KOMİSYON KONUŞMASI

HASAN TURAN (İstanbul) - Evet, Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Genel Müdürüm özellikle teşekkür ediyorum bu güzel sunumunuzdan dolayı.

Tabii, uluslararası anlaşmalar -Lozan başta olmak üzere- imzalanmış bütün anlaşmalardaki karşılıklı mukabelenin dikkate alınması önemli ve kıymetli. Dışişleri bürokratlarımızın, geçmişte görev yapan siyasilerimizin bu hatırlatmaları önemli ancak satır aralarında da geçti, biz büyük devletiz... İddiamız, ki iddia makamı iddiasını ispat etmekle mükelleftir, bu bir iddiaysa. Geçmişte de bu böyle, evet, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti, bu coğrafyada bin yıldır varız ve büyük bir devletiz. Tebaasının içerisinde Ermeniler, Rumlar, Yahudiler ve birçok gruplar bulunmuş, bugün de ülkemizde yaşıyor. Bu yaşayan insanların eğer birtakım malları mülkleri varsa ve bu konuyla ilgili de devletimizden kendi mallarının kendilerine iade edilmesini istemişlerse bunu, suimisal misal olmaz prensibi doğrultusunda, hak sahibine iade etmenin adı adalettir. Kim olduğuna, kimliğine bakmadan hakkı sahibine vermek gerekir, bu da sizin büyüklüğünüzü gösterir. Bu anlamda da arkadaşlarımızın arasında farklı düşünceler olduğunu da gösteriyoruz. Örneğin Mehmet Bey, işte Hatay'da en çok kendilerinden talep edilen bu azınlık vakıflarıyla ilgili meselelerin iletildiğiyle ilgili sözler söyledi. Yine, Ünal Bey, İspanya'dan Yahudilerin göçünde kullandıkları binayı hem de İspanya Büyükelçiliği üzerinden almak istediklerini söyledi. Yani şimdi, o zaman pratik düşündüğümüzde "Verecek miyiz, vermeyecek miyiz?" sorusu gündeme gelir. Bu soruya bir cevap bulmamız lazım kendi içimizde hem öyle hem böyle olmaz, ülkemizde yaşıyorlar, İstanbul'da yaşıyorlar, böyle bir talepleri var, ya makuldür ya değildir. Dolayısıyla biz kendi ülkemizde yaşayan vatandaşlarımızın her birini yurttaş kabul ederek haklarıyla hukuklarıyla ilgili yapmış olduğumuz şey, birincisi, adaletin gereğidir; ikincisi de dünyada üzerimize özellikle bu alanda yüklenildiği bir dönemde söyleyeceğimiz de bir cevabın olması söz konusudur. İşte biraz önce Zafer Bey Almanya örneğini verdi, Avrupa'nın her bir tarafında bizim vatandaşlarımız, oraya gidip orada vatandaş olan soydaşlarımız merdiven altı tabiriyle her bir yerde ibadethaneler kuruyorlar, şimdi minareli camiler yapmaya başladılar. Buralardaki özgürlüklerin kendi ülkemizde yok diye bazen şikâyet ediyoruz, şimdi kendi ülkemizde verdiğimiz zaman bu anlamda da bakın, ülkemizde de özgürlükler, dinî, mezhebi özgürlükler alabildiğince kullanılıyor ve yaşanılıyor diye bununla gurur duymamız gerekir diye düşünüyorum.

Saygıyla hepinizi selamlıyorum.