| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .11.2020 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Bakanlığımızın değerli bürokratları, değerli milletvekili arkadaşlarım, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, yaşadığınız Covid rahatsızlığı dolayısıyla geçmiş olsun. Diliyorum ki hiçbir yurttaşımız bu hastalığa yakalanmadan bu süreci en iyi şekilde atlatırlar.
Sayın Bakan, 2019 yılı kesin hesabını ve faaliyet raporunuzu incelediğimde bu eklenen ödeneklerin çok yüksek olduğunu gördüm, 2019 yılı içerisinde. Özellikle yedek ödenek ve ek ödenek olarak, başlangıç ödeneğiniz 8 milyar 572 milyon 166 bin iken 5 milyar 299 milyon 475 bin ek ödenek yani yüzde 62'lik bir ödenek artışıyla 13 milyar 871 milyon liralık bir harcamayla yılı kapatmışsınız. Ben bunun nedenini merak ediyorum. Eminim, bunun açıklayıcı nedeni elinizde vardır.
Sayın Bakan, diğer konulara girmeden önce şunu da söyleyeyim. Tabii siz sunuşunuzda da bildirdiniz, personel ve sermaye giderleri üzerinde önemle durdunuz. Ben bunların da artış oranlarına baktığımda, özellikle sermaye giderlerinde geçen yıla göre, daha doğrusu 2020'ye göre 2021 yılı bütçenizde yüzde 78'lik bir artış öngörüyorsunuz. Bu, çok yüksek bir artış. Yani bir yıldan bir yıla yüzde 80'e yakın bir harcama artışınız var. Bunun nedenini de merak ettim açıkçası. Tabii personel giderlerinizin de toplam Bakanlığınız ve bağlı kuruluşların toplamı üzerinde giderlerin oranına baktığımda da yüzde 67,7'lik bir personel gideri harcamanız var 2021 yılında öngördüğünüz. Bütün diğer bağlı kuruluşlar da dâhil, içerisinde söylüyorum. Oldukça önemli. Tabii bunun nedenini gayet iyi biliyoruz.
Bakın, geçen yıl 542.183 iç güvenlik personeliniz vardı, yüzde 16'lık bir artış sağlanacağını belirtmiştiniz. Bu yıl da şu anki hâliyle 579.446'ya ulaştığını görüyoruz ve geçen yılki güvenlik personeli başına düşen nüfus sayısının 167'den 161'e düştüğünü söylüyorsunuz. Tabii Emniyet personeli için yani her 211 yurttaşımız için 1 iç güvenlik personeli görev yapıyor. Her 83 yurttaşımız için 1 jandarma personeli iş yapıyor. Ortalamada ise her 161 yurttaşımız için 1 iç güvenlik personeli. 30 bin bekçiye görev verdiniz. Güvenlik korucuları 55.600, sahil güvenlik personeli 7 bin küsur. Bunların hepsinin yüksek oranda olduğunu görüyoruz ama bakın, Sayın Bakanım, tabii ki ihtiyaç varsa bu karşılanacaktır, asla itirazımız yok. Burada esasen üzücü olan suçun ve suçlunun önlenebilmesi salt emniyet tedbirleriyle tabii ki sağlanmaya çalışılmamalı ve suçun ve suçlunun da azalma eğiliminden ziyade artış eğilimi var ki güvenlik personelimizin sayısı artırılmaya çalışılıyor. Eğer tersi bir durum varsa bunun neden olduğunu da öğrenmek isterim. Yani eğer suç ve suçlu eğilimi azalıyor ise niye artırıyoruz bu rakamları?
Bakın, bizim ülkemizde her 161 kişiye 1 iç güvenlik personeli düşerken Avrupa Birliği ortalaması 294. Yani 294 kişiye 1 güvenlik personeli düşüyor ki bizim neredeyse 2 katımız oranında bir oran, bu da dikkat çekici.
Bir de şunu göremedim Sayın Bakanım: Sizin bu personelle ilgili verilerinizde kadın personel sayısı nedir? İç güvenlik personelinde kadın oranı nedir? Bunu sunumuzda ve faaliyet raporunuzda göremedim. Dikkatimden kaçmış olabilir, mazur görün eğer öyleyse ama göremediğim için bunu da öğrenmek istiyorum, bunun önemli olduğunu düşünüyorum.
