| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu f) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü g) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ğ) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2020 |
AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkanım teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanım; saygılar sunarım. Öncelikle 2021 yılı bütçemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum milletimiz adına.
Sayın Bakanım, dünyada bir yeşil ekonomi rüzgârı esiyor. Bu, "Yeşil Mutabakat" adı altında da dillendiriliyor. Yani yeşil ekonomi demek, temiz, yenilenebilir, düşük karbon emisyonlu enerji ve sanayi demek olduğunu sizler de zaten biliyorsunuz. Yani, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği demek olduğunu düşünüyoruz ancak üzülerek görüyoruz ki dünyada Avrupa ülkelerinin, Çin'in, Japonya'nın, Güney Kore'nin izlediği düşük karbon emisyonlu enerji politikasını ülke olarak bizler izleyemiyoruz, onların yaptıklarını da maalesef yapamıyoruz, bunu anlamak için de yani icraatlara önceki dönem icraatlara bakmak gerekiyor. Hani, atalarımız der ya: "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz." Tabii, bunun iyi örnekleri de var, kötü örnekleri de var. İyi örnekler için teşekkür ediyor, kötü örnekler için de burada eleştirilerimizi dile getirmek istiyoruz.
1935 yılında kurulan Elektrik İşleri Etüt İdaresi 1981'den itibaren de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı uhdesinde Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü olarak faaliyetlerini sürdürmekteydi, 10 Temmuzda kapandı, 2018'de 1 numaralı Kararname'yle de tarih sahnesinden silindi. Yani, rejimin ilk işi acaba neden Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğünü kapatmak oldu, bunu merak ediyoruz. Hani teknoloji ilerliyor ve ucuzluyordu, bu konuyla ilgili de soru işaretlerimiz var. 2010'ların başında bir megavat güneş santrali yaklaşık 3 milyon eurolar civarındaydı, bu rakamlar, işte, yavaş yavaş 1-1,5 hatta daha da aşağılara inmeye başladı. Türkiye'nin güneş potansiyeli Almanya'yla devamlı araştırmalarda karşılaştırılıyor. Yani, olağanüstü güneş potansiyelimizden de bahsediyorduk devamlı ancak ülkemizin yılda daha fazla güneş aldığını ve ışının değerinin ne kadar yüksek olduğunu da sizler de bizler de devamlı dile getiriyorduk. Güneşte yaptığınız yatırımları asla yadsımıyoruz ancak yeterli olmadığının altını, üstünü çize çize belirtmek istiyorum.
Ülkemizde ne yenilenebilir enerjide ne de enerji verimliliğinde ülke politikasının önceliğinin olmadığını düşünüyoruz. Enerji verimliliği konusunda 2007 yılında Enerji Verimliliği Kanunu'nun ötesine zaten geçilemediği de bir gerçek. Ayrıca, enerji verimliliğiyle, ülkenin enerji yoğunluğunu ve cari açığını düşürecek ve yeni bir istihdam kolu yaratacak bir enerji verimliliği sektörü de maalesef oluşturulamamıştır. Birazdan buna da izninizle değineceğim. Ancak, ülke olarak biz tercihimizi enerji verimliliğinden yana değil -gözüken- daha çok termik santral, hatta nükleer enerji santralinden yana kullanmayı tercih ettik. Bu siyasi bir tercihtir bize göre. Dünya ülkeleri de 2030-2040'lı yıllarda enerjide, sanayide karbon nötr stratejilerini açıklarken, biz kalorifik değeri düşük linyit kömürüyle elektrik enerjisi üretmeyi bir başarı olarak addediyoruz.
Ortada bir yenilenebilir enerji hedefleri var. Bu hedefin detayına bakmanın çok önem arz ettiğini düşünüyorum. Yenilenebilir enerji kapasitemiz ne kadar sürdürülebilir kalkınmaya hizmet ediyor, onu da merak ediyorum. Hidroelektrik kurulu gücün yarısı -bildiğiniz gibi- baraj tipi santrallerden oluşuyor. Ekosistemi gözetmeden, nehir-havza planlaması yapılmadan, nehirlerimiz üzerlerine ard arda yapılan büyük baraj projeleri ya da ulufe gibi dağıtılan, çok küçük, mini mini HES santralleriyle doğadaki ekolojik dengeyi bozuyoruz Sayın Bakanım. Yöre halkını hayatından ve geçiminden de mağdur ediyoruz.
