| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu f) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü g) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ğ) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .11.2020 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sayın bürokratlar, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, sizin alanınız olan bu enerji konusu gerçekten birçok bakımdan önemli ama benim burada söyleyeceklerim daha çok, yapılan özelleştirmelerin problemleriyle ilgili olacak ama ondan önce birkaç cümleyle genel bir durum tespiti yapmaya çalışayım.
Hepiniz biliyorsunuz ki bir kere, bu özelleştirme, yani eskiden kamunun sağladığı enerji hizmetleri diyelim, daha sonra 1980'li yıllarda neoliberal fikirler çerçevesinde özelleştirme konusuna gelinmişti biliyorsunuz ve o rüzgâra kapılmış bir ülke olarak biz de bundan etkilendik. 1980'de 24 Ocak Kararlarıyla, biliyorsunuz, bu sürece dâhil olduk ve ondan sonraki süreçte de -hani elimizden geldiğince diyeyim- bu yeni neoliberal düzene ayak uydurmaya çalıştık, oraya entegre olmaya çalıştık ve belli ölçüde de olduk doğrusu.
Şimdi, o süreçte, bu entegrasyon sürecinde elektrik piyasalarının özelleştirilmesi konusu gündeme geldi, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da özelleştirme gündeme geldi ve fakat ortada bir durum vardı: Enerji üretimi ve tüketimi arasındaki ilişkiler öyle tek kalemde halledilebilecek ilişkiler değildi çünkü bir üretim alanı vardı, bir iletim-dağıtım alanı vardı, daha sonra toptan satış, perakende gibi alanları vardı. Dolayısıyla da bu her üç alanın da -temelde üç alan diye tanımlayarak devam edeyim- kendine özgü özellikleri vardı. Yani şöyle bir fikir geldi: Özellikle üretim alanını rekabete açabiliriz, farklı şirketler gelir, üretim yaparlar. Perakendeyi de açabiliriz özelleştirmeye, tüketiciler de istediği elektrik şirketinden elektriğini alır. Fakat dağıtım doğal tekel dediğimiz bir kategoride bir iş olduğundan -yani bir şirketten daha fazlası işin içinde olduğu zaman daha maliyetli olma ihtimalinden dolayı- bunun bir tekel konumunda kalması genel kabul gördü. Fakat daha sonraki yıllarda, yine biliyorsunuz, özellikle bu doğal tekel konumunda olan şirketlerin bölgesel bazda özelleştirilebilmesi ve bir anlamda kamu tekelinden özel sektör tekeli hâline dönüşmesi sağlanabilirdi. Bir tek şartla, o da fiyatları EPDK'nın kontrol etmesi şartıyla. Yani bir regülatör kurum olarak EPDK tekelleşmiş alanlarda yani tekel gücü olan şirketlerin... Çünkü 3 tane il mesela bir şirkete veriliyor, özelleştiriliyor -tabii bu özelleştirmede mülkiyet ilişkisi yok bildiğim kadarıyla- yani esasında şey yapıyoruz, işletme hakkını devrediyoruz ama sonuç olarak oradaki elektrik dağıtımını... Mesela ne bileyim işte bir tanesini söyleyeyim size: İstanbul Avrupa yakası diyelim veya Anadolu yakası, verdiğiniz zaman bir tek şirket orada dağıtımı yapıyor ve beklenen, daha doğrusu önceden düşünülen şey, bu dağıtımı yapılan elektriğin satışını kendisi yapamıyor olması lazım. Yani perakende şirketler olması lazım ve bu perakende şirketlerin bir rekabet ortamında çalışıyor olması lazım ve EPDK'nın da bu koşulları yaratması lazım aynı zamanda. