KOMİSYON KONUŞMASI

AYDIN ÖZER (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, saygılar sunuyorum bütün hazıruna.

Sayın Bakan, ülkenin dört bir yanında halk toprağını koruma savaşı veriyor. Doğayı talan eden şirketlerle hukuk mücadelesini sürdüren halk, yargı kararlarını beklemeyen, hatta dinlemeyen, gözünü rant bürümüş güçlere karşı "Toprağımdan vazgeçmem." direnişinde. Halk sadece, maden şirketlerinin; mermer ocaklarının, taş ocaklarının veya enerji santrallerinin evlerinin yanı başında kurulmasını istemiyor ama toprağını korumaktan başka amacı olmayan insanımız teröristmiş gibi güvenlik güçleriyle karşı karşıya bırakılıyor.

Bakın, Antalya'da -geçen yıl da söz etmiştim- İbradı'da "Kardelenler Diyarı" olarak bilinen Karamıklı Yaylası'nda NAYA Mermer Şirketi halkın ve çevrenin sağlığını tehdit ediyor. İlçenin ve mahallelerinin tek içme suyu kaynağına 500 metre mesafedeki ocağın madencilik faaliyetlerinin durdurulması için açılan davada bilirkişi heyeti yaptığı incelemeler sonucunda durdurma yönünde bir keşif raporu sundu. Dava devam ediyor ve belli ki sonuçlanana kadar da doğanın canına okunmuş olacak çünkü valiliğin "ÇED gerekli değildir" kararıyla işletme ruhsatı verdiğiniz şirket büyük bir iştahla, hızla çalışıyor. İçme suyuna, ağaç popülasyonuna, kardelenler ve endemik bitkilere kasteden bu şirket oradaki işini bitirdiğinde arkasında kalanı kim, nasıl düzeltecek?

Sayın Bakanım, aynı zamanda bir maden mühendisi, jeoloji eğitimi almış bir kardeşiniz, arkadaşınız olarak söylüyorum, oradaki içme suyuna 500 metre mesafedeki tek kaynak suyu, yer altı suyu bir patlamayla yer değiştirdiği zaman o ilçede, o mahallelerde yaşayan binlerce insan susuz kalmakla karşı karşıya kalacak. Sadece burası değil, Antalya'nın her yöresinde yöre halkı doğa konusunda sıkıntıda. Finike'de, Gündoğmuş'ta, Kaş'ta, Korkuteli'de, Akseki'de, Elmalı'da neredeyse her ilçe ve köyde Sayın Bakan, neden madencilik faaliyeti yapılan ya da talepte bulunan yerlerdeki yöre halkını görmezden, şikâyetlerini ve itirazlarını duymazdan geliyorsunuz? Neden bilirkişi raporlarını, bilim insanlarının uyarılarını yok sayıyorsunuz? Neden Antalya gibi eşsiz bir tabiat, nesli tükenmekte olan canlılar, az bulunan türler, yer altı suları, anıt ağaçlarla dolu ormanlar yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor?

Bir başka mesele, Kaş ilçesi Çukurbağ Yarımadası Hidayet Koyu'nda beş yıl önce eski yapıya onarım izni alınarak başlayan bir girişim 13 odalı lüks bir butik otel ve plaj tesisleriyle sonlanmış bulunuyor. Koy, 3'üncü derece sit alanı olduğu için bu kaçak işletme hakkında Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu tarafından yıkım kararı çıkmış ancak Kaş Belediyesi yıkıma yönelik bir girişimde bulunmamış. Defaatle yapılan şikâyetler neticesinde 20 Ağustos 2020 tarihinde bir kez daha toplanan komisyondan tesisin yıkımına dair karar çıkmıştır; tuhaflık şu ki, bu karara karşın yıkım henüz gerçekleştirilmediği gibi hatta tesiste yeni eklemelere gidildiğini de öğreniyoruz. Bu hukuk tanımazlık karşısında Bakanlığınız bir şey yapacak mı? Tesisin yıkılmamasının nedeni, tesis sahiplerinin, onarım iznini veren önceki dönem belediye başkanının oğlu ve kayınbiraderi olması mı? Belediye Başkanı AK PARTİ'li olmasaydı bu kaçak tesis bugünkü gibi işletmeye devam eder miydi diye merak ediyoruz. Eşsiz koylarımız da bu yayılmacı zihniyetten kurtulmalı ve kurtarılmalıdır.

Son sözlerimi ise genç arkadaşlarımızın taleplerine ayırmak istiyorum. Çevre mühendisleri, şehir planlamacıları, mimarlar, makine mühendisleri istihdam azlığı problemi yaşıyorlar, mezunlar artarken kamudaki kontenjan sayıları yetersiz kalıyor. Gençler bu yılki atamalara umut bağlamış durumda; en azından, gençlerin bu beklentisini gerçekleştirip gerçekleştirilmeyeceği konusunda bir açıklama yapacak mısınız? Bu yıl Bakanlığınız bünyesinde hangi branşlarda kaç kişilik atama yapılması planlanıyor?

Teşekkür ederim.