Bizler, HES yatırımlarına karşı değiliz. Ancak, çevre ve çevresel etki çalışmalarını layıkıyla yapılmak, yerel halk üzerinde mağduriyet yaratmamak ve ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına destek olmak koşuluyla. Yani bir zümrenin değil, toplumun menfaatini gözeterek, kümülatif çevresel ve sosyal etkileri gözeterek uygun HES projelerini tabii ki hayata geçirebiliriz. En son Giresun'daki sel felaketinde plansızca ve programsızca yapılan HES'lerin yarattığı kayıpları ve bizlerden aldığı canları da burada sizlere hatırlatmak istiyorum.
Sayın Bakanım, değerli arkadaşlar; YEKDEM konusuna da bir değinmek istiyorum. YEKDEM, 2011 yılında Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını azaltmak, ülkede enerji üretiminde fosil yakıtlar yerine temiz ve çevreci yenilenebilir kaynakların kullanımını desteklemek amacıyla hayata geçirilmiş bir uygulamaydı. Dövize endekslidir. Ancak on yıllık YEKDEM uygulama tecrübesi gösteriyor ki dövize endeksli bu uygulamayla, YEKDEM fiyatları ortalama elektrik enerjisi fiyatlarının çok üstünde kalmış durumdadır. Çünkü, döviz kuru malum, ekonomi politikaları sebebiyle devamlı artıyor, gidiyor. On yıldır yenilenebilir enerji teknolojilerinin de ucuzlamasına rağmen, maalesef, bizde aynı fiyatlarda devam ediyor. Peki, YEKDEM faturasını kim ödüyor burada? Sanayicimiz ödüyor, halkımız ödüyor yani bütün 83 milyon vatandaşımız ödüyor. YEKDEM'den faydalanan santral türlerinin hepsi teknoloji yoğun santraller midir? Bunun da sizlerden cevabını rica ediyorum. Ayrıca, özellikle rezervuar, baraj tipi hidroelektrik projelerinin YEKDEM'den de yoğun bir şekilde istifade ettiğini de gözlemliyoruz. YEKDEM desteğinin asıl amacı, teknoloji yoğun, dolayısıyla yatırım tutarı yüksek, birim enerji başına düşen yatırım maliyeti fazla olan, rüzgâr ve özellikle güneş gibi tesisleri özendirmek ve yaygınlaştırmak değil miydi? Düşündüğünüz zaman, barajlı HES yatırımının neresi yenilikçi, neresi teknoloji yoğun yatırımlardır? Neden hidroelektrik ve neden barajlı HES'leri YEKDEM kapsamında on yıldır destekliyoruz ve desteklemeye devam ediyoruz? Türkiye için, hidroelektrik santralleri yapmanın hiçbir yenilikçi yanı bulunmamaktadır Sayın Bakanım. HES yatırımı demek... Yani bunu yatırımcılar zaten bilir, bunun yüzde 65'i, yüzde 70'i inşaat yatırımı üzerine kurulu. Yani, HES yatırımı demek, çok büyük bir oranda inşaat yatırımına eş değer anlamına gelmiştir ki yatırımının yüzde 70'i hatta yüzde 70'i geçen kısmı inşaat malzemelerinden oluşmaktadır. Onun için, bizler, YEKDEM kapsamından HES'lerin çıkartılması gerektiğini düşünüyoruz. Böylece ne olacak? Böylece YEKDEM tutarı azalacak çünkü çok büyük bir alan kaplıyor ve elektrik faturaları üzerindeki YEKDEM'den kaynaklanan maliyetler de herkes için azalacak. YEKDEM'ide sadece teknolojik maliyetler açısından desteklenmesinin gerektiğine inanıyoruz Sayın Bakan. Bu konuda yatırımlara destek verilmesi, teknoloji yoğun yatırımlara destek verilmesi gerektiğine inanıyoruz, aynı güneş gibi, rüzgâr gibi, Türk lirası üzerinden de makul oranda ve belli bir sürede olması, aslında bakarsanız bizce en doğrusu ancak Türk parasına olan güvenin hızlıca azalmasından dolayı bankaların da bu yönde talebi olduğunu da biliyoruz.
