KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Geneli üzerinde Deniz Bey dışındaki diğer arkadaşlarım görüşmeyecekler, konuşmayacaklar çünkü süreye çok önem veriyorsunuz. Bu süreyi de ben mümkün olduğunca doğru kullanmaya çalışacağım.

Bugün, ne yazık ki Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun iki yüz yetmiş dört günde 369 kadınımızın öldürüldüğünü ve kadına karşı şiddetin, kadın cinayetleri raporunun Türkiye için hiç iç açıcı olmadığını üzülerek belirtiyorum. Türkiye'de yaşayan insanların kadın-erkek eşitliğinden ve birlikte yaşamı güzelleştirmekten öte şiddetin son yıllarda çok artmasının da önüne geçmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin aktif ve etkin bir görev görmesini bütün milletvekili arkadaşlarımdan, siyasi parti farkı yapmaksızın, düşünmeksizin, talep ediyorum.

Şimdi, TÜRKSAT'la ilgili çok önemli bir kurum ve kuruluş olduğunu, bu kuruluşun hayatımızın en önemli iletişim alanında Türkiye'nin yüz akı olan bir kuruluş olması noktasında çaba gösteren ve mücadele eden, Genel Müdür başta olmak üzere, çalışanlarına teşekkür ediyorum. Ama eksiklikleri ve aksaklıkları söylemek, dile getirmek ve daha iyisine yönelik eleştirilerde bulunmak bence kimseyi üzmemeli, aksine herkesin "Hayat çok güzel, hiçbir sorun yok, müthişsiniz, sizden büyüğü yok, hadi yürüyün." diye söylendiği noktada sonumuzun felaket olduğunu yaşadığımız pek çok KİT de var, ülkede pek çok örnek olay da var ve bunu yapmamak gerekiyor. Bu noktada da eleştirilerimin bir muhalif milletvekili olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak değil, gerçekten bu ülkeyi seven ve bu ülkede yaşamaktan mutlu olan ve hayat boyunca da bu ülkede helal kazanıp helal harcamış bir insan evladı olarak bu söylediklerimi çok önemsediğinizi ve önemsemeniz gerektiğini vurgulamak istiyorum. Yani tekrar yönetim kurulu üyeliklerine girmek istemiyorum çünkü bu meslek yani TÜRKSAT'ta mesleki anlamda bulunmak çok önemli bir; ikincisi, bulunduğu kuruma katkı koymak çok önemli, bunu yönetim kurulu üyelikleri için söylüyorum; eğer bunları yapamayan varsa da kendi vicdanında değerlendirsin diyorum. Sayın vekilim söyledi, ben gazeteci kökenliyim, daha çok bütün yerel televizyonlardan bize gelen ve yerel anlamda bütün sıkıntılarını bize anlatan televizyon sahiplerinin çoğu arkadaşım ve bütün kentlerden de zaman zaman görüşüyorum.

