| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .11.2020 |
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; öncelikle, bütçenin çok tartışmalı olduğunu ve halk sağlığı konusunda birçok şüpheyi barındırdığını belirtmek isterim. Pandemi süreci bize aslında şunu çok iyi gösterdi: Neoliberal piyasalaşmış sağlık anlayışı halk sağlığını koruyamıyor maalesef. Mevcut sağlık sistemleri dünyanın birçok yerinde çökme aşamasına geldi ve dünya artık bu sağlık sisteminin insanları ve toplumları koruyamadığını tartışıyor. Bugün salgın koşulları karşısında yetersiz kalan sağlık sistemi koruyucu sağlık hizmetlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuş durumda. Salgın koşullarında koruyucu sağlık hizmetlerinde en önemli unsurlardan birisi de yaygın test uygulaması; daha önce defaatle dile getirdik, sendikalar, odalar dile getirdi test sayısının artırılması konusunu. Test sayısı her ne kadar artırıldıysa da yine de yeterli düzeyde değil ki bu da zaten açıklanan tablolara da yansıyor. Yaygın test yapılarak pozitif vakalar toplumdan izole edilmeli ve filyasyon yapmak, temasları tespit edip bunların takibini yapmak gerçekten çok önemli ancak Bakanlığın geçtiğimiz hafta il sağlık müdürlüklerine gönderdiği bir genelge coronavirüse yakalanan kişilerin test yaptırması konusunda kimi temaslı kişilerin veya coronavirüs şüphesi olan kişilerde bulgu varsa test yapılacağı yönünde. Koruyucu sağlık hizmetlerinin doğru yürütülememesinin diğer bir nedeniyse sürecin şeffaf yürütülmemesi. Maalesef bu süreç şeffaf yürütülmedi bu da pandemi krizinin derinleşmesine neden oldu.
Değerli arkadaşlar, TTB çağrı yapmıştı, koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine değinmişti. "Pandemi hastanelere gerek kalmadan, epidemiyolojik gerekler doğrultusunda enfeksiyon zinciri birinci basamakta kırılarak pekâlâ kontrol altına alınabilir." dedi. "Siz hastanelerde yığılmalara, sağlık personelinin yorulmasına, tükenmişliğe sürüklenmesine sebep oldunuz." dedi. "Şimdi yükümüz daha fazla arttı. Sağlıkçıları dönüşümlü çalıştıracak şekilde gerektiğinde izin kullanmalarını teşvik edeceğinize zorla çalıştırmaya kalkıyorsunuz, yasaklamalarla bizi daha fazla tüketiyorsunuz." dedi. Evet, gördüğünüz gibi sağlık çalışanları "Tükendik." diyor, sağlık emekçileri "Tükendik." diyor. Sağlık emekçilerinin izinleri durduruldu, istifalar kabul edilmiyor, fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar. Biliyorsunuz, çalışanların birçoğu izin kullanırken aslında yoruldukları için, tükendikleri için izin kullanıyorlar, artık o yükü kaldıramadıkları için istifa etmek istiyorlar ama bugün bunlar yasaklanıyor. Bu şekilde maalesef salgın yönetilemez. Salgını engellemek için güçlü, bölge ve nüfusa dayalı birinci basamak örgütlenmelerine ihtiyaç olduğu bir kez daha ortaya çıktı ama bu iktidar maalesef pandemide ikinci basamağı önceledi. Şu an maalesef, bitirilen sağlık ocağı sistemi yerine aile hekimliği sistemi getirilmiş durumda ve birinci basamak da ticarethanelere çevrilmiş durumda aslında. Hekim, işveren pozisyonuna sokulmuş durumda ve aile hekimleri birimlerinde çalışan hekimlerin, birimin işleriyle uğraşırken bir yandan da artan vakalar dolayısıyla iş yükü daha da artmış durumda, 3-4 katına çıkmış durumda. Bu da konsantrasyonda