Şimdi, YEKDEM maliyetleri konusunda sanayicimizde büyük bir şikâyet var. Bu YEKDEM maliyetlerini sanayici faturasında görüyor ve sanayicimiz artan üretim maliyetleri ve pandemiyle mücadele ederken, bir de faturasına yansıyan bu YEKDEM paylarından büyük oranda şikâyet ediyor, bu şikâyetler sizlere de geliyor ve bunu duyduğumuz zaman aklımıza şu geliyor: Yani, bu nasıl sanayiyi koruyan ve destekleyen bir yönetim anlayışıdır diye merak ediyoruz.
YEKDEM, artan döviz fiyatları ve havanın güneşli, akarsuların bol, rüzgârın çok estiği aylarda sanayicinin elektrik maliyetini daha da artırıyor. Üstüne üstlük salgın sebebiyle -malumunuz- sanayide kapasite ve enerji kullanımı düşerse YEKDEM kapsamındaki üretim miktarları düşmediğinden sanayicinin elektrik faturaları düşmüyor, artmaya devam ediyor, bu da sanayicimiz üzerinde büyük bir yük oluşturuyor.
Enerji verimliliği, bize göre Türkiye'nin en büyük enerji kaynağıdır Sayın Bakanım ve enerji verimliliğine yapılacak her türlü yatırımın bu ülkeye büyük bir hizmet olacağına inanıyoruz. Neden? Çünkü bizim tahminlerimiz, yaptığımız çalışmalar, görüştüğümüz akademik çalışmalardan da çıkan sonuçta neredeyse yüzde 30'a yakın bir enerji verimliliği konusuyla ilgili kapasitemiz olduğu ortada. Şimdi, enerji verimliliği konusunda olağanüstü başarı gösteren örnekler var, Çin var, biliyorsunuz, bu konuda zirvede oturuyor. Bunu bir vizyon, stratejik planlama ve disiplinli uygulamayla buna getirdi ve kalkınma planlarında da bunu eş değer hâle getirdi. Yani, oradaki sağlanan başarı bir sürpriz değil, aynı başarıyı biz de ülkemizde sağlayabiliriz. Nasıl sağlayabiliriz? Dirayetli yönetimlerle, ciddi yönetimlerle, işte, planlamayla, uygulamalarla ve bunu, bütün herkesle, sektörlerle olan dayanışmasıyla sağlayabiliriz diye düşünüyoruz. Bu konudaki eksikleriniz çok Sayın Bakanım, bu konuda arkadaşlarınızın da çalışmaları var; olan çalışmalar için teşekkür ediyoruz ancak gerçek anlamda hep söylenenler sözde kalıyor. Yani, şu anda Enerji Verimliliği Kanunu'nu 2007 yılında çıkaran Türkiye -yani sizler yönetimdeyken- neden Çin'in yaptıklarını yapmadı mesela? Neden o disiplinle, o koşullarla bunu getirip hem temiz, hem yenilenebilir, hem de kendi kaynağımızı, öz kaynağımızı değerlendiremedik, onu da merak ediyoruz. Yani, Çin'de bu alanda 3 bine yakın danışmanlık firması var, 700 bin kişi istihdam ediyor. Tabii, nüfusla kıyaslamak oranı ayrı bir şey. Yani, kısacası enerji verimliliği konusunda sizlerin de 2018-2023 yıllarını kapsayan Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı yayınlandı ama maalesef, burada işler bildiğiniz kaplumbağa hızıyla yürüyor ve böyle yürüyünce de bu işlerin hiçbirisi olmuyor, bu da bizi üzüyor. Vizyon, strateji ve önceliklendirmenizi bunu sizden ve yönetiminizden rica ediyoruz Sayın Bakanım. Ülke olarak bizim önceliğimiz, gözüken fosil yakıtlar yani sizin politikalarınızda gördüğümüz o. Çin'deki gelişmeyi neden anlattım? Çünkü biz bunu yapamadık. Yani, neden mış, miş gibi yapıyoruz? Daha sonrasında bedelini de işte, sanayicimiz ve 83 milyon vatandaşımız ödüyor. Mesela neden fosil kaynaklardan uzaklaşmak için bir planımız yok, bir projemiz yok, bu konuyla ilgili çalışmalarınız yok veya varsa neden işlemlerde bunu göremiyoruz? Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasına, enerji üretiminin yenilenebilir kaynaklara dayanmasına, enerji verimliliği uygulamalarının geliştirilmesine ve ciddi bir enerji dönüşümüne ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.
