| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu f) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü g) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ğ) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2020 |
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları, bürokrasimizin değerli temsilcileri ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın Başkan, size tekrar hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Dün akşam seçimi yaptık, tebrik ettik ancak bu ilk oturumunuz, Allah hayırlara vesile kılsın, güzel çalışmalar nasip etsin.
Şimdi, çok önemli bir sektörü konuşuyoruz Sayın Bakan. Enerji sektörü hem bizim açımızdan hem dünyada çok önemli bir sektör, dolayısıyla bizim açımızdan bir önemi de son derece dışa bağımlı olduğumuz bir sektör olması. Her tarafı para bu sektörün. Dolayısıyla bu sektörü konuşurken -şimdi ben sizin sunumuza ben baktım, dinledim de- işin paraya yönelik, fiyata yönelik, maliyete yönelik, bilançoya yönelik hiçbir şey yok sunumunuzda. Yani böyle bir usul var. Aslında EPDK'nin dokümanlarına da bakıyorsunuz, onların karar dokümanlarında da, internet sitesinde de miktara ilişkin çok ciddi detay veriler var ancak işin parasal yönüne ilişkin, fiyatlandırılmasına ilişkin bir şey yok. Tabii, şunu söyleyip geçip gidemeyiz, işte "En pahalı enerji, bulunamayan enerjidir." diyemeyiz. Dolayısıyla bir optimizasyon yapmak lazım. Yani enerji arz güvenliği veya enerjinin diğer unsurları ile fiyatı, maliyeti, işin bilançosunu da birlikte düşünebilmemiz lazım. Ben bu yönüyle ciddi bir eksiklik görüyorum, onu ifade etmek istiyorum. Yani burada, şimdi, bizim elektrik üretim maliyetimiz nedir? Bunun alt kırılımları nedir? Doğal gazda ne? Nükleerde henüz geçmedik ama vadettik, işte 12,35 sentti -yanlış hatırlamıyorsam- Akkuyu'da. Yani bunlar bize ne getirecek ne götürecek, hidroliklerde nasılız, yenilenebilir de nasılız? Bunlara ilişkin bir şey söylememiz lazım çünkü nihayetinde bu elektriği hane halkı kullanıyor, vatandaşın durumu ortada, bu elektriği sanayi kullanıyor, sanayinin durumu ortada; rekabet açısından son derece önemli. Hele hele bazı sektörlerde enerji girdisi son derece önemli yani temel rekabet gücünü belirleyen unsur. Zaten imalat sanayisinin geneli açısından da aynı şeyi söyleyebiliyoruz.
Sonra, biz, sunumunuzda hiçbir şekilde enerji KİT'lerine ilişkin bir rakama da rastlayamadık. Nedir bu enerji KİT'lerinin durumu?
Malum, son dönemde TPAO ve BOTAŞ Varlık Fonuna devredildi. Tabii orada olmuş olması da burada bize bilgi verilmemesini gerektirmiyor. Elbette şunu biliyorum: Me
rkezî yönetim bütçesi kapsamında değil KİT'ler, onların bütçesini biz burada kabul etmeyeceğiz ancak bir şekilde bu bütçeyi ilgilendiriyor. Yani böyle bir şey olacaksa, işte zarar eden, zarar etmeye başlayan BOTAŞ'a veya TPAO'ya yatırımlarını finanse etmesi için bir para gerekecekse bunu Varlık Fonu da verse bütçe de verse en sonunda bunun nihai geldiği yer bütçedir. Son bir yılda Hazineden Varlık Fonuna 64 milyar TL kâğıt verdiğimizi düşünürsek işin geleceği bütçedir ve burayı ilgilendirir. Dolayısıyla, sizin sunumunuzda bunlara ilişkin bir şeylerin olması gerekirdi, biz bunları göremedik. Bunun nedenini de anlamaya çalışıyorum. Yani birincisi niye rakamları koymuyorsunuz? İkincisi de soru-cevap kısmında, daha doğrusu siz sonradan değerlendirme yaparken orada sizden istirhamımız bu bahsettiğimiz konulara ilişkin bizi rakam yönüyle biraz daha doyurmanız çünkü zaten burası Plan Bütçe Komisyonu yani burası işin rakam boyutundadır, işin parasal boyutuna bakan bir yerdir.
