, kadın cinayetlerinde haksız tahrik ve iyi hâl indiriminin yapılmamasıyla ilgili kanun teklifim maalesef, hâlâ Meclisin tozlu raflarında duruyor.

AK PARTİ'de son dönemde şunu gözlemliyoruz: Özellikle, yasalaştırmaya çalıştıkları ve tartışmaya açtıkları düzenlemeler genellikle kadınların aleyhine. İstanbul Sözleşmesi, nafaka hakkının tırpanlanarak kuşa çevrilmesi, kız çocuklarını istismar eden erkeklere af getirilmesi; bunlar hep kadınların aleyhine. Sizden ricam: Gelin, bu düzenlemeyi kadınların lehine hep birlikte Parlamentodan geçirelim ve AK PARTİ Grubuna da buradan tekrar çağrımız olsun.

Teşekkürler.