KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli katılımcılar; Sayın Bakan, sunumuzda "Çevresel Etki Değerlendirmesiyle çevresel etkisi olabilecek tesislere gerekli önlemleri aldırdık." dediniz ancak 2019 Sayıştay değerlendirmesi, bazı işletmelerin söz konusu belgeleri hazırlamamak için kapasitelerini olması gerekenden daha düşük gösterdiklerini, sizin de normalde ÇED raporu hazırlaması gereken bu işletmelere "ÇED Gerekli Değildir" kararı çıkardığınızı ortaya koydu. Ayrıca, ÇED süresi başlamadan veya tamamlanmadan inşaata başlayan ya da faaliyete geçen işletmelere cezalarda kanunsuz bir şekilde indirim yapıldığını da kayda geçirdi. 2019 yılında bu nedenle ortaya çıkan çevresel yıkım ve ekonomik zarar hakkında bize detaylı bilgi verir misiniz? Bir sorum bu.

İkinci bir soru: Danıştayın aldığı çok sayıda yürütmeyi durdurma ve iptal kararına rağmen veya dava süreci devam etmesine rağmen birçok projenin devam etmesinde sizin payınızı bilmek istiyoruz. Son on yıl içinde Danıştay kararlarına rağmen devam eden projelerin kaç tanesiyle ilgili idari işlem başlattınız?

Evet, Şehircilik Bakanlığının kentin kültürel ve tarihî dokusunu korumasını beklersiniz, normalde böyle olması gerekir ancak görüyoruz ki Bakanlığın böyle bir kaygısı yok. Ankara'daki Saraçoğlu Mahallesi'nde veya İstanbul'daki tarihî Bomonti Bira Fabrikasında gördüğümüz gibi, şehir merkezlerindeki korunması gereken kültür varlıklarının talanına tanık oluyoruz.

Bomonti Bira Fabrikasıyla ilgili verdiğimiz soru önergemizde size Bomonti Bira Fabrikası binalarının üstelik de hâlen süren bir dava olmasına rağmen neden yıkıldığını, bu bölgenin neden hafızadan silinmek istendiğini sorduk. Cevap vermişsiniz, teşekkür ederim ancak gelen yanıt şöyle diyor: "Yıkmıyoruz, ihya ediyoruz." Şimdi, ihya etmek ne demek bilmiyoruz ama bu binaların yıkılması için defalarca müracaat edilmiş, yıkılmaması yönünde ise 5 karar var. En sonunda, Anıtlar Kurulu şöyle diyor: "Yıkıma değil ama söküme izin veriyorum." Şimdi, bu da literatüre yeni kazandırılan bir kavram herhâlde; yıkım değil söküm. Biz çelik bir binadan söz etmiyoruz, betonarme bir Osmanlı yapısından söz ediyoruz. Nasıl sökülebilir böyle bir bina? Aslında, o sokak "birahane sokağı" olarak biliniyor ve işçi sınıfının çalışma mekânı ile kentlinin buluştuğu bir yer burası ve bira bahçesine gelen İstanbullular ile fabrika işçileri burada sosyalleşirlerdi. Benim anneannem ile dedemin o bahçede fotoğrafları vardır yani bu bir kent hafızasıdır aslında ama bir taraftan bu hafıza silinmeye çalışılırken diğer taraftan sahibi Turizm Bakanı olan Voyage Otelleri mesela, şu anda Bodrum'da Torba'yı talan etmiş durumda. Bütün sahiller halka kapatılabiliyor ve orada her türlü içki de serbest, Bodrum'un her türlü hafızasını yok etmek de serbest. Çünkü ben aynı zamanda orada büyüdüm ve benim babam oranın ilk pansiyonlarından birini yaptı 1970'li yıllarda, hâlâ iyi anılır çünkü en fazla vergiyi verdi. Biz oranın kültürüne, geleneğine sahip çıktık; kimseye sahil kapatmamak bir yana, hizmet vermek için çabaladık o yıllarda ama şimdi baktığınızda bunları göremiyorsunuz maalesef.

Şimdi, üç gündür lastiklerden konuşuyoruz, gerçekten çok şey öğrendim. Az önce bir mesaj geldi ve siz de biliyorsunuz, lastik yenilenebilir enerji de değil, biyokütle de değil ve diyorlar ki: "Ankara Gölbaşı'nda Lösante Hastanesi, LÖSEV Sağlık Kenti ve Lösemili Çocuklar Köyü var. Siz, Sayın Bakan, birinci derece kanserojen olan dioksini lösemili çocuklara mı solutacaksınız?" Gerçekten bunu soruyorlar. Her şey bir tercih meselesi Sayın Bakan, doğadan ve insandan yana olma tercihi; size de bunu temenni ediyorum.