KOMİSYON KONUŞMASI

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli hazırun; Avrasya Tüneli için yapılacak garanti ödemesi, tutarın otuzda 1'i oranında kaydedilmiş. Sayıştaya göre Bakanlık, 963 milyon TL olan garanti ödemesini mali kayıplara 32 milyon TL olarak geçirmiştir. Söz konusu yanlışlığın düzeltilmesini talep eden Sayıştay, ayrıca tünelden kaçak geçişlerle ilgili sorumluluğu yerine getirmeyen Bakanlığın 2019 yılında 10 milyon TL'nin üzerinde ek garanti ödemesi yaptığını da belirtmiştir.

Uzmanların itirazlarına rağmen AKP-MHP iktidarının en ısrarcı olduğu konulardan biri kamu-özel iş birliği ve yap-işlet-devret projesi, büyük bir ekonomik batak yaratmaya devam ediyor. Rant odaklı ve garanti ödemelerine dayalı projeler işletmeye açıldıktan sonra garanti oranlarını da tutturamamıştır. Devletin ödediği garanti tutarları, dolar kuru ve ABD enflasyon oranındaki artışın etkisi olmaksızın dahi bütçe için çok büyük bir yük olmaya devam ediyor.

Söz konusu projelerde olağan dışı durumların da gözetilmediği pandemi sürecinde ortaya çıkmıştır. Batak daha büyük bir derinlik kazanarak büyümeye devam ediyor.

Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programına göre Ulaştırma Bakanlığının kamu-özel iş birliği projelerinde şirketlere verilen garantiler için 8,3 milyar lira ödenek ayrılmıştır. Ancak, pandemiden dolayı uygulanan ulaşım ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle bu rakam 16 milyara ulaşmıştır. Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprülerine sadece sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir hafta sonu için düşünsek dahi 56,6 milyon TL ödeme yapılıyor, yapılacak. Bununla ilgili, tabii benden önceki vekil arkadaşlarım da ifade etti. Birçok vekil arkadaşımız soru önergeleriyle bu konuların açığa kavuşturulması için sorular yöneltti ama bu sorulara ne yazık ki hiç kimse cevap alamadı. Burada, yine finanse edilen şirketlerdir, burada kazanan yandaş firmalardır. 83 milyon yurttaşın hakkı bu firmalara, bu projelerle peşkeş çekilmiş durumdadır.

Ulaşım çok pahalı Sayın Bakan. Ulaşım hakkı, bir insan için en temel haklardan biridir. Ulaştırma ve altyapı yatırımları, ulaşım hakkını güvence altına almak, herkesin ulaşım hakkından eşit bir şekilde yararlanması için bir yapılanma içine girmelidir oysa batık yatırımlarla sadece ekonomi üzerinde ağır bir borç bırakmakla kalınmıyor, ulaşım daha pahalı hâle getirilmiş durumda. Bakın, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Kuzey Marmara Otoyolu yapılmadan önce İstanbul-Ankara otobüs bileti 50-60 lirayken şu an aldığı fiyat 100-120 TL aralığındadır. Batak maliyeti kapatmak için yolcu otobüslerinin yeni yolları kullanması da zorunlu kılınmıştır. Yol da kentten uzak olduğu için burada otobüslerin de kullandığı mazot fiyatı eklendiği zaman, yakıt fiyatı eklendiğinde, tabii, vatandaşa pahalı biletler olarak yansıyor.

Türkiye tarihinin önemli ideologlarından Doktor Hikmet Kıvılcımlı, sosyalist bir ideologdur, çok sayıda da kitabı vardır; özgürlüklerin ve hakların cebindeki parayla sınırlarını, bağlantılarını anlatıyor. "Seyahat etme hakkımız var ama Anayasa insanlar cebindeki paraya göre seyahat edebilir." diyor. Ben, o zaman bu kitabı okuduğumda şaşkınlık içindeydim, ne alakası var? İnsanın parası varsa seyahat eder, parası yoksa evinde oturur diye düşünenlerdendim. Ama sonra, gerçekten özgürlüklerin insanın cebindeki parayla sınırlı olduğunu, o nedenle yasaların insanların sınıf durumuna, ekonomik durumuna bağlı olduğunu az önce verdiğim örnekte bir kere daha görmüş olduk.

