KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, iyi bir hafta olsun hepimiz için.

Sayın Bakan, sayın bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, size başsağlığı diliyorum, Allah sabır versin, zor bir günde burada oldunuz. Biz de ertelenmesini önerdik ama acınızı paylaşıyoruz. Umarım, acınız tez zamanda hafifler. Annenizin de ruhu şad olsun.

Sayın Bakan, tabii ki kurumsal olarak tekrar eleştireceğiz, eleştirileri kurumsal olarak algılayın. Sonuç olarak bir yıllık bir dönemi eleştireceğiz. Geçen yıl da belli eleştiriler sunmuştuk, artık tecrübeli bir Bakansınız ve iki buçuk yıllık bir Bakansınız, bu anlamda eleştirilerimizi kayda geçireceğiz.

Sayın Bakan, geçen yıl da esnaflardan az bahsettiğiniz konusunda sizi eleştirmiştim. Bu yılki sunumuzda da belki son günlerdeki elbette büyük bir mazeretiniz var ancak, sonuç olarak Bakanlığınızın bir yıllık karnesini buraya getirmişsiniz. Üzülerek söylüyorum, Bakanlığınızın sunumunda esnaflar yalnızca "Esnafları kayda geçiriyoruz." diye geçiyor yani esnafların böyle bir perişanlık yaşadığı bir dönemde, kepenk indirdiği bir dönemde, zor günler yaşadığı bir dönemde esnaflardan bahsetmemiş olmanızı üzüntüyle karşıladım. Çünkü Sayın Bakan, esnaflar feveran ediyorlar ve siz de esnaflardan sorumlu Bakansınız.

Bakın, orada oturuyor Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürümüz. Acaba oradan hiç mi bilgi notu gelmedi size esnaflarımız çok zor durumda, borç altında eziliyorlar, kepenk kapatıyorlar diye? Veya niye buraya yansımadı? Yani sunuşunuzu yaptınız, kameralar çekti. Şimdi, akşam haberlerde gösterilecek "Sayın Bakan, esnaflardan bir cümle bahsetmedi." derlerse ne olur? Esnaflarımız üzülürler herhâlde. Özellikle böyle bir zor dönemde esnaflarla başlamanızı, gerçekten sunumuzun büyük bölümünü esnaflara ayırmanızı ve esnafları bu girdaptan nasıl çıkaracağınıza dair önerileri sizden duymak isterdik ama hiçbir şey duyamadık. Umarım, kapanışta bu yönde bazı sözler sizden duyarız Sayın Bakan.

Bakın, Sayın Bakan, esnaflar geçtiğimiz yıllarda da zorluklar yaşıyorlardı ama olağanüstü bir yıl geçirdik Covid dolayısıyla ve bundan dolayı da esnafımızın sırtındaki kambur daha da büyüdü maalesef.

Pandemide birinci dalgada yeterli sorumluluğu almadığınızı düşünüyorum esnaftan yana. Bakın, pandemide birinci dalga olduğunda biz dedik ki: Derhâl bütün faaliyetler durdurulsun yani zorunlu ihtiyaçlar dışında bütün faaliyetler durdurulsun. Bu anlamda siz de bazı faaliyetleri durdurdunuz. Esnafa dediniz ki: "Dükkânını kapatıyorum." Kahvehaneleri, kafeleri, restoranları, pek çok sektörü kapattınız, esnafı büyük oranda kapattınız; bazı esnaf yalnızca açık kaldı temel ihtiyaçlarla ilgili, geri kalan kapatıldı.

Şimdi, Sayın Bakan, dünyada da benzer uygulamalar oldu, değil mi? Demokratik dünyada veya kamu kaynaklarının daha çok olduğu dünyada da belli uygulamalar oldu ve bunu yaparken dünyada uygulamalarda kapatılan her iş yeri için devlet dedi ki: "Sen evde kal, senin temel ihtiyaçların benim güvencemde." Yani "Kira desteği veriyorum, faturalarını karşılıyorum ve evde kalman karşılığında da sana doğrudan gelir desteği veriyorum." dedi. Sayın Bakan, siz, esnafa bütçenizden 25 kuruş doğrudan gelir desteği vermediniz. Ne yaptınız? Borçlarını ertelediniz yani vergilerini erteleme yoluna gittiniz ve bunun dışında 5 kuruşluk bir doğrudan gelir desteği vermediniz. Bakın -bütçede Sayın Maliye Bakanı açıkladı- bütçeden giden toplam rakam 8 milyar TL -onun da 6-7 milyar TL'si- yalnızca 6 milyon vatandaşımıza biner lira destek verildi, esnafa beş kuruş yok.