Tabii, personel sayısını artırmak kadar öncelikli olarak belki de özlük haklarının da artırılması... Birçok arkadaşımız değindi, 3600 ek gösterge, 12/12 mesai uygulaması, bu fazla mesai uygulamaları ve bunların da ücrete tabi olmadan... Ben hiçbir polis memuru arkadaşımızın veya güvenlik görevlisi arkadaşımızın -Jandarmamız da dâhil- gocunduğunu düşünmüyorum belki ama onlara bu hakkı vermek hepimizin görevi diye düşünüyorum eğer ki fazla mesaiyle bunu hak ediyorlarsa. Eminim, dışarıdaki trafik polisi memurlarımız veya burada, dışarıda görevli sivil polis memurlarımız da bunu bekliyorlar ama hiçbirisi bunu gerçekten söyleyemiyor, söyleyemez, saygısı ve sizlere olan o saygının gereği olarak ama bunu söylemek de bizim borcumuz.
Sayın Bakanım, bakın, bir başka konu AFAD. Dün, Deprem Komisyonunda toplantımız vardı. AFAD Başkanımız burada, huzurunuzda kendilerine, bütün ekibine teşekkür ediyorum, bir İzmir Milletvekili olarak İzmir depreminde gösterdikleri gerçekten çok cefakârca çaba için ve kurtardıkları canlar için ve aramıza kattıkları o canlar için şükranlarımızı sunuyoruz. Ama tabii, yaşanan birtakım sıkıntılar oldu. Ravza Hanım buradaydı, gitti; kendisi engellenmiş, bilmiyorum kim engelledi yardım meselesinde. Ama biliyorum ki bazı yardımların, bazı sivil toplum kuruluşlarının getirdiği yardımların, örneğin Göztepe Spor Kulübünün orada yardım köşesi açarak getirdikleri yardımlar ellerinden alındı; gerekçesini de ben anlayışla karşıladım tek merkezden bunun sürdürülmesi adına. Dolayısıyla böyle bir engel olmadı, olduysa da AFAD'ın bunu tek başına yapma çabasıdır, bu da kabul edilebilir bir durum.
Bakın, deprem büyüklüğünde 0,3 puanlık bir fark var, AFAD "6,6" diyor, Kandilli Rasathanesi "6,9" diyor. Birçok ölçümde, uluslararası ölçümlerde, diğer ülkelerin ölçümlerinde 7; 7,1; 7,2 bile var.
Sayın Bakanım, esas olan burada benim dikkatimi çeken şu oldu, AFAD Başkanımız da burada: Bakın, bu, Avrupa-Akdeniz Sismoloji Merkezi ve Sismoloji Merkezine AFAD tarafından verilen veri dizini. Yine, aynı şekilde, bütün ülkelerden yapılan, gelen, anında elde edilen ölçüm sonuçları bizim Kandilli Rasathanesindeki veri silsilesi gibi. Bakın, burada AFAD'ın verisi 6,9 görünüyor ama AFAD niye 6,6 açıklamasını yaptı Türkiye'de, bunu anlayabilmiş değilim. Yani uluslararası veri ağına 6,9 olarak bildirilen bir depremin şiddetinin Türkiye'de neden 6,6 olarak söylendiğini, bu konuda neden ısrarcı olunduğunu anlayamadım. Çok önemli değil belki ama en azından Kandilliyle ortak bir dil önemli olabilirdi halk açısından da bu kurumların güvenilirliği açısından da.