Sonra, enerji sektöründe -burada da hiçbir şekilde şeffaflık olmamakla birlikte- kamu-özel iş birliği projeleri var madencilikte, elektrikte. En son Planlamanın 2018 raporu var, daha yenisi yok. Orada 29 milyar dolarlık bir sözleşme bedeli olduğu söyleniyor. Buradaki durumumuz nedir yani buralardan bize alım garantileri anlamında ne tür yükler gelecek? Var mı bu tür yükler? Yani müsterih mi olalım yoksa korkalım mı? Bunlara ilişkin bir şey söylemeniz lazım Sayın Bakan. Yani bunları konuşmadan biz burada neyi konuşacağız? Yani miktara ilişkin bir sürü detay konuşulabilir, bir sürü rakam konuşulabilir ancak esas konuşulması gerekenin ben bu Komisyonda bunlar olduğunu düşünüyorum. Bu yönüyle sunumunuzun son derece eksik ve yetersiz olduğunu ifade etmek istiyorum.
Şimdi, tabii, elektrik sektörünün liberalizasyonu anlamında Türkiye'de epey iş yapıldı, önemli şeyler yapıldı, uzun süreden beri bu çalışmalar var. Geçmişte bir Türkiye Elektrik Kurumu vardı. Bu, parçalara bölündü -tam bilmiyorum sayısını ama- belki 40'a yakın herhâlde bir şirket oluştu içerisinden. Burada, tabii, dağıtımın tamamını özelleştirdik, üretimin de önemli bir kısmı özelleştirilmiş oldu. Kamunun elektrik santrallerinin de büyük bölümü özelleştirildi. Tabii, bütün bunları yaparken -o çalışmaları ben hatırlıyorum, o zaman biz de Devlet Planlama Teşkilatındaydık- yapılan şey, verimliliği artırmak ve aslında fiyatın piyasada serbestçe belirlenmesiydi, bütün bu işlerin amacı oydu, yoksa burada yani 1 şirketi 40 şirkete getirmenin -o sayıyı da bir alabilirsek iyi olur aslında sizden, 40'ı ben kabaca söylüyorum- bir amacı olmalıydı bu parçalara bölmenin. O günkü çalışmalardan bizim hatırladığımız, aslında bunun amacı rekabetçi bir fiyat oluşması ve fiyatın piyasada serbestçe oluşmasıydı. Şimdi, dağıtım şirketlerine bakıyorsunuz, dağıtım şirketleri ilk özelleştirildikleri esnada bize taahhüt ettikleri kayıp kaçak oranlarını hiçbir şekilde düşüremediler. Yani her defasında bunlar revize edildi -şimdi vaktimiz olmadığı için onların detayına giremeyeceğiz- dolayısıyla, şimdi, zaten burada ihaleye fesat var aslında bakarsanız çünkü bunların revize edileceğini bilseydim ben girerdim belki o ihaleye. Yani çünkü "Şuradan şuraya düşüreceğim." dedi, onlar olmadı. Bir daha revize edildi, bir daha revize edildi. Hadi bunlar da yetmedi. Şimdi, EÜAŞ indirim yapıyor dağıtım şirketlerine fakat dağıtım şirketleri bu indirimi tüketiciye yansıtmıyor. Yani biz dağıtım şirketlerinin cebine para bırakıyoruz. Yani bunları nasıl izah ediyorsunuz? Bunların yani burada da tabii, parasal boyutlarını bilmiyoruz. En son, biz siyasete girmeden önce de benzer bir şey yapıldı, yine "EDAŞ'lar" diyelim, onlara fiyat düşürüldü fakat sonrasında fiyat yansıtılmadı. İşte, burada çok zorda olan birkaç dağıtım şirketine bu paraların aktarıldığını biliyoruz. Bunlara ilişkin de hem değerlendirmenizi alalım, eğer ben bu kanaatimde yanlışsam lütfen onu da düzeltin ancak bu kanaatim doğruysa buna ilişkin de bize rakamları vermeniz iyi olur diye düşünüyorum.
