KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bizler siyasetçileriz ve milletimizi temsil ediyoruz. Milletimiz çok kimlikli, çok dilli ve maalesef yoksullarımız da var, zenginlerimiz de var. Bize düşen görev, millet bizi buraya adaleti sağlamak için gönderdi, hem huzuru hem refahı sağlamak için gönderdi. Çeşitli toplumsal kesimler var, çeşitli siyasi partiler var, bu yüzden karşı karşıya oturuyoruz ve çeşitli görüşlerin burada uzlaşması için bizi gönderdi.

Ancak bakıyorum sabahtan beri özellikle karşıdaki arkadaşlar Sayın Süleyman Soylu'ya güzellemeler yapıyor "Efendim, ne güzel ettiniz, ne güzel yaptınız. İşte, huzuru sağladınız, güveni sağladınız." Ya, değerli arkadaşlar, bakın, devletler iki şekilde huzur sağlarlar. Birincisi rızayla, ikincisi zulümle, zorla. Şimdi size rızayla huzur sağlamayı isteyen bir siyasetçinin görüşlerini okuyacağım: Türkiye Şeyh Sait meselesiyle yüzleşmedikçe, istiklal mahkemeleriyle yüzleşmedikçe, Dersim meselesiyle, Sivas Madımak'ta yaşananlarla yüzleşmedikçe 21'inci yüzyılda benim bildiğim modernleşmeyi, zenginleşmeyi, demokratikleşmeyi, özgürleşmeyi zor yakalar. Türkiye'nin 3 temel sorunu vardır: Bunlar, Kürt sorunu, Alevilerin yaşadığı sorunlar, üçüncüsü de kadın cinsiyet sorunudur. Kürt, Alevi ve kadın sorunu önümüzde duruyor. Bunların içinde en önemlisi Kürt sorunudur."

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Yanlış söylüyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynen böyle söylüyorsunuz efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Bakın, yanlış söylüyorsunuz. Bunun öncesi var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynen böyle söylüyorsunuz.

"Kürt sorunu çözülmeden yeni Anayasa yapmak mümkün değildir."

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - Ama bunu burada 5 defa anlattım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Çünkü vatandaşlık tanımından kimlik, dil, tanımına kadar pek çok konu gelip Kürt sorununa takılacaktır."

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU - 5 defa anlattım burada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Türkiye'nin Kürt sorununun çözümü konusunda uzlaşmadan yeni Anayasa yapması mümkün değildir. Yeni Anayasa Kürt sorunu çözülmeden ya da çözülüyormuş gibi yapılarak gerçekleşirse 21'inci yüzyılın hayal kırıklığı olur. Bir karar vermek zorundasınız; Kürt sorunu dar bir geçitte önümüzde duran büyük bir kayadır ve bu kayayı kaldırmadan bu geçitten çıkmak mümkün değildir. Kürtçe ana dilde eğitim hakkı dâhil Kürtlerin bütün insani hakları verilmelidir." diye açıklama devam ediyor.

Bakın, rızayla çözüm isteyen bir siyasetçinin açıklamaları bunlar. Kim yapıyor bu açıklamaları sizce? Bakın, ben bu açıklamaları yapsam arkadaşlar, efendim, yanına 2 tane de sosyal medya paylaşımı eklenir, bir tane de gizli tanık eklenilir ve terör örgütü üyesi olmaktan derhâl o gece kapısı kırılır İçişleri Bakanlığı yetkilileri tarafından ve gözaltına alınıp tutuklanır arkadaşlar.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Hayır, bu engellenir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, bu açıklamaları yapan Süleyman Soylu'dur arkadaşlar. Kürt sorunundan bahsediyor, çok doğru bir şey söylüyor. Eleştirdiğim için söylemiyorum, çok doğru şeyler söylüyor, altına imza attığım için söylüyorum. Türkiye'nin demokratikleşmesinin önünde duran bir kayadır Kürt sorunu ve yüz yıldır aşılamamıştır. Süleyman Soylu 2012 yılında çok doğru şeyler söylüyordu ama değişen Süleyman Soylu oldu. Niye? Rızayla huzur sağlamak isteyen Süleyman Soylu'dan zorla sessizlik sağlamak isteyen Süleyman Soylu'ya geçtik ve bu ülkenin kaynaklarını... Efendim, diyor ki "Bana bütün kaynakları verin." Bakın, Bütçe Yasası'nda değil mi, büyük bir kaynak istiyor. Esnafların dükkânını kapatıyor, onlara herhangi bir destek vermiyor. İşçiler aç, açıkta ama Süleyman Soylu'ya 100 milyar lira kaynak vereceğiz, huzur sağlayacakmış. Böyle huzur sağlanmaz arkadaşlar, böyle sessizlik sağlanır. Sessizlik de iyi bir şey değildir, istibdat iyi bir şey değildir, zulümdür bu, baskıdır.