Şimdi, birinci dalgada böyle bir kambur esnafımızın sırtına yüklendi ve esnafımıza doğrudan gelir desteği vermek yerine ne yaptınız? Onlara bankaların yolunu gösterdiniz, öyle değil mi? "Gidin borçlanın. Efendim, ben faizleri de düşürüyorum, sana düşük faizli kredi vereceğim." dediniz. Sayın Bakan, esnafımız zaten borçluydu; siz, borçlu olan insana bir kez daha borç kapısını gösterdiniz. Şimdi bu borç katmerlendi ve borçların ödenme dönemi geldi, şimdi o borçlar da ödenemiyor esnaflarımız tarafından çünkü her insanın bir ödeme gücü vardır, öyle değil mi? İşletmeler için de geçerlidir; bu, küçük esnaf için de geçerlidir. Siz, borçlu olan bir kesime bir daha borç yüklerseniz o insanlar borçlarını ödeyemezler ve iflas yoluna giderler.

Sayın Bakan, pandemi de iyi yönetilmediği için birinci dalgada başarısız olduk ve şu günde akut bir ikinci dalgayı yaşıyoruz yani birinci dalganın çok daha büyük bir ikinci dalgasını yaşıyoruz. Bizim etrafımızda da şu anda Mecliste 100'den fazla milletvekili Covid olmuş durumda; her gün, çalışanlar, herkes Covid oluyor. Bu nokta da ikinci dalgayla ilgili yönetimi de yanlış yaptığınızı düşünüyorum. Yani hem ihtiyaç olmayan sektörlerde faaliyeti devam ettiriyorsunuz, bu açıdan sürü bağışıklığı sistemini devam ettiriyorsunuz hem de bazı iş yerlerini kısmi şekilde kapatıyorsunuz. İkinci dalgada kahvehaneler, restoranlar, kafeler yeniden kapatıldı, binlerce, on birlerce iş yeri kapatıldı; esnaf yine güvencesiz olarak bu kapanmalarla karşı karşıya kaldı, ne kira desteği var ne doğrudan gelir desteği var, orada çalışan milyonlarca vatandaşımız da yeniden eve gönderildi.

Ya, Sayın Bakan, bakın, Sağlık Bakanımız da sürekli "Evde kal." diyor, öyle değil mi? Ya "Evde kal." demek kolay da... Bakın, şu vatandaşımızı hatırlıyor musunuz? Malik Yılmaz, bir kamyon esnafı, değil mi? Kamyon şoförü, esnaflık yapıyor, ekmeğini çıkarmaya çalışıyor. Size şu mesajı vermişti birinci dalgada: "Evde kal Türkiye." "Kalalım baba. Emekli memur, zengin değilim, tır şoförüyüm. Çalışmasam ekmek yok, ha evde kalıp açlıktan ölmüşüm ha virüstün ama beni bu virüs öldürmez, senin düzenin öldürür." diyor Malik Yılmaz. Şimdi şöyle: Vatandaşa diyorsunuz ki "Evde kal." Vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu bir hafta çalışmazsa aç. Kimi diyor ki: "Benim en fazla bir aylık dayanacak kadar kıyıda kenarda bir altınım, bir çeyrek altınım, üç kuruşum vardı, onlar da bitti; birinci dalgada hepsi bitti, birinci dalgada hepsi borç altında kaldı." Sayın Bakan, biz Anayasa'mıza göre sosyal bir devletiz, öyle değil mi? Sosyal bir devlet -kaynaklarımız da kıt çünkü tüketildi bu on sekiz yıllık dönemde kaynaklar- ne yapar böyle durumlarda? Tercihlerini değiştirir, öyle değil mi? Bütçe tercihlerini değiştirir. Biz, bununla ilgili birinci dalgada dedik ki: "Derhâl bütçe tercihlerini değiştirelim." Yani bütçeden saraylara, şatafata giden kaynakları durduralım. Mesela, bütün Bakanlarımız siz dâhil buraya 10 milyonluk Mercedeslerle geldiniz. Bunlardan vazgeçelim, uçan saraylardan vazgeçelim, şatafattan vazgeçelim, bir tasarruf elde edelim.