Tabii, şimdi, burada üretim ve dağıtımda yani çok açık zaten, bir kartelleşme var yani üç beş tane firma bunların çok önemli bir kısmını aldı. Burada böyle bir oligopolistik bir yapı oluştu ve bunların da diğer -"diğer" derken bunlarla alakalı değil de- kamu-özel iş birliği projelerinde nasıl işte üç beş tane müteahhit varsa burada da belirli bir alan oluştu, Hükûmete yakın alan. Bunlar buradaki işleri götürüyorlar. "Götürüyorlar." derken yani bu işlemleri yapıyorlar ve devletten bu özelleştirmeyi aldılar. Bu şirketler bir şekilde yönetiliyor. Bana göre, Türkiye, özelleştirilen şirketlerin yeniden özelleştirilmesi gibi bir ihtiyaçla karşı karşıyadır. Bu yapıda, burada mutlaka bir kurumsallaştırma olmalıdır ve buraya tekrar bakılması lazım. Burada kamunun ciddi bir kaybının olduğunu görmemek mümkün değil. O anlamda, buralara mutlaka bir neşter vurulması gerekir diye düşünüyorum.
Şimdi, burada da enerji şirketlerinin sermaye yapısını güçlendirmek, finansman dengesini ve verimini artırmak için yani bu parçalı yapı yerine tedarikçi, üretici, yüklenici ve yatırımcıyı stratejik bir şekilde yan yana getiren bir dikey entegrasyonun sağlanmasının da biz bu anlamda doğru ve yerinde olacağını düşünüyoruz. Şimdi, yani dolayısıyla, bu kayıp kaçak meselesi önemli.
Şimdi, bir de şu vardı, tarifeleri söyledik de öbür bölgesel tarife kısmını söylemedik. Bir de burada temelde yapılması gereken şey, işte, kayıp kaçak nerede fazlaysa o bölge bunu yüklensin ama kayıp kaçağın az olduğu yerlerde bu olmasın şeklinde. Bu yapılacak. Bunda süre uzatıldı uzatıldı, en son şimdi herhâlde bir beş yıl daha bu bölgesel tarifeye geçilmemesi konusunda bir süre uzatımı var. Yani tabii, burada bu başlangıçtan itibaren ne kadar fizibildi değildi ama bu yapılacak mı yapılmayacak mı, bunu bize söylemeniz lazım. Yani eğer bu yapılmayacaksa, tabii, burada bazı bölgelerin kendilerinden kaynaklanmayan nedenleri varsa onların da enerjiyi pahalı tüketmesini falan istemeyiz. Orasına bakılır ancak yani başından itibaren biz bunu yapacağız diye bir yola çıkılıyor, ondan sonra elimizde, kucağımızda bir sürü şirket oluyor. Yoksa bizim TEDAŞ'ımız vardı, TEDAŞ dağıtımı da yapıyordu, dağıtımda bir sorunumuz yoktu. Biz niye... 26 tane mi şirket oldu EDAŞ, 21 miydi? 21 tane şirketi biz niye kurduk, niye onları aracı yapıyoruz? Ama oradaki amaç neydi? İşte, bölgesel tarifeye geçilecek, rekabet olacak, serbest piyasada fiyat belirlenecek, bunların hiçbiri olmadı Sayın Bakan. Bunlar sizin hanenize yazılacak, tabii, ben kurumsal anlamda söylüyorum, siz başından itibaren Enerji Bakanı değilsiniz elbette ama sizin hanenize yazılacak ciddi negatiflerdir.
