KOMİSYON KONUŞMASI

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Komisyon Başkanlığı göreviniz hayırlı olsun. Az önce de böyle bir gerilimin parçası oldum, kusura bakmayın. Plan ve Bütçe Komisyonunu ilk kez yönetirken de sizinle böyle, 2 hemşehri olarak doğrusu yan yana gelmek istemezdim.

Şimdi, ben çok spesifik bir tartışmaya girmeyeceğim. Sadece, bugünkü bu toplantıya hazırlanırken biraz araştırma yapmaya çalıştım. Yani spesifik olarak Türkiye'de değil Orta doğu genelinde iki şeye baktım: Bir, Türkiye'de millî savunma anlayışının millî güvenlikle eşitlendiği -normalde bu ikisinin farklı kavramlar olduğu ama savunma eşittir güvenlik eşittir askerî kurumların güçlenmesi gibi- bir denklem ortaya çıkmış.

Şimdi, maalesef insanlık hâlâ aralarında yaşadığı sorunları, politik, siyasi sorunları görüşerek, müzakere ederek çözebilme olgunluğuna ulaşamamış ve dünyada kabile toplumlarından tutun, işte, emperyal güçlere kadar herkeste ordu bir şekilde var. Değişik ülkelerin orduları var. Bunu modernize etmeye çalışırlar, güçlendirmeye çalışırlar filan, bu normal bir durum fakat bir ülkenin ordusunun olması ile militarizasyon farklı şeyler. Militarizmden kastımız; toplumun, siyasetin, kültürün, ekonominin, sanatın hatta magazinin bile militer, askerî terimlerle yeniden kodlanması meselesi. Böyle Türkiye'de bir trend var, bir fetih duygusu uzun zamandır var ve neredeyse futbol maçları bile sanki askerî bir savaşmış gibi izleniyor. Dizilere bakıyoruz, dizilerde birbirini vuran vurana, kıran kırana, böyle; militarizmden kastım bu. Bu çok tehlikeli bir gidiştir -Türkiye'nin geneli için söylüyorum- kültür, siyaset, toplum alanında.

İkinci dikkat çekme istediğim konu ise şu: Az önce kişi başına savunma giderlerine baktım, Batı Avrupa'da ve Ortadoğu'da. Sadece birkaç tane rakam vereyim size: 2000 yılında Batı Avrupa ülkelerinde kişi başına 352, Ortadoğu'da 687 dolar harcanıyor savunmaya. 2010 yılında Batı Avrupa'da kişi başına 607 dolar, Ortadoğu'da 830 dolar ki, 2010 yılında Avrupa'da bu kadar yükseliş olmasının bir sebebi de 11 Eylül saldırılarından sonra Avrupa'da da Batı'da da güvenlikçi politikaların öne çıkması söz konusu. 2015 yılında ise yine 494 dolar Batı Avrupa'da kişi başı, Ortadoğu'da 863 dolar kişi başı. Bu kadar yoksulluk içerisinde, özellikle silahlanmaya inanılmaz bir bütçe aktarılıyor. Bir örnek daha vereyim: 2015 yılında Suudi Arabistan'ın kişi başına savunmaya harcadığı para İngiltere, Almanya ve Fransa'nın ortak yaptığı harcamadan bile daha fazla.

Bakın, Arap Baharı'ndan bu yana Ortadoğu'daki ülkeler birbirleriyle kıyasıya bir silahlanma yarışına girmişler; Türkiye alıyor, Mısır alıyor, İran alıyor, Birleşik Arap Emirlikleri alıyor, Suud alıyor, alıyor da alıyor. Bu işin kazananı zaten belli, ortada. Gerçekten buraya gelirken bir düşündüm: Ya, yılda 300 milyar dolar silahlanmaya ayrılıyor bu Orta Doğu'da. Her yıl bir ülkeye verseler ülkelerin bütün ekonomik, sosyolojik problemlerini çözmüş oluruz. Dolayısıyla yani bu kadar çok militer ruhun yükseldiği böylesi dönemlerde kaynakların mümkün mertebe, mümkün mertebe meselelerin ekonomik, toplumsal, siyasal çözümü için kullanılması gerektiğini düşünüyoruz ve son beş yıldır da Türkiye'de özellikle militerleşen, militaristleşen bir kültür ve siyaset algısı var, bunu da eleştiriyoruz.

Tüm arkadaşları saygıyla selamlıyorum.