| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .11.2020 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakan, Bakan Yardımcılarımız, değerli bürokratlarımız, Sayın Komisyon Başkanım, milletvekili arkadaşlarım, basın mensupları; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
İçişleri Bakanlığı gerçekten önemli bir bakanlık. Ülkemizde yaşayan herkesi yakından ilgilendiren ve ülkemizdeki vatandaşlarımızın, hepimizin mal ve can güvenliğinden başlayarak ülkedeki hukuk devletine ulaşmada özellikle gösterecekleri gayretler önemlidir. İdeolojik tercihten arındırılmış ve evrensel hukuk ilkelerine bağlı çalışan İçişleri Bakanlığı ve alt birimleri hepimiz açısından çok değerli ve önemli olacaktır. Sayın Bakan, teknolojinin kullanılmış olması ve teknolojik imkânlarla Bakanlık hizmetlerinde iyileştirme yapılmış olmasını tabii ki biz de takdirle karşılıyoruz. İçişleri Bakanlığının başarısı öncelikle ülkemizde iç huzur demektir, barış demektir, hukuka saygı istikrarı çerçevesinde olur ise güven demektir, güven olur ise yatırım demektir, turizm demektir, ekonominin gelişmesi demektir. Mal ve can güvenliğinden bahsettik, evet, çok önemli Bakanlığınız bünyesinde bulunan Polis teşkilatınız, Jandarma teşkilatımız olmak üzere diğer kurumlar, AFAD, Nüfus İşleri, Sahil Güvenlik, hemen hemen hepsi insana dokunan kurumlar.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, Bakanımız hatipleri dinlemek zorunda, aralarda iletirseniz konularınızı çok memnun olurum.
CAVİT ARI (Antalya) - Tabii bu hizmetlerin, bu faaliyetlerin hukuka saygı içerisinde gerçekleşmesi en önemli değer olacaktır. Sunumunuzda dinledik Sayın Bakan, ben de önemsiyorum. Uyuşturucunun ve madde bağımlılığının çok küçük yaşlara kadar indiğini görebiliyoruz, neredeyse ortaokul çağına kadar inen bağımlılıklar geliştiğine şahit olmaktayız. Ben bu konuya şöyle bakıyorum Sayın Bakan: Bu işin birkaç yönü var, işte, bir yönü aile. Ailesi çocuğunu iyi takip etmeli. Öte yandan, eğitim. Eğitimde özellikle okullarımızda çocuklarımız daha dikkatli bir şekilde takip edilmeli. Ve en önemli ayağı ise Emniyet ayağı. Emniyet, uyuşturucuyla ilgili ciddi mücadele yapmalı. Tabii, ben "Yapılmıyor." demiyorum kesinlikle, biraz önceki sunumunuzda dinledim. Emniyetin daha kararlı bir şekilde bu olayların üzerine gitmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum. Gerçekten toplum adına çok büyük tehlike ve risktir uyuşturucu konusu. Son dönemlerde çok sayıda kaybın yaşandığı da bir gerçek.
Sayın Bakanım, özellikle sizin de dikkatinize sunmak istiyorum, Sayın Bakanların bu dönem yani bu yılki bütçe sunumlarında sanki özellikle gözden kaçırılmaya çalışılan bir Suriyeliler konusu var. Şöyle söyleyeyim: Daha önce, başta Savunma Bakanlığının olmak üzere diğer bakanlıkların sunumlarında Suriyeliler konusuna değinilirdi. Sizin yine, geçen yılki sunumunuzda da detay şekilde Suriyeliler konusu vardı. Özellikle bir önceki dönem, Türk vatandaşlığına alınan Suriyeliler konusu; yine, geçen dönem, Türk vatandaşlığına alınan Suriyeliler konusu, hatta bunların kaç tanesinin seçmen olacağına dair verdiğiniz sayısal rakamlar vardı ancak gerek diğer bakanların gerekse sizin yapmış olduğunuz sunumda şunu fark ediyoruz: Suriyeliler konusu, sanki üstü örtülmeye çalışılan bir konu hâline dönüştürülmüş gözükmekte. Bakın, ülkemizde Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarı Harekâtlarının en temel gerekçesi, Suriyelilerin güvenli şekilde ülkelerine geri dönmesi olarak ifade edildi ve buradan dolayı da bu harekâtlara bir gerekçe gösterildi. Şimdi, gelinen süreçte görüyoruz ki Suriyelilerin bu şekilde geriye dönüşü konusunda bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının "Kimse de bunları göndermeyi bizden beklemesin." söyleminden sonra bu konunun üstünün yavaş yavaş örtüldüğünü görmekteyiz.