Şimdi, tabii, Allah selamet versin, giden Hazine Bakanımız "Ben dolara bakmıyorum." dedi ama dolara bakmamak mümkün değil. İşte, Akkuyu Nükleer Santrali'nde -benim notlarıma göre- 12,35 sent üzerinden on beş yıllık alım garantimiz var, yıllık da 2,4 milyar dolara denk geliyor bu garanti. Tabii, dolar kuru arttıkça bu maliyetler büyüyor, sadece buradan dolayı değil. Aslında bu da mutlaka üzerinde düşünülmesi gereken bir konu yani bu anlamda sizin işinizin zorluğunu da biliyorum. iki tane temel parametre var, bu ikisi de büyük ölçüde sizin elinizde değil. Yani, birincisi kur; ikincisi dünya petrol fiyatları ve enerji fiyatlarındaki değişim. Dolayısıyla, fiyatlarda istikrarı sağlayacak yani bu aşırı dalgalanmalar... İşte, ham petrol fiyatları veya tabii, bizim belli kontratlarla üç, altı, dokuz ay gecikmeli fiyatlara yansıyan doğal gazı, onları falan biliyorum ama temelde bu ham petrol, uluslararası fiyatlar bize ciddi bir kısıt veya belirleyici ama bizim elimizde değil, dolayısıyla buradan kaynaklanan istikrarsızlıklar da oluyor. Kimi zaman bir sene işte, elektriğe, doğal gaza zam yapılmıyor, kimi zaman çok yüksek miktarlarda üst üste zamlar yapılmak durumunda kalıyor. Bu firmalar yani bu enerjiyi kullanıp fiyat veren, fiyat oluşturan ihracatçı firmalarımızı zorda bırakıyor, kimi zaman iflasa götürüyor. Yani buralarda fiyata istikrar sağlayacak bir mekanizmayı mutlaka kurmanız lazım. Yani, güneşli günler ile yağmurlu günleri aynı anda düşünen ve fiyatta istikrarlı bir seyir izleyen, fiyatın konjonktüre duyarlılığını azaltan bir sistemi geliştirmek lazım; yoksa bu bütün makroekonomik göstergelerde ve şirketlerinizin durumunda da ciddi bir sıkıntıya yol açabiliyor.
Şimdi, tabii, doğal gaz ithalatında mutlaka iyi şeyler de yapılıyor, onları da takdir ettiğimizi ifade ediyoruz. Rusya'ya bağımlılığımızın azaltılması konusunda -tabii çok ciddi bir bağımlılığımız vardı, bunlar belli ölçüde azaltıldı- bu anlamda güzel işler yapıldı. İşte, TANAP'ın devreye girmesi, Katar'dan spot LNG alınması gibi ama burada, yine, arz güvenliği ve uygun maliyet arasında bir optimizasyonun da sağlanması gerektiğini düşünüyoruz.
Denizlerimizde doğal gaz keşifleri konusunda müjdeli haberler veriliyor. Bunlarda siyaseten belki abartılar oluyor, şunlar oluyor, bunlar oluyor ama ne olursa olsun bunların haberi bile bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, bu milletin bir ferdi olarak bizi sevindiriyor. Tabii, ama burada da yani biraz bunu iç politika malzemesi yapmaktan uzak durmak lazım yani hakikaten güzel haberler bunlar, inşallah, sonuç da alınır ama daha işin en başından itibaren böyle bir beklenti oluşturulması da çok doğru değil. Yani daha bu keşifler tam yapılmamış, kanıtlanmış değil, bir sürü aşamaları var, ben onların uzmanı değilim, o kadar teknik detaylarını bilmiyorum. Ancak burada biraz dikkatli gitmenin işin ciddiyeti açısından ben önemli olduğu düşünüyorum.
Şimdi, doğal gaz depolama kapasitemiz artırılıyor, Tuz Gölü bu anlamda kullanılıyor, başka şeyler var fakat hâlâ çok düşük. Tabii, bu önemli bir şey, stratejik bir konu yüzde 8, Avrupa'da bildiğim kadarıyla yüzde 20 civarında bu, yıllık tüketimin yüzde 20'si kadar doğalgazı depolama kapasiteleri var. Bunlarla ilgili gayretleriniz de takdire şayan ama burada bir an evvel daha ileri bir aşamaya geçmekte fayda var.