ciddi sıkıntılara yol açmakta, daha fazla çalışma saatleri viral yükü artırmakta ve sağlık emekçilerinin koruyucu sağlık ekipmanlarının eksikliği de maalesef devam ediyor. Evet, koruyucu sağlık ekipmanlarını maalesef hâlâ sağlayamıyoruz, birçok yerde hâlâ yok. Birçok sağlık emekçisi bu eksikliklerden kaynaklı Covid pozitif olmuş durumda ve yaşamlarını yitirenler var. O yüzden, biz şunu ifade ediyoruz: Bütçede, tedavi edici hizmetlerden çok, koruyucu sağlık hizmetlerine ayrıca pay ayrılması gerekli. Birinci basamağı pasifleştirerek lüks, şatafatlı şehir hastanelerinde hasta yoğunluğunun artışına neden olarak pandemi riskini 2 kat daha fazla artırmayalım diyoruz. Bugün birçok hastane de hasta yoğunluğundan dolayı pandemi hastanesine çevrilmiş durumda ve yatak sayıları yetersiz şu an. Kimi hastanelerde ameliyathanelerin mekanik ventilatörleri kullanılıyor yani ameliyathaneler de aslında bir nevi yoğun bakıma çevrilmiş durumda ve ameliyathaneler sadece acil vakalar alıyor. Bu da hastaların özel hastanelere gitmelerine neden oluyor ve özel hastanelerin de hasta potansiyelinin artmasına neden oluyor. Maalesef, biliyoruz ki özel hastanelere herkes gidemiyor, yoksul gidemiyor, işsiz gidemiyor, ekonomik durumu olmayan bu hastanelere gidemiyor.
Evet, değerli arkadaşlar, bütçede, koruyucu sağlık hizmetlerine ayrılan bütçenin yetersizliği, pandemiye dair bir kalemin olmaması pandemiyle yeterince mücadele edilemeyeceğini gözler önüne seriyor. Türkiye'de sözde, olası salgınlara karşı 2019 yılında "Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı" var dedik, Sağlık Bakanı da burada ifade etti. 2019 yılında bu plan hazırlanmıştı ama maalesef, ilk vaka çıktığından beri bir kaos hâli var, bir maske krizi yaşandı, daha sonra koruyucu ekipman krizi yaşandı, işçilerin çalışma şartlarına dair kriz yaşandı, şimdi de bir grip aşısı krizi yaşanıyor ve grip aşısı gibi en temel aşıların dahi üretilmesine veya alınmasına dair bütçeden yeterince kaynak ayrılmadığı ortaya çıktı aslında. Corona salgını nedeniyle grip aşısına olan talep en az yüzde 200-300 arttı bu süreçte. Türkiye geçen sene aldığı aşıyla aynı miktarda aşıyı bu sene aldı yani nüfusu 84 milyon olan ve kronik rahatsızlıkları olan milyonlarca insanın yanı sıra, 65 yaş üstü 7 milyondan fazla insanın olmasına rağmen sadece 1 milyon 300 bin doz aşı alındı ve risk grubundaki 25 milyondan fazla yurttaş için 1 milyon 300 bin aşı yeterli olmayacaktır. Öte yandan, vatandaşların grip aşısı yaptırmak için e-nabız sistemine girerek risk grubunda olup olmadıklarını öğrenmeleri veya İlaç Takip Sistemi'nde aşı temin hakkı oluşturması gerekmekte. Fakat eczacılar ve aile hekimleri, kronik hastalığa sahip birçok kişinin e-nabız sisteminde olumsuz yanıt aldığını söylüyor, birçok kronik hasta, risk grubunda görünmüyor ve e-nabız sisteminde görünmüyor bu kişiler.
Evet, değerli arkadaşlar, Sağlık Bakanlığının 2011 yılında şehir hastanelerine ayırdığı bütçeyi gördük hepimiz, çok fazla; yani rakam olarak girmeyeceğim içerisine ama bu rakamın büyük bir çoğunluğu da kira bedeli olarak ödeniyor, hizmet bedeli değil de kira bedeli olarak ödeniyor. Pandeminin bu aşamaya gelmesinin ve krize neden olmasının sebebi, aslında bu yanlış, sermayeyi ve şirketleri önceleyen sağlık politikaları.
