KOMİSYON KONUŞMASI

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, kıymetli hazırun; İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, vatanın ve milletin bütünlüğü için gözünü kırpmadan canını veren şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Yine, bu aziz vatanın toprağını korumak için canını ortaya koyan gazilerimize selamlarımı ve saygılarımı iletiyorum.

Konuşmama Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yönelik Çin baskılarını nefretle kınayarak başlamak ve 20 Kasım gecesi evine baskın yapılıp gözaltına alınan Uygur Türkü kardeşimiz İhsan hakkında Sayın Bakana birkaç soru sormak istiyorum. 2016 yılından beri yani dört yıldır Türkiye'de yaşayan ve Çin'in Uygur Türklerine uyguladığı soykırımı dünyaya duyurmaya çalışan Uygur Türkü Abdülşükür Abdülbasit yani İhsan, 20 Kasım gecesi evine gerçekleştirilen bir baskınla gözaltına alınmıştır. İhsan, evli ve 1 çocuklu bir Türk kardeşimizdir. İstanbul Sefaköy'de bulunan telefon satış yerinden ailesinin geçimini temin etmektedir ve şu anda gözaltındadır. Şimdi, Sayın Bakana sormak istiyorum: Polisin Uygur Türkü Abdülşükür Abdülbasit'in evini terör örgütüne üye olduğu şüphesiyle aradığı ve onu gözaltına aldığı doğru mudur? Eğer terör örgütüne üye ise neden dört yıldır Türkiye'de süresiz oturma iznine sahiptir? Yapılan bu gözaltı, 2016 yılından beri haber alamadığı ailesi için sesini duyurmaya çalışmasının Çin lobisini rahatsız etmesinden mi kaynaklanmaktadır? Uygur Türkü Abdülşükür Abdülbasit'in Çin'e iade edilme ihtimali var mıdır? Böyle bir durum olursa bunu durdurmak için çabanız olacak mıdır? Ülkemiz Uygur Türkünün ve soykırıma uğrayan, hakları ihlal edilen, işkence gören tüm dünya Türklüğünün tek umududur. Hâl böyleyken, 5-6 milyon Suriyeli Arap'a kucak açan ülkemizde Uygur Türklerine neden bu hak çok görülüyor? Kızıl Çin'e bu konuda sert bir dille cevap verilecek midir?

Değerli Komisyon üyeleri, bugün burada İçişleri Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Bütçe ne demektir? Bütçe, tüyü bitmemiş yetimin hakkı demektir. Bütçe, fakir fukaranın, atanamayan öğretmenin, ay sonunu nasıl getireceğim diye düşünen emeklinin rüyasıdır. Bütçe, dünyanın en yüksek oranında vergisini ödeyen asgari ücretlinin umududur. Bütçe, borç içinde yüzen çiftçinin, işsiz gezen gencin heyecanıdır. Peki, bu bütçede bunlardan hangisi var? Toplumun büyük bir kısmı bu bütçenin kendisine ne getirdiğini, ne götürdüğünü bilmiyor. Bu bütçeden yine müteahhitler, iş insanları nemalanacak, yine fakir fukara yoksullaşmaya devam edecektir.

Sayın Başkan, değerli hazırun; hepimizin bildiği gibi İçişleri Bakanlığının temel görevi, ülkemizde huzurun sağlanması, vatandaşımızın can ve mal güvenliğinin teminidir. Ancak AK PARTİ iktidarı döneminde gelir dağılımındaki adaletsizlik olağanüstü artmıştır. Yine bu dönemde toplum üzerinde çok yönlü psikolojik baskı hâkim olmuştur. Yine aynı dönemde keyfî tutuklamalar çok fazla artmış, hukuksuzluk ve adalete güven en diplere gerilemiştir. Başta hırsızlık, uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu üretimi ve uyuşturucu ticareti, kaçakçılık, kadına şiddet, çocuklara karşı şiddet ve cinsel istismar suçları artmıştır. Bu suçlarla mücadelede İçişleri Bakanlığı maalesef yetersiz kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarının yanlış ve öngörüsüz dış politikaları neticesinde ülkemiz âdeta bir ateş çemberinin içine hapsolmuş vaziyettedir.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Tamamlayalım Sayın Vekilim.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - On dakika diye biliyordum. 2 milletvekilinin süresi olarak bildirilmişti.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Beş dakika daha ilave ediyoruz, tamam, devam edin.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Tamam.