Sevgili arkadaşlar, bunu geçen dönemde de alt komisyonda da üst komisyonda da eski Genel Müdürle de Vecdi Bakanımızın olduğu dönemde de hep dile getirdim. "Niye dolarla bu işi yapıyorsunuz?" noktasında eleştiriler yaptık. Bir ara bu eleştirileri dikkate alıp doları sabitlediniz ve yani sanki işte, bir parmak bal çalarak uydudan düşen televizyonlara bir can suyu olacağınızı vurguladınız, biz de o zaman teşekkür ettik. Ama durum öyle değil, gerçekten yerel televizyonlar kan ağlıyor. Siz "pandemi" diyorsunuz "Yatırımlar durdu." diyorsunuz yani "O yüzden yatırım aksadı." diyorsunuz, bir gerekçedir, doğrudur ama pandemi yani salgın döneminde yerel televizyonların bütün kaynakları kurudu yani hiçbir yerel televizyon ilan alamaz noktaya geldi. Siz hepiniz yani milletvekilleri olarak o kentlerinizdeki televizyon sahipleriyle, oradaki yayın yönetmenleriyle mutlaka görüşüyorsunuzdur. Reklamlar durdu, gelir durdu ama uydu kirası durmadı aksine arttı. Nasıl arttı? Mayıs ayında 11.800 üzerinden -5 liraya fikslemiştiniz doları- 59 bin lira ödüyordu yerel televizyonlar. Ağustos ayında 11.800 üzerinden -doları 5,6 TL'ye çıkardınız- 66.080 lira ödemeye başladılar, yüzde 12 arttı. Durmadınız, eylül ayında 11.800 üzerinden -doları 6,6 TL'ye çıkardınız- 77.880 lira, yüzde 18 artış oldu. Ekim ayında 11.800 lira da yine dolar ücreti olarak sizin kiranız ama dolara 7 liradan işlem gördürdünüz ve 82.600 liraya yükseldi. Yani toplamda bir yüzde 12, bir yüzde 18, bir yüzde 7 zam yaptınız, yerel televizyonlar iyice nefes alamaz ve uydudan düşer noktaya geldiler. Genel anlamda yayın yapan yani ulusal dediğimiz bazda, yaygın bazda televizyon kanallarına da aynı fiyat uygulanıyor, yerelde uyduya çıkan haber kanallarına da aynı fiyat uygulanıyor. Siz şöyle söylüyorsunuz yani "Onun Mercedes'i olabilir, senin Anadol'un varsa Mercedes'e de aynı otopark kirasını alıyorum, Anadol'a da aynı otopark kirasını alıyorum." Ama gerçekten, o Anadol arabasını yürütmeye artık hâli kalmadı insanların yani çok zor durumdalar.