İkinci olarak "Yandaşlara giden kaynakları durduralım -hani, Rekabet Kurumuna da burada söyleyeceğim- bütün ihaleler 5 yandaşa gidiyor, bütün kaynaklar hâliyle onlara akıyor, bunları durduralım." dedik ve "Güvenlikçi politikalardan büyük oranda vazgeçelim, S-400 füzesini iade edelim, bu silaha giden kaynakları yavaşlatalım." dedik ve "Bunun sonucunda elde edeceğimiz tasarrufları, bu olağanüstü dönemde doğrudan gelir desteği olarak vatandaşlarımıza verelim." dedik. Birinci dalgada bunu yapmadınız Sayın Bakan ve esnafımızı açıkta bıraktınız, sahipsiz bıraktınız, güvencesiz bıraktınız.

Şimdi bakın, hadi birinci dalgada acemiliğinize geldi veya dediniz ki: "Arkadaş, biz yandaşlardan vazgeçemeyiz, Mercedeslerden vazgeçemeyiz." Şimdi, ikinci dalgaya girdik Sayın Bakan, yeniden esnafların dükkânını kapattınız, iş yerlerini kapattınız, onlara 5 kuruş bir desteği önümüze koymuyorsunuz. Bakın, bu doğru değil. Yapmanız gereken tercihlerinizin değişmesi. Bütçenizde kaynak yok Sayın Bakan, destekleyecek. Ben, buradan bütün arkadaşlarımıza çağrı yapıyorum: Biz, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyiz. Saraydan gelen bir bütçe vicdansız olabilir ama biz daha vicdanlı bir bütçe çıkarmak için buradayız, denge ve denetlemek için buradayız.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Algı yapmayı bırak.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gelin arkadaşlar, Ticaret Bakanlığı bütçesine esnaflarımıza doğrudan gelir desteği verecek bir kaynağı koyalım. Yani iş yerleri kapatılırken -bakın, bütün dünyada olduğu gibi- Ticaret Bakanımız Ruhsar Hanım bu zor günlerde akşam açıklayabilsin "Ben, Plan ve Bütçe Komisyonuna teşekkür ediyorum. Esnaflarımızın iş yerini kapatırken onların bütün temel ihtiyaçlarını güvence altına alacağız, kira desteği vereceğiz, evde kalırken onlara doğrudan gelir desteği vereceğiz." desin. Bu bizim gururumuz olur arkadaşlar, emin olun gururumuz olur çünkü esnafın dayanacak gücü kalmadı değerli arkadaşlar.