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu böyle olmadı maalesef. Bu, sizin suçunuz değil belki ama bu elektrik piyasasını bugün itibarıyla görece olarak yüksek fiyatlar üretmesinin sebebi bence burada yatıyor. Yani bugün konuştuğumuzda aşağı yukarı 40-50 kuruşa kilovatsaati yanılmıyorsam, bu rakamlar yanlış olabilir ama dağıtım maliyeti olarak baktığımızda da en fazla 30 kuruşluk bir maliyeti var. Dolayısıyla da bölgeden bölgeye değişebilir ama sonuç olarak yüksek kâr marjlarıyla çalıştığını söylememiz mümkün. Bu da kaçınılmaz olarak yüksek fiyatlar ima ediyor diye düşünüyorum. Gerçi son zamanlarda durumda değişiklikler var, bu dağıtım şirketlerinin çoğu, efendim, borçlarını ödeyemez hâle geldiler, o da ayrı bir mesele, ona sonra değineceğim ama söylemek istediğim şey şu: Yapılması gerekenler yapılmadığı için yani tekel konumunda olan ve regüle edilmesi gereken bölgesel bazlı oluşmuş olan tekeller aynı zamanda bölgelerinde perakendecilerle ilişki kurdular. Dolayısıyla da perakende piyasasında rekabetin oluşması beklentisi tümüyle yok oldu bildiğim kadarıyla. Şimdi bu, çözülmesi gereken sorun gibi geliyor bana ve maalesef bunun henüz çözülmediği kanaatindeyim. Şimdi, ben şöyle bir toparladım; mesela, ilginçtir, bu meşhur inşaatçılar yine karşımıza çıkıyor; biliyorsunuz, Cengiz, Limak ve Kolin. Bunlar 4 ayrı bölgede... Bu bölgeleri de sayayım size: Mesela, bir tanesi "CK Akdeniz" adı verilen Antalya, Isparta, Burdur bölgesi tekeline sahip. "CK Boğaziçi" İstanbul Avrupa yakası tekeline sahip. "Çamlıbel" Sivas, Tokat, Yozgat; bir de "Uludağ" var, Bursa ve civarı yanılmıyorsam. Şimdi, dolayısıyla da biz özelleştirirken de aslında -belki o günün koşulları öyleydi, onu bilemem ama- Türkiye'nin özellikle iktidarla yakın ilişkileri olan şirketler grubuna verildiğini gözlüyoruz, biliyoruz da zaten. Hani şimdi üç dakika kaldı, onun için üzerinde ben çok fazla konuşamam ama mesela Enerjisa'nın üç ayrı bölgeye sahip olması gibi, Bereket Holdingin üç ayrı yere sahip olması gibi ve bunların kimliklerine baktığınızda da bu şirketlerin sahiplerinin iktidarla yakın ilişkiler içinde olduğunu görüyoruz. Şimdi yani bunu açık da ederim istiyorsanız da...
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Katırcıoğlu...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - İzin verir misiniz.
Burası, sahici konuşmaların yapılması gereken bir yer; burada politika yapamayız, burada ben de politika yapmıyorum. Ben size söyleyeyim yani eğer isterseniz isim isim çıkarırım size ama şimdi, dediğim gibi, iki dakikamı almayın lütfen, konuşuyorum şimdi, bitireyim şu konuşmamı, derdimi anlatayım; derdim gayet açık.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Tamam, sen derdini anlat ama iddia ediyorsun, onlar...
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Lütfen müdahale etmeyin.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ya, yalanlasınlar beni yani onların elinde benden daha fazla bilgi var.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Arkadaşlar, dinleyelim. Söz isteyene söz vereceğim ben.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şimdi, mesela Rekabet Kurumuna bir dava düştü bundan bir süre önce, 2016 yılıydı yanılmıyorsam ve dava, ilginçtir, CK Enerji... Yani bu Kolin, Limak ve Cengiz Holdingin sahip olduğu bir şirket bu CK Enerji. CK Enerji, bu demin saydığım 4 bölgenin sahibi aynı zamanda yani aşağı yukarı bunu söylemem mümkün sanıyorum ve sadece iletim yapıyor olsaydı, eyvallah, ona da razı olabilirdik ama öyle değil. Çünkü perakendeye dâhil oldukları için, perakende şirketlerini kendi kontrollerine almak istedikleri için hem oradaki rekabeti bozuyorlar hem de tüketiciye yansıyan fiyatları da artırma şansını veya imkânını ele geçiriyorlar.
