KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Büyük sabır diliyorum.

Aslında günün sonuna geldik. Belki de, işte, sizler de notlar alıyorsunuz, hem sizler hem Bakan Yardımcıları hem de bürokratlar. Bir çerçeve çıktı. Genelde ana konulardan biri: Sayıştay raporları her yıl aynı şekilde yazılıyor, özellikle muhasebeleştirme konusunda. Bir kısım düzenlemeler niye yerine getirilmiyor?

Bir diğeri: Esnaf meselesi çok işlendi ve esnaflarla ilgili neler yapılabilir, bunlar ele alındı.

Bir diğer başlık da bu, işte, çeşitli firmalara sağlanan istisnalar, kolaylıklar. Onlarla ilgili geri bildirimler bize sunacaksınız, biz de dinleyeceğiz.

Yalnız şöyle bir şey var Sayın Bakan: Dünyada bu pandemiyle beraber yeni bir sürece evrildik ve giderek bu pandeminin aslında ne zaman biteceği de meçhul. Her ne kadar bir taraftan hepimiz aşıyı beklesek bile aşı aslında ne zaman, kime, nasıl ulaşacak ve sonrasında ne olacak, bilemiyoruz ve bütün dünya için yeni bir deneyim. Anımsarsanız, geçen yıl Çin'de, sonra da Türkiye'de başladığında ilk hedef neydi? "Bu iş iki üç ayda bitecek." Bütün hesap haziran ayınaydı ve bütün önlemler haziran ayına yönelik düşünülmüştü; gerek ötelemeler gerek yaşam şekli. Hatta şöyle bir şey de konuşuluyordu: "Yaz gelse, sıcaklar başlasa virüs kaybolacak." Ama virüs kaybolmadı; tam tersine, yaz aylarında daha beter pik yaptı. Ve özellikle benim vekili olduğum Batman'da, çevre illerde hastanelerde yer bulunamadı. Ve dünya şu anda yeniden önümüzdeki süreçte ne olacağı konusunda ciddi ciddi endişeler duymakta. Bir taraftan, dünyada çeşitli kurumlar aşının herkese eşit bir şekilde ulaşması konusunda çalışma yürütüyor çünkü pandemiyle beraber biz fark ettik ki eğer dünyanın bir yerinde bir eşitsizlik varsa, bir problem varsa -insan gezdiği gibi ticaret de geziyor, ticaret insanla beraberdir- her yere her hastalık anında ulaşabiliyor.

Arjantin'de ne yapıldı? Arjantin'de ekonomik durum çok kötüydü. Bu pandemi ilk başladığında -ki onlarda mevsim bize nazaran daha ters- ilk açıklama, yöneticiler dediler ki "Ekonomi gidip gelebilir, problemler yaşayabiliriz ama insan sağlığı önceliklidir. Özellikle yoksullara, dezavantajlı kesimlere temel besinler konusunda destek vereceğiz ama en önemli yapacağımız şey stokları kontrol ettirmek, fiyat artışlarını önlemek." Bizde ne oldu? Bizde birkaç gün her yere böyle bir saldırı şeklinde, marketlere, birçok yere gidişler oldu ve hiçbir denetim yapılamadı. Kimi ürünler saklandı, kimi ürünler başka yerlere aktarıldı ve peşinden öyle bir hâle geldi ki şu anda geçmişe nazaran gerek krizle beraber gerek bunu fırsatçılığa dönüştüren bir yığın fiyat problemiyle karşı karşıya kaldık.

Şimdi, arkanızda çeşitli kurumlar var yani bunlarla ilgili bir kısım girişimler de oldu, nitekim bir kurul da oluşturuldu, Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu diye bir kurul da oluşturuldu. Bu Kurul -anladığım kadarıyla- 13 temsilciden seçiliyor, Sağlık Bakanlığından bir yetkili yok benim bildiğim kadarıyla, varsa da yani mazur görün, açıklanan bilgilerde yok, onun da olması lazım, yani sağlık bu dönemde çok çok önemli. O Kurulda Adalet Bakanlığından alınmış, çeşitli kurumlardan alınmış ama bir şey sağlıklı mı değil mi, kanserojen mi değil mi? Arkada çeşitli kurumlar da var özellikle HAK dediğimiz bu kurum da burada, bilhassa GDO'lu ürünlerle ilgilendiği için.

