| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Ticaret Bakanlığı b) Rekabet Kurumu c) Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 23 .11.2020 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli bürokratlar ve değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben de konuşmama başlarken annenize rahmet, size de sabır dileyerek başlamak istiyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, ben, doğrusunu isterseniz şimdi söyleyeceklerimi başka bakanlıklarla ilgili olarak da söyledim, size de söyleyeceğim. Ticaret Bakanlığısınız ama ticaret biliyorsunuz iç ve dış diye ayrılıyor tabii ki ama siz daha çok dış ticaret Bakanısınız gibi geliyor bana yani nereden çıkardığımı soracak olursanız şöyle: Ben, Bakanlığın amaçlarını tadat ettiğiniz bir kısım var sunuşlarınızda, burada 27 konunun altını çiziyorsunuz. 27 konu var ve bunların sadece 5 tanesi aşağı yukarı esnaf zanaatkârlar vesaireyle ilgili. Bunu anlayabiliyorum. Esasında doğrusunu isterseniz bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen sistemin ilk uygulanışı ve anladığım kadarıyla da sadece bu Bakanlıkta değil diğer bakanlıklarda da böyle. Mesela efendim, Gençlik ve Spor Bakanı, bence sadece Spor Bakanı. Zaten sonuçlarına baktığınızda da sürekli spordan bahseden bir Bakan ama gençlik, gençliğin sorunları vesaire gibi konulara çok fazla girmeyen bir Bakandı.
Ben, tabii, iç ticaretin... Daha doğrusu Bakanlığınızın bu organizasyon şemasının problemli olduğunu düşünüyorum şahsen. Mesela problemlerden biri şu: Sizin kurumlarınızdan bir tanesi Rekabet Kurumu. Hâlbuki tüketicilerle ilgili bir kurul daha katkıda bulunurdu sizin çalışmalarınıza. Rekabet, bence sanayiye daha uyardı doğrusunu isterseniz ama yani bu işi dizayn eden akıl bence sorunlu bir perspektifi benimsemiş durumda diye düşünüyorum. Çünkü dış ticaret ile iç ticaret tamamen farklı şeyler. Hatta tam tersini de söyleyeyim: Dış ticaret dediğimiz faaliyetlerin arka planına baktığımızda daha çok sanayiyi görüyoruz, KOBİ'leri ve büyük şirketleri görüyoruz, esnafı görmüyoruz mesela. Doğrusu "Esnaf ne alaka şimdi bu işin içinde?" diye bir soru makul bir soru gibi geliyor bana. Her neyse, bu sadece bir saptamaydı sonuç olarak.
Bunun ötesinde Sayın Bakan, ben Bakanlığınızın faaliyetleri ki dış ticaret bağlamında baktığımızda ne ölçüde başarılısınız, başarısızsınız bunu tabii ben değerlendirecek değilim ama benim gördüğüm, grafiklerden de anladığım kadarıyla özellikle pandemiden önce de esasında ticaretimizde bir daralma vardı, ithalat ve ihracat anlamında söylüyorum. Pandemiyle bir sarsıntı geçirildi, daha sonra bir düzelme var, her 2 kalemde esasında bir artış ivmesi kazanmış gibi görünüyor fakat aralarındaki mesafe açıldığı için de dış ticaret açığımız büyüyor yani son gelen eylül ayı 2,4 civarında bir rakama tekabül ediyor. Genel olarak baktığımızda ocak-ekim -yine sizin verdiğiniz datalardan söylüyorum- aşağı yukarı 30 milyar dolara yaklaşan bir dış ticaret açığımız söz konusu.
Şimdi "Bu ne anlama geliyor?" diye soracak olursanız bana göre dış ticaret açığının gayrisafi millî hasılanın yüzde 4'üne gelmiş olması -ki öyle bir rakama tekabül ediyor- kesinlikle bir kriz işaretidir. Yani iktisatçılar bu oranın çok sık altını çizerler ve benim yine bu rakamlardan gördüğüm bir krize işaret eden gelişmeler var diye düşünüyorum.