Toplu taşıma kooperatiflerinin sorunları da çok büyük. Bununla ilgili eminim her milletvekili kendi seçim bölgesindeki toplu taşıma kooperatiflerinin talepleriyle karşılaşmışlardır. Özellikle, pandemi sürecinde yolcu alımı sınırlandığı için de bu kooperatiflerde çalışan insanların ekonomik durumu çok daha kötü bir hâl almış durumdadır. Ve bu kooperatiflerde çalışan toplu taşımacılık yapan şoförlerin talebi; vergi indirimlerinin yapılması, ödemelerin pandemi sürecinde ötelenmesi ve yakıt desteğidir ama bunları defalarca Genel Kurulda da dile getirmemize rağmen, ne yazık ki duymazdan gelinmeye devam ediliyor ve sözüm ona pandemiyle mücadele eden bir ekonomik program izlendiği propaganda ediliyor. Ama bu propagandanın karşılığını, biz ne sokakta ne hane içinde ne de şoförlerimizin bahsettiği bu sorunlar çerçevesinde baktığımızda göremiyorum.

Geçiş ücretleri ve trafik cezaları âdeta özellikle Osmangazi Köprüsü'nün geçişinin ne kadar pahalı olduğu ifade edildi, benden önceki arkadaşlarım da ifade etti, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün pahalılığı ifade edildi. Velev ki burada bir ceza ödentisi varsa ve bu on beş gün içinde ödenmezse bu ceza 4 katına çıkmaktadır. Bu cezaları ve trafik cezalarını da ekleyerek ifade ediyorum, Hükûmetin âdeta gelir kapısı hâline gelmiş durumda. Geçen gün bir taksiye binmiştim ve şoför şunu ifade etti: "27 senedir ben taksiciyim, hayatım boyunca bu son iki sene aldığım cezalar kadar ceza yatırdığımı hatırlamıyorum." âdeta Hükûmet bunu bir gelir kapısı durumuna çevirmiş durumda.

Devlet Demiryollarından bahsettiniz Sayın Bakan ve orada yaptığınız yolları ama oradaki emekçilerden ve insanlardan sanki yaptığınız faaliyetlerde insan faktörü yokmuş gibi, bir tek insandan, bir tek emekçiden bahsetmediniz. Devlet Demiryollarında emek sömürüsü had safhaya çıkmış ve çalışan sayısı az olduğu için mesaiye kalan personel sayısı çok yüksek, fazla mesai yapıyorlar, eksik kadroların mesai yapması sorunu ve taşeron işçilerin sorunlarının yani taşeron işçilerin kadroya alınması sorunu sizler tarafından mutlaka acilen ele alınmalıdır.

TCDD'de erkek zihniyeti hâkim. TCDD'de çalışan kadın sayısı oranı çok düşük. Bununla ilgili bir planlama ve politikaya ihtiyaç vardır. Ayrıca, TCDD'de hak arayan emekçilerin sürgün edildiğini biliyoruz. Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Ankara'ya bir yürüyüş gerçekleştirdi ve sizlerin onların sesini duyduğunu hiç düşünmüyoruz. Gar önünde yaptıkları açıklamada da polis şiddetiyle karşılaştıklarını -o açıklamada ben de oradaydım- burada kamuoyuyla bir kere daha bunu paylaşmak isterim.

Çorlu tren katliamı 25 kişinin yaşamını yitirdiği, 340 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandığı bir kaza değil, bir katliamdır. Bilirkişi raporları TCDD'nin birimlerini kusurlu bulduğu hâlde bu süreç basit sürgünlerle geçiştirildi, adalet, hak yerini bulmadı. Düşünce kuruluşu Freedom House'ın internet özgürlüğü değerlendirmesinde 2020 raporunda Türkiye'nin karnesi ne yazık ki çok düşük not almış durumda. İnternete dönük yapılan, daha doğrusu, sosyal medyaya dönük yapılan yasaklar ortada. Kamuoyunda "sosyal medya yasakları" olarak bilinen kanun 1 Ekimde yürürlüğe girmişti. İktidar bu yasayı neden istedi? Bir taşla birkaç kuş vurmak için elbette. İktidar ve yandaşlarının kendisinin yolsuzluklarını, suçlarını, bütün mecralardan kaldırmak ve "tweet"lerini silmek için, paylaşımları silmek için yaptınız. Bunun yanı sıra, bu yasanın adı ayrıca da "sansür"dür. "Düzenleme" kelimesiyle "sansür"ü aklayıp paklamaya çalışıyorsunuz. Hakikaten, eğer sizlerin buradaki derdi hakaret ve sosyal medya üzerinde yürütülen dezenformasyonu engellemekse Ömer Çelik tarafından önerilen yeşil topu kullanan 7 binden fazla hesapla başka bir şekilde hesaplaşmanız gerekirdi. Yine bu yasayı yaptıranların niyeti ne kadar para dökse de bir trol ordusu yaratmış olsalar da sosyal medyada ne yazık ki Cumhur İttifakı'nın iktidarını sosyal medyada kaybettiğini görüyoruz ki sosyal medya 21'inci yüzyılda bu Türkiye'de kapatılsa da fark eden bir şey yok, sınırları aşmış olan bir iletişim biçimidir ve 21'inci yüzyılda oldukça da önemlidir. Herkesin ayıbını, açığını açığa çıkartan, yolsuzluklarını açığa çıkartan, belki Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, burada bizler milletvekili olarak yapmakta güçlük çektiğimiz, açığa çıkarmada güçlük çektiğimiz, sizlere hesap sormada güçlük çektiğimiz birçok şeyi halk sosyal medyada sizlerden bu hesapları zaten soruyor.

