KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Evet, Sayın Bakanım, değerli Bakan Yardımcılarımız, bürokratlarımız, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Bugün Ulu Önder'imizin aramızdan ayrılışının 82'nci yıl dönümü; saygı ve özlemle anarak devam etmek istiyorum.

Bugün Sağlık Bakanı tarafından kendi Twitter hesabından atamızın 82'nci ölüm yıl dönümüyle ilgili bir paylaşım yapıldı ve bu paylaşımda resim yerine siyah bir maske kullanıldı. Kaldı ki Sağlık Bakanının daha önceki devlet büyükleriyle ilgili benzer paylaşımlarında, örneğin, rahmetli Sayın Özal, Erbakan'ın anmalarında resmini kullanmıştı. Bugün ise bir siyah maske kullandı ve kendisine gelen tepkiler üzerine Ata'mızın resmini koyarak aynı metni, aynı paylaşımı tekraren paylaştı. Sayın Sağlık Bakanını buradan kınıyorum ve yapmış olduğu hareketin Ata'mıza karşı yapılmış bir saygısızlık olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, yargı sistemimizle ilgili gelinen aşamada teknolojik imkânların da kullanılarak birtakım düzenlemeler yapıldığını, özellikle UYAP sistemine girildikten sonra yargı sisteminin hızlandırılmasına yönelik birçok uygulamalar yapıldığını pratik hayattan biliyoruz.

Yine, pratik hayatta zaman zaman yaşanılan sorunlarla ilgili çözümlere ulaştığınızı, yargının hızlandırma sürecine bu anlamda önemli katkılarda bulunduğunuzu ifade ettiniz. Biz de bunun farkındayız, görebiliyoruz; bazı önemli değişiklikler, özellikle bu imkânlar kullanılarak yapılagelmekte. Ancak, tabii burada siz sunumuzda her ne kadar "Biz yargıyı bu kadar hızlandırdık. Büyük adliye sarayları yaptık, çok sayıda hâkim de aldık. Efendim, işte tebligatları kolaylaştırdık." vesaire gibi birçok şeyleri ifade ettiniz.

Şimdi, şunu söyleyeyim Sayın Bakanım: Bakın, bizim, bugün yargıyla ilgili en temel sorunumuz yargıya güven meselesi. Yani bu tebligatları hızlandırmış olmanız, büyük adliye binalarının yapılmış olması... Bunlar yetmiyor, bir şey eksik; burada, temelde bir şeyler eksik, yani bir duygu eksik örneğin. Bu duygu da yargıya güven duygusu. İşte, Türk milleti de zaten yargıya güvende bir eksiklik olduğunu hissettirdi ve bütün arkadaşlarımız da bunu zaten dile getirdi.

Şimdi, Sayın Bakanım, sizin sunumunuzda bizim de hep destek verdiğimiz, işte, yargının hiçbir kişi, kurum ve merciden emir, talimat alamayacağı meselesi; yine, yargının yegâne ideolojisinin adalet olduğu konusu; yine, yargının ele geçirilecek bir mevzi olmadığı konusu; bunları, biz de zaten hep bugüne kadar dile getirdik, ifade ettik.

Şimdi, daha yakın tarihte, bakın, bu devleti yöneten Hükûmetin bir bakanı -bir mahkeme ki bugün en büyük mahkemelerden- Anayasa Mahkemesi Başkanına karşı, bir karardan dolayı şahsını hedef aldı. Şimdi, ben de yıllarca avukatlık yaptım, aleyhimizde sayısız kararlar da çıkabildi ve bizdeki kültür şuydu: Hiçbir zaman, o kararı veren hâkimi tartışmak gibi bir geleneğimiz yoktu; beğenmiyorsak kararı temyiz ederdik. Kararı beğenmedik gideriz... Niye var bölge adliyeleri, niye var Yargıtay? Beğenmediğiniz kararı temyiz etmek, itiraz etmek için var. Ama şimdi, bakın, ülkenin güvenliğinden sorumlu bir İçişleri Bakanı Anayasa Mahkemesi Başkanının şahsını hedef alarak onu eleştirebildi bir kararından dolayı.

Şimdi, 2010 Anayasa oylaması yaşandı bu ülkede ve biz o tarihte bu oylamada özellikle yargıyla ilgili düzenlemelerin yanlış olduğunu dile getirdik ve "hayır" oyu kullandık. İnanıyorum ki karşı grupta yer alan birçok arkadaşımız ve belki de sizler "evet" oyu kullandınız ve sonrasında ne gelişti? Yargının siyasallaşma süreci gelişti ve yargıya ilk defa siyaset o zaman sokuldu. Yargıdaki hâkim, savcılar adliye koridorlarında sanki bir siyasi parti seçimleriymiş gibi seçime bulaştılar. İşte, ondan sonraki süreçlerin de ne olduğunu çok iyi biliyoruz.

Hukuk devleti, devletin işlem ve eylemlerinin yasalarla sınırlandırıldığı ve denetime tabii tutulduğu, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayanan bir devlet modelini ifade eder Sayın Bakanım. O nedenle her şeyden önce biz yargıya güvenin olması gerektiğini savunuyoruz. Çünkü yargıya güvenin olduğu yerde toplumda bir huzur vardır, barış vardır ve devlete güven vardır.