Bakın, Nazi Almanya'sında da bu sağlandı. Ya, Nazi Almanya'sında huzur vardı ama nasıl sağladı Hitler huzuru? Efendim, SS'le sağladı. SS komutanlarıyla sağladı, Kahverengi Gömlekliler'le sağladı, baskıyla sağladı bunu. Efendim, İtalya'da Mussolini de bunu sağladı. Ya, Saddam da bunu sağlıyordu, istibdatla bunu sağlıyordu, Kaddafi de bunu sağlıyordu. Ya, Almanya, İtalya abat mı oldu Mussolini'yle Hitler'le. Saddam'la Kaddafi'yle Irak, efendim, Libya abat mı oldu? Olmadı arkadaşlar.

Siyasetçiler olarak yapmamız gereken; huzuru nasıl sağlayacağımızı, toplumsal barışı rızayla nasıl sağlayacağımızı konuşmak. Tıpkı 2012'deki Süleyman Soylu'nun dedikleri yoldan, bunu beraber konuşarak yapabiliriz arkadaşlar.

Bakın, Süleyman Soylu "Huzuru sağladım." diyor. Ya, memleketi ne hâle getirdi 2020'nin Süleyman Soylu'su? Ülkemiz Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 128 ülke içinde 109'uncu sırada. Hukukun üstünlüğünü mahveden bir tek adam rejimi ve Süleyman Soylu var. Küresel Barış Endeksi'nde 163 ülke içinde 150'nci sıradayız. Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içinde 150'nci sıradayız. Demokrasi Endeksi'nde 110'uncu sıradayız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kim diyor bunu?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, böyle sessizlik sağlarsınız, insanlara böyle istibdat kurarsınız, bir ülkeyi sessizliğe büründürürsünüz ama ülkemiz ne hâlde, bakın, özgürlüklerimiz yok edildi. Yani güvenlik adı altında özgürlükleri tarumar eden bir tek adam rejimi ve Süleyman Soylu var. Böyle sessizlik sağlanır ama bundan hayır gelmez.

Bakın, ne huzurumuz var, toplumda şu anda gençlerin yüzde 64'ü "İmkânım olsa başka bir ülkede yaşamak istiyorum." diyor. Bu bizim utancımızdır arkadaşlar. Niye bunu diyor? Çünkü bir "tweet" attığında gece Süleyman Soylu kapısını kırıyor. Efendim, bir açıklaması olduğunda onu susturmaya çalışıyor, özgürlüklerin kısıtlandığı bir alanda gençlerimiz durmak istemiyor.

Covid'in ilacını kim buldu? Türkiyeli 2 vatandaşımız buldu. Nerede buldu? Almanya'daki özgür habitatta buldu. Türkiye'den gidiyor, beyinler gidiyor, gençlerimiz gidiyor. Yapmamız gereken özgürlüğün tahkim edildiği bir Türkiye yaratmak, hukukun üstünlüğünde ilk 10'a giren bir Türkiye yaratmak. Bunu yaptığımızda ekmeğimiz de olur, aşımız da olur, işimiz de olur, özgürlüklerimiz de olur.

Değerli arkadaşlar, bakın, size şunu söyleyeyim: Demokrasi hak arama imkânlarının olduğu bir rejimdir. Süleyman Soylu hak aramanın önündeki en büyük engellerden birisidir, bir basın açıklaması yapmamıza bile... Ya, biz 10 kişi basın açıklaması yapmaya gidiyoruz, 300 polisini gönderiyor, bizi ablukaya alıyor, basın açıklamasını bile yaptırmıyor. İşte, böyle bir rejimde demokrasi endekslerinde 110'uncu sıraya düşeriz arkadaşlar.

Bakın arkadaşlar, Sayın Süleyman Soylu; 21 Mart 2017 günü Kemal Korkut -üstü çıplak bir Kürt genci- "Nevroz" Bayramı'na gidiyor, bayramını kutlayacak. Bakın, burada çok açık bir şekilde bir polis memuru silahını doğrultuyor ve Kemal Korkut'u arkasından vuruyor. Silahını doğrulttuğu, vurduğu net. Bu fotoğrafı lütfen dolaştırın. Ya, üzerinden üç buçuk yıl geçiyor, mahkemesi geçen hafta sonuçlandı. Ne karar verildi biliyor musunuz? Bu polis memuruyla ilgili beraat kararı verildi arkadaşlar. Ya, çektiği vurduğu belli. Kimi tutukladılar peki? Bu fotoğrafı çekenleri tutukladılar arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, işte bu bizim utancımızdır. Bir polisi cezasızlık zırhına büründürdüğünüz zaman polisler şunu düşünür Sayın Süleyman Soylu: "Ben bir Kürt gencini vurdum öldürdüm, yanıma kâr kaldı." Yarın başkası da vurabilir. Ya, cezasızlık kültürünü bilmemiz lazım arkadaşlar. Cezasızlık yolunda yürüdüğümüz sürece bu suçlar tekrarlar değerli arkadaşlar.