Ayrıca da pandemide uzaktan eğitim yaygın olarak kullanılan bir yöntem hâline gelmiş durumda. Burada internetin altyapısı başta Kürt illeri olmak üzere Anadolu'nun birçok kentinde yetersiz. Bunu Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi görüşmesinde de ifade ettik, altyapının bu manada özellikle bu pandemi sürecinde çok hızlı bir biçimde tamamlanması gerekiyor.

İktidar, kaybettiği belediyelere kayyum atadı ve atadığı kayyumlar halkın iradesini gasbetti. Kayyum politikasının uygulamalarından birisi de...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Hatımoğulları, normal süreniz bitmiştir. Bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Az kaldı Başkan, tamamlıyorum.

Kayyum politikası en temel haklardan biri olan ulaşım hakkını bile bir cezalandırma aracı, oranın seçmenine, vatandaşına bir cezalandırma aracı olarak ve bir seçim kampanyası olarak kullanmıştır. Örnek soracak olursanız ki merakla dinlemediğinizi de zaten fark ettim, formalite icabı şu an bugün bu Bakanlığının bütçesinin görüşüldüğünü, ta ilk sunuşta Sayın Başkanın uyarılarının dikkate alınmamasıyla zaten Bakanlık bir kere daha göstermiş olduğu; Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Değirmenaltı Köyünün yolu seçim öncesi yapılmaya başlanmış ve açılan sandıklarda HDP birinci parti olduğu için yol çalışmaları iptal edilmiştir.

Sayın Başkan, son olarak bir noktaya daha değinerek bitireceğim. Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası PTT'yle ilgili -aslında sadece PTT'yle ilgili değil- oldukça geniş kapsamlı Plan ve Bütçe Komisyonuna İş Kolları Bütçe Değerlendirme Raporu sunmuş, ben sayın Bakanlığınızın da bu raporu gözden geçirmesi ve değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum, umarım bu duyarlılık gösterilir.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyoruz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Bitirmek üzereyim Başkan.

Burada ben, HABER-SEN'in özellikle PTT'yle ilgili yaptığı...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek sürenizi de aştınız.

Rica etsem, lütfen.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Bir dakika daha rica ediyorum Sayın Başkan ve bitiriyorum.

PTT'de her kademede hizmet gören PTT emekçileri mutsuz, büyük bir endişe ve yoğun iş yükü altında eziliyorlar. Hele pandemi koşullarında hastalık bulaşı en fazla olan mesleklerden birisi olduğunu biliyorsunuz.

PTT personel eksikliği nedeniyle de iş göremez hâle gelmiş durumda, acil olarak PTT'ye personel alımı yapılmalı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Hatımoğulları, bir bağlarsanız memnun olurum.

Buyurun.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Bitiriyorum Başkan.

Dağıtıcılar zorunlu olarak 55 yaşında emekli edilmektedirler, dağıtıcılara verilmeyen fiilî hizmet zammı verilmelidir. PTT'de çok uzun bir süredir yapılmayan skala ücret ayarlaması yapılmalıdır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, teşekkür ediyorum. Dile getirmiş olduğunuz...

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Başkan, bitiriyorum hemen.

PTT'de iş barışını bozan performans sistemi ve cumartesi çalışmasına son verilmeli.

İki satır kaldı Başkan, bitiriyorum. Son yaşadığımız İzmir depremi bize bir kere daha PTT binalarının da depreme dayanıklı olmadığını göstermiştir, bu konuda da gerekli duyarlılığın ve çalışmaların yapılmasını bekliyorlar.

PTT'de görevde yükselmelerin sınavsız, liyakatsiz yapılmasına dikkat çekiyor... Bu dikkat çekme, ne yazık ki... Bakanlığınıza bağlı birçok kurumda liyakatsizlikle atamalar, bu Hükûmetin de ayrıca bir belgesi oldu. Bunu da vurgulayarak bitiriyorum.

Teşekkürler.