Bakın, üçüncü olarak şunu söyleyeyim Sayın Bakan: Sizi bu anlamda tercihleriniz yönünde de eleştirmiştim, sunumunuzda da bunu görmedim. Dünyada biliyorsunuz, bir dönem neoliberal politikalarla "Bırakalım yapsınlar, bırakalım etsinler." durumu söz konusu oldu ve bu karteller -Rekabet Kurumuna da söylüyorum, pek görev görmüyor Rekabet Kurumumuz maalesef bu konuda, siz de o konuda bir duruş sergilemediniz maalesef Sayın Bakan- büyük market grupları bütün dünyayı işgal etti. Ya, Amerika'da Walmart'tır değil mi? Siz Amerika'yı görmüş bir insansınız, her mahallede bir Walmart vardır. Yoksullar gidip oradan alışveriş yapar, aynı zamanda yoksul çocuklar orada çalışır yani kendi dükkânını açamaz. Elli yıl önce kendisi esnaf olan insanların çocukları Walmart'ta işçidir ve yoksuldur onlar, niye? Çünkü onları Walmart sömürür, hem işçi olarak sömürür hem tüketici olarak sömürür. Avrupa'da da benzer bir dalga görüldü ama Avrupa bunu gördü ve regülasyonlara gitti. Sayın Bakan, bizde de özellikle son yirmi yıldır; gidiyorum bir köye -gerçekten, bakın inanamazsınız- Carrefoursa, gidiyorum bir köye A101, en kenar mahalleye gidiyorum BİM'in bilmem nesi, öbür mahalleye gidiyorum Migros Jet. Ya, Sayın Bakan, bütün Türkiye'yi sardılar, en kılcal damarlara kadar sardılar. "Bu, memleketin hayrına." diyebilirsiniz siz. Ben hayrına olduğunu düşünmüyorum, bunun memleketin hayrına olmadığını düşünüyorum çünkü insanlar esnaf olarak kendileri de girişimlerde bulunurlar. O esnaf ne yapar? Orada üretilen ürünleri gider üreticiden alır, tezgâhına koyar. Öyle değil mi? O mahallenin domatesini alır, o köyde üretilen biberi alır koyar, o mahallede üretilen çeşitli ürünleri alıp satmaya çalışır. Hem yerelde üretimi desteklemiş olursunuz hem de yerelde tüketim olur hem de insanlar kazanırlar, kendilerine gelir sağlarlar. İllaki işçi olmak durumunda değil, insanlar 2 bin lira asgari ücrete mahkûm olmak durumunda değil, daha fazla kazanmak ister, esnaf olur. Ben de bir esnaf çocuğuyum yani bu esnaflığın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum, kendim de esnaflık yaptım.

Şimdi, esnafı korumak için dünyada bu neoliberal politikalardan dönüş var Sayın Bakan. Artık, her mahalleye, her yere Migros Jet'in, şunun bunun girmesine izin verilmiyor. Siz metrekare kısıtı koydunuz. "Efendim, şu kadar metrekarenin üzerinde market olmayacak." Ne yaptı onlar? Gidiyorlar, 100 metrekarelik dükkân açıyorlar. Aynı market, aynı depodan geliyor, aynı işçileri çalıştırıyor. Her bir market açıldığında... Bakın, ben kendi mahallemden söyleyeyim: Mahalleme 4 tane BİM, A101 bilmem ne açıldı, 50 tane esnaf kapattı. Her BİM açıldığında 10 tane bakkal kapatıyor. Her A101 açıldığında 20 tane manav kapatıyor. Niye buna yol veriyorsunuz Sayın Bakan? Niye bir regülasyona gitmiyoruz bu konuda?

Ayrıca, size şunu da söyleyeyim: Bir yanlış daha var, Hollanda modelinden bahsetmiştim. Yani düşünün ki Hollanda'da üretici kooperatifleri vardır, tüketici kooperatifleri vardır. Yani bir ilin diyelim ki Manisa'dan bahsedelim. Manisa'nın etrafındaki köylüler üretici kooperatifleri kurarlar, Manisa ilinde de tüketici kooperatifleriyle iş birliği yaparlar, oralarda insanlar gelip ürünlerini satarlar. Yani organik marketlerde, farmers marketlerde bunu yaparlar. Bu ilişki vardır, insanlar da organik ürünler tüketirler. Ya, Tarım Bakanı buraya geldi, onunla görüşmenizi hassaten size rica ediyorum. "Şu kadar buğday ürettik, bu kadar domates ürettik." diyor. Peki, ne yiyoruz Sayın Bakan, size soruyorum bakın. Siz de bu konuda duyarlı bir insansınız biliyorum yani organik ürün olsun, sağlıklı olsun değil mi? Hepimizde, dünyada da bu trend var artık organik gıda olsun, şu olsun. Bunun oluşması için Sayın Bakan, bu üretici kooperatifleri tüketici kooperatifleri ilişkisi sağlanmalı, organik ürünle ilgili bilinç sağlanmalı. Ya, ürünlerin dörtte 1'i yolda heba olmuyor mu Sayın Bakan? Dörtte 1'i. Belki de üçte 1'i yolda heba oluyor. Oysa köylüler köyünde üretip ürünlerini şehre getirip organik markette, pazarda satsa.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Aynen öyle yapıyorlar zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda hem organik ürün tüketirler -bu konuda sizin denetimleriniz söz konusu olur- hem de Sayın Bakan, bakın, üreticiler gelirle buluşurlar, tüketiciler daha sağlıklı, kaliteli ürünle buluşurlar. Bununla ilgili neden bir vizyon sizden duyamıyoruz Sayın Bakan? Bu vizyonu gerçekten önünüze koyun. Ama sizin karşınıza kim çıkacak biliyor musunuz? Saraya yakın BİM lobisi çıkacak, A101 lobisi çıkacak, o yandaşlar çıkacak sizin karşınıza. Her ülkede lobiler vardır, bilirsiniz. Bu lobiler de derler ki "Efendim, biz kayıtlı ekonomiyi destekliyoruz." Oysa kaynaklar, bütün dereler oraya doğru akıyor. Yapmamız gereken derelerin bütün vatandaşlarımıza doğru akmasını sağlamak.