Sayın Bakanım, yadırgadığım bir husus var sizin beyanatlarınızda: Böyle günlük veriler veriyorsunuz yani bunların mantığını ben anlayamıyorum. İşte, bir gün, şu gün şöyle bir şey oldu. Ne dediniz şimdi? "24 Mayıs 2020'de günlük tüketimin yüzde 90'ı yerli ve yenilenebilir." Yani buradan murat nedir? Ben bunu anlamıyorum yani 24 Mayıs 2020 tarihini hatırlayın, sanayinin durduğu, kafelerin, restoranların, hizmet sektörünün, otellerin durduğu, elektrik tüketiminin son derece azaldığı bir dönem, bir gün. Yani elbette talep durduysa, şimdi Keban'ı kesecek, Atatürk Barajı'nı durduracak hâliniz yok veya Afşin Elbistan'ı, bilmem neyi durduracak hâliniz yok, tabii ki doğal gaz santrallerini durduracaksınız. Günlük aç kapa yapabiliyorsunuz, dolayısıyla orada bir günde yüzde 90'a çıkmışız. Yani bilmiyorum, bunlar bana çok tuhaf geliyor, bence böyle bir şeye gerek yok. Ha, var mı, bizim yerli ve yenilenebilir payımız artıyor mu? Artıyor, işte az önce ifade ettiniz, yüzde 61'e getirilmiş ama böyle yüzde 90 olup... Bununla ilgili daha önce beyanatlarınız da oldu, ben bunları çok yadırgadığımı ifade etmek isterim. Bence bunlara gerek yok, bunlar sürdürülebilir şeyler değil. Bunlar başka bir şeyin kötü gittiğini gösteriyor esasında yani sizin iyi gittiğinizi değil de başka bir şeyin kötü gittiğini gösteriyor. O kötü gidenleri de bu kadar ifşa etmenin bir gereği yok diye düşünüyorum.
Şimdi, doğal gazdan nüfusumuzun yüzde 80'inin faydalandığını ifade ettiniz, 55 milyon kişi. Tabii, elbette milletimiz her şeyin en güzeline layık, buna bir şey demiyorum ama -tabii, siz rakamsız konuştuğunuz için- burada da herhâlde, mümkünse yüzde 100'ünü doğal gaza geçirme gibi bir hedef var ama bu ne kadar fizibil? Bakın, siz siyasetçi değilsiniz, siz teknisyensiniz, arkadaşların hepsi teknisyen; ben bir siyasetçi olarak söylememem gereken şeyi söylüyorum belki. Yani bir işin fizibilitesine de bakmak lazım. Yani fizibilitesi derken, bunun içerisinde maliyeti, para hesabı da var. Allah korusun, bir şey olsa, zaten komşularımızla ilişkilerin durumu ortada, her gün bir savaşın eşiğinden birine geliyoruz -tabii, enerji ile dış politika da çok alakalı hususlar- hiç olmazsa sığınabileceğimiz, ne bileyim ben, sobasında ısınabileceğimiz bir ev olsun, bir yerler olsun yarın öbür gün doğal gazımız kesildiğinde, bilmem ne olduğunda. İnsanı endişelendiriyor bunlar. Yoksa 84 milyonu kıracağız geçireceğiz. Bu kadar çok fizibil olmayan... Yani biz bunları biliyoruz, küçük yerleşim yerlerinde doğal gaz fizibil değil ekonomik anlamda. Yani buralardaki düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızın, ama bir teknisyen edasıyla paylaşmanızın ben uygun olacağını düşünüyorum, onu sizden istirham ediyorum.
Şimdi, enerji tüketimimiz hızla artıyor diyoruz. Mesela önümüzdeki on yıl için planlamanız nedir? Yani ne kadar bir arz, ne kadar bir talep, ne kadar bir yatırım ihtiyacı var? Bunlara ilişkin bize bilgi vermeniz faydalı olur. Yani piyasanın da bu bilgiye ihtiyacı var. Tabii, biz burada Plan ve Bütçe Komisyonuyuz, çok yıllı bütçeleme yapıyoruz. Yani nelerle karşılaşacağız, Türkiye'nin bu anlamda finansman ihtiyacı ne olacaktır veya işte, maliyetleri ne olacaktır; bunları bilmemiz lazım.
