| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/281 ) ile 2019 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi (1/280) ve Sayıştay tezkereleri a) Cumhurbaşkanlığı b) Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı c)Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ç)Diyanet İşleri Başkanlığı d)Devlet Arşivleri Başkanlığı e)Millî Saraylar İdaresi Başkanlığı f)Strateji ve Bütçe Başkanlığı g)İletişim Başkanlığı ğ) Savunma Sanayii Başkanlığı h)Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ı)Yatırım Ofisi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .11.2020 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim arkadaşlar.
Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sitemine geçerken referandumda "Bize oy verin, tek adam rejimine geçelim, Türkiye'yi uçuracağız." Dediler, iki buçuk yıl süre geçti arkadaşlar Türkiye'miz şu andan derin bir siyasi, toplumsal ve ekonomik kriz içinde. Vatandaşlarımız hem özgürlükleriyle ilgili çok daha fazla muzdarip hem de sofralarından ekmekleri eksilmiş durumda. İşsiz sayımız 2'ye katlanmış durumda ve çalışanlarımızın da büyük çoğunluğu... Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, dün açlık sınırı açıklandı takip etmişsinizdir. Yani 4 kişilik bir ailenin yalnızca tenceresini kaynatması için... Arkadaşlar, bakın, 4 kişilik bir ailenin yalnızca karnını doyurması için 2.520 liraya ihtiyacı var. Yine, 4 kişilik bir ailenin ulaşım, sağlık, giyim kuşam gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması için de gıdayla beraber 8.200 TL'ye ihtiyacı var arkadaşlar. Şu anda asgari ücretimiz 2.320 TL. Yani, aileler karınlarını bile doyuramıyorlar arkadaşlar, onlar da çalışanlar. Bakın, çalışanlar, şanslı olanlar; belki kuru ekmeğe talim ediyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının bir, çay simit hesabı vardı; bir günde, bir çay simidi her öğünde bile yiyemiyorlar, şu andaki hesaba göre.
Bakın, bir de çalışmayanlar var yani hiç geliri olmayanlar var. Hani bugünlerde Cumhurbaşkanlığının kapattığı iş yerlerinde milyonlar insanımız daha eve götürüldü "Evde kal." denildi ama çalışmayanlar var, kayıt dışı çalışanlar var, onlarla ilgili 5 kuruşluk bir tedbir almayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var. Bu vicdansızlıktır arkadaşlar ve bütçemizde bunlarla ilgili de 5 kuruşluk bir tedbir yok. Neden? Çünkü tercihler var arkadaşlar, bütçeler tercihleri içerir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi de belli tercihlerini buraya gönderdi, öyle değil mi? Bir bütçe tercihiyle buraya geldi. Ne var o bütçelerde? Saraylar var -çok güzel- şatafat var, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, diğer bakanlar gibi 10 milyonluk Mercedeslerle Meclisimize geliyor, 14 tane uçan saraylarla bir yerlere gidilip geliniyor, yüzen saray var, yazlık saray var, kışlık saray var; bunlardan vazgeçilmemiş. Sayın Cumhurbaşkanının 88 bin liralık maaşından vazgeçilmemiş, artı, bir de 35 bin lira emekli maaşı alıyor, 123 bin liralık maaşından vazgeçilmemiş.
Bakın, Yeni Zelanda Hükûmeti şöyle bir karar aldı: Covid döneminde vatandaşlarla ilgili alınacak sosyal tedbirlerle ilgili "Milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, üst düzey bürokratların tamamı; bu yıl maaşlarının yarısını alacak." dediler. Bakın, Yeni Zelanda, zengin bir ülke, sosyal adaleti daha fazla olan bir ülke -bilirsiniz- yani bu kadar eşitsizliklerin olmadığı bir ülke. Yeni Zelanda, vatandaşlarını açlığa teslim etmiyor, vatandaşlarına destek veriyor ama ona rağmen Cumhurbaşkanları ve milletvekilleri diyor ki: "Covid var, tedbir almamız lazım, daha çok sosyal politika uygulamamız lazım, bunun için biz maaşlarımızın yarısını alıyoruz." Hatta biz, daha fazlasını söylemeliyiz. Ya, niye milletvekilleri 25 bin lira maaş alıyor bu bütçede? Niye Cumhurbaşkanı 123 bin lira maaş alıyor arkadaşlar, niye yüzlerce yüzen, yürüyen saraylarda geziyor? Niye Cumhurbaşkanı Yardımcımız 10 milyonluk Mercedes'le Meclisimize geliyor? Bakın Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Sayın Cumhurbaşkanı vatandaşımızdan sabır istiyor, bunu istiyor "Sabredin." diyor. Değerli arkadaşlar, ya, bin odalı sarayda oturan gecekonduda oturandan sabır isterken önce o tasarruf gösterecek, onun göstermesi lazım. Bütçede bu tercihler yok arkadaşlar.