Bakın, Sayın Süleyman Soylu'nun bir açıklaması daha var, diyor ki: "6-7 Ekimi unutalım mı?" Hani, bugün Sayın Cumhurbaşkanı dedi ya, efendim "Mahkemelere, herhangi bir görüş bildirmek, baskı yapmak anayasal ihlaldir." diye, defalarca yaptı Süleyman Soylu, Sayın Tayyip Erdoğan da bunu çok şekilde yapıyor "6-7 Ekimi unutalım mı?" diyor, mahkemelere talimat veriliyor bu çerçevede. Ben de size 6-7 Ekimi hatırlatmak istiyorum. O dönem ben de MYK üyesiydim, eğer ki şu anda dokunulmazlığım olmasaydı -ki her an bu değişebilir- şu anda cezaevindeydim zaten. Bütün MYK üyelerimizi aldınız, cezaevine koydunuz, eş genel başkanlarımız dâhil. Bakın arkadaşlar, 6 Ekim akşamı iktidarın Kobani politikasına karşı protesto için bir çağrı yapıldı, bir "tweet" atıldı ve o akşam -hakikatleri konuşalım- Türkiye'de hiçbir olay olmadı. Basın açıklamaları yapıldı, herkes evine gitti. O akşam ne bir ölüm var ne bir olay var. 7 Ekim 2014 günü Tayyip Erdoğan "Kobani düştü düşecek." dedi, ondan sonra arkadaşlar, Muş'ta ilk ölüm olayı gerçekleşti. Fay hatları tetiklenmişti, devletin derinliği devredeydi ve daha sonra darbe yapan o karanlık o günlerde oralarda komutanlardı, polis görevlileriydi, askerlerdi, devletin karanlığı devreye geçmişti ve 7 Ekim günü ilk ölüm Muş'ta bir polis kurşunuyla gerçekleşti arkadaşlar. 51 kişi yaşamını yitirdi. Hepsinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. 51 kişinin büyük çoğunluğu HDP'liydi arkadaşlar. Yasin Börü'nün ismini biliyoruz yalnızca ve hep onu dillendiriyorsunuz Sayın Süleyman Soylu ama geri kalan 50 kişinin isimleri nerede? Nerede onların davaları? Niye onların davaları yürümüyor arkadaşlar, sorabiliyor muyuz? Kim öldürdü o 50 kişiyi? Devletin hangi karanlık gücü, hangi gladyo devreye geçti de 50 kişiyi öldürdü, bunu sorabiliyor muyuz arkadaşlar? Bunları sormadığımız sürece emin olun, bakın...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bunları sormadığımız sürece bu karanlık güçler bu devletin içinde hep provokasyonlar yapmıştır, insanlarımızın canına kıymıştır, yine kıyarlar arkadaşlar, yine kıyarlar. Bakın, o karanlık gelip bu Meclisi bombaladı, bunu gördük değil mi, hepimiz biliyoruz. Peki, bu Meclisi bombaladığını biliyoruz da orada bu karanlığın 51 vatandaşımızın canına kıyacak provokasyonları tetiklediğine niye inanmıyoruz? Bütün asker, generalleri, bütün jandarma komutanlarını, bütün polisleri tutukladınız, FETÖ'cü diye hapse attınız, aynı dönemin Emniyet görevlilerini, aynı dönemin generallerini, askerlerini. Peki, niye bu 51 vatandaşımızla ilgili davalar açılıp yürütülmüyor? Niye dönemin sorumluları sorgulanmıyor arkadaşlar, niye? Çünkü HDP üzerinden bir algı yapılacak. HDP 6 Ekim akşamı bir "tweet" atmış, insanlar basın açıklaması yapıyor ve 7 Ekim günü Tayyip Erdoğan "Kobani düştü düşecek." demiş, bunun üzerine devletin derinliği devreye geçmiş; bu meselenin üzeri örtülsün diye bu yapılıyor arkadaşlar.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de tamamlanmıştır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son cümlemi edeyim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bakın, sorunlarımızı dedelerimizden miras aldık. Süleyman Soylu'nun aynı koltuğunda oturanlar cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında "Terör var efendim, eşkıyaları öldürüyoruz, şu, bu..." diye Ağrı'da, Zilan'da pek çok yerde, pek çok suçla bu ülkeyi karanlıkla yüz yüze bıraktılar. Şimdi yine aynı söylem var "Efendim, terör var, şu var, bu var." Sorunlarımız var arkadaşlar. 2012'de Süleyman Soylu'nun dediği gibi Kürt sorunu var arkadaşlar, bu memleketin Alevi sorunu var, bu memleketin demokrasi var. Bütün bunlarla yüzleşmediğimiz sürece birbirimize hamaset yaparız ama bizim görevimiz sorunları çözmek arkadaşlar sorunları çözmek.