Tabii, burada, elinizde olmayan hususlar var. Geçmişte bunlara ilişkin çalıştık yani işte, büyüme varsayımları filan. Tabii, orada dışsal olarak aldığınız şeyleri iyi varsayımlarla, orta ve uzun dönem bir enerji arz talep planlaması yapılması lazım. Bu planınızın da ne olduğunu, eğer imkân varsa en azından kaba hatlarıyla -çok fazla açıklamanız gerekmeyebilir belki- görmekte fayda var çünkü biz şunları yaşadık: 2008'in yazıydı, yanlış hatırlamıyorsam, Türkiye'de günlük bir saat civarında bir elektrik kesintisi oluyordu; Türkiye'yi dolaşan bir elektrik kesintisi, yaz aylarında. Ondan sonra Allah'tan küresel kriz geldi, imdadımıza yetişti, o arz açığımız, sıkıntımız bitti. Ondan sonra da bu sefer doğal gazda "Al ya da öde." yükümlülükleriyle karşı karşıya kaldık. Tabii, elinizde olmayan dışsal faktörler var, ona bir şey demiyorum yani büyümeyi siz tespit edemiyorsunuz veya büyüme sizin elinizdeki bir şey değil, ancak bunları da öngörerek o yüzden uzun dönemli bir planlamanın mutlaka olması gerektiğini de düşünüyorum.
Kura karşı dayanıklılığı söyledim. Burada, şirketlerimiz -kamu şirketi olabilir, özel sektör şirketi olabilir- kura çok duyarlı olduğu için, petrol fiyatları da çok dalgalı olduğu için, üretim şirketlerinin maruz kaldığı bu risklerin yönetilmesi lazım. Bu anlamda da sermaye piyasalarının daha fazla geliştirilmesi, işin içerisine sokulması lazım. Yani bizim bir kısım riskleri sermaye piyasalarının üzerine bırakmamız lazım. Bu hem daha stabil fiyatı sağlayacak hem de risklerin bir kısmını azaltmamızı, minimize etmemizi sağlayacak diye düşünüyorum.
Vaktim azaldığı için bazı şeyleri geçiyorum.
Bir de madencilikle ilgili olarak, Sayın Bakan, burada da yine sermaye piyasalarının daha fazla... Tabii, çok ciddi bir maden rezervimiz var, bunları uzun vadeli bir planlamayla ve... Tabii, bu da ciddi finansman da gerektiren bir şey. Yani bunun yabancılara verilmesi de insanın canını incitiyor, acıtıyor, insanı üzüyor. Dolayısıyla, buralarda yerlinin tercih edilmesi kaydıyla, tabii, çevreyi filan hepsini dikkate alarak ama sermaye piyasalarının da işin içerisine katıldığı uzun vadeli bir planlamayla madencilik sektöründe ekonomimiz açısından ciddi bir katma değer sağlayabiliriz. Biz o potansiyeli görüyoruz, o konuda da sizden daha fazla gayret bekliyoruz. Rakamlar var, elbette eskiye göre ihracatımızın arttığını filan görüyoruz ama bunları bizim potansiyelimizle birlikte düşündüğümüzde çok düşük. O yüzden, burada daha fazla bir şey yapılabilir.
Ben kalan sürede de bu, Sayıştayın bulgularıyla ilgili... Bu da işte, ilk konuştuğum konu. Diyor ki bulgu 1'de: "Nihai tüketiciye elektrik enerjisi satışı yapan lisans sahibi tüzel kişiler tarafından tüketicilerden tahsil edilen ve Bakanlığın bankadaki hesaplarına yatırılması gereken Elektrik Enerjisi Fonu'nun bazı şirketlerce eksik yatırılması ya da hiç yatırılmaması." Yani bu hakikaten olacak şey değil, Bakanlığın hesabına yatırması gereken paraları yatırmıyormuş bu şirketler. Bu, sadece enerjide değil yani bütün özelleştirme işlemlerimizde maalesef oldu. Özelleştirmeleri doğru yanlış, iyi kötü, sevabıyla günahıyla yaptık ama özelleştirme sonrası denetimde sıfırız, hiçbir şekilde sektörleri denetlemiyoruz düzenleyici kurumlar kurmamıza rağmen. Yani sözleşmelere ne kadar uyuyorlar? TÜRK TELEKOM'da acı acı yaşadık biz bunu yani TÜRK TELEKOM'un 100 milyar dolardır bu ülkeye maliyeti, teknik çalışmalarını yaptık dolaylı maliyetleriyle birlikte. Yani bir özelleştirmeyi yaptık doğru veya yanlış, ben özelleştirme karşıtı birisi değilim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Usta, normal süreniz tamamlanmıştır. İki dakika ek süre veriyorum.