Peki, arkadaşlar, size şunu söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı böyle vicdansız tercihlerde bulunmuş olabilir, fark etmiyor olabilir, halktan kopuk olabilir. Peki, biz her gün milletin içindeyiz, millet... Arkadaşlar, siz Ağrı'nın sokaklarında, Van'ın sokaklarında, efendim, Manisa'nın, İzmir'in, Adana'nın sokaklarında yürüdüğünüzde vatandaşlar size ne diyor? Bakın, Denizli'deki esnaf ne diyor? "Gebermek istiyorum, siftahsız dükkân kapatıyorum, geçen gün yalnızca 15 lirayla kapattım. Açım, aç!" diyor. Vatandaşlarımız "Açım, işsizim." diyor. Biz her gün milletin içindeyiz. Şimdi, Cumhurbaşkanlığı böyle vicdansız tercihlerde bulunmuşsa bizim ne yapmamız lazım? Bu tercihleri değiştirmemiz lazım değil mi? Covid şartları var, esnafımız zor durumda, işçi zor durumda, çiftçi zor durumda; bu tercihleri değiştirmemiz lazım.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, AKP'li ve MHP'li milletvekillerine göre siz çok muhteşem bir bütçe göndermişsiniz. Ya, bakın, onlarca önerge verdik, dedik ki: Ya, vatandaşlarımız aç açıkta, Covid sorunları var, onları destekleyecek adımlar atalım.
Emeklilikte yaşa takılanların dertleri var mesela dedik.
Gençlerin Kredi Yurtlar Kurumuna borçları var, bunları silelim dedik.
Bakın, pek çok önerge verdik, çiftçilerle ilgili destekleri artıralım, 2 katına çıkaralım dedik; çiftçiler tarlalarını ekemiyor.
Efendim, emekliler, açlık sınırının altında maaşa sahip, bunların gelirlerini artıralım dedik.
Memurların 3600 ek gösterge hakkı, söz vermenize rağmen bu bütçede yok. Gelin, bunu bütçeye koyalım dedik.
Bakın, bu bütçede kadınlar yok Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, sizin oradaki fotoğrafta olduğu gibi 1-2 kadın arkadaşımız var, bir erkek bütçeyle karşı karşıyayız. Kadınları toplumsal hayatta destekleyecek bütçeleme yani "gender budgeting"i yapalım, gelin bunu yapalım dedik, bununla ilgili önergeler verdik, kabul etmediler.
Emeklilikte yaşa takılanlar "Emekli olmak istiyoruz." diye feveran ediyor bütün vekillerimize. Gelin bunları yapalım dedik, kabul etmediler.
Bakın, vatandaşlarımız depremde enkaz altında kalıyor dedik Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, öyle değil mi? Tabut evlerde yaşıyorlar, özellikle yoksullar, evlerini depreme güvenli hâle getiremiyorlar. Ya, gelin bunları depreme güvenli hâle getirmek için bütçe tercihlerini değiştirelim dedik, kabul etmediler arkadaşlar. Sizin bu tercihlerinizi çok adaletli ve çok vicdanlı buldular ve bugüne kadar bir virgül değiştiremedik Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı.
Bakın, arkadaşlar, bugün hepinize önerimdir: Hâlâ şansımız var -çünkü Genel Kurulda değiştirme şansımız yok ama burada var- gelin bu bütçe tercihlerini tekrar sorgulayalım. Bakın, biz bunları söylediğimizde, emeklilikte yaşa takılanlar, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençler, ataması yapılmayan öğretmenler dediğimizde ne diyorsunuz? "Kaynak yok." diyorsunuz değil mi Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı? "Kaynak yok." Oysa kaynak var, sorun sizin tercihlerinizde arkadaşlar.