Kartellerle ilgili de tekrar Rekabet Kurumunu göreve davet ediyorum. Bakın, Rekabet Kurumu orada, görevini yapıyor mu? Yapmıyor ya da yapamıyor. Yapması lazım bütün kartellerle ilgili, kamudaki ihalelerle ilgili de. 5 yandaş müteahhide giderken Rekabet Kurumu devreye girmeli, rekabete açmalı, kamu yararı için bütün bunlar olmalı.

Sayın Bakan, konuşmamın bundan sonrasında da dış ticaretle ilgili konuşacağım ama önce bir örnek daha vermeliyim. Bakın, bir esnaf kardeşimiz daha. Sayın Bakan, bunu görmüşsünüzdür mutlaka. Esnaf Üzeyir Yazır aynen şöyle söylüyor: "Gebermek istiyorum. Maske, corona, hastalık benim son derdim. Cebimde meteliğim yok, para kazanamıyorum. Bana ceza mı yazacaksınız? Yazın, para kazanamıyorum. Ceza yazsalar ödeyemem, ben batak, bitik adamıyım tekiyim." Bu ifadeyi kullandı, Sayın Bakan, esnaf Üzeyir'in feryadını duyun, onlarla ilgili tedbirler alın. Esnaflarımıza daha fazla kambur yüklemeyin, artık bu yükü taşıyacak durumda değiller. Esnaf Üzeyir şahsında bütün vatandaşlarımızın, bütün esnaflarımızın feryadını lütfen duyun Sayın Bakan.

Sayın Bakan, şimdi de dış ticaretle ilgili biraz konuşacağım. Bakın, ben sizi geçen yıl sonuç olarak Bakanlığınızı başarısız olarak addetmiştim. Siz de bu konuda alınmıştınız. Ama bunu kurumsal bir başarısızlık olarak değerlendiriyorum ve siz bir sonuçsunuz yani sizin Bakanlığınız bir sonuç yani bu başarısızlık size ait değil, Bakanlığınıza ait değil. Siz yalnızca gümrüklerde malların düzgün geçişini kontrol etmeye çalışıyorsunuz.