Şimdi, bakın, ben size şöyle söyleyeyim: Bu dava da 2016-2018'de... Biliyorsunuzdur Sayın Bakan, 2018'de bu karara varmış ve karar da şu: Bu şirketlerin yani sözü edilen şirketlerin -Akdeniz EDAŞ, Boğaziçi Elektrik, Çamlıbel Elektrik- kendi alanlarında hâkim durumda olduklarını ve hâkim durumda olan şirketlerin rekabeti bozma şanslarının, ihtimallerinin olduğunu; hatta, giderek kanıtlamışlar ki... Yani bunu kurul kanıtlıyor. Biliyorsunuz, Rekabet Yasası'nın 6'ncı maddesi "hâkim durumun kötüye kullanılması"dır. Hâkim durumu kötüye kullanmanın da belirli marjları ve belirli hesapları vardır ama o hesaplar yapılmış ve ortaya çıkmış ki bu şirketler hâkim durumda. Şikâyet eden kim? Şikâyet eden, bir perakendeci firma. Yanlış hatırlamıyorsam epey ciddi bir de ceza yediler galiba. 1 milyarın üzerinde miydi? Sayın Bakan daha iyi bilir.
Sayın Bakan, özetle şunu söylemek istiyorum: Bakın, dünya bu "neoliberal" dediğimiz dönemi bitirdi artık yani geçen hafta Davos'ta -bunu daha önce de söyledim, arkadaşlar biliyordur- Davos'u kuran ve neoliberal fikirlerin en önemli savunucularından biri olan Klaus Schwab dedi ki: "Bu iş bitti." Neden "bitti" dedi? Çünkü neoliberal rejimler çok büyük bir gelir dağılımı problemi üretiyorlar hem ülke içinde hem ülkeler arasında; bu tespit edildi. Dolayısıyla da özellikle sizin gibi insanların, herkesin daha doğrusu tüketmek zorunda olduğu bir hizmeti üreten bir Bakanlığın başında olarak ve yöneticileri olarak, karşımızdaki sorun şu: Bu bir gelir dağılımı problemiyle çok yakından ilgili. Dolayısıyla da siz rekabet konusunda, piyasaları düzene sokma konusunda gerçekten adımlar atabilirseniz...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Katırcıoğlu...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum, bitiriyorum, son bir cümle...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sataşma vardı.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Paylan, siz niye şey yapıyorsunuz, anlamadım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yardımcı oluyorum.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Anlamadım, niye beni yönlendiriyorsunuz sürekli oradan?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sataşma vardı Sayın Başkan.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Duyuyorum ben. Bir dakika da geçti, karışmadım, farkındayım ama siz niye müdahale ediyorsunuz?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Müdahale etmek görevim benim.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Tamam, ben konuşuyordum...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Ama, Katırcıoğlu konuşuyor, Sayın Katırcıoğlu. Lütfen rica ediyorum ya.
Buyurun, devam edin, tamamlayın.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan, değerli bürokratlar; ben sözümü sanırım söyledim. Söylemek istediğimi tekrar özetle bir cümle olarak söyleyeyim ve bitireyim. Demek istediğim şey şu: Bütün herkesin kullandığı, herkesin gelirini ilgilendiren bir hizmet üretiyorsunuz ve bu hizmetin gerçekten rekabet koşullarında üretilmesiyle sağlanabilecek olan düşük fiyatlara ulaşamıyorsunuz çünkü düzenlemeler buna müsait değil, dolayısıyla da büyük bir sorumluluğunuz var.
Ben, hepinize teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.