Bakın, bu bütçe israfın, lüksün ve şatafatın bütçesidir, net, bundan asla vazgeçilmemiştir. Sayın Cumhurbaşkanının o meşhur cümlesi "İtibardan tasarruf olmaz." vecizesi aynen bu bütçeye yansımıştır arkadaşlar, Covid şartlarında bile itibardan tasarruf olmamıştır. Nasıl bir itibarsa bu, vatandaş aç ve açıktayken itibardan tasarruf olmuyor.
Değerli arkadaşlar, bu bütçe yandaşların bütçesidir. Bakın, olağanüstü şartlardayız, olağanüstü şartlar olağanüstü tedbirleri gerektirir. Sayın Cumhurbaşkanı, vatandaşlara keyif çayı veriyor ya, değerli arkadaşlar, o keyif çayını yandaşlar içiyor. Bakın, kamu-özel iş birliği projeleriyle, köprü-otoyol projeleriyle yandaşlar dolar ve avro bazında garanti ödemelerine sahipler. Bakın, düşünün ki arkadaşlar Covid şartlarındayız ve bir arkadaşımız ayakkabı satıyor değil mi? Günde 50 çift ayakkabı satıyorsa bu, 5 çifte düşüyor değil mi? Zarar ediyor. Ama bu müteahhitler çok şanslılar. Niye? Çünkü Hükûmet onlara garanti vermiş. Düşünsenize diyor ki: Her gün senden 50 ayakkabı alacağım, her gün. Aynen bunu diyor otoyollarda, diyor ki: Her gün 40 bin araba, 50 bin araba garantisi veriyorum, milyarlarca avro, dolar olarak sana garanti veriyorum. Bakın, bunlardan vazgeçilmedi. Biz dedik ki: Gelin bu projeleri kamulaştıralım, onlar gitsinler Londra mahkemelerine, sözleşmelerinde yazdığı gibi, haklarını arasınlar. Biz de 1 liralık iş 10 liraya ihale edilmiş, siz zaten hakkınızı fazlasıyla aldınız, bu millete borçlusunuz diyelim o 5 yandaş müteahhide. Ama bunu, bu bütçe söylemiyor, bu açıdan yandaşların bütçesiyle karşı karşıyayız.
Başka? Güvenlikçi politikaların bütçesi arkadaşlar bu. 200 milyar TL'nin üzerinde güvenlik politikalarında harcama var yani Savunma Sanayii Destekleme Fonu'yla beraber bu harcamalar var. Ya, diyeceksiniz ki: Güvenlik olmasın mı? Ya, elbette güvenlik olacak. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, beş yıl önce 40 milyar lirayla bütün ülkenin güvenliğini sağlıyorduk. Bakın ben, askerlere, özellikle polislere soruyorum "Ben öğretmenlik mezunuyum, ben mühendisim." diyor polislerin çoğu ama mühendisliğe atama yok, öğretmenliğe atama yok, yalnızca nerede atama var? Polisliğe atama var. Bu yüzden öğretmenlerimiz polis oluyorlar, öğretmen olarak çocuklara hizmet edemiyorlar polis oluyorlar. Yazık değil mi bu çocuklarımıza? Güvenlik, özgürlük dengesini sağlayabilseydik yani toplumsal barış, iç barış ve bölgesel barış konusunda daha fazla adım atabilseydik arkadaşlar, bakın güvenlik harcamaları şu anda en fazla 60-70 milyar TL olacaktı ve 130 milyar TL tasarruf edip değerli arkadaşlar, 200 bin öğretmen atayabilirdik, emeklikte yaşa takılanları emekli edebilirdik, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençlerin borçlarını silebilirdik ama bu tercihleri yapamıyoruz. Niye? Çünkü güvenlikçi politikalara hapsolmuş durumdayız.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçesinin sunumunda "Şöyle füze yaptık, böyle tank yaptık." dedi. Tamam, bunlar yapılabilir ama güvenlikçi politikalara bu kadar hapsolmak, bütün bütçe kaynaklarını silaha, savaşa bu kadar ayırmak doğru değil arkadaşlar. Size net olarak soruyorum: S-400 füzesi aldınız. Efendim, Rusya'dan belki de bir fidye olarak alındı bu veya Amerika'ya bir tehdit olarak alındı; 2,5 milyar dolar verdiniz. Ya, gerçekten, evimize bir televizyon aldığımızda bile o televizyonun fişini takarız "Çalışıyor mu?" diye bakarız. Bir buçuk yıl geçti, 2,5 milyar dolar ödediniz, kuramıyorsunuz ve kuramayacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakın, o 2,5 milyar dolarla kuramadığınız, depoda çürüttüğünüz o S-400 füzesiyle 200 bin öğretmen ataması yapılabilirdi. 600 bin öğretmen şu anda atama bekliyor, 200 bin öğretmen ataması yalnızca S-400'le yapılabilirdi, Patriot füzeleri ülkemizde, güvenlik problemi yok bu anlamda, NATO kurmuş Patriot füzelerini burada duruyor. Yani bütçe tercihlerimizi bu konuda harcadığınız için 200 bin öğretmenimiz atanamıyor, öğretmenlerimiz intihar ediyor.
