KOMİSYON KONUŞMASI

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli bürokratlar, kıymetli milletvekilleri, değerli hazırun; hepiniz hoş geldiniz.

(Gürültüler)

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Hatibe söz verdim, dinleyelim lütfen.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Şimdi, tabii, aslında hem Sayın Bakanın sunumundan birçok not aldım ve yine kıymetli milletvekillerimizin açıklamalarından da, sorularından da birçok not aldım. Şimdi, açıkçası ben konuyu böyle çok dallandırıp budaklandırmadan Sayın Bakana ve değerli milletvekillerimize aslında birkaç şey söylemek istiyorum, Hişyar Vekilimiz de gündeme getirdi: Sunumda da, dış politikada da, iç politikada da sürekli gündemde olan bir soydaşlar meselesi var; soydaşlık hukuku, soydaşlık üzerinden sürekli bir tanımlama yapılıyor. Gerçekten merak ediyorum, soydaşlar derken tam olarak kasıt nedir? Evet, Anayasa madde 66 "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." der, yani normalde Türkiye'de hukuken Anayasa'ya göre Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Arap'ı yoktur ve biz bu konuya ilişkin sürekli itiraz ettiğimizde de Anayasa'daki bu Türklük tanımının bir etnisite temelli olmadığı, bir üst kimlik, bir çatı kimlik olduğu yönünde karşılık alıyoruz, buna ilişkin sürekli bir itiraz yükseliyor. Ancak birkaç örnekle Sayın Bakana da sormak istiyorum, yine kıymetli milletvekili arkadaşlarıma da sormak istiyorum. Bu ülkenin eşit yurttaşı olma gayesi güden bir Kürt vatandaşı olarak şunu soruyorum: Afrin'e karşı, Gire Spi'ye karşı, Serekaniye'ye karşı ya da Türkiye içerisindeki Kürt halkının taleplerine karşı sürekli bir saldırgan tutumla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun da bir gerekçesi olarak, tırnak içerisinde, "Biz illegal örgütlerle mücadele ediyoruz." gibi, sürekli bu şekilde bir karşılık alıyoruz ancak gerçekten merak ediyorum, siz kendinize bunu nasıl cevaplandırabiliyorsunuz? Kürtler ile Türkler -hani ben geçen hafta da bu durumu biraz eleştirdim- et ile tırnak metaforu bizi karşılamıyor ya da bu coğrafyadaki halklar ve inançlar bir mozaik metaforunu da karşılamıyor çünkü mozaiğin de keskin hatları, sınırları vardır, değiştirebilirsiniz yerlerini; siyahları bir tarafa, beyazları bir tarafa, kırmızıları bir tarafa atabilirsiniz. Kürtler de ne zaman eşit yurttaşlık talebinde bulunsa, örneğin ana dilde eğitim talebinde bulunsa, eşit yurttaşlık talebinde bulunsa uzayan tırnak misali kesilip atılıyor; sürekli cezaeviyle, sürgünlerle, ölümlerle karşı karşıya kalıyor. Cumhuriyet tarihinde de birçok defa, katliam diyebiliriz, kötü olaylar diyebiliriz, üzücü olaylar diyebiliriz, artık ismine ne dersek, önemli değil; hepimizin bildiği üzere birçok sorunla karşı karşıya kalmışız. Hani, kurucu irade eğer gerçekten bugün hâlen Kürt meselesinin bu coğrafyada yüz yıl sonra bile bu kadar can yakıcı bir konumda olduğunu öngörebilseydi, gerçekten de o gün dil, din ve kültürel anlamda tekçi bir otoriteyle bütün coğrafyayı değiştirip dönüştürmek üzerine uyguladığı bu politikada ısrar edecek miydi? Bence hayır, kesinlikle öyle değildi.

Dediğim gibi, şunu soruyorum: "Soydaşlık" kelimesi üzerinden... Ki Yurtdışı Türkler Başkanlığı da var. Yurt dışında, sadece Türklere ilişkin bir başlık açılmış. Afrin'deki mesela bizim soydaşlarımız ya da Gire Spi'deki, Serekaniye'deki Kürtlerin soydaşları, dediğim gibi, sürekli örgütlerle nitelendirilerek, örneklendirilerek karşı çıkıldığı iddia ediliyor. Yani "bin yıllık Kürt kardeşliği" sözü söyleniyor, "bin yıllık kardeşlerimiz" deniyor, "Biz kız alıp vermişiz, tavuklarımız birbirine karışmış." deniyor ama Kürtler bir yerde bir kazanım elde ettiğinde buna karşı hasmane bir tutum ya da düşmanca, karşı bir tutum gösteriliyor. Şunu merak ediyorum gerçekten, şunu neyle örneklendirebiliyorsunuz: Tamam, Afrin'de, Gire Spi'de, Serekaniye'de PYD-YPG, DSG, SDG, artık ne derseniz var; hadi, onlara karşı, evet, bir tavır geliştirdiniz, bu ideolojik harekete karşı da bir tavır geliştiriyorsunuz. Peki, Irak Kürdistan bölgesel yönetiminin aldığı referandum kararına ilişkin Türkiye'nin izlediği tutum, izlediği politika İran'la, Irak'la, Haşdi Şabi'yle birleşerek hani neredeyse, tabiri caizse...

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Sayın Kaçmaz, tamamlayalım lütfen, ek süre veriyorum.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Tamam, tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Orada yine Kürtlere karşı "Vanayı kapatırız, sizi açlıkla terbiye ederiz." şeklinde söylemlerde bulundular ama bugün Karabağ'da Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki sorunda soydaşlık hukukunun nasıl devreye girip "iki devlet, bir millet" kavramının bize nasıl anlatıldığını açıkça gördük. Şunu merak ediyorum gerçekten: Hani, Kürtler ile Türkler... Dediğim gibi, bu metaforlar dışında, tabii diğer halklar ve inançlar da dâhil olmak üzere gerçekten bir ebru sanat eseri gibi iç içe geçmiş, bütün renklerin eşit olduğu, hepsinin temsil edildiği, eşit yurttaşlık temelinde bir metaforla mı çözebileceğiz, yoksa hâlen, yüz yıldır devam eden bu sorunu bu şekilde sadece soydaşlık kavramı üzerinden ve bir Kürt karşıtlığı üzerinden mi devam ettireceğiz, bunu merak ediyorum Sayın Bakanım.

Teşekkürler.