Evet, değerli arkadaşlar, sağlık çalışanları salgın nedeniyle risk altında. Uzun, düzensiz mesai yaptığı hâlde aylardır hak ettikleri ek ödemeleri alamıyorlar; kimi yerlerde kimi meslek grupları aldı ama eşitsiz bir şekilde aldı ve kimi alamadı. Sağlık emekçilerine ayrıca ek bütçe ayrılmalı. Aylardır talep ettikleri ve bizim de buna dair kanun teklifi verdiğimiz, pandemi meslek hastalığı olarak kabul edilmeli ve sağlık çalışanları pandeminin meslek hastalığı olarak kabul edilmesini istiyor.
Sağlık Bakanlığı bütçesinin de genel bütçenin en az yüzde 10'undan fazla olması gerekmekte.
Yine pandeminin doğru yönetilmemesinden kaynaklı olarak hastanelerde daha da artan yoğunluk nedeniyle bunun sağlık emekçilerine şiddet olarak yansıdığını gördük. Sağlıkta şiddetin daha da arttığı bir süreci yaşıyoruz. Sağlık sisteminde yaratılan piyasacı uygulamalar hasta ve sağlık emekçilerini bir kez daha kritik süreçte karşı karşıya getirdi. Bu görüntüyü hepimiz hatırlıyoruz. Sağlık Bakanımız ziyaret de etti bu hastaneye giderek ama önemli olan, bu yaşanmadan önüne geçebilmek, yaşandıktan sonra ziyaretin çok da bir anlamı olmuyor maalesef. Bunun çözümü, tek başına sağlıkta şiddete karşı cezai işlemleri artırmak değil, sağlık sistemindeki yetersizliği, sağlık alanında faaliyet yürüten emek ve meslek örgütleriyle ortaklaşarak gidermek gerekiyor.
Bildiğiniz gibi, evet, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında 10 binden fazla tecrübeli sağlık emekçisi işinden ihraç edildi. Pandemi koşullarında sağlık ve sosyal hizmet alanında yaşanan çalışan eksikliği çok daha fazla görüldü. O yüzden, ihraç edilen tüm sağlık emekçileri işe geri dönmeli ve keyfi güvenlik soruşturmalarına son verilmeli.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Güzel, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Toparlıyorum.
Evet, değerli arkadaşlar, bir diğer kanayan yaramız, bütçede maalesef kadının adı yok. Kadın sağlık çalışanları hem evde hem iş yerinde artan iş yükü yüzünden erkek meslektaşlarına göre daha fazla yıpranmakta, artan bakım hizmetleri karşısında emeğinin karşılığını alamamakta, artan mesai saatleri yüzünden çocuklarını emzirememekte ve kreş hakkı olmadığı için çocuklarını bırakacak yer bulamamakta. Sağlık çalışanlarının sorunlarına dair bir çözüm göremiyoruz, kadın sağlık çalışanlarının sorunlarına dair. Bugün, sadece İtalya, sağlık çalışanlarının evde çocuk bakımı ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için bin euroya kadar ek bütçe ayırdı.
Evet, değerli arkadaşlar, doğaya, ekolojik yaşama verilen tahribat, bilinçsiz tüketim... Her geçen gün artan ve plastikleşen bir dünyada ve ülkede artık hiç birimiz sağlıklı bireyler olamıyoruz böyle bir ortamda...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Güzel, ek süreniz de bitti, lütfen, toparlayalım.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Toparlıyorum.
Öncelikle ekolojik sistemin insan sağlığı üzerindeki tahribatları artık görülmeli ve sağlık sistemi kendini buna göre örgütlenmeli. Özcesi, bu bütçe işçinin, emekçinin, kadının, toplumun sağlığını değil; şehir, şirket hastanelerinin varlığını önemsemekte. "Sağlık piyasası" diye bir kavram oluşmuş ve toplum sağlığının asıl...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Güzel, tamamlarsanız çok memnun olurum, lütfen.
SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Tamamlıyorum.
Bu yüzden doğayı, ekolojiyi, yaşamı baz alan, insan haklarına duyarlı, koruyucu sağlık hizmetlerini gözeten, herkes için ulaşılabilir, erişilebilir bir bütçe maalesef ki göremiyoruz. Bakanlığın bu pandemi sürecinden bir ders çıkarması ve gerçekten toplumun sağlığını gözeten bir politika yürütmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
Teşekkür ediyorum.