Bakın, bu bütçe bir yandan da arkadaşlar faizin bütçesi, açıkça söyleyeyim. Net olarak bu faizin bütçesidir. 180 milyar lira diyorlar ama en az 240 milyar lira faiz ödeyecekler, iddiayla söylüyorum. Çünkü niye? Yüzde 10'a, 11'e göre faiz hesabı yapıldı, yüzde 15 şu anda ve yüzde 17-18 diye yükselecek çünkü ülkemiz bir faiz, enflasyon, kur sarmalına girmiştir. Bu bir faiz bütçesidir, AKP döneminde ilk kez bütçenin bir numaralı bakanlığı faiz bakanlığı olmuştur, net olarak söylüyorum; ne eğitimdir ne sağlıktır ne sosyal politikalardır; faiz bakanlığıdır bir numaralı bakanlık. Niye? Güveni yok ettiğiniz için arkadaşlar. Dünyada faiz şu anda sıfır, Amerika sıfır faizde arkadaşlar, Avrupa Birliğinde eksi faiz var; Hazinemiz yüzde kaçla borçlanıyor? Yüzde 6, yüzde 7, yüzde 8 dolar faiziyle borçlanıyor. Niye? Risk primimiz yüksek. Niye risk primimiz yüksek? Çünkü, tek adam rejimine ne Türkiye'de ne dünyada kimse güvenmiyor arkadaşlar.
Bakın, kendi vatandaşlarımız güvenmiyor ya. Ya, faizleri yüzde 15'e yükselttiler, zaten kendi vatandaşlarımız dolara para yatırmış durumda büyük oranda. Dolar bir miktar düştü son bir haftada 3-4 milyar dolar daha kendi vatandaşımız dolara yatırım yaptı arkadaşlar, 3-4 milyar daha, bir hafta içinde, biraz düştü diye, aman yeniden alayım diye. Niye? Fırlayacak dolar diye. Niye? Bu iktidara güvenilmiyor çünkü. Düşünebiliyor musunuz, bir ülkenin vatandaşları millî parasına güvenmiyor. Tasarruflarının yüzde 80'ini, yüzde 90'ını, yastık altındakilerle beraber dövizde tutuyorlar, kendi millî parasına güvenmiyor. Niye? Bu iktidara güvenmiyor çünkü arkadaşlar o yüzden de faizimiz yüksek. Dünyadaki yatırımcılar da güvenmiyor, tefeci faiziyle borçlanıyorlar arkadaşlar, net olarak söylüyorum.
Bakın, bir ülke kasasındaki parayı tükettiğinde, -bir esnaf için de bu böyledir- bir esnaf kasasındaki parayı tükettiğinde ne yapar? Tefeciye gider. Eğer ki risk primi de yüksekse piyasadaki dolar faizi yüzde 1, yüzde 0,5 ise tefeci yüzde 6'yla borç verir, bu iktidar tefeciye düşmüştür. Yüzde 6'yla, yüzde 7'yle dolarla borçlanmaktadır arkadaşlar ve kaynaklarımız faize gitmektedir.