Bununla beraber ele alınması gereken konulardan birisi, Sayın Bakan artık Türkiye'de fiyatlar aynı, gramaj değişiyor, oran değişiyor. Türk Standardları Enstitüsüyle yan yana gelmek lazım. Evet, kontrol ediliyor, çıkılıyor, 3 milyar ceza kesiliyor, 60 bin lira tesise ceza kesiliyor. Türk Standardları Enstitisüyle ilişkiye geçip bir standart getirtmek lazım. Şimdi, mesela maske -8 kez karar değiştirildi- uygun mu, değil mi, fiyatı şu mudur filan, artık onlardan da vazgeçtim, her gün televizyonlarda "Hangi maske sağlıklıdır?" diye bir tanıtım çıkıyor bir bilim insanı tarafından. Peki, bu Bakanlıktan hiç kimse "Bir logo verelim, bir şey verelim, şu standartlara uygundur." deme hakkımız yok mu? En temel şey zaten ücretsiz dağıtılmasıydı, nitekim Hükûmet en başta böyle bir uygulama başlatmaya geldi ama şu anda herkes maske satıyor ama hangi maske garantili mi değil mi, uygun mu değil mi, kimse bilemiyor. Ama birçok üründe gram değiştiriliyor, litre değiştiriliyor, fiyat aynı kalıyor. Bunu sizin önlemeniz lazım, yoksul vatandaş baktığında fiyat aynı gibi görünüyor ama 800 gramken 750 grama düşmüş, 730'a yani bunun bir prosedürü var mı yok mu, bununla ilgili bir düzenleme yapılıyor mu yapılmıyor mu? Yapılıyorsa niye yeterli değil? Bir standart gelmesi lazım yani isteyen istediği üründeki oranı düşüremez, gramajı düşüremez. Bu aldatıcı ürün satmalara, kampanyalara, ya dünyanın birçok yerini siz de geziyorsunuz, Bakan Yardımcıları da geziyor, hiçbir yerde yirmi dört gün yirmi dört saat, otuz gün, altı ay indirim yok; her hafta sonu indirim var, her hafta sonu indirim var yani bunu, artık tek yaptığınız şey uyarıyorsunuz, dolandırıcılığa karşı uyarıyorsunuz. Uyarmak değil önlemek lazım, korunmak lazım, denetlemek lazım. Nitekim yaptığınız cezalar eğer vazgeçirici olsaydı tekrarlamazdı ama yani artık hafta sonları, işte belli günler, her zaman indirim ve vatandaş kandırılıyor, bir standart, denetim yok. Yani birçok yere bakıyorsunuz, bir yıl boyunca tabelası asılı: "Taşınıyoruz, indirim yapıyoruz, tasfiye ediyoruz." Kimse bu memlekette bunu denetlemiyor mu? Ama herhangi bir vatandaş itiraz ederse Hükûmetin politikalarına, değil yirmi dört saat, bir saatte kapısı sabah erken çalınıyor: "Sen niye bunu söyledin?" Ama gece gündüz vatandaşı kandıran, soyanla ilgili hiçbir şey yapılmıyor.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Öyle bir şey yok.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bir diğeri, bu çelişkiler: Şimdi nedir bu vergi, resim, harç, istisna belgeleri? İstisna, kural dışı demek, rutinin dışına çıkmak. Geçenlerde Mecliste de gündeme getirdik, artık bu kural dışı Türkiye'de kurala dönüştü yani belli şirketlere bu olanak sağlanıyor. Rekabet Kurumu da burada, A firmasına ciddi bir oranda yabancı gelen yatırımcıya yönelik yerli yatırımcı destekleniyorsa ama Türkiye'deki hep aynı firma işi alıyorsa Rekabet Kurumunun veya sizin devreye girmeniz lazım. Başkalarını teşvik edin, başkalarını istisnadan koruyun yani bir medya patronunu, Türkiye'de artık neredeyse dünyanın sayılı müteahhit firmalarına girenlere istisna tanımayın. Onların vergisi hepimizin cebinden daha çok çıkıyor, hepimizin varlığı sayesinde zengin oluyorlar; bize dönmesi lazım. Bununla ilgili de ciddi şeffaf bir tartışma yürütülmesi lazım ama bunun yanında ne yapıyoruz? Yurt dışında kaliteyle ilgili yabancılara da para veriyoruz hissedar olunca.