Sayın Bakan, Kanal İstanbul için "devlet projesi" tanımlaması yapıyorsunuz. Bu tanımın yasal dayanağı var mıdır? Nedir? Bakın, devlet projesi ile hükûmet projesini birbirine karıştırıyoruz bazen çünkü devletin kuruluş ve işleyişini, var oluşunu, varlığının amaç ve hedeflerini konu edinen ve tarihsel köklerinin olması ve tüm yurttaşların duygu birliği içinde olduğu millî bir proje anlaşılır "devlet projesi" denildiğinde. Oysa, Kanal İstanbul Projesi bir hükûmet projesidir çünkü arkasında siyasi bir birlik yoktur, duygu birliği yoktur, akıl ve bilim temeli yoktur -birliği yoktur en azından- ve bu proje AK PARTİ'nin Hedef 2023 programında da yer alan, siyasi beklentileri olan ve bir seçim vaadi olarak ortaya çıkmış bir projedir. Bunu nasıl "devlet projesi" olarak tanımlayabiliyoruz? Oysaki 5393 sayılı Kanuna göre "Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak. Belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almak." belediye başkanının asli görevidir. Ayrıca, 5216 sayılı Kanun'la "Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak." görevi de büyükşehir belediyesine verilmiştir.
Sayın Bakan, burada temel mesele, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun Kanal İstanbul Projesi'ni beğenip beğenmeme meselesi de değildir.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Sındır, bir dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayınız.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum.
Son konuşmacı olarak müsamahanıza teşekkür ediyorum.
Her alandan değerli bilim insanlarının bu projenin İstanbul'un suyuna, ekosistemine, Marmara Denizi ekolojisine, doğaya, tarım alanlarına ve kadim İstanbul şehrimizin bütün değerlerine vereceği tahribat üzerinedir karşı duruş.
Bakın Sayın Bakan, Salihli Çapaklı köyünde de köylünün tarım yaptığı arazilerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele kamulaştırma yoluyla el konuldu. Buna köylüler direndi "Burası bizim toprağımız, burası bizim geçmişimiz." dediler. Genci, yaşlısı, kadını, çocuğu demeden direnç gösteren vatandaşlarımıza sürükleyerek müdahale olunması, gözaltıların alınması, gerçekten, hatta yaralanmaların, darp olayının da olması, halkın nezdinde her şey bir yana güvenlik kuvvetlerimize olan güvenirliğe ve saygınlığa da zarar veriyor. Çapaklı köylüleri diyor ki: "Biz, el konularak şirketlere tepside sunulan bu tarlalarda domates, biber yetiştiremeyeceksek siz ne yiyip içeceksiniz?" Benzeri müdahalelere daha birçok yerde, örneğin Ordu'nun Ünye ilçesinde Üçpınar köyünde maden şirketinin sondaj çalışmasını istemeyen köy halkının, yaklaşık 200 köylünün oturma eyleminde çok sert müdahalelerle karşılaştığını gördük.
Son bir konum var Sayın Başkan, sabrınızı diliyorum. Çok önce konuşacaktım bunları, sona kaldım. İzin verirseniz...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Olabildiğince hızlı...
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ayşe Hanım, çocuk haklarından bahsetti, bakın Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü kapsamında, 2020 yılı Dünya Çocuk Hakları Raporu'muz var. Burada diyor ki rapor: "28 çocuk işkenceye maruz kaldı." İş sağlığı ve güvenliği verilerine göre 2013 yılından bugüne en az 350 çocuğun iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiği vurgulanıyor. Bu rapor diyor ki: "2020 yılının ilk on ayında gözaltında ya da toplumsal olaylarda en az 28 çocuk, güvenlik güçlerinin işkencesine ya da kötü muamelesine maruz kalmıştır." TÜİK verilerine göre, 7.466'sı erkek, 51.818'i kız olmak üzere 2014-2017 yılları arasında toplam 59.284 çocuğun cinsel istismara maruz kaldığı ifade ediliyor. Çocuklarla ilgili daha birçok veriyi ifade edebiliriz. Burada "çocuk" diyorsak, yani bunları, bu verileri, bu çocuk işçileri, mesela çalışan kız çocuklarının yüzde 34'ünün eğitimine devam edemediği ifade ediliyor. Dolayısıyla, bu çocukların bu sorunlarına, siyasi bir demagoji yapmadan, eğilinmesini özellikle diliyorum.
Sayın Bakanım, bütçenizin ülkemize, milletimize ve insanımızın huzur ve refahına ve barışına iyilikler, yararlar getirmesini diliyorum.
Saygılar sunuyorum.