Şimdi, Sayın Bakanım, biz Türkiye'nin enerji konusunda bir yol ayrımında olduğunu düşünüyoruz. Dünyanın gittiği düşük karbon emisyonunun, enerjinin daha verimli kullanıldığı, alternatif enerji kaynaklarının değerlendirildiği bir enerji piyasasını izleyerek hem Paris İklim Anlaşması'yla uyumlu politika izlerken hem de cari açığı tetikleyen en önemli harcama kalemini kontrol altına almak zorundayız. Mesela, biliyorsunuz, gizemli Akkuyu Nükleer Enerji Santrali yatırımı var. 2010 yılında Rusya ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde başlayan proje hayata geçerse enerjide dışa bağımlılığımız katlanarak artacak Sayın Bakanım. Anlaşmaya göre, inşaat, yakıt ihtiyacı, işletmesi ve atık yakıt yönetimi Ruslar tarafından yapılacak bir santralimiz olacak. Şimdi, bu şart mıdır, ihtiyaç mıdır, gereklilik midir? Mesela, Türkiye yenilenebilir enerji ve yoğun enerji verimliliği yatırımlarıyla, nükleer enerji olmadan yoluna devam edemez mi? Yani yoluna edebileceğini en az bizler kadar sizler ve arkadaşlarınız da tabii ki biliyor.
Şimdi, Değerli Bakanım ve çok değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokratlar; hazırladığınız bu bütçe teklifi, maalesef -yani söylemesi belki yanlış olacak ama- yalanlar manzumesinden başka bir şey değil; çok özür diliyorum. Çünkü burada bir...
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Cümle doğru değil.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Tabii, en başta onu da söyledim, doğru değil ama "doğru olmayan manzumelerden" diyeyim, geri alıyorum, kusura bakmayın.
EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - "Yalanlar manzumesi" doğru değil.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Geri aldım "yalanlar" demeyelim "doğru olmayan" diyelim; kusura bakmayın arkadaşlar; gerek yok.
Şimdi, burada bir kanıt var yani bu enteresan. Şimdi, buraya yani Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun -ki Mustafa Bey'e saygımız da vardır- 2021 yılı bütçe sunuşunun 3'üncü sayfasına baktığınız zaman, Alt Performans Göstergeleri Tablosu'nun 11'inci satırına bakmanızı rica ediyorum. Sayın Bakanım, burada, 11'inci satırında hane halkı elektrik fiyatında Türkiye, AB ülkeleri arasında 1'inci sırada. Yani "Hane halkı elektrik fiyatında en ucuz ülke Türkiye." diyor. Öyle mi? Değil yani değil. Satın alma gücü verileri hariç tutulsa bile, yani yoksullaşmamız ve döviz karşısında erimemiz hesaba katılmasa bile, vergili ve vergisiz elektrik fiyatlarında EUROSTAT verilerine göre bakıldığında, ülkemiz o kadar parlak durumda değil, o düzeyde değil. Sadece euro fiyatlarıyla, vergi hariç, satın alma gücündeki erime hesabı katılmadan hesaplandığında Macaristan, Sırbistan, Kosova, Bulgaristan bizden daha ucuz elektrik kullanıyor. Bir de bu veriler 2019 verileri, ekim ayında da yüzde 5,7 de zam yaptınız. Yani son üç yıla bir bakarsak, 4 kişilik bir ailenin aylık olarak kullandığı elektrik miktarını 230 kilovatsaat kabul edersek, vergiler, işte, fonlar, dağıtım bedelleri hepsi içinde olmak üzere, 2017 yılında bu fatura 101 liraydı Sayın Bakanım; 2020 yılı Ekim ayında gelen zamla birlikte, işte, vergiler, fonlar, bedellerle birlikte, her şeyi içinde kilovatsaati 75 kuruş oldu ve vatandaş 2017'de 101 lira verirken şimdi aynı tüketime 172 lira veriyor yani yüzde 70 daha fazla ödüyor. Bize göre, hepimiz için burada soru şu: Hangi memur, hangi işçi, hangi asgari ücretli, hangi emekli bu son yıllar içinde yüzde 70 zam aldı? Yani bir de bunun doğal gaz tarafı var. 2017'de 4 kişilik ailenin ortalaması 125 metreküp doğal gaza karşılık 140 liraydı, 2020 yılında aynı tüketime 250 lira ödüyor Sayın Bakanım ve bu üç yılda doğal gaz faturası yüzde 80 arttı. Şimdi, aynı soru burada da var: Yani hangi memur, hangi asgari ücretli, hangi emekli, hangi çalışanın maaşı yüzde 80 arttı?