Sayın Bakanım, sunumunuzda çok başarılı işlere imza attığınızı ifade ettiniz ancak ben şunu söyleyeyim: Bakın, İçişleri Bakanlığının faaliyetlerinin, özellikle güvenlik temeli eksenli faaliyetleri başta olmak üzere tüm hizmetlerinin gerçekten çok büyük anlamı ve değeri var. O nedenle çok önemsiyoruz Bakanlık faaliyetlerinizi. Ancak ben şunu çok daha önemsiyorum: Bu faaliyetlerin halk nezdinde "Evet, herkese eşit muamele yapılan bir durumla karşı karşıyayız, hiçbir ayrıma tabi değiliz, herkese aynı seviyede bir uygulama yapılır." şeklinde bir güven ölçümü yapıyor musunuz, yapmıyor musunuz? Yani halk size ne derece güveniyor? Yani halk kendisiyle ilgili bir uygulamada kafasının içerisinde bir soru işareti yaşıyorsa; bu, sizin yapmış olduğunuz faaliyetleri, uygulamaları tartışılabilir duruma getirir. O nedenle biz, öncelikle, hukuk önünde herkesin eşit muamele görmesi gerektiğini savunuyoruz.
Sayın Bakanım, siz anlattınız "Çok sayıda başarılı işler yaptık." dediniz ama bakın, Bakanlık sürecinizde bana göre başaramadığınız en önemli konulardan biri, bu ülkenin en büyük partilerinden biri olan Cumhuriyet Halk Partisinin yani Ana Muhalefet Partisinin Genel Başkanını koruyamadınız; geçtiğimiz yıl bir şehit cenazesinde linç girişimine maruz bıraktınız. Önleyici tedbirler kapsamında orada bir saldırı olabileceğini hissetmek ve bunu tespit etmek Emniyet olarak, Jandarma olarak öncelikle sizin görevinizdi ve siz bunu başaramadınız. Şunu söyleyeyim: Türkiye adına, ülkemiz adına gerçekten önemli bir yanlışlık oldu. Bunun da, sizin en büyük eksiklerinizden birisi olduğunu ifade etmek istiyorum.
Yine, Sayın Bakanım, bakın, geçtiğimiz hafta Genel Başkanımıza karşı, kim olduğunu ve geçmişini bu ülkede herkesin bildiği, Türk toplumunun yakinen bildiği bir kişi açıkça tehditte bulundu. Sayın Bakanım, siz bir Bakan olarak, üzerinden yaklaşık bir hafta geçen bu konu hakkında en küçük bir açıklama dahi yapamadınız, yaptıysanız da ben duymadım ama en küçük bir açıklama dahi yapamadınız. Şimdi, siz bir Bakan olarak, bir Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanının bu şekilde alenen tehdit edilmesine rağmen, bu konuda Emniyetle ilgili bir inceleme, araştırma, tahkikat dahi başlatamadınız. Bir açıklama dahi yapamamış olmanızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu sizin vicdanınızda bir rahatsızlık yaratıyor mu, ben bunu çok merak ediyorum.