Bunu gidermenin yolu nedir? Arkadaşlar, niye güvenmiyor yabancı yatırımcılar buraya, niye kendi vatandaşlarımız güvenmiyor? Çünkü hukukun üstünlüğü yok arkadaşlar. Bakın, size net olarak söyleyeyim, yani Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde biz neredeyiz? 128 ülke içinde 109'uncu sıradayız. Küresel Barış Endeksi'nde 150'nci sıradayız, Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 154'üncü sıradayız. Bu yüzden kimse bize güvenmiyor arkadaşlar. Kuvvetler birbirini dengeleyip denetleyemiyor. Hukuk, yargı bir sopa olarak iktidar tarafından kullanılıyor, bu yüzden kimse bize güvenmiyor. Hukukun üstün olmadığı ülkelerde arkadaşlar tefeciler kol gezerler, o ülkeye kimse güvenmez ve faiz lobisinin önünde maalesef bu anlamda "Onlar ne talep ediyorsa verelim arkadaş." diye bir tavır ortaya konulur. Bakın arkadaşlar, Covid'de birinci dalgada bu iktidar vatandaşımızı ayazda bıraktı. Şimdi, ikinci dalgaya giriyoruz. Ya, 650 bin iş yerini niye kapattılar ya da dükkânının çalışmasını niye kısıtladılar? Peki, bütçede 5 kuruşluk bir tercih var mı arkadaşlar? Ticaret Bakanlığı bütçesinde size gösterdim, 2 milyonluk bir rakam var, 2 milyon esnafımız var. Esnaf başına 1 lira düşüyor. Bir tedbir yok. Siz ilinize gittiğinizde, Ağrı'ya gittiğinizde, Erzurum'a gittiğinizde esnaf size demiyor mu: "Ya, benim kahvehanemi kapattı bu iktidar. Benim lokanta mı kapattı, kafemi kapattı. Ben kiramı nasıl ödeyeceğim, vergilerimi nasıl ödeyeceğim?"
SALİH CORA (Trabzon) - Kapanalım diyorsunuz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bakın, dünya ne yapıyor bu durumda? Destek veriyor arkadaşlar, kira desteği, vergi desteği, doğrudan gelir destekleri veriyor. Biz ne yapıyoruz? Efendim, saraylardan, şatafattan vazgeçmiyoruz, yandaşlardan vazgeçmiyoruz, faizden, güvenlikçi politikalardan vazgeçmiyoruz, bu yüzden vatandaşlarımıza 5 kuruşluk bir destek veremiyoruz. Bakın değerli arkadaşlar, vatandaşlarımıza evde kalın diyorsunuz, kim evde kalıyor? Zenginler evde kalıyor. İşte bu iktidar yüzde 1'in bütçesini yapmış durumdadır, o yüzde 1'i evde tutabiliyor ama yoksullar evde duramıyorlar Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Yoksullar "Bir ay çalışmazsam açım." diyor. Ne yapıyorlar, o minibüslerde görüyorsunuz değil mi? 15 kişilik minibüsten 35 kişi çıkıyor. Niye binmek zorunda minibüse? Çünkü iş yerinde olmak zorunda. 35 kişi minibüse biniyor, orada 1 tane Covid'li varsa 35'i birden Covid'li oluyor. İş yerine gidiyor herkesle aynı yemekhanede, daracık yemekhanede yemeğini yiyor, evine gidiyor, Covid'i evine götürüyor, yaşlılarını öldürüyor. İşte, böyle vicdansız bir iktidarla karşı karşıyayız. Zenginleri evde oturtuyor, yoksullara karşı da hiçbir tedbir ortaya koymuyor. Oysa, biz birinci dalgada biz önerdik "Gelin, tam bir kapanmaya gidelim yani temel ihtiyaçlar dışında bütün sektörlerde kapanmaya gidelim." dedik, yapmadılar. O dönemde "Elektriği, suyu, doğal gazı, interneti ücretsiz verelim, vatandaşlarımıza temel bir gelir sağlayalım, evde tuttuğumuz vatandaşa süresi boyunca en az 2.500 liralık bir gelir sağlayalım ve Covid'i tamamen sıfırlayalım." dedik, yapmadılar. Ne yaptılar? Corona vakalarını düşük gösterdiler. Niye? Turist gelecek. Vatandaşın canının bir kıymeti yok. 980 gösterdiler, 950. Bir ay boyunca nasıl doları 6,85'te tuttularsa, Merkez Bankası kaynaklarını tükettilerse coronayı da tam binin altında bir ay boyunca tuttular. Niye? Turist gelecek efendim. Bakın, binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. Niye kaybetti? Çünkü tedbirler gevşedi. "Nasıl olsa binin altında vakalar, nasıl olsa fazla bir vaka yok." dendi, herkes gevşedi ve bu çerçevede "Ekonominin gazına basalım, vatandaşın canı önemli değil." dendi ve bu çerçevede insanlarımızı kaybettik arkadaşlar, bu iktidar vatandaşına doğruyu söylemediği için kaybettik.
