| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 20 .11.2020 |
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri, Sayın Bakan, Sayın Bakan Yardımcıları, bürokrasimizin değerli temsilcileri, çok kıymetli basın mensupları; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu konuşmaya Çevre Bakanlığı idealimi paylaşarak başlamak istiyorum. Çevre Bakanlığı diğer bakanlıklarla en fazla kesişen ve hatta diğer bakanlıkların merkezinde yer alması gereken bir Bakanlık. O nedenle, Çevre ile diğer bakanlıklar arasındaki ilişki iyi kurgulanmalı. Mesela çevre-ekonomi ilişkisi nasıl olmalıydı? Dünya ekonomide büyüme modelinden kalkınma modeline, fosil ekonomiden düşük ya da sıfır karbonlu ekonomiye geçerken Türkiye yeşil ekonomi yerine hâlâ kahverengi ekonomide direnç gösteriyor. Neden? Çünkü iktidarınız ekonomide özel sektörün gelişmesini desteklemek yerine devlet organizasyonunu büyütmeyi öngören bir vergi politikası takip ediyor. Dünyada bu gelişmeler yaşanırken Çevre Bakanlığı ne yapıyor? Ekonominin daha verimli çalışmasını teşvik etmesi gerekirken kıt kaynaklar verimsiz kullanılıyor. Toplanan vergilerin kaynağı, çevreyle doğrudan ilişkili şeyler. Bütçeyi 23 milyon araçtan alınan yakıt vergileriyle, MTV, ÖTV, KDV'yle çeviriyorsunuz. Oysa Bakanlığınız, ulaşım politikalarında daha fazla karbon salımı yapan fosil yakıtlı binek araç kullanımının teşviki yerine, daha az karbon salan toplu ulaşımın, pil teknolojilerinin, elektrikli araçların teşvik edilmesinde etkili olmalıydı. Çevre ve iş yapma standartlarının düşük, politikaların eksik, denetimlerinin yetersizliği olması nedeniyle kara yolları üç yılda bir yeniden asfaltlanmamalıydı. Son on sekiz yılda 550 milyon ton asfalt, 916 milyon ton çimento dökülmemeliydi. Bunlar yapılacaksa "Çevre"nin bir Bakanlık olmasının ne anlamı var? Artık çevreyi ekonominin üzerinde bir yük olarak görmek yerine, çevreyi ekonomide yapısal reformu sağlayan, verimliliği artıran bir faktör olarak değerlendirebilmesiniz. Artık yeşil olmayan bir bütçe, devlet, kent, kredi, iş yapma biçimi 21'nci yüzyıl dünyasında tutunamaz. Doların yeşiline değil, doğanın yeşiline odaklanın; emin olun, herkes daha kazançlı çıkacak.
Çevre-enerji ilişkisine bakalım mesela. Dünya baz yük korkusu olmadan yenilenebilir enerjiye odaklanırken, Türkiye enerjide yüzünü güneşe dönen, ithal eden değil üreten, kahverengi değil yeşil, merkezî değil yerel, dikey değil yatay enerji çözümleri geliştirebilmeliydi. Dünya enerji verimliliğine odaklanıp ekonominin enerji yoğunluğunu azaltırken, Türkiye hâlâ daha çok enerji üretmeye, daha da kötüsü, daha çok enerji tüketmeye çalışıyor. Enerjiyi artırmak yerine enerjiyi yöneterek, atıl, kurulu kapasite yatırımlarının önüne geçmelisiniz. Artık dünyanın birer birer vazgeçeceğini ilan ettiği termik santralleri teşvik etmekten, yenilerini kurmaktan vazgeçin. Elektrik, doğal gaz faturalarından daha fazla vergi toplayacağız, yandaşa daha çok sermaye transfer edeceğiz diye devleti obez yapmayın. Ülkenin doğasının, rekabetçiliğinin, ekonomisinin bozulmasına neden oluyorsunuz. Peki, sizce Çevre Bakanlığı anlattığımız bu politikaların neresinde?
Yalnız bu başlıklarda değil, Çevre Bakanlığı çevreye ilişkin işlerde de geri kalıyor. Dünya iklim kriziyle karşı karşıya ancak siz plan yapmaktan öteye geçmiyorsunuz. Oysa iklim krizine uyum ve azaltım uygulamalarını şimdiye kadar hayata geçirmeliydiniz. Ülkemizde sıcaklıklar her geçen gün artarken kuraklık ve susuzluk tüm sektörleri etkiliyor. Bugün, yükselen enflasyon rakamlarının ardında gıda enflasyonu ve iklim krizinin de olduğunu görmemiz gerekiyor. Dünya, iklim krizine karşı birlikte mücadele etmek için adım atıyor. 197 ülke tarafından imzalanan Paris İklim Anlaşması'nı Türkiye niçin hâlâ Meclisten geçirmiyor? Anlaşmayı onaylamayan tek G20 ülkesi biziz. Angola, Eritre, İran, Irak, Lübnan, Libya, Güney Sudan ve Yemen'le birlikte anlaşmayı onaylamayan 10 ülkeden biriyiz. Siz bu ülkelerle aynı listede Türkiye'nin anılmasından rahatsız olmuyor musunuz?
Gelelim şehirciliğe. Yılda 20 milyon ton buğday, 9 milyon litre süt üretilen Türkiye'de kişi başına 1 ton buğday ve süt düşmezken, Türkiye 2017 yılında 80,5 milyon ton çimento üreterek kişi başına 1 ton çimento üretmiş.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım Sayın Sıdalı.
Süreniz dolmak üzere.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Çimentonun ömrü elli ile yüz yıl olarak kabul edildiğinde her yıl 1 ton çimento nasıl tüketilir?
BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - İhraç ediyoruz çünkü.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Böyle şehircilik politikası olur mu? Hükûmetiniz, Türkiye'yi yık-yap ekonomisine, inşaat cumhuriyetine, beton kentler ülkesine dönüştürdü
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Sıdalı, süreniz dolmuştur.
ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Tamamlıyorum Başkanım.
Artık, Bakanlığınız "Kalkınma eşittir inşaat" denkleminin zihniyetini değiştirmeli.