Yine, size şunu sormak istiyorum Sayın Bakanım: Bakın, 6 Mayıs 2020 tarihinde, Antalya ve ilçelerinde yapılacak yatırımlarla ilgili olarak telekonferans sistemiyle bir toplantı gerçekleştirildi. Bu toplantıda Kabinenize ait 2 tane Bakanımız, Sayın Bakanlarımız, Turizm Bakanımız ve Dışişleri Bakanımız da bu toplantıdaydı, Vali Bey'le beraber. Yine 2 partimizin milletvekilleri, il başkanları, ilçe başkanları da bu toplantıdaydı. Bu toplantı süreci içerisinde Turizm Bakanı -ki o da Antalyalıdır- Serik İlçe Başkanıyla ilgili olarak aynen şu cümleyi sarf etmiş: "Efendim, siz, işletmecilerden 500 bin TL rüşvet aldınız." demiş Belediye Başkanına hitaben. Belediye Başkanı, bu olaya tepki gösterir ve bunun üzerine Dışişleri Bakanımız der ki: "Sayın Başkan, Bakan Bey sizi kastetmedi, önceki başkanı kastetti." Bunun üzerine, Belediye Başkanı açıklama yapar, der ki: "Sayın Bakanlar, eğer siz benden önceki belediye başkanıyla ilgili böyle bir rüşvet iddiasında bulunuyor iseniz bunu şimdiye kadar açıklamanız gerekirdi. Şimdiye kadar bu konuyla ilgili birtakım işlemlerin yapılması gerekirdi. Siz eğer bunu yapmadıysanız yanlış yapmışsınız, bu sizin hatanız." Bununla ilgili de şu an ki mevcut Belediye Başkanının kamuoyuna da yansıyan bir açıklaması var. Sayın Belediye Başkanı der ki: "Bu iddialarla ilgili İçişleri Bakanlığından konunun araştırılması için müfettiş talep ettim." Bakın, bu konu her ne kadar adliyeye intikal etmiş olsa da, şu an cumhuriyet savcılığında dosyası olsa da maalesef ki daha bir adım öteye gidememiş bir soruşturma aşamasında. Bu iş yürür ancak sizin İçişleri Bakanlığından bir müfettiş talep eden Belediye Başkanının talebi hakkında ne yaptınız? Hangi işlemi yaptınız, ben çok merak ediyorum. Bu konuyla ilgili bir müfettiş incelemesi yaptırdınız mı? Nasıl bir sonuç aldınız? Bu konuda da sizden bir açıklama bekliyoruz.
Sayın Bakan, Anayasa Mahkemesinde 10 Eylül 2020 tarihinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 22'nci maddesinde yer alan "Şehirler arası kara yollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez." ibaresinin iptaliyle ilgili açılan dava sonrasında, Anayasa Mahkemesi, efendim, ana yollarda gösteri ve yürüyüş yapılabileceğine dair bir karar verdi, biliyorsunuz siz de. Yani, bu gösteri ve yürüyüşün ana yollarda yapılmasının engellenmesi, Anayasa'daki 13'üncü ve 34'üncü maddelere aykırılık teşkil edeceğinden bu düzenlemenin iptaline dair karar verdi. Şimdi, siz bu karardan sonra, her ne kadar... Ben hukukçuyum, bir mahkemenin kararını -kararını yalnız- tartışabiliriz, "Doğru değil." diyebiliriz ancak siz kararı veren mahkemenin -ki burada kararı veren mahkeme Anayasa Mahkemesi- Başkanını hedef aldınız ve açıklama yaptınız, dediniz ki Anayasa Mahkemesi Başkanının şahsını bizzat hedef alarak: "Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılması konusunu onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanına söylüyorum: Kendi arabamla tek başıma ben gitmeye varım, sen var mısın?" Şimdi, bir mahkeme kararının, hele ki Anayasa Mahkemesi gibi bir yüksek mahkemenin başkanının şahsınız tarafından bizzat hedef alınarak sanki bir restleşmeye davet edilmesini güvenlikten sorumlu bir Bakan olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Hâlâ bu konuda ısrarcı mısınız yani bir mahkeme başkanının bu şekilde restleşmeye davet edilmesini hâlâ siz uygun görüyor musunuz?
Yine, Sayın Bakan, bakın, bu iptal kararıyla bağlantılı olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Haziran ayında Avukatlık Yasası'yla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülecek olan bir düzenleme vardı. Bu düzenlemeyle ilgili olarak Türkiye'deki bütün baro başkanları sembolik bir yürüyüşle bu düzenlemenin hukuka aykırılığını dile getirmek adına, cübbeleriyle kısa bir yürüyüş yapma girişiminde bulundular ama maalesef ki engellendi. Sadece cübbeleriyle yürüyen baro başkanlarımızın bu yürüyüşü Emniyet Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu açıklamayla "Şehirler arası yolda yürüyüş yapmanın Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nda yasaklandığı" ifade edilerek engellendi. Anayasa Mahkemesi kararıyla görüyoruz ki bu engellemenin bir kere hukuka aykırı olduğu ortaya çıktı. Siz bu engellemeyi yaparken neden çekindiniz Sayın Bakanım yani oradaki 60-70 baro başkanının sadece cübbesiyle yaklaşık 300 metre kadar yürüyeceği sembolik bir yürüyüşün neyinden korktunuz? Cübbelerinden mi korktunuz? Bağımsız ve tarafsız yargının en önemli ayağı olan savunmanın bu şekilde yapacak olduğu yürüyüşün neyinden çekindiniz ben çok merak ediyorum Sayın Bakanım.