ERHAN USTA (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Ama özelleştirme sonrasında mutlak suretle denetimleri iyi yapmamız lazım. Devletin gözetleme fonksiyonunda, işte, taahhütlere uyup uyulmadığı şeylerini çok iyi yapmamız lazım. Burada şirket parayı alıyor -yani Sayıştayın bulgusu- ama parayı getirip vermiyor.
Diğer bir bulgu: "Bakanlık tarafından gönderilen denetim raporlarında yer alan ve kurumun görev ve yetki alanı dışında kalan tespitlere ilişkin kurum tarafından işlem yapılmaması." Şimdi, denetim raporlarında Bakanlık bir şeyi EPDK'ye bildiriyor, EPDK diyor ki: "Ben bunları yaptım ama diğer kurumları ilgilendiren -bunların 'diğer kurumlar' dediğini ben şey diye anlıyorum, yanlışsam lütfen düzeltin, özelleştirilen şirketlerle ilgili herhâlde- hususlara ilişkin ise herhangi bir işlem yapılmamaktadır, dolayısıyla bu bulgular yerine getirilememektedir." Yani devletin gücünden daha yüksek bir güç mü var? EPDK yapıyorsa bu Sayıştay bulgularına ilişkin yapılması gereken işleri, bu diğer kurumlar kimler, bunlar niye bunları yapamıyor, niye biz burada aciz kalıyoruz, bunun mutlak suretle açıklığa kavuşması lazım.
"Kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği..." İşte, az önce yine o entegrasyon veya kartelleşme, özelleştirmenin eksikliği meselelerinde söylediğim şey Sayıştayın tespitlerinde de var, zamanım olmadığı için onları çok fazla uzatmayacağım.
Bir de "TEİAŞ tarafından işletilen iletim sisteminde geçici kabul yapılarak işletmede olmasına rağmen yüksüz olan güç transformatörleri bulunmakta olup elektrik dağıtım şirketleri tarafından yapılması gereken fider tahsisi ve yük aktarımlarının zamanında yapılmaması sonucu yüksüz olan bu güç transformatörlerinden istenilen verim alınamamakta, bu durum atıl yatırımların oluşmasına neden olmaktadır." diyor. İşte, aynı hikâye yani yapması gereken işleri yapmayan dağıtım şirketlerimiz var, bizce burada Bakanlığın daha hassas olması gerekir.
Son olarak da elektrik dağıtım şirketlerinin Elektrik Piyasası Tüketici Hizmetleri Yönetmeliği kapsamında internet sitelerinde yayınladıkları elektrik tüketimine ilişkin verileri kuruma bildirilen verilerden farklıymış yani EPDK'de farklı, internet sitesinde farklı veriler var. Bu çok çirkin tabii, böyle bir şeyin olmaması lazım. Bu nedir bilmiyorum tabii ama Sayıştayın tespiti olduğu için söylüyorum, bunların düzeltilmesi lazım.
Sayın Başkanım, çok affedersiniz, çok az vaktim kaldı.
Bir de şunu en son olarak... Bu Soma ve Ermenek'ten Ankara'ya yürüyen işçilerimiz, emekçilerimiz var. Bu insanlar ciddi facialar yaşadı yani verilen sözlerin tutulmadığı ifade ediliyor. Polisle karşı karşıya bizim insanımızı niye bırakıyoruz? Bu sözler nedir, bu sözler niye tutulmuyor? Bu konuda Hükûmetin, Bakanlığınızın daha gayretli olması lazım. İnsanımızı zaten bu zor ve sıkıntılı dönemde daha fazla sıkıntıya maruz bırakmayalım diyorum.
Bütçenizin şimdiden sizler için ve kurumlarımız için hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Size de çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.