Şimdi, müzik yayını yapan kanallar var, dinî içerikli kanallar var, ulusal bazda yayınla, tarımla ilgili, pek çok çocuk kanalı var, pek çok kanal var ama hiç olmazsa şunu ayırt edin Sayın Genel Müdür ve Sayın Yönetim Kurulu Başkanım, buna ikna edin arkadaşlarınızı. Şunu ayırt edin: Kentlerinden haber veren televizyon kanallarını ayırt edin. Yani Adıyaman'da bir televizyon kanalı sadece Adıyaman'da izlenmiyor ki yurt dışında, Avustralya'da, Avusturya'da, yani, İstanbul'da, diğer illerde, diğer ülkelerde yaşayan insanlarımız da Adıyaman'da ne olup bittiğini merak ediyor. Ya da Eskişehir'de Kanal 26, ES TV yayınladığı zaman ya da Afyon'daki KANAL 3 yayından çıktığı zaman uyduya Belçika'daki Emirdağlılar da seyrediyor yani "Benim Afyonkarahisar'ımda ne oldu?" diye merak ediyor. Bakın, bu habercilik yapan kanallara hiç olmazsa bir ayrımcılık yapın, bir pozitif ayrımcılık yapın çünkü artık bu kanallar nefes alamaz noktaya geldiler ve uydudan düşüyorlar. Geçmiş dönemde çok sayıda televizyon vardı, takır takır düştüler, bunları üzülerek izledik, birçoğu kapandı. Yani İzmir'de de şu anda uyduda bir tek kanal var, TV35 yani o da çıkamıyor yukarıya, koskoca İzmir'de 1 kanal kaldı. Şimdi bizim teşvik etmemiz lazım çünkü yerel televizyonlar bizim yaşadığımız kentlerin haber kaynaklarıdır, biz oradan alıyoruz bütün bilgiyi. Ayrıca, yerelde siyaset yapan milletvekillerinin, belediye başkanlarının, valilerin, kaymakamların da halkla iletişim aracıdır. Bunları da kapatırsanız, burada bir sıkıntı doğarsa yani uydudan düşerse bunlar vali beyin açıkladığı bir demeci televizyonla halka ulaştıramazsanız -yerel televizyonla- nasıl ulaştıracaksınız? Yaygın kanallar sadece kentlerdeki felaketler zamanında gelirler ve giderler. İzmir depremi sırasında hurra geldiler, enkaz kaldırma çalışmalarında bulundular, sonra gittiler ki bir dahaki felakete kadar. Osmaniye'de bir sel baskını olursa -Allah korusun- ya da bir felaket olursa Osmaniye'deki güzellikler haber olabilir ya da Van'daki ya da Batmandaki ya da Kayseri'deki, Urfa'daki... Ama oradaki yerel televizyonlar hem yerelde siyasetçinin sesi oluyorlar, Aydın'daki televizyon Mustafa Bey'in sesi oluyor ama diğer yaygın kanallarda kentlerin felaket haberleri yer alıyor. Ben gazetecilik mesleğinden biliyorum bunu, bir taşrada, İzmir'de uzun yıllar haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü yapmış bir insan olarak söylüyorum bunu, yerel televizyonların önemi bizim için çok büyük. Ben şimdi, bu konuda sizin artık sağduyunuza mı, sol duyunuza mı, yani belli yerden alacağınız izne mi, neye bağlı olarak olursa olsun... Sayın Cumhurbaşkanının da "Ya, siz dolarla niye kiralıyorsunuz evleri, konutları iş yerlerini? Her şey dolarla olur mu kardeşim, bizim Türk lirası çok önemli." dediği noktada, biz Türk lirası yerine dolarla devam ediyoruz. Zaten iki noktada dolarla devam ediliyor. Bir, bu otoyollarda, köprü geçişlerinde; bir de TÜRSAT'ta dolarla devam ediliyor. E dolar bu kadar önemliyse o zaman bizim arkadaşlarımız, o televizyon sahipleri bu dolar karşısında eriyip gidiyorlar. Bugün 8 lira, siz yarın öbür gün yine Yönetim Kurulu olarak toplanıp dolar üzerinden bir değerlendirme yapsanız 7 lirada tuttuğunuz sabit ücreti 8 liraya da çıkarırsınız yani bunu önemle rica ediyorum sizden. Ve bazı sorularım var, o soruları da sormak istiyorum. Alt komisyonda da sordum, üst komisyonda da sorayım. Bazı şeylere çok açık ve net cevap verdiniz bana, alt komisyondaki verilerle. Mevlüt Bey ile ikimiz sormuştuk, Mevlüt Bey'e de yanıt verdiniz onun için de teşekkür ediyorum yani sizin açıklığınızın, şeffaflığınızın, düzgün çalışma yönteminizin daha iyi olmasını istiyoruz ama şunu da söylüyorum ben burada işte gerekli izinleri alamadığınızı, gerekli yatırımları yapamadığınızı söylerken sizi eleştirmiyorum. Yani size bu konuda yol açmayan, sizin önünüzü açmayan kimlerse ve hangi siyasi güçse, hangi yapıysa orayı delmek istiyorum ki TÜRKSAT bir an önce daha başarılı bir noktaya gelsin. Sayın Genel Müdür, bunları yazılı olarak bana yanıtlarsanız ben memnun olacağım. Uydulardan yayın yapan TV sayısı 2017 yılında 437 benim tespitlerime göre, 2018 yılında 417'e düşmüştü. Şimdi de 429 televizyon kanalının bulunduğunu söylüyorsunuz. 2020 yılında uydudan düşen televizyon sayısı kaç oldu? Ama ben şunu istemiyorum: Yani şimdi, orada mesir macunundan tutun, ahlaksız ilaçlara kadar satan yayınların da bir televizyon kuruluşu gibi gösterilmesini ben gerçekten istemiyorum çünkü adamların işi gücü yok, orada pazarlama yapıyorlar, pazarladıkları şeylerin de gerçekten tekrar denetlenmesi lazım, bir sürü ceza yiyorlar ama buna rağmen devam ediyor. Onları ben televizyon kanalı olarak saymıyorum, bir pazarlama, görüntülü pazarlama şirketi olarak düşünüyorum. Benim istediğim şu: Televizyonda habercilik yapan kent televizyonlarının sayısı ve o noktada onların yaşadığı sıkıntının giderilmesi noktasında yerelden uyduya çıkan televizyon sayısı ne oldu, son on yıl içerisinde bu sayı arttı mı azaldı mı?