Yine, bu konuyla ilgili, bağlantılı olarak şunu da söyleyeyim: Barolarımızın en son yapılan düzenlemeyle genel kurulları ekim ayı içerisinde yapılacaktı. Ancak sizlerin yayınladığınız genelgeyle, baroların genel kurulları bu pandemi meselesi gündeme getirilerek ertelendi. Bir gün sonra genel kurullar vardı, başlayacaktı ve genel kurullar 2 Ekim itibarıyla durduruldu. Ancak bu durdurulmada sizin de bağlı bulunduğunuz partinizin kongreleri devam etti. Bu Covid öyle akıllı bir Covid mi yani baro genel kurullarında bulaşıcı, partinizin genel kurullarında bulaşıcı değil, bu nasıl bir düzenleme? Bu, sizin vicdanınıza sığıyor mu? Şimdi, başa döner isek işte, sizin bu şekilde birbirinden farklı, ayrımcı, kayırıcı uygulamalarınız da halk nezdinde maalesef ki güven sorununa yol açar.
Yine buradan yola çıkarak şunu da ifade edeyim Sayın Bakan: Bir hukuksuzluk da yine pandemi sürecinde yaşandı. Toplumun kendiliğinden gerçekleştirmeye çalıştığı yardım ve dayanışma ruhunu zedelediniz. İnsanların yardıma ve dayanışmaya en çok ihtiyaç duyduğu günlerde Cumhuriyet Halk Partili ve muhalefet belediyelerinin başarılı dayanışmasına ambargo koydunuz. "Ben yardım topluyorum derseniz başka devlet, yeni hükûmet oluşturmak istiyorsunuz demektir." dediniz. Bu karar size ve iktidarınıza yakıştı mı Sayın Bakanım? Hukuka uygun olmayan gerekçelerle yardım toplamayı önlediniz. Neye yaradı? Sizin bu engellemeniz nedeniyle birçok insan yardım kampanyasına katılmaktan vazgeçti. Birçok insan direkt belediyelere bağış yapmak istiyordu. İktidara bu konuda güvenmeyen birçok insan ki ben de onlardan biriyim belediyelere destek vermek ve bu şekilde ihtiyaç sahibine yardım etmek istemişti. Siz bunu önlediniz Sayın Bakan.
Yıllardır sürdürülen sosyal yardımları siyasete devşirme anlayışı devreye sokulmak istendi tarafınızdan. Yine, Sayın Bakanım, şunu ifade edeyim: Bakın, 18 Kasım 2020 tarihli genelgenizle bazı iş yerlerinin çalışma saatleriyle ilgili düzenleme yapıldı. Esnaf zaten sıkıntılı ve mağdur bu süreçte. Şimdi, bu genelgeyle esnafın mağduriyeti daha da artırılmakta. Örneğin, özellikle marketler konusuna değinmek istiyorum. Zaten esnafın geneli bu pandemi sürecinde ekonomik anlamda gerçekten mağdur. Kahvecilerimiz, mağdur, birçok kesim mağdur ama son genelgeyle ilgili çok çarpıcı bir farklılık var, onu bir kez daha dikkatinize sunmak istiyorum. Örneğin Antalya Bakkallar Odası Başkanı der ki: "Bu genelgede alışveriş merkezleri, marketler, alkol satışı yapan bakkallar, alkol satışı yapan büfeler sabah 10.00 ile 20.00 arasında açık. Alkol satışı yapmayan bakkal, büfe, manav, kuruyemişçi kendi ruhsatlarında yazan sürede açık." Sayın Bakanım, burada asıl sorun belediyeden ruhsat alınırken belediye market olarak ruhsat veriyor. Artık günümüzde, bildiğimiz, o klasik bakkal kalmadı neredeyse yani ruhsatında sadece "bakkal" yazan çok az esnaf var, çoğunluk küçük esnaf olmakla beraber ruhsatlarında "market" yazdığı için sizin son uygulamanıza takılmış vaziyette. Yani dolayısıyla bu uygulamanın gözden geçirilmesinde esnaf adına fayda olduğunu düşünüyorum Sayın Bakanım. Bakın, örneğin AVM'ler, zincir marketler konusunda bir ayrım yapmanızı, "market" açıklamanızı daha anlaşılır hâle getirmenizi... Burada zaten alkol satan-satmayan ayrımıyla da yine esnafımız bir anlamda farklı uygulamaya tabi tutulmakla beraber marketlerin bu kapsamdan çıkarılmasında fayda olduğunu ifade etmek istiyorum.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Bu konuda bir açıklama yapayım, bundan sonra da yanlış bir şey oluşmasın.