Uyuşturucu tacirleri, insan kaçakçıları, teröristler elini kolunu sallayarak gezmekte, her türlü sınır ihlalini gerçekleştirmektedirler. Bu da ülkemizin iç güvenliği açısından oldukça önemli bir tehdittir. Şu an ülkemizde sayısını kimsenin tam olarak bilmediği milyonlarca Suriyeli vardır. Bunların ne kadarı geçici barınma kamplarında kalmaktadır? Bu kamplar dışında ülkemizin neresinde ne kadar Suriyeli yaşamaktadır? Suriyeliler bulundukları yerlerde ne iş yaparlar, ne yerler, ne içerler, nasıl geçinirler? Çokça iş yeri açtıkları, vergi ödemedikleri, kontrol edilmedikleri söylenmektedir. İleride mafyalaşacaklarından endişe edilmektedir. Gerçekten, devletimiz bunların oluşturduğu güvenlik zafiyetinin farkında mıdır? Ne kadar Suriyeli Türk vatandaşı yapılmıştır? Bunlar hangi özelliklerinden dolayı vatandaşlığa alınmışlardır? Daha geçenlerde, Suriyeli göçmenler, İstanbul başta olmak üzere birçok şehirde ÖSO bayrakları açıp sokağa inerek eylem yaptılar. Şimdi, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 3'üncü maddesinin ikinci fıkrasında "Yabancıların bu Kanun hükümlerine göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri, İçişleri Bakanlığının iznine bağlıdır. Yabancıların bu Kanuna göre düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde topluluğa hitap etmeleri, afiş, pankart, resim, flama, levha, araç ve gereçler taşımaları, toplantının yapılacağı mahallin en büyük mülkî idare amirliğine toplantıdan en az kırksekiz saat önce yapılacak bildirimle mümkündür." deniliyor. Peki, şimdi Sayın Bakana soruyorum: Bunlar bu eylemleri için İçişleri Bakanlığından izin almış mıdır? Eğer izin alınmışsa Arapça yazılı bezlerin, ÖSO ve El Nusra bayraklarının açıldığı eylemlere emniyet güçleri neden izin vermiştir? Sokaktaki vatandaşın maske takmaması konusunda sıkı denetimler sürerken bu tür eylemlere neden müdahale edilmemiştir? Suriyeli sığınmacıların yaptığı bu tür eylemlerin ülkenin geleceği için büyük tehlike olduğunu düşünüyor musunuz? Somalı madencilerin konuşamadığı, röportaj veremediği, yürüyemediği ülkemizde ÖSO bayraklı Suriyelilerin gösteri yapmasına göz yumulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunlar gerçekten toplumumuzu tedirgin eden sorular. Ben milletimiz adına bu soruları soruyorum, sizden inşallah cevabını bekliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir de özel güvenlik görevlileri konusu var. Özel güvenlik personeli sayısı bildiğiniz gibi son yıllarda çok arttı. Bugün itibarıyla özel güvenlik personel sayısı devletimizin istihdam ettiği polis sayısına ulaşmış bulunmaktadır. Bir o kadar da özel güvenlik eğitimi almış, sertifikalı insan bu sektörde iş beklemektedir. Artık bu özel güvenlik meselesi yeni bir sosyal yara hâlini almıştır. Özel güvenlik görevlisi olarak çalışan vatandaşların çoğunluğu sendikasız, iş güvencesiz, ucuz güvenlik sağlamak için asgari ücretle çalıştırılmaktadır. Yine, birçok kurum, güvenlik sektöründe tecrübeyi, mesleki birikimi yok sayarak ancak belli yaşın altındaki genç personeli istihdam etmektedir. Bu sektörde çalışan gençlerimiz belli bir yaşın üzerine çıktıklarında ne iş yapacakları, evlerine nasıl ekmek götürecekleri belli değildir. Vakit varken bu konuda eğitim, istihdam, kontenjan bir sisteme bağlanmalı, bu sahada bir planlama mutlaka yapılmalıdır ve her kurumun belli oranda tecrübeli elaman istihdamı zorunlu hâle getirilmelidir.

Değerli arkadaşlar, gündeme getirmek istediğim diğer bir konu ise iki yıl önce söz verilen 3600 ek gösterge sorunudur. Bugüne kadar iktidar tarafından sorunun çözümü konusunda hiçbir somut adım atılmadı. Geçenlerde Sayın Bakana polisler için 3600 ek gösterge sorusu sorulduğunda "Hükûmet olarak bunu gerçekleştireceğiz, bu konuda sözümüz var." demişti. Biz de bu sözün bir an önce tutulması ve hayata geçirilmesini bekliyoruz.

Burada dile getirmek istediğim başka bir konu daha var. Sayın Bakanın yine daha önceden söz verdiği fakat şu zamana kadar bir gelişme olmayan uzman jandarmalarımızın sorunları konusu. Uzman jandarmalar, vatanı ve milleti için görev yapan, aziz bayrağı uğruna gözlerini kırpmadan şehit olan ve sayıları emekli olanlarla birlikte 30 bin civarında olan devlet görevlilerimizdir. Uzman jandarmalarımız da 3600 ek gösterge talebinde bulunmakta ama maalesef bugüne kadar yapılmamıştır.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, teşekkür ederiz.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Bitti mi?

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Bitti Sayın Vekilim.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Teşekkür ederim arkadaşlar.