Gel gelelim, arkadaşlar çok anlattılar, dile getirdiler. Türkiye komşularıyla siyasi problem yaşadığında bu ticareti de bire bir etkiliyor. Mutlaka siz Kabine toplantılarında bunu dile getirdiğinizde, aslında hep dediğimiz ekonomi, güvenlik, özgürlük ve diplomasideki sıfır problemler de ciddi etkiliyor. Şimdi, Türkiye'deki kara sınırlarına baktığımızda ve kara sınırı olan illere baktığımızda hiçbiri mevcut ticaretten memnun değil, hiçbiri komşuluk ilişkilerinden memnun değil.

Sayın Bakan, yanınızda yardımcılar da var, şu anda Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle ilgili -ki sizin raporlarınızda da var "Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi" diye tanımlamışsınız- orada benim bildiğim 12 milyar dolara yakın bir işlem yapılıyor ve daha çok da Gaziantep, Maraş, Diyarbakır, Urfa, Batman, Siirt gibi iller yararlanıyor. Kürdistan Bölgesel Yönetiminde bir ticari temsilcilik yok, ya bunun olmamasının bir izahı yok. Erbil'de bir merkez açılabilir, biliyorsunuz hâlâ bankacılık gelişmediği için çeşitli döviz bürolarıyla, başka kurumlarla işlemler yapılıyor. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, siz bir kısım oda yöneticileri, onları davet edip oraya gittiğinizde ne olur? Bugün görüştüm, Mardin Ticaret ve Sanayi Odasından ve Mardin Organize Sanayinden diyorlar ki "Biz geçmişte yaptığımız işlemlerin çok altında işlem yapıyoruz ve en çok da unlu ürünlerde yani un, makarna ve bulgur konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Bunun gerekçesi şu: Bir; yurt dışından sıfır vergiyle buğday getiriyorlar, sırf ekmek fiyatı Türkiye'de baskılansın diye. Bu bizi etkiliyor, biz perişan durumda kalıyoruz." diyor. Artı "Biz oraya gidişimizde ciddi sıkıntılar yaşadığımız için -zaten en büyük problemlerden birisi de Ticaret Bakanlığının buna çözüm bulması lazım- Erbil'e gidiyoruz ama Erbil'den Bağdat'a geçtiğimizde ek bir daha vergi veriyoruz."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın İpekyüz, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - "Hatta Erbil'den Bağdat'a giriş olmadığı için tekrar Türkiye'ye dönüyoruz; Türkiye'den Bağdat'a gitmeye çalışıyoruz." Buna siz çözüm bulmazsanız, bu işte siyasi bir problemdir, bunu çözmeniz lazım.

Bir diğeri "kırmızı hat" denilen bir problem var. Aynı ürün, aynı firma, Diyarbakır'dan kalktığında kapıda bekletiliyor, bazen iki gün, üç gün. Ya Diyarbakır gibi bir kent merkezinde veya bölgede çekim alanı olan yerlerde bu gümrükleme işleminin bir an önce düzeltilmesi lazım. Komşuluk ilişkilerinin de düzelmesi lazım ve bunu yapmadığımız zaman problem artıyor.

Bir diğeri arkadaşlarımızın çoğu bunu söylediler sizlere: Esnaflarla ilgili daha önce yapılan düzenlemeler. Artık ödeme noktasına geldiler, şu anda ödeme günlerindeler ve diyorlar ki: "Bize faizle para vermeyin, bize öteleme yapmayın, bize belli bir döneme kadar artık nefes alacak bir ortam..."

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın İpekyüz, ek süreniz de tamamlandı.

Son cümlenizi alalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum.

Biz, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sayın Bakan, birçok kez Cumhurbaşkanına yetki verdik, 1 Ocak 2024'e kadar pandemi nedeniyle yetki verdik, 2024. Ya, bu esnafın canı yok mu? Üç ay uzatalım, altı ay uzatalım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Onlara sahip çıkalım...