Salgının başladığı ilk dönemde de... Çok doğal olarak yeni bir dönem hepimiz için. Yani hangi sorunlarla, hangi meselelerle karşılaşacağımızı da bilmiyoruz. Her birisi kendi adına farklı bir sonuç oluşturabilecek adımlar bunlar, söyledikleriniz her birisi. Bazen gece, sabahlara kadar bir genelgeyi doğru dürüst yazabilmek için yüzlerce meslek mensubuyla görüşüyoruz "Acaba sizin buradaki ihtiyacınız nedir, ne değildir?" diye. Arkadaşlarımızdan uyarılar geliyor, saha uyarıları geliyor; düzeltiyoruz veya genişletiyoruz. Burada da ilk yazdığımız genelgede şöyleydi... Çünkü bazıları ciro sebebiyle ticaret odası üyesi olabiliyorlar ama metrekareleri düşük. Onun için biz bir mahalle bakkalını andırabilecek 100 metrekare gibi bir şey getirdik. 100 metrekarenin altında olanlar ticaret odası üyesi olsa da ruhsatında "market" yazsa da siz bunu "mahalle bakkalı" olarak adlandıracaksınız dedik.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bakanım, çok kısa olursa sevinirim.
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Tamam.
Sonra, bu ikincisinde, dediğiniz yazılınca buna ait valilerimizden hemen ertesi gün bir cevap geldi, dedi ki: "Bir önceki genelgeyi mi uygulayacaksınız?" Biz de onlara açıkça bir talimatla beraber "Evet, bir önceki genelgede yazdığımız bu konuda geçerlidir, caridir; 100 metrekarenin altında olanlar, ismi "market" olsa da ticaret odası üyesi olsa da şeyine devam edecek." dedik. Burada önemli olan şeklin tarifidir.
CAVİT ARI (Antalya) - Evet, Sayın Bakanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Şimdi, Sayın Bakanım, bu sizin...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek süre veriyorum size Sayın Arı, ayrıca iki dakika daha ek süreniz vardır. Üç dakika veriyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Beş dakika herhalde daha uygun olacak.
Şimdi, Sayın Bakanım, sizin bu yapmış olduğunuz açıklamayı ben esnafa, daha doğrusu bakkallara ve marketçi esnafına bir müjde olarak ifade etmek isterim aslında buradan çünkü sizin genelgenizde "market" ibaresi geçtiği için marketçiler şu an bu, sabah on-akşam sekiz çalışma saatlerine, daha doğrusu bundan sonraki yasak kapsamına dâhil olmaktaydı. Eğer şimdi sizin bu yaptığınız açıklamayla genelgeyi yeniden revize eder ve bu şekilde düzeltirsek marketçimizin sorununun çözülebileceğini ifade etmek istiyorum ben. Doğru mudur?
İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Tabii, yaparız. Doğrudur.
CAVİT ARI (Antalya) - Peki.
Buradan biz marketçi esnafımıza bu müjdeyi de verelim.
Sayın Bakanım, şimdi, tekrar şunu söyleyeyim; bakın, "eşit muamele"den kastımız: Şimdi, sayın valilerimizin, sayın kaymakamlarımızın lütfen siyasi bir kimlikmiş gibi davranmalarının önüne geçin. Yani şimdi, valilerimize bakıyorum; bir ziyarete gider, yanında il başkanı; kaymakama bakıyorum, yanında ilçe başkanı. Yani bu, devletin tarafsızlığını hissetmesinde, yani gözlemlediğimizde, vatandaş olarak gözlemlediğimizde tamamen iktidarla iç içe girmiş valilik ve kaymakamlık olduğu izlenimi oluşmakta. Yani bu da güven diye bahsettiğimiz, dönüp dolaşıp baştaki yere gelirsek bu güven konusunda bakın, zedeleyici bir durum oluşturmakta. Ben size daha geçen hafta yaşanmış bir olaydan da bahsederek ne demek istediğimi daha detay anlatayım.
Bakın, bir ilçemizde ki burası sebzenin en bol yetiştiği yerlerden biri ve o nedenle de sezon başında halde hal esnafı, üretici, ilçe esnafı, ilçenin kaymakamı, belediye başkanı, tüm mülki amir geleneksel olarak yıllardır sezon açılışında orada küçük bir tören yapar ve sezonun bereketli geçmesi için dualar edilir, tören yapılır.
