KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar; hoş geldiniz. Değerli milletvekillerimizi de saygıyla selamlıyorum.

Benim öncelikle değinmek istediğim husus, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi diye adlandırdığınız, bizlerin ise güçler ayrılığını ortadan kaldırdığı için tek adam yönetimi dediğimiz sistemdeki sıkıntılar. Biliyorsunuz, bu konuda değişik makaleler de yazılıyor ama bunlardan bir tanesi çok dikkat çekici: Bir buçuk yıl içinde, sistem hayata geçtikten sonra çıkarılan 55 kararnameden 31 tanesinin daha önceki kararnameleri düzeltmek veya değiştirmek için çıkarılıyor olması. Bu bile bizatihi aslında sistemin nasıl oturmadığını, işlemediğini gösteriyor. Ama bunun yanı sıra tabii, yurttaşlarımız arasında parlamenter sistemi isteyenlerin sayısının yüzde 60'a varmış olması da burada yaşanan sıkıntıları ortaya koymakta.

Benzer şekilde, devlet yönetiminde istikrarın, güvenin ve verimliliğin ön şartı, olmazsa olmazı kurallar, kurumlar olmalıdır. Ama Cumhurbaşkanlığı sistemi şu andaki hâliyle kişiselleşmiştir. Aslında, tüm başkanlık sistemlerinde kişiselleşmişlik vardır ama bizimki gibi denge denetiminin tamamen ortadan kalktığı modelde iyice kişiselleşmiş durumdadır ve bu aslında sadece o kişinin yani Sayın Cumhurbaşkanının kararları bağlamında değil, Türkiye'nin geleceği bağlamında çok büyük sakıncalar doğurmaktadır.

Sayın Oktay, sunumunuzu dikkatle dinledim, çok teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için; bir yerinde İstanbul Finans Merkezi konusundaki çalışmaları aktardığınız bir bölüm var. Şimdi, tabii, şöyle sanılıyor: İşte, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Varlık Fonuna da İstanbul Finans Merkezi 1 nokta küsur milyar liraya satın aldırıldı. Ama şöyle bir algı var: Güzel binalar yapıldığında, üzerine de "finans merkezi" yazarsak orası bir finans merkezi olacak sanılıyor ama öyle olmuyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı çünkü aslına bakarsanız İstanbul bu konuda yani dünyanın finansal merkezi olma kapasitesi bakımından geriliyor. Bunu sadece ben söylemiyorum, bunun uluslararası bir endeksi de var: Küresel Finans Merkezleri Endeksi. Burada, en son baktığımda, bu yılki rakamlarda sanırım 60 küsuruncu, 62'nci ya da 63'üncü; sizin bürokrat arkadaşlarda vardır. Nedeni? Nedeni şu: Birincisi, öncelikle güvenilir ve açık bir hukuk sistemi varlığından geçiyor bu; Türkiye'de bu yok. Siyasi baskıyla karar veren mahkemelerin, muktedirin ağzından çıkanları iddianameye dönüştüren savcıların olmaması gerekli bir merkez olabilmesi için. Hukuk güvencesi olmayınca kim parasını emanet edecek bu merkeze, kim yatırım getirecek? Aynı şekilde, açık, anlaşılır, herkese uygulanabilir bir vergi düzeni gerekli; buna da sahip değiliz. İş insanları neden ağızlarını açıp açıkça konuşmaya korkuyorlar? Çünkü -geçmişte örneklerini çok gördük, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde- vergi düzeni siyasi iktidarın keyfî şekilde salladığı bir sopa işlevi görüyor. Benzer şekilde çok sayıda yetişmiş insan gücü lazım; biz çocuklarımıza yabancı dili mükemmel öğretemiyoruz, eğitim sistemi -burada herkes mutabık ki- çok sıkıntılı durumda.

Başka neye bakıyorlar? İş yapma kolaylığına, yolsuzluk algısına, ülkenin risk primine bakılıyor; Türkiye'nin risk primi çok yüksek. Bunlar olmayınca yatırımlara rağbet edilmiyor Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, edilmeyince de bir kent finans merkezi olamıyor, olsa olsa yüksek faiz getiren fonların borç verip para kazanmaya geldiği yer oluyor -ki bunun adı da finans merkezi değil, borçlanma merkezi olur- yani çözüm bu kadar para yatırıp inşaat dikmekte değil, çözüm yapısal reformlarda.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bugün hep konuşuluyor, Katar, Katarla yapılan anlaşmalar. Tabii ki iktidarınız yapabilir, birçok anlaşma yapılabilir ancak bunu şeffaf bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'nin 83 milyon vatandaşıyla paylaşmak lazım. Bu birikim, Varlık Fonundaki birikim ne sizin ne Sayın Cumhurbaşkanının kendi şahsi birikimi değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin birikimi. Nasıl bir anlaşma yaptık, ne kazandık, kaça sattık, karşılığında ne aldık? Bunların mutlak surette anlatılması ve hatta, yine buraya, Meclise getirilmesi lazım Sayın Oktay. Mesela, Antalya Limanı'nın işletmesi satılıyor. Kaç yıllığına, kaç paraya, ihaleye çıkıldı mı çıkılmadı mı, neden, neye göre verildi? Bunlar bilinmiyor.

Sayın Başkanım, sabrınızla çok kısa değineceğim, son değinmek istediğim konu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı, Türkiye'de bütün basın kuruluşlarının kısıtlama olmaksızın faaliyetlerine devam ettiğini söylüyor konuşmalarında, yazılarında. Ama bizzat bunu söyleyen kişinin kendisi gazetelere dava açıyor, tekzip gönderiyor, yetmiyor, kendi, doğrudan ve dolaylı kontrolü altındaki Basın İlan Kurumu marifetiyle gazetelere, özellikle de bu haberleri yapanlara ambargo koyduruyor, terör davaları açtırıyor. Bu koltukta oturan bir kişinin bence aynı sizin gibi -tabii ki bir siyasetçi, bakan değil ama- o koltukta oturduğu için hoşgörü seviyesinin yazılanlara karşı yüksek olması lazım.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Çakırözer...

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitiriyorum, son cümlelerimle bitiriyorum.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Oktay, ikinci mesele, basın kartları konusu, yine, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının konusu. Sistem değişikliğinden bu yana Türkiye'de gazetecilerin basın kartı almasının önüne soyut engeller konmakta, yine basın kartı iptalleri keyfî biçimde kolaylaşmış durumda.

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Lütfen tamamlar mısınız.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii, bitiriyorum, bu çok önemli bir konu olduğu için... Hemen bitiriyorum.

Eskiden bakılmazdı hangi görüşten bu gazeteci diye ama şimdi maalesef "o görüşte, bu görüşte" diyerek basın kartları iptal edilebiliyor. Yıpranma hakkı basın kartı şartına bağlandı maalesef. Geçtiğimiz günlerde Meclisten de kanun çıktı ama bu Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesini karşılamamaktadır, mutlak surette gazetecilerin yıpranma hakkının tüm basın emekçilerini karşılayacak şekilde ve Cumhurbaşkanlığından onay almasına bakılmaksızın "Kim basın kartı alabilir, alamaz; kim gazetecidir, değildir?" mutlak suretle bu konunun genişletilmesi lazım.

OTURUM BAŞKAN ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum Sayın Çakırözer.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - On binlerce basın emekçisinin hakkının hukukunun bizzat Cumhurbaşkanlığı tarafından ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından korunması lazım.

Teşekkür ediyorum.