Bakın, 3-4 bin açıklıyorlardı bir anda 29 bine çıktı muhalefetin baskısıyla. Her gün 29 bin vaka, o da test yaptıranlar, artı semptom göstermeyenleri de kattığımızda her gün en az 50 bin vaka var. Niye bu gerçek aylarca vatandaşımızdan gizlendi? Niye vatandaşlarımızın ölümüne sebebiyet verildi? Bu iktidarın bu tercihleri konusunda her bir ölümün vebali bu iktidarın boynunadır arkadaşlar. Ve bu konuda gerekli ekonomik tedbirleri almadığı için de vebali boynunadır, aç bıraktığı, açıkta bıraktığı, iş yerini kapattığı, iş yerleriyle ilgili, esnaflarla ilgili hiçbir tedbir almadığı için de vebali boynunadır. İşte bu tercihleri değiştirmek için hâlâ şansımız var. Esnaflara, gençlere, kadınlara, emeklilikte yaşa takılanlara, ilgili, gerekli tedbirleri alabiliriz arkadaşlar.
SALİH CORA (Trabzon) - Nasıl alacaksın?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bütçe tercihlerini değiştirerek alabiliriz, bütçe tercihlerini gelin değiştirelim.
SALİH CORA (Trabzon) - Terörle mücadele etmeyelim öyle mi?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Mercedes'e binmesin de efendim yerli bir yüz bin liralık arabaya binsin ne olacak? Gelin değiştirelim.
Değerli arkadaşlar, bakın, bu bütçenin ikinci boyutu toplumsal adalet ve barış için bir bütçeleme olmamasıdır. Bu bütçede toplumsal adalet ve barış yoktur, net olarak söylüyorum. Bakın, hepimiz vergi veriyoruz öyle değil mi? Yani bu ülkenin bütün vatandaşları vergi veriyor. Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine bakalım mesela. Müslümanlar da var bu ülkede, Hristiyanlar da var, Museviler de var, Aleviler, Sünniler, inanmayanlar var mesela, 84 milyon vatandaş vergi veriyoruz ve bir kasada toplanıyor. Bu vergiyle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığına büyük bir bütçe veriliyor -verilmesin demiyoruz, olabilir, ihtiyaçtır- ama hepimiz vergi verirken şu ülkedeki on binlerce Sünni Müslüman'ın dinî hizmet aldığı camiye hizmet veriliyor, milyarlarca lira, ya şu ülkede 150-200 tane kilise var, efendim 30-40 tane de havra var, yüzlerce cemevi var, "Bunlara da hizmet verelim." diye bir ihtiyaç görmüyor bu bütçe arkadaşlar. Bu bütçe tekçi bir bütçe, tek dinin bütçesi maalesef ve ayrımcı bir bütçe bu çerçevede arkadaşlar.