Sayın Bakanım, geçen hafta bakın ne oldu biliyor musunuz? İlk defa o etkinliğe ilçe kaymakamınız katılmadı. İlçe kaymakamının talimatıyla hiçbir bürokrat katılmadı. Müftü dahi gelip orada dua etmedi, Sayın Bakan, dua etmedi. Bakın, sebebi ne biliyor musunuz? Yirmi beş yıl sonra -ki geriye dönük bakarsak da altmış yıl sonra- o ilçede...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, ek süreniz de dolmuştur.
Son cümlelerinizi alalım lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, en az beş dakika Sayın Bakanımız aldı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, ek süre verdim ben, üç dakika verdim.
CAVİT ARI (Antalya) - ...belediyeyi ilk defa Cumhuriyet Halk Partisinin almış olmasıydı. Sayın Kaymakam bu nedenle bu törene gelmedi, yani kaymakamın hiç umurunda değil mi oradaki hal esnafının durumu, hiç umurunda değil mi oradaki üretim?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, çok teşekkür ediyorum.
Meramınızı ifade ettiniz, lütfen...
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Hayır, başka bir konu var, bitiriyorum hemen.
Biz Bakan Bey'i çok sabırla dinledik.
Sayın Bakanım, bir konuyu daha arz edeceğim; bu, çok daha önemli. Şu yönden önemli; özellikle polis teşkilatı başta olmak üzere sizin tüm personelinizin güvenliği açısından önemli. Yani çalışırken ki alacak olduğu kararlar yönünden.
Şimdi, Antalya ili Korkuteli ilçesinde Ağustos ayında bir düğün yapılır, pardon, cumartesi günü...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, lütfen... Çok...
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bir saniye... Biz sabırla...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama bitiremeyiz böyle.
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakanı çok dinledik, bir dakika.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamam ama bir sunum yapıldı. Lütfen...
CAVİT ARI (Antalya) - Bitiriyorum, bitiriyorum. Burası önemli Başkanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başka arkadaşlarımız ifade etsinler Sayın Arı, çok konuştunuz.
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bitiriyorum. Bakan Bey zaten benim süremi yeterince aldı.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama ben verdim size, üç dakika ek süre verdim. Şu anda dört dakika oldu.
CAVİT ARI (Antalya) - Başkanım, bir saniyenizi alacağım. Bu önemli.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun.
CAVİT ARI (Antalya) - Bitireceğim, kesinlikle önemli.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Konuşacak çok sayıda arkadaşımız var.
CAVİT ARI (Antalya) - 13 tane düğün olur, bir iki polis memuru bütün düğünlere gider ve sizin talimatlarınız çerçevesinde gece 12.00'de düğünün sona ereceğini hatırlatır, herkes buna uyar, 12 tane düğün. 13'üncü yere gittiğinde klasik muamele; "Siz bizim kim olduğumuzu biliyor musunuz?" Biliyoruz, kim? AKP Korkuteli Gençlik İlçe Kolları Başkanının düğünü. Orada polis memuruna fiili saldırı yapılır, ekip gelir ve sonuçları...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, elinizde bir not var gördüğüm kadarıyla, onu verin Sayın Bakanımıza, bir incelesin konuyu.
CAVİT ARI (Antalya) - Uzatmıyorum.
Bu polis memuru, tüm Korkuteli halkı bilir ki buradaki düğünü gece 12.00'de biteceğini hatırlattığı için Serik ilçesine sürgün edilir. Sizin benim yazılı önergeme istinaden 20'si itibarıyla verdiğiniz bir cevap var, bu cevap doğru değil. Ben sizin ilçe başkanına telefon açıp sorduğunuza dair bir rivayet duydum. Bu kesinlikle ve kesinlikle doğru değil, tüm Korkuteli ilçe halkı bilir ki o polis memuru görevini yaptığı için AKP ilçe başkanı ve tüm yönetimi tarafından oradan sürdürülmüştür, haberiniz olsun.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Arı, beş altı dakika oldu, rica ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Eğer siz polisinizi de koruyamazsanız, kendi parti örgütünüze, teşkilatınıza polisinizi bu şekilde sürgün yaptırırsanız gerek o ilçede gerekse başka hiçbir ilçede kimsenin çalışma güvenliği kalmaz diyorum. Bu konuyu yeniden inceleyin Sayın Bakanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Arı. Süreniz bitmiştir, lütfen mikrofonu kapatalım artık.
CAVİT ARI (Antalya) - Teşekkür ediyorum.