Uydu kiralarının yüksekliği nedeniyle son beş yılda MPEG-4 formatlı yayın yapmaya geçmiştiniz, buraya geçen kanal sayısı kaçtır? Ama bunların da yayın kalitesinde ve görüntü kalitesinde düşme olduğunu biliyorsunuz. Acaba bunu eskisi gibi görüntü kalitesi açısından daha yükseltmek ve fiyatı ona göre ayarlamak mümkün mü? Bu önemli.

Günümüz itibarıyla uydudan yayın yapmak için televizyonlardan alınan son ücreti istiyorum. Dolar kurunun sabitlenmesine yönelik çalışmadan itibaren, son kur 7 liraydı, şimdi arttı mı artmadı mı, artacak mı onları da istiyorum. Ücretlerde benim dediğim gibi bir indirme yoluna gidecek misiniz? Çok önemli benim için. Geçenlerde bir basın toplantısı gibi bir basın bülteni yayınladım.

"Köy okullarına interneti götürdük." dediniz, bugüne kadar kaç köy okuluna internet sağladınız? Ben bunu merak ediyorum, 3 milyon 37 bin çocuğun internete erişiminin olmadığı bir Türkiye'de köy okullarına gittiyse niye İzmir'in Kiraz'ın köylerinde, Tire'nin köylerinde bu internet yok? Yani neden o köylerde uydu üzerinden internet kullanan köy okullarına -köy okulu kalmadı da- köy çocuklarına ücretsiz bir çalışma yürütemiyorsunuz? Çünkü eğitimde eşitlik şart, burada da siz varsınız, yani size güveniyoruz, devlet kuruluşu olarak sizden talep ediyoruz. Köy okullarından size ulaşan, bir internet hizmeti bekleyen talep sayısı var mı ve bunları giderebilecek misiniz? Tüm köy okullarına internet götürmeye yönelik çalışma yapmayacak mısınız? Bu konuda niye elinizi taşın altına sokmuyorsunuz? Yani niye köy okullarına uydu üzerinden internet götürülmesi mümkün olduğunda tahminî kaç okula götüreceksiniz? Yani bunlar da bizim için çok önemli.

Bir de son olarak, pandemi süreciyle birlikte internete bağlı hizmetlerde yönelik ciddi bir artış oldu, TÜRKSAT olarak sizin sunduğunuz hizmetlerde nasıl bir artış yaşandı? Ürün ve hizmet çeşitliliğini geliştirmek dolayısıyla piyasaya daha fazla hâkim olmak için neler yapıldı ve yapılacak?

Sizinle ilgili bazı iddialar var ama onunla ilgili konuşmamı da geriye çekiyorum, onu da size veririm. Ona da siz yazılı olarak bana yanıt verirseniz -o iddialara- memnun olurum çünkü bir gazeteci arkadaşımın iddiaları.

Bugüne kadar verdiğiniz yanıtlar için çok teşekkür ediyorum, çalışan arkadaşlarımıza da çok teşekkür ediyorum öncelikle. Ve Genel Müdür şahsında Yönetim Kurulu Başkanına ve Yönetim Kurulu toplantılarına devamlılık sağlayan ve TÜRKSAT'a katkı koyan bütün Yönetim Kurulu üyelerine de hizmetlerinden dolayı, TÜRKSAT'ta çalışan personele de bütün teşekkür ediyorum.

Sözlerim burada bitti.