KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Bakan, ülkemizdeki anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasındaki engeller ve uygulamadaki yaşanan hak ihlalleri had safhaya ulaşmıştır. 2019 yılında kolluk kuvvetleri en az 1.215 adet gösteriye müdahale ederken 2020 yılında, Haziran ve Eylül ayları arasında 637 gösteriye, Eylül ve Ekim aylarında ise en az 106 gösteriye müdahale etmiştir. Bu gösterilerde ise en az 3.980 kişi gözaltına alınmış yani Anayasa'nın 34'üncü maddesinde açıkladığı toplantı ve gösteri yürüyüşü hak ve özgürlüğünü düzenleyen madde yüzlerce kez ihlal edilmiştir. Engellere her zaman salgın bahane edilmiş, ulusal bayramlarımızın kutlamaları da salgın bahanesiyle yasaklanmıştır. Yayımlanan genelgelerde kutlamalarımız basit bir çelenk koymaya indirilmeye çalışılmıştır. Hatta Lozan'ın yıl dönümünde bir çelenk koyma talebi bile Aydın Valiliği tarafından reddedilmiş, yasaklama gerekçesini sorduğum 27 Temmuz 2020 tarihli soru önergeme verdiğiniz yanıtta Bakanlığınızca alınan herhangi bir yasaklama kararı olmadığını bildirmiştiniz ama Valiliğin vermiş olduğu yanıt, açıkça Lozan Anlaşması'nın 90'ıncı yıl dönümü nedeniyle çelenk koyma talebinin reddini içeriyor. Valilik İçişleri Bakanlığından ayrı bir çerçeve mi çiziyor Sayın Bakan? Kendi verdiğiniz kararların bile arkasında duramadınız; kanunu dolanmadan başka bir şey içermeyen yanıtlarınızla bizleri susturmaya çalıştınız. Salgını fırsata çeviriyor, ulusal bayramların kutlanmasını engelliyorsunuz ama Sayın Cumhurbaşkanının çay dağıttığı mitinglerde, iktidar partisinin kongrelerinde salgın bir anda yok oluyor, kamu sağlığı tehlikeye atıldığı hâlde oralarda salgın anlatılmıyor.

Anayasal hak ve özgürlüklerini kullanmaya çalışan yurttaşlarımız ise gaz, plastik mermi ve fiziksel kuvvetten de nasibini alıyor. Bu çerçevede hak ihlalleri AİHM ve AYM kararlarıyla sabit oluyor.

Kolluk kuvvetlerinin görevi kamu güvenliğini sağlamakken artık kamu güvenliğini onlar tehlikeye atıyor. Hak, adalet arayan, anayasal hak ve özgürlüklerini kullanan, ifade özgürlüğünü kullanan, barışçı toplantı ve gösteri hakkını kullanmak isteyen vatandaşı engelleyerek Anayasa'yı ihlal ediyorsunuz. Nerede mi? Daha geçtiğimiz gün, BİRLEŞİK METAL-İŞ'te örgütlenen işçilerin yürüyüşüne polis orantısız müdahale ederek 109 kişiyi gözaltına alıyor, 10 Ekimde yakınlarını Gar katliamında kaybeden 100 kişilik ailenin bir karanfil bırakmasına dahi izin vermiyorsunuz.

Soma ve Ermenek'ten Ankara'ya tazminat ve maaş hakları için yürümek isteyen işçiler de polis, jandarma şiddetiyle karşılaşıyor. Sayın AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin, geçenlerde, konu hakkında "Polislerin işçileri tartaklamasını anlamıyorum." demişti. Sayın Bakan, bizleri duymuyorsunuz, bari AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin'in sesini niçin duymuyorsunuz?

Ülkenin her yeri çevre ve doğa talanı içinde, Anayasa'nın 56'ncı maddesinde belirtilen çevreyi koruma ödevi ne yazık ki devlet tarafından yerine getirilmiyor. Kaz Dağları'nda 350 bin ağacı katleden şirket yerine yaşam alanını koruyan yurttaşlar "pandemi önlemleri çerçevesinde" gerekçesiyle jandarma tarafından cezalandırılıyor; şimdi, kesilen, 550 bin lirayı aşan cezalarla icra takipleri başlıyor.

Aydın'da ise JES'lere direnen 35 köylüye sosyal mesafeye uymamak suçundan 3.150 lira ceza kesiliyor. Yürüttükleri çevre mücadelesi yeterince kolaymış gibi yurttaşlar bir de cezalarla karşılaşıyor. Sizin göreviniz kamu güvenliğini korumak mı yoksa yurttaşa zorluk çıkarmak mı? Bugün, tüm muhalif açıklamalar ya da gösteriler iktidar tarafından kolluk kuvveti aracılığıyla engelleniyor; demokratik hukuk devleti ilkesine oldukça aykırı olan bu durum yine sarayın yani tek adamın iktidarına işaret etmektedir. Sayın Bakan, bu kapsamda kaç kolluk kuvveti görevlisi hakkında orantısız güç kullanması sebebiyle idari işlem yapılmıştır ve idari yaptırım uygulanmıştır?

AKP iktidarına yasaklar işlemezken millî bayramlarımızın kutlanması yasaklanmıştır, bu nedenle sizden salgın bahanesi gösterilmeden meşru bir açıklama duymak isteriz: 29 Ekim ve 30 Ağustos kutlamalarının yasaklanmasının gerekçesi neydi?

Son olarak, Kaz Dağları'nda mücadele eden yurttaşların bir sorusu var: Zaten bu bölgede zar zor geçinen çiftçinin elinden toprağı, ormanı alınıyor ve madene veriliyor kalan toprakta ürettiğini zehirlesin diye ama bu da yetmiyor; doğayı, ormanı savunanlara ceza kesip icra gönderiyorsunuz. Pandemi zamanı işsizlik almış yürümüş, bu cezaları bu insanların nasıl ödemesini bekliyorsunuz?

Teşekkür ederim.