Şimdi, arkadaşlarımızın bir kısmı da dile getirdi, örneğin, bu barolarla ilgili konuşuldu. Ben de şunu söyleyeyim: Gerçekten, bu çoklu baro sistemi ve özellikle de delege yapısıyla oynanıp da Türkiye Barolar Birliği yönetimini, başkanını seçebilme adına yapılmış olan bu değişikliklerin çok tehlikeli değişiklikler olduğunu ve önceki dönemlerden kalma bir senaryo olduğunu ben de bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Şimdi, öyle bir dönem yaşadık ki geçen haftalarda, bu Covid nedeniyle, İl Hıfzıssıhha kararlarıyla baroların genel kurulları yasaklandı. Her ne hikmetse bu Covid öyle bir Covid ki bakın siyasi partilerin kongrelerine bulaşmayacağına dair herhâlde bir izlenim uyandırdı kendisinde ve özellikle AK PARTİ'nin kongrelerine herhâlde uğramak istemediğini ifade etti ki kongreler serbest bırakıldı. Ya, böyle bir çelişki olabilir mi? Şimdi, bakın, siz ne kadar teknolojik anlamda iyileştirmeler yaparsanız yapın halk sizi böyle görüyor, böyle izliyor, diyor ki: "Kardeşim, bu iktidar her şeyi kendine yontar, her şeyi kendine göre ayarlayan bir anlayışta." İşte, bu anlayış güven bırakmıyor Sayın Bakanım, güven bırakmıyor.

Bakın, şimdi ikinci baroları kurabilme girişimlerinde bulunuldu İstanbul'da, Ankara'da. Görüyoruz ki kamu avukatlarının orada bulunup bulunmadığı vesaire konularında gerekli denetimler, araştırmalar yapılmadan ikinci baro için imzalar toplanılmakta. Öyle ki bakın, reklam kampanyaları yapılmakta neredeyse; iş vaatleri, staj garantileri verilmekte. Zaten bu davranışlar Avukatlık Kanunu'ndaki hükümlere aykırı. Ama, bakın, siz ne yaptınız Sayın Bakanım? 7 Kasım tarihli yönetmelikle efendim, CMK'yle ilgili yönetmelikte değişiklik yaptınız ve kurulacak olan baroları da dâhil ederek işin içine, barolar arasında eşit dağılım hükmü getirdiniz yönetmelikle. Bu ne anlama gelir? Ha biraz önceki yeni kurulan baroların değişik vaatlerle baro kuruluşuna yeni avukat dâhil etmeyi sağlamak, ha sizin daha 2 bin, 2.500 üyeli bir baroyla on binleri geçen üyesi olan baronun aynı kefeye konarak eşit dağılım hükmünü getirmeniz iki anlayış arasında hiçbir fark olmadığını göstermekte.

Sayın Bakanım, bakın, güven niye yok biliyor musunuz, ben size söyleyeyim: Bugün artık bir hâkim, savcı çıkıp kendi sosyal medya hesabından iktidarı övücü, muhalefete her türlü hakareti edecek paylaşımlar yapabilmekte. Yani yerine göre kendisinin karar vereceği bir konu da dâhil olmak üzere çıkıp seçimde neden iktidara oy verilmesi, neden muhalefete oy verilmemesi gerektiğine dair sanki seri yayınlar yapan hâkimler var ve biz bu konuyla ilgili size şikâyette de bulunduk, bu hâkimin, -örneğin Antalya'da- akıbeti ne oldu, çok merak ediyorum.

Şimdi, yine güven yok Sayın Bakanım, niye yok biliyor musunuz? İşte, avukatlıktan siyasallaşmış, yıllarca bir partinin yöneticiliğini yapmış, efendim, ilçe başkanlığını yapmış, meclis üyeliğini yapmış, milletvekilliği adaylığı yapmış olan 45 yaşına neredeyse merdiven dayamakta olan avukatların hâkim yapılması nedeniyle yargıya güven kalmadı.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Arı, lütfen tamamlar mısınız?

CAVİT ARI (Antalya) - Yine, aynı şekilde hâkim, savcı kurasını Cumhurbaşkanı eşliğinde yapıp o hâkim, savcı adaylarına Cumhurbaşkanını alkışlatmanız nedeniyle bu ülkede yargıya güven kalmadı.

Yine, hâkimlerin, bakın, eğer iktidarla bağlantılı bir konuysa karar vermeye cesaretleri yok Sayın Bakanım. Yani öyle ki, bakın, hâkim artık bir karar vereceğinde işin ucu bir tarafa gidiyor mu, gitmiyor mu, buna bakar ve buna göre karar verir oldu, o nedenle bugün yargıda güven yok.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Arı, teşekkür ediyorum.

CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum.

Örneğin, daha çok yakın bir tarihte hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş olan ve yapısı itibarıyla ne olduğunu bu toplumun bildiği bir kişi hakkında bir genel başkan çıktı, dedi ki: "Tahliye edilmeli, onun suçu yok." Ne oldu Sayın Bakan? Aradan on, on beş gün geçti ve bu şahıs tahliye edildi.

Şimdi, bunları yaşayan bir ülkede siz ne kadar "Teknolojik imkânı kullandık, adliyeleri iyileştirdik." derseniz deyin eğer bu konularda siz tarafsızlığı sağlayamazsanız ve yargıdaki hâkim, savcı kendisinin özgür iradesiyle karar verebileceğini hissetmiyorsa orada tarafsız ve bağımsız yargıdan bahsedilemez; yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı en temel esastır diyorum.

Teşekkür ediyorum ve bütçemiz de hayırlı olsun diyorum.

Çok sağ olun.