Sayın Bakan, "yüksek katma değerli ürün" diyorsunuz. Bugünkü sunumunuzda da söylediniz hâlâ yüzde 3, yüzde 4'teyiz, öyle değil mi? Yani hep "Yüzde 10'a çıkaracağız, yüzde 15'e çıkaracağız." diye yirmi yıldır söylendi çıkmıyor, bundan sonra da çıkmayacak, bu kafayla çıkmayacak. Niye biliyor musunuz? Bakın, ben Amerika'da Silicon Valley'e de gidiyorum, Boston'a da gidiyorum, efendim Harvard'a da gidiyorum hep Türkiyeli bilim insanlarını görüyorum Sayın Bakan. Bakın, Covid'e aşıyı kim buldu? 2 Türkiyeli vatandaşımız sonuç olarak buldu, Covid'e çare buldular. Ya, niye bu habitatta çare bulunamıyor Covid'e de Almanya'da bulunabiliyor? Veya niye yüksek katma değerli ürünleri... Amerika'da Silicon Valley'e gidin, binlerce mühendis var Sayın Bakan bakın, binlerce mühendis var; yüksek katma değerli ürün üretiyorlar. Boston, Harvard'ta bir vatandaşımızla karşılaştım, şeker hastalığının çaresini buldu ve o ilaca şu anda 100 milyar dolar değer biçiliyor. 100 milyar dolar yalnızca o ilaca değer biçiliyor. Ya, düşünebiliyor musunuz biz "Gaz bulduk, gaz bulduk." diye milletimize gaz veriyoruz. Esas, böyle insanlık yararına ürünlerin üretilmesi ülkemizi başka bir boyuta çıkaracak. Yani gaz buldun, ne oldu? 10 milyar dolarlık bir katma değer yaratacak. Ya, 10 milyar dolar bir katma değer yaratacak arkadaşlar.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar. Lütfen, konuşmacı devam etsin.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - 50 milyar dolarlık gaz buldun, 40 milyar dolar maliyeti var, 10 milyar dolar katma değeri var, budur. Ama bakın, insanlık yararına bir şeker hastalığının çaresini bulduğunda 100 milyar dolar katma değer yaratıyorsun. Şu cep telefonları değil mi? Ya, yabancının ürettiği cep telefonlarını kullanıyoruz. Niye burada bu teknolojiler üretilmesin? Niye yüksek katma değerli ürünler burada üretilmiyor?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - O günler de gelecek.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çünkü demokratik bir ülke değiliz, hukuk devleti değiliz. Gençlerle konuşmanızı öneriyorum Sayın Bakan. Gençler ne diyor? Arkadaş, sonuçta mafyanın bir Ana Muhalefet Partisi liderini tehdit ettiği bir ülkedeyiz ya!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Gençleri tehdit eden sizsiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya, böyle bir ülkede gençler durur mu? Hukukun devreye geçmediği, savcıların devreye geçemediği ancak icazetle yol alabildiği, demokrasinin işlemediği, özgürlüklerin olmadığı, ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede teknoloji üretebilecek, bilim üretebilecek insanlar durur mu? Durmuyorlar Sayın Bakan, bu konuda sizin gidip Sayın Cumhurbaşkanıyla konuşmanızı öneriyorum. Ya, öneriyorum Sayın Bakan, gidin konuşun. Ya, bir de Süleyman Soylu'yu durdurmanız lazım, her yerde insanların yerlerde sürüklendiği görüntülerin olduğu bir ülkede kim yatırım yapar, hangi bilim insanı durur?

SALİH CORA (Trabzon) - O sana göre öyle.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, bilgi, teknoloji, bilim göç eder bakın, özgür habitatlara doğru göç eder. Biz de özgür bir habitat olmalıyız, özgür bir habitat. Üniversitelerimiz özgür olmalı, bilim üretilmeli. Bütün bunları yapabildiğimiz zaman o beyinler burada kalacak, hatta tersine beyin göçü olacak Sayın Bakan.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Her taraf özgür, her taraf alabildiğine özgür.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, bir dönem tersine beyin göçü de oldu. AKP'nin, Avrupa Birliği süreçlerini desteklediği dönemde tersine beyin göçü oldu, benim bilim insanı arkadaşlarım Türkiye'ye geri gelmeye başladılar. Şimdi, emin olun, hepsi geri gittiler, Türkiye'deki beyinler de geri gidiyorlar. Bu anlamda mutlaka demokrasi ve hukuk konusunda bir tek Adalet Bakanı değil sizin de konuşmanız lazım Sayın Bakan. Bakın, 170 milyar dolara takılıp kaldık. 500 milyar dolara bu ülkemizi çıkarabiliriz ama onun için özgürlüğe ihtiyacımız var. Özgür beyinler gelecekler, burada bilim, teknoloji üretecekler, o sayede 500 milyar dolarlık üretime ulaşacağız.