Şimdi, öte yandan siz haklı olarak "İhracatta rekor kırdık vesaire:" diyorsunuz son aylarla ilgili olarak fakat benim merakımı celbeden şey şu: Ne satıyoruz da başarılı oluyoruz? Dolayısıyla fasıllara bakmak lazım. Fasıllara baktığımızda da benim gördüğüm kadarıyla, 2019 Ekiminden 2020 Ekimine baktığımda -hani altını falan bir yere bırakalım, kıymetli taşları- eczacılık ürünleri, dokunabilir maddelerde hazır eşya, örme giyim eşyası, örülmemiş giyim eşyası, mobilyalar; bunlar zaten emek yoğun işler bir bakıma ve burada bir ihracat avantajı var -zaten kurlar bu kadar olunca bu ihracat avantajını yakalamamız anlamlı olabilir belki- ama yine de şunu söylememiz lazım: Yapısal olarak dış ticaretimizi belirleyen faktörlerde önemli bir değişim yok esasında, geleneksel ürünleri satıyoruz ve ne alıyoruz diye baktığımızda, orada da gördüğüm şey, daha çok hava taşıtları, motorlu taşıtlar, bakırdan eşya, kıymetli taşlar, demir çelik vesaire diye gidiyor. Dolayısıyla da buradan şunu söylememiz mümkün: Şimdi, eskiden teoride derlerdi ki "Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi bu işe yön verirdi." Yani "Bir şeyi ucuza üretiyorsan, üret ve sat; pahalıya üretiyorsan üretme, sadece ithal et." biçiminde bir anlayıştı. Fakat 1980'lere geldiğimizde bu teorinin doğu olmadığı çıktı ortaya çünkü karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin açıklayabildiği ticaret miktarı, toplamda baktığımızda yüzde 40'ın altına düşmüştü yani tersten bakarsanız yüzde 60'dan daha fazla karşılaştırmalı üstünlükleri olmadığı hâlde malların dış ticarete konu olduğunu gördüler ve dolayısıyla da karşılaştırmalı üstünlüklerin ülkelerin doğal kaynaklarının bir fonksiyonu olmadığı, aksine yaratılabilir olduğuna dair bir görüş ortaya çıktı ve nitekim -özellikle AR-GE gibi konuların marka- TURQUALİTY vesaire gibi konular da esasında buradan devreye girdi. Yani kendi üreticilerimizin dış pazarlarda rekabetçi bir pozisyon kazanabilmesi için destekler vermek gerekli.
Aman Allah'ım, iki dakikam kalmış, söyleyecek çok şeyim vardı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Zaman, konuşan için ayrı, dinleyen için ayrı akıyor hakikaten.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Peki.
Sayın Bakan, bir de şeyi merak ettim ben. Sanayi ihracatı içinde ileri teknoloji ürünlerinin payı nedir diye baktığımda, doğrusunu isterseniz burada çok ciddi bir sıkıntımız var. 2020 rakamları -Dünya Bankasından aldım- Türkiye 3,4; Arjantin 5,1; Brezilya 12,9; Kore 32,3; Meksika 20,7. Yani buradan esasında hani "AR-GE, AR-GE, AR-GE" diyoruz, özellikle Sayın Sanayi ve Teknoloji Bakanı sürekli altını çiziyor ama sonuç ortada, bütün çabaların sonucunda... Üstelik bir başka ilginç rakam daha söyleyeyim: Mesela 2000'de Türkiye'nin 4,8'miş AR-GE ya da yüksek teknoloji ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı. Dolayısıyla da burada bir kere bir sorun var, bunun altını çizmek istiyorum.
Dolayısıyla, çok zamanım kalmadığım için özetlemek gerekirse, evet, ithalata bağımlı bir ekonomi, hani neredeyse kokaine, uyuşturucuya bağımlı bir bireyin durumu gibi, ithalat yapmadan yaşayabilen bir ekonomi değil. Bu, çok ciddi bir sıkıntı ve bunun bir şekilde halledilmesi lazım ama bunun halledilmesi lazım. Bunun halledilmesi sadece sizin Bakanlığınızın yapacağı bir şey değil; bu, daha makro planlamayı gerektiren bir şey. Yani bu, karşılaştırmalı üstünlükler yaratma faaliyeti daha başka bir yerden düşünülmeli.