Şimdi "Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur." derler Sayın Bakanım, gördüğünüz üzere, bu 2021 bütçesinin gelişi de dünden belli. Onun için, burada asıl gördüğümüz şu: Başarılı olmanız ve başarılarla yürümeniz milletimiz açısından büyük bir avantajdır, biz de başarıları ve iyi çalışmaları destekleriz ama üzülerek söylüyorum ki görünen, oturmuş bir enerji politikanız yok Sayın Bakanım, maalesef. Enerjiyi yönetemediğinizi düşünüyoruz ve maalesef, çok üzülerek şunu söylemek istiyorum: 83 milyon vatandaşımız bu ülkede müşteri gibi görünüyor ki enerji bir insan hakkı gibidir şu anda ülkemizde.
2015-2018 yılları arasında, biliyorsunuz, Bakanlık görevini yaparken Bakan Berat Albayrak, Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine gelirken, sektörü de 51 milyar dolar borçluk bir krediyle baş başa bıraktı ve şimdi o sektörle uğraşanlar... Bu borçlar katlanarak büyüyor ve artık sektör de -o hani çok kazançlı olan sektör de- zor duruma geldi ki bu maliyetlere, bu YEKDEM'lere rağmen... Yani o zaman, o bombayı sizin kucağınıza bıraktı gitti Sayın Bakanım, onu da söylemek istiyorum, bunu o zaman da söylemiştim, sizi daha önceden de tanıyoruz, çalışmalarınızı biliyoruz, o zaman da takdir ettik ama bu bomba sizin elinize geldi.
Şimdi, enerji sektörünü yönetemeyen birinin ardından da hazinenin, maliyenin başına geçmesi yani kasaya geçmesi... İşte, o zaman da uyardık yani dinlenmedi, neyse. Tabii düşünebiliyor musunuz "Dolara bakmıyorum." "Bilmem neye bakmıyorum." "Ona bakmıyorum." "Olsa da olur, olmasa da olur." öyle boş işlerle uğraşınca, sonuçta bedeli, maalesef, Ayşe teyzemiz, Ahmet amcamız, Ali amcamız ödüyor yani 83 milyon. Siz dâhil, bütün bürokratlar dâhil hepimiz ödüyoruz Sayın Bakanım.
Şimdi, burada, 2019'dan 2023'e kadar hedef ve tahminlerinizde düşüş yok Sayın Bakanım. Oysa, siz değil miydiniz ki "Karadeniz'de bulduğumuz gazla vatandaşımızın doğalgazı ucuzlayacak." diyen? Şimdi istifa eden Sayın Bakan değil miydi ki "Cari açık kapanacak." diyen, "Türkiye eksen değiştirecek." diyen, "Enerjide ihracatçı ülke olacağız." diyen? Ya, bunları isteriz, çok da severiz ve bu çıktığı zaman Cumhuriyet Halk Partisi adına açıklama yaptık, bu doğalgazdan "ama"sız "fakat"sız mutlu olduk diye açıklama yapan bir kardeşiniz olarak da buradan bunu söylemek istiyorum.