Bir de Sayın Bakan, bir vizyona ihtiyacımız var. O vizyonu ben Sanayi Bakanında göremedim. Üretim anlamında söylüyorum. Yani biz Sanayi Devrimi'ni kaçırmış bir ülkeyiz, orada nal topladık; teknoloji devrimini de kaçırmış bir ülkeyiz, geriden takip ediyoruz, başkalarının ürettiği teknolojileri kullanıyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, normal süreniz dolmuştur. Tamamlamanız için iki dakika ek süre veriyorum.

Buyurun lütfen.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi, Sayın Bakan, yeni teknolojileri yakalamak için bu vizyonu gerçekten belki sizin ortaya koymanız lazım. Ya, "yeşil ekonomi" diye, "yeşil devrim" diye bir konu var. Bu konuda eğer ki atılımlar yapabilirsek, öncü olabilirsek o zaman 500 milyar dolarlık bir ihracat yapıp o zaman 2 trilyon dolarlık bir ekonomiye sahip olabileceğiz. Yoksa Sayın Bakan, hâlâ termik santral yapalım, şunlar, bunlar; bu eski teknolojilerde takılıp kalırsak orta gelir tuzağı ve orta teknoloji tuzağında kalırız. Efendim, 170 milyar dolarlık orta teknolojili ürünleri satmaya çalışırız ve maalesef vatandaşlarımız da 7-8 bin dolar gelirde kalırlar. 20 bin dolarlık kişi başına geliri yakalamamız için yeni teknolojilere gerçekten ciddi bir atılım yapmamız gerekir.

Sayın Bakan, AB'yle gümrük birliği revizyonunu dillendirdiniz bugün ama son zamanlarda pek cesaretli dillendiremiyorsunuz. Sayın Cumhurbaşkanı da geçenlerde "Biz geleceğimizi Avrupa'da görüyoruz." dedi yani yıllar sonra bunu tekrar söyledi; üç yıl önce "Bize ne Avrupa'dan!" diyordu, şimdi yeniden bunu söyledi, bu önemli bir cümleydi. Ancak Sayın Bakan, bakın, bir kulübe üye olmak istiyorsanız, o kulübün belli standartları vardır. Yani mesela ben de çocukken gerçekten astronot olmak istiyordum ama başaramadım çünkü belli standartları varmış, Türkiye'de bu teknoloji yokmuş, uzaya füze gönderilemiyormuş, bu hayalim yarım kaldı. Yani siz de Avrupa Birliğinin gümrük birliği genişleme sürecine katılmak istiyorsanız gerçekten belli standartlarda olmamız lazım. Ya, efendim, Osman Kavala'yı hapiste tutalım, Selahattin Demirtaş'ı hapiste tutalım, olmadık operasyonlarla binlerce insanı hapiste tutalım; sonra Avrupa Birliği bize gümrük birliği genişlemesi versin, Avrupa Birliğine üye olalım. Bunların olması mümkün değil Sayın Bakan. Eğer geleceğimizi Avrupa'da görüyorsak bu anlamda Avrupa Birliği standartlarını yani Kopenhag Kriterlerini esas alan düzenlemelere geçmemiz gerekir. Buna geçmediğimiz sürece...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de doldu, lütfen toparlayınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum, son cümlem.

Bunlara geçmediğimiz sürece Sayın Bakan, gümrük birliği genişlemesi olmayacak, hatta ve hatta tersi gelişmelerle karşı karşıya kalabiliriz çünkü siz, sonuç olarak, bir demokrasi kulübüne diyeceğim -tabii orada da her şey muhteşem olarak söylemiyorum- daha demokratik ülkelerin olduğu bir kulübe üye olmak istiyorsanız demokrasi kriterlerini yükseltmeniz gerekir. Bu konuda da bakanlar kurulu içinde sizin daha yüksek ses çıkarmanızı istiyoruz. Yani "500 milyar dolarlık bir ekonomiye ulaşmak istiyorsak demokrasi konularında, hukuk devleti konularında, basın özgürlüğü konularında mutlaka adımlar atmamız gerekir." diye sizin de sesinizi duymak istiyoruz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Çok teşekkür ediyoruz Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, görevinizde başarılar diliyorum. Umarım kapanışta bu konularda belli konuları sizden duyabiliriz.

Teşekkür ederim. Tekrar başsağlığı diliyorum.