Son birkaç dakikamı rekabete ayıracağım. Yani Rekabet Kurumu Başkanımız da burada. Çabalarını anlıyorum, önemli buluyorum fakat Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; ortada açık bir şey var, hani daha önce de söyledim, buradaki katılımcılar biliyor -yani hani ben soldan gelen bir siyasetçiyim falan filan meselelerini bir kenara bırakın- Türkiye'de tekelleşme Merkez Bankasının yaptığı çalışmayla da teyit edilmiştir ki özellikle 2012'den sonra aşırı tekelleşme ortaya çıkmıştır ve bunun sonucunda endüstriye girişler azalmıştır, bunun sonucunda kâr marjları artmıştır ve üstelik de kâr marjları büyük şirketlerin kâr marjları olarak artmıştır, küçüklerin değil, küçüklerin azalmıştır üstelik yani KOBİ'leri kastederek söylüyorum. Dolayısıyla da ortada Rekabet Kurumunu özellikle ilgilendiren bir mesele var ve bu mesele, öyle bir iki şeyle çözülecek bir mesele değil. Bakın, ben vakit olsa daha çok konuşmak isterdim, kayıt dışı ekonomiyi de hiç hesaba katmıyor esasında Rekabet Kurumu Başkanlığı, hâlbuki orada da bir canlı bir şey var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Katırcıoğlu, bir dakika ek süre veriyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bir iki dakika lütfen.
Dolayısıyla da Bakanlığınızın rekabetle ilgili yapması gereken şey -önemli bir kısmı da- piyasalarda rekabeti artıracak bir şeyler yapmasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki "Serbest piyasaya bağlıyız." Nasıl bağlısınız? Geçen sene soğancıların, patatesçilerin peşinde koşuyordunuz. Bu olmaz. Yani piyasa diyorsanız, piyasanın kuralları var ve piyasanın kurallarında esasında -hani hiç söz etmedim, o kadar çok söz ettim ki- Rekabet Kurumu gibi kurumlar bağımsız olmalıdırlar, bağımsız olmalıdırlar, Ticaret Bakanının arkasında oturmamalıdırlar. Niye? Şundan dolayı: Serbest piyasa ekonomisi kendi içinde kaçınılmaz olarak piyasa gücü dediğimiz bir güç üretir ve bu güç mutlaka kontrol edilmelidir çünkü kamusal olarak zarar anlamına gelir bu ve bunun sağlanabilmesi lazım. Fakat ben sizin açıklamalarınızdan görüyorum. Mesela "Haksız rekabet." diyorsunuz. Sayın Bakan, haksız rekabet Ticaret Kanunu'nun meselesidir, rekabet hukukunun, Rekabet Kanunu'nun meselesi değildir. Yanılmıyorsam 50,2'miydi -hatırlamıyorum- özellikle aldatıcı faaliyetlerle ilgili olarak ama Rekabet Kanunu doğrudan doğruya bir sanayinin, bir endüstrinin, bir ekonominin yapısal olarak nasıl olması gerektiğiyle ilgili çok önemli bir fonksiyondur; kusura bakmayın, öyle Bakanın arkasında oturacak bir yöneticinin pozisyonu olamamalıdır. Amerika'da mesela Rekabet Kurumu üyelerine gerçekten, yüksek mahkeme üyeleri gibi kabul edilerek yaklaşılır.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Katırcıoğlu, artık toparlayalım.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - İzin verirseniz... Tamam, bitiriyorum.
Dolayısıyla da -demin arkadaşımız söyledi- mesela şunları anlamakta zorlanıyorum değerli arkadaşlar: Sayın Bakan Berat Albayrak istifa etti veya affedildi her neyse... O gün, yirmi dört saat veya yirmi altı saat hiçbir televizyon, hiçbir derken "havuz medyası" diye tabir edilen, iktidara yakın medya konu etmedi bunu. Açıkçası Rekabet Kurumu Başkanı burada. Bu zaten kendi başına, birlikte hâkimiyetin ölçüsüdür, göstergesidir yani bu kadar açıktır bence. Ben hakikaten milletvekili olmasaydım bu konuda gelip bir soruşturma talebinde bulunacaktım doğrusunu isterseniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakikayı...
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.
Dolayısıyla da -vaktim çok hızlı geçti tabii- rekabet önemli bir meseledir. Serbest piyasaya bağlıyız yani Sayın Cumhurbaşkanı bunun gereği olan emir ve talimatları vermesi lazım diyerek konuşmamı tamamlıyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ben de teşekkür ediyorum.