İkincisi, eğitim bütçesine bakalım, ya Tevhidi Tedrisat çıkarılmış, tekçilik, tek dil anlayışı devam ettirilmiş eğitimde. Bu ülkede Kürtçe de var, Ermenice, Lazca, Çerkezce, Rumca, onlarca dil var ve ana dil temelli çok dilli eğitim diye bir yöntem var. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bunu çok iyi bilir, dünyada bu uygulamalar var. Anaokulundan başlayarak eğitime ana dilde başlanır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, iki dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Değerli arkadaşlar, ben bir Ermeni okulunda eğitime başladım, hayatıma Ermenice olarak başladım. Sonra hayatıma Türkçe girdi, onu da öğrendim. Bakın konuşabiliyorum değil mi, fena da konuşmuyorum Türkçeyi? Sonra hayatıma İngilizce girdi, sonra İspanyolcayı da öğrendim, Fransızcayı da az çok bilirim. Yani diller beynimde gayet barış içinde yaşıyor, Kürtçeyi de öğrenmeye çalışıyorum, çok dilliyim ve bu bana bir zenginlik kattı. Yani ana dil temelli bir eğitim aldığınız zaman diğer dilleri de çok daha kolay öğrenirsiniz, Türkçeyi de İngilizceyi de. Bakın, dünyada en kötü İngilizce eğitim veren ülkeyiz. Niye? Dillerden korkuyoruz çünkü, dilleri bir öcü olarak gösteriyoruz. Bunlar doğru değil arkadaşlar. Bakın, bu eğitimde tek dil var, çoğulculuk yok arkadaşlar. Oysa bu bütçe çok dilli olmalı, çok dinli olmalı, çok kültürlü, çok inançlı olmalı ama böyle bir bütçeleme görmüyoruz.
Değerli arkadaşlar, son olarak şunu söyleyeyim: Adalet ve özgürlük tercihiyle ilgili bu bütçede herhangi bir bütçeleme yok. Çünkü iktidar yargıyı bir sopa olarak görüyor, net olarak söylüyorum. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki dün: "Hiçbir makam yargıya talimat veremez." Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, size net olarak soruyorum: Türkiye'de bu maddeyi en çok ihlal eden kişi kim? Recep Tayyip Erdoğan. Sürekli mahkemelere talimat veriyor "Onları bırakmayız." diyor, "Yargı bu konuda gereğini yapmalıdır." diyor. Neredeyse her gün yargıya talimat veren bir Recep Tayyip Erdoğan var; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen, Anayasa Mahkemesi kararlarına rağmen. Selahattin Demirtaş'ı özel hedef almış, açıkça söylüyor; net bir şekilde hedef almış, niye? Çünkü Türkiye'deki en etkin siyasetçilerden birisi, çünkü "Seni Başkan yaptırmayacağız." dedi, onu 7 Haziran seçimlerinde kaybettirdi; bu yönden onu kişisel hedefleştirmiş durumda ve "Selahattin Demirtaş'ı ben cezaevinden çıkartmayacağım." dedi.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, ek süreniz de dolmuştur.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlayayım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yargıya da bu konuda açıkça talimat veren bir Recep Tayyip Erdoğan var, açıkça talimat veriyor, bütün kararlara rağmen.
Bir de Osman Kavala'yı hedefleştirmiş. Ya, Osman Kavala bu ülkenin toplumsal barışı için hayatı boyunca mücadele etmiş bir insan; benim de arkadaşımdır on yıllardır. Bu ülkenin pek çok sivil toplum örgütleriyle beraber çalışmalar yapmıştır hatta kamu kuruluşlarıyla beraber çalışmalar yapmıştır.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama bakın, kendisi, önce Gezi'yi planlamaktan dolayı defalarca hedef gösterdi. Ya, yargı beraat ettirdi, Sayın Cumhurbaşkanımızın haberi yok muydu?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Dün yine çıkmış "Osman Kavala Gezi'nin finansörüydü." diyor. Osman Kavala bu isnattan beraat etti, altı ay önce.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Şimdi de darbeyi planlamaktan dolayı... Hatırlatın Sayın Cumhurbaşkanına, şu anda da darbeyi planlamaktan dolayı suç isnat ediyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Evet, tamamlamış olduk.
Şimdi Sayın Mustafa Kalaycı'ya söz vereceğim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani gerçekten inanılmaz bir şekilde Osman Kavala'ya bu tip adımlar... Yani yargıyı sopa olarak göstermeniz ülkemize büyük zarar veriyor. Bütçeniz yine de hayırlı olsun ama ben bu bütçenin ülkemize bir hayır getirebileceğini düşünmüyorum.
Teşekkür ederim.