| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2020 |
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokrat arkadaşlarım, değerli üyeler; aslında, tabii böyle bir konuşmada biraz önce konuşmacı arkadaşımın da söylediği gibi iktidarın sağlıkta büyük reform diye sunduğu şehir hastaneleri merkezli bir konuşma yapmak gerekiyor ama ben bugün farklı bir yaklaşım göstermek istiyorum çünkü o konularla ilgili yatırımlar ve onlarla ilgili sürece bağlı olarak, zannediyorum, Bakanlık bütçesini konuşurken aşağıda, Genel Kurulda konuşacağız Sayın Bakanım.
Burada benim aslında tartışmak istediğim konu, çok kısa bir süre içerisinde, iktidarın pandemiyi siyasallaştırması ve geleceğe yönelik bir iç politika malzemesi yapabilmek için altyapı hazırlaması. Ne demek istiyorum? Şunu söylemek istiyorum: İktidar bu pandemi olayı başladığından bu yana -ilginç bir şekilde- bugünlerde yoğun bir şekilde tartıştığımız verilerin gizlenmesi veya değiştirilmesi şeklinde bir politika uyguluyor. Bu politikayı başlangıçta fark etmiştim. Nasıl fark ettim? Bakanlık ilk defa 11 Martta Türkiye'de pozitif bir corona vakasının varlığını söyledi ama daha önce eski bir general, sanıyorum ismi Aytaç Yalman -aklımda yanlış kalmadıysa- o da ölmüştü ve medyada, kamuoyunda onun coronadan öldüğü şeklinde bir söylenti vardı. Başlangıçta, Sağlık Bakanlığı bunu doğrulamadı, kabul etmedi; hatta yanlış olduğu şeklinde demeçler verildi, daha sonra, coronadan öldüğü doktorunun ve diğerlerinin beyanlarıyla, raporlarla kanıtlandı. Şimdi, o zaman benim kafamda şöyle bir soru ortaya çıktı: Bir iktidar coronadan öldüğü belli olan hastaları ve pandeminin geçmişte yani 11 Mart yerine diyelim ki 3 Martta başlamış olduğunu niye kabul etmez? Niye kabul etmez?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Öyle değil.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - İzin verin Sayın Bakanım, devam edeyim.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - O açıklamayı şimdi ben...
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Benim konuşma süremden kullanmayalım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, karşılıklı konuşmayalım, daha sonra cevabını verelim.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Daha sonra -atlayarak devam ediyorum- yine Sağlık Bakanlığı Bakan Yardımcısının da içinde olduğu bürokratlar, bürokratlar demeyelim ama doktorlar veya bilim insanları Avrupa'da bir mecmuada bir yayın gündeme getirdiler. DOI'si yani bilimsel manada kabul edilmiş, düzeltmeleri yapılmış, yayınlanmaya hazır ve yayın günü verilmiş -akademisyen arkadaşlar bunu bilirler -ve bakıyorsunuz ki materyal olarak bu yayında "Şubat ve mart aylarında yapılan çalışmadır ve sadece Tarsus bölgesine özel olarak 24 Covid vakası kanıtlanmış, tespit edilmiş ve bunlar da tedavi edilmiş." deniliyor. Şimdi, daha sonra kamuoyuna bunun yansıması üzerine Bakanlık yetkilileri, daha doğrusu o konunun kapsamında olan Bakan Yardımcısı arkadaş diyor ki: "Hayır, sehven olmuştur bu, sehven olmuştur." Yani ne olmuştur? Yanlışlıkla, aslında "mart-nisan" yazılacağı yerde "şubat-mart" yazılmıştır. Daha da öte, "Tarsus" yazılmıştır ama aslında yazılması gereken şey neydi? İstanbul ve Mersin. Burada 2 nokta var, dikkat edin. "Tarsus'ta bir özel hastanede 24 vaka, şubat ve mart aylarında..." orijinal metin böyle. Şimdi, bu noktadan yola çıktığınız zaman arkadaşlar, ya Bakanlık yalan söylüyor ya da bir Bakan Yardımcısının içinde olduğu bu bilim adamı grubu sahtekârlık yapıyor; yalan bilgiler üzerine bir yayın hazırlıyor.
Bunun üzerinde konuşulacak çok şey var ama geçiyorum. Arada başka şeyler de yaşanıyor; işte, belediyelerden, şuradan buradan... Yahu "Sadece bugün belediye bünyemizde şu kadar hasta, şu kadar vefat var." gibi laflar -onların ayrıntılarına girmiyorum, zamanım kısıtlı- son olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı, zannediyorum geçen cumartesi için 194 vakanın bulaşıcı hastalık tanısıyla öldüğünü söylüyor, bulaşıcı hastalık tanısıyla. Ama aynı gün Sayın Bakanın veya Bakanlığın gündeme getirdiği şeylerde neredeyse 90 küsur -şu anda aklımda kalmadı net olarak- kadar bir sayı veriliyor. Bunun doğru olabileceğini nereden düşünüyorum arkadaşlar? Yakın aile çevremden bir aile, kayınbiraderimin ortağı, ailede 5 kişi Covid'e yakalandı; büyükbaba, büyükanne, büyük teyze, torun ve oğul. Hepsinde corona tespit edildi, 3'ü coronadan vefat etti; büyükbaba, büyükanne ve büyük teyze. 3'ünü de bulaşıcı hastalık tanısıyla gömme işlemi yapıldı; bunu da buradan biliyorum. Yani Bakanlık bana istediği kadar şu desin, bu desin, gözlediğim şey bu.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Öyledir zaten.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Demek ki verilen rakamlar doğru değil. Peki, niye doğru değil?
