| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Komisyonun çalışmalarında uygulanacak usul ve esaslar hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 01 .12.2020 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Komisyonumuzun ilk resmî toplantısı hayırlı olsun.
Şimdi, herkesin üzerinde siyaset yapmamayla ilgili böyle bir yük var sanki, o yüzden kelimeleri olabildiğince en uzak yerden dolandırıp Komisyon çalışmasının önünü açmaya gayret ediyorlar ama biraz da rahat olalım, yani yaşadığımız gerçekleri ortaya koyalım. Amerikan seçimlerinde çeşitli sıkıntılar var, dijital mecraları ilgilendiren boyutta soru işaretleri var da sanki Türkiye'de yokmuş gibi yaklaşmayalım; her şeyi, kendi koşullarını da ortaya koyarak parametreleriyle, mümkün olduğunca bilimsel zeminde birlikte tartışalım. Buna katkı yapmak bakımından önce görev, yetki alanımız hangi konuları içeriyor, biraz bu konuya girmek istiyorum.
"Dijital" kelimesi Fransızcadan dilimize geçmiş ve "sayısal" anlamına geliyor. "Dijital veri" ise, sayısallaştırılmış sinyal veya sayısallaştırılmış veri demek yani daha açık bir ifadeyle "dijital veri": Olgu, kavram ya da komutların iletişim, yorum ve işlem için elverişli, biçimsel ve uzlaşımsal bir gösterimi. Aynı zamanda da "mecra" kelimesi de Arapça kökenli bir kelime. Şimdi, buradan hareket edersek, sayısallaştırılmış veri dersek, aslında bizim Dijital Mecralar Komisyonunun görev ve yetki alanına televizyon da giriyor, telekomünikasyon da giriyor çünkü bunlar da yine bilginin, görüntünün sayısallaştırılıp sinyale dönüştürülüp aktarılması şeklinde. Dolayısıyla pek çok devlet kurumuyla da aslında yaptıkları görev itibarıyla kesişen bazı noktalarımız olacak.
Ben aynı zamanda Türkiye'de internet kullanımının yaygınlığıyla ilgili bir istatistik vermek istiyorum yani Türkiye'nin dünyadaki yeriyle ilgili. Ookla'nın ekim ayında dünyada yaptığı hız testlerinin içinde Türkiye, 175 ülke arasında 101'inci sırada. Veriler de şöyle: Türkiye'nin ortalama hızı megabits per second yani saniyedeki veri indirme hızı 27,86; bu hâliyle 101'inci sırada. 1'inci sırada Singapur var 226 megabits per second, 2'de Hong Kong var 210 megabits per second, 3'de Romanya, İsviçre, Tayland, Fransa, Danimarka, Monako, Macaristan ve Amerika; ilk 10 böyle oluşuyor. Dolayısıyla bu konuda oldukça geride olduğumuz söylenebilir.
Bir KİT Komisyonu üyesiyim, Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu üyesiyim yani devlete ait şirketleri denetleyen Komisyonun üyesi bir milletvekiliyim. Bu nedenle TÜRKSAT'ı da biz denetliyoruz. TÜRKSAT'la ilgili olarak da özellikle bu bant genişliğinin daraltılması veya düşürülmesi dediğimiz, yani internet hızının yavaşlatılması konusuyla ilgili benim de kurum Genel Müdürüne sorduğum sorular var, bunları bugüne kadar hangi tarih aralığında yaptıklarıyla ilgili. Mutlaka bu yasal bir mevzuata dayandırılıyor ancak Türkiye'de bunun siyasi saiklerle yapıldığıyla ilgili çok ciddi kaygılar var. Bunun yanıtı