Maalesef politikalarda öngörü yok, maalesef oluşturulmuş bir politika yok bize göre ki bedeli zaten milletimiz yaşıyor, görüyor. Yani her şey günü kurtarmak veya yandaşı kurtarmak üzerine kurulmuş farklı farklı sistemler var.
Şimdi, EUROSTAT'ın verisine baktığımızda -EUROSTAT'ın verisine göre de- Türkiye hane halkı ve hane halkı haricî elektrikte, özellikle sanayi alanında, 2018-2019 ikinci çeyrekleri itibarıyla en ağır elektrik zammıyla karşılaşan bu ülkedir Sayın Bakanım.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, süreniz tamamlandı.
AHMET AKIN (Balıkesir) - İki dakika müsaade eder misiniz? İki üç dakika, hemen bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - İki dakikayı beklemeden, yirmi dakika bitti çünkü. Sözlerinizi tamamlar mısınız.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Tamam, hemen.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ederim.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Tamam, hemen.
Ben teşekkür ederim, sağ olun.
Şimdi, 2020 yılının ilk yarısında Covid-19 nedeniyle indirim ya da vergi oranlarında düşürme beklendiği hâlde zamla karşılaşıldı. Hanelerde elektrik geçen yıla kıyasla yüzde 32,3; artı, 5,6 yani yüzde 35 zamlı hâle geldi. Bu şartlar altında, vatandaşa "Ucuz elektrik, doğal gaz." demek yani neresi müjde, onu da biz sizden duymak istiyoruz. Bulunan doğal gazdan da memnuniyetimizi ayrıca o zaman da belirttik, şimdi de belirtiyoruz.
Sayın Bakanım, Bakanlığın CİMER üzerinden pandemi süreciyle ilgili sorduğumuz sorulara verdiği yanıtlarda da şu sonuçlar ortaya çıkıyor: "Coronavirüsle mücadele döneminde yani 1 Temmuz 2020, enerjide normalleşmeden önce, meskenlerde bin TL'nin altında borcu bulunan abonelere elektrik ve doğal gaz kesintisi uygulanmamıştır." deniyor. Ancak Türkiye genelinde, 2020 yılı Haziran sonu itibarıyla üretilen 176 milyon 450 bin 654 elektrik faturasından, muhtelif elektrik abone gruplarından yüzde 0,68'inde geçici kesinti ruhsatı uygulanmış. Yani 1 milyon 199 bin 865 abonenin elektriği kesilmiş. Yani 2020 yılı Temmuz sonu itibarıyla üretilen gaz faturalarından yüzde 0,44'üne geçici kesinti uygulanmış. 455 bin 362 abonenin doğal gazı kesilmiş gözüküyor burada. Toplamda 1 milyon 655 bin 226 vatandaşımızın 2020 yılının ilk yarısında elektrik ve doğal gazı kesilmiş sizden gelen bilgiler üzerine.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, iki dakikanız da doldu.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Hemen bitiriyorum efendim, bir saniye müsaade edin -grubumuz adına konuşuyorum- hemen bitiriyorum.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Grubunuz adına yaptığınızı biliyoruz biz ama süre var, ek süre var ve süreleriniz bitti.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Evet, sağ olun ama bir dakika müsaadenizi istiyorum Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Bir dakika veremem, lütfen tamamlayın.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Tamam.
Sayın Bakanım, her ay ortalama 185 bin konutun elektrik faturası ödenmediği için elektriği kesilmiş, 80 bin konutun da doğal gaz faturası ödenmediği için doğal gazı kesilmiş.
Sayın Bakanım, buradan sormak istiyorum: Kasım ayındayız, havalar soğudu, vatandaşlar doğal gaz yakmaya başladı; 1 Temmuzdan sonrası ne oldu?
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ederim Sayın Akın.
AHMET AKIN (Balıkesir) - Bu şekilde borç harç bulup, buluşturup pandemi dönemindeki elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyen, borçlarını zar zor kapatan insanlarımızın şimdi ne yapacaklarını sizden duymak istiyoruz.
Çok teşekkür ederim, sağ olun.