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Bulaşıcı hastalık var.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Sayın Bakan, 15 Ekim itibarıyla Dünya Sağlık Örgütünün verilerini yayınlayacağınızı ifade ettiniz, ona uygun verileri yayınlayacağınızı ifade ettiniz ve tıp literatürüne hiç uymayan bir şeyi gündeme getirdiniz: "Vaka başkadır, hasta başkadır." Böyle bir şey yok Sayın Bakan. Pandemide mühim olan coronalı olan veya pandemiye yakalanmış olan hastanın yayıp yaymamasıdır, onun hastaneye yatıp yatmamasının önemi yoktur. Yani, adam coronaya yakalanmış, yayma potansiyeline sahip ama sözde vaka; siz: "Bunun şey yapılmasına gerek yok, bunu hasta kabul edemeyiz, öbürünü hasta..." Almanya, ondan sonra size dedi ki: "Dünya Sağlık Örgütünün kurallarına göre bildirim yapın." ondan sonra da Antalya vesaire gibi bölgelere verdiği kısıtlı izni kaldırdı. Tabii, niye 15 Ekim diye söylediğinizi de anlıyorum, 15 Ekim turizm sezonunun bitimi ki ondan sonra Almanya, İngiltere veya İspanya -neyse- öyle bir karar alsa da bu umurunuzda olmayacağı için böyle bir şey yaptınız.
Sayın Bakanım, işin özeti, özetin özeti; bu konuda şeffaf olamadınız. Pandeminin başlangıcında size karşı duyulan azami güvenin muhtemelen çoğu elinizde olmayan sebeplerle, muhtemelen çoğunu veya tamamını yukarıdan verilen bir direktif doğrultusunda şekillendirmiş olmanız nedeniyle ne yazık ki bugün yüzde 20'lere düştüğünü görüyoruz.
Buradaki temel şey neydi? Yaz aylarında coronanın sonlanacağı ihtimali göz önündeydi veya o dönemde algı öyleydi ve muhtemelen iktidar ve iktidarın mensupları şöyle bir algı içerisinde oldular: "Rakamları düşük gösterelim; bütün dünyada, gelişmiş ekonomilerde rakamlar bu boyuttayken -ki adamlar şeffaf, ilan ediyorlar- corona pandemisine ve ekonomik zorluklara rağmen çok başarılı bir mücadele vermiştir Türkiye'deki iktidar." Sadece bunu yansıtabilmek, sadece bu siyasal hedefi gerçekleştirebilmek için bu şeffaflığı feda ettiniz. Artık bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki Türk halkının -şöyle ya da böyle, bana şunu da söyleseniz bunu da söyleseniz- kamuoyunun pandemiyle ilgili iktidara, iktidarın şahsında veya iktidar bünyesinde size olan güveni maalesef büyük ölçüde kaybolmuştur. Bundan sonraki...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Andican, ek bir dakika veriyorum, tamamlarsanız sevinirim.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Peki, çok teşekkür ediyorum.
Bir pandemide nasıl mücadele edilmesi gerektiği konusunda söylenecek birçok şey var ama en önemlisi şeffaflıktır, en önemlisi şeffaflıktır, halka güven oluşturmaktır. Eğer pandemide -şu ya da bu şekilde yanlış algılar nedeniyle olabilir, yanlış değerlendirmeler sonucunda olabilir- sizin aslında haklı olduğunuz ama halk tarafından yanlış algılanan şeyler varsa, güven erozyona uğramışsa pandemiyle mücadeleye halkı katamazsınız. Halkı katamadığınız bir pandemiyi ise sonlandırma şansınız yoktur; böyle bir pandemide başarılı olma şansı yoktur, dünyada hiçbir iktidar bu başarıyı gösterememiştir Sayın Bakanım, bundan sonra da gösteremeyecektir. Onun için benim size naçizane önerim şudur: Şu anda içinde bulunduğumuz pandemiyle mücadelenizi şeffaflaştırın, şeffaflaştırın. 40 bin hasta mı, 30 bin hasta mı? Hasta. Ne olacak? Yani, bütün dünyada oluyor da Türkiye'de olmasının ne sakıncası var?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Andican, toparlarsanız çok sevinirim.
ABDUL AHAT ANDİCAN (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum.
Söylenecek şeyleri, pandemiye yönelik bir tutumun nasıl olması gerektiği konusunda görüşlerimi daha sonra aşağıda, Genel Kurulda ayrıntılı bir şekilde size aktaracağım.
Saygılar sunuyorum.