KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli katılımcılar; sunumunuzdan da gördüğümüz üzere artık Türkiye'nin dış politikası deyince kimsenin aklına Avrupa Birliği, Balkanlardaki stratejimiz veya çatışma bölgelerinde barışçıl ara buluculuk çabaları gelmiyor maalesef. Dış politika deyince Rusya'nın izin verdiği ölçüde Orta Asya'ya ziyaretler, Orta Doğu'da Suriye ve Irak'ta, Libya'daki çatışma bölgelerindeki çatışmacı tutum akla geliyor. "Biz demokrasiyi istiyoruz. Tabii ki piyasa ekonomisinden yanayız. Bizim İsrail'le de bir sorunumuz yok." diyerek ABD, AB körfez hattında aradığınız ittifak bugün tamamen "Dış düşmanlarla çevriliyiz." politikasına dönüşmüş durumda. Üstelik bu dış politikaya karşı yapılan her eleştiri gayrımillî ve dış güçleri, terör örgütlerini desteklemekle suçlanıyor. Sonra bu ilk geniş koalisyon arayışı yerine "Neden bölge lideri olmayalım." diye düşündünüz. Arap Baharı öncesi en sık ziyaret ettiğiniz ülke Suriye'ydi fakat Suriye'den başlayarak bölgesel lider olma, yeni Osmanlıcılık hayalleri de başarılı olamadı. Ne ılımlı İslam modeli olma ne de bölgesel lider olma planında istekler hayata geçmeyince bu sefer içeride milliyetçi bir koalisyon arayışına başladınız. Bu süreçte de özellikle Kürtlere yönelik hasmane tutumlar giderek ağırlık kazandı. Bölgede şimdi bazılarının yaptığı gibi "..."(x) baş göz üstüne demekle olsaydı her şey kolaydı ama Kürtler böyle olmadığını yaşadıklarıyla çok iyi biliyorlar. Şimdi, bakıldı tüm yollar çıkmazda yeniden Avrupa'ya seslenilmeye başlandı.

Şimdi, Sayın Bakan, kafanıza estiği zaman "Yolumuz Avrupa yoludur." esmediği zaman "İstanbul Sözleşmesi'nden imzamızı çekeriz." diyerek tutarlı bir dış politika yürütmek mümkün olamaz maalesef. Hani nasıl ikimizin de bildiği Avrupa Konseyi toplantılarına Strazburg'a gidince "Allah'ım ne güzel doğa içinde şehirler..." deyip bazı milletvekilleri, sonra diğer yandan dünyanın bence en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul'u karnından yarıp ondan sonra ağaç katliamları yaparak tutarlı bir çevre politikası izlenemeyeceği gibi bu tarz bir dış politika da mümkün değil bence. Uluslararası sözleşmelerin dünyanın ortak ve evrensel aklının ürünü olduğunu ve insanlığın ürünü bu belgelerle gurur duyduğumuzu, uygulanmalarının çok önemli olduğunu yüksek sesle en son ne zaman ifade ettiniz acaba? "Bu, yargının meselesi." demeyin, sadece yargının meselesi değil. Bütüncül bir politikanın meselesi bu sözleşmeler ve uygulamaları. Etkin uygulanırsa şiddeti önleyecek bir sözleşmeyle sadece imzalarken ve adı "İstanbul" diye gurur duyulmaz. Gerçekten uluslararası camiada "Biz ilk imzacıyız ve en etkin uygulayan ülkeyiz." diyerek gurur duyulabilir bu sözleşmeden. Yani şunu demek istiyorum ki dış politika güvenlik, sınırlar ve savaşlardan ibaret değil. Asıl mesele sanırım akılla, nezaketle, diplomasiyle ve en önemlisi barışla bir politika yürütebilmek ve dış ilişkileri bu, az önce saydığım sınırlara hapsetmemek. Bu yüzden bütçeniz hiç az değil ancak halkımızın ödediği bu bütçeyi şöyle, kallavi bir şekilde hak etmek ve yurtta da cihanda da hem barış hem de demokrasi öncüsü olabilmek gerekiyor. Kuzeyden güneye, doğudan batıya dış yaptırım korkusuyla şekillenen politikalarınız ne ülkemizi ne de dünyayı daha yaşanabilir bir yer kılıyor.

Gerçekten bu ülkenin insanları için, komşu halklar için "Dış düşmanlarla çevriliyiz." politikası dışında bir perspektif sunacak mısınız? Dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması için savaşın getirdiği zorbaca istikrar yerine barışın getireceği istikrarı savunacak bir siyasal perspektif ne zaman bu ülkeyi ziyaret edecek, sorma isterim.

Son olarak da siz Avrupa Konseyi Başkanlığı da yaptınız ve hiç öyle bir tarz gördünüz mü; "Karşı cenah niye böyle konuşuyor?" diyerek sürekli bakanlara ya da Konsey Başkanlarına güzellemeler yapıldığını ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bitiriyorum cümlemi Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - ...böyle bir tarzda milletvekilliği yapıldığını? Yani orada komisyonlar aylarca sürer, eleştiri esastır ve bunların sonunda bir uzlaşmaya varılır. Ama bizden arkadaşlarımızın istediği bu, sürekli "Ne güzel Bakanlığınız var." dememiz. Yani biz de çok istiyoruz gerçekten bunu söylemeyi ama muhalefet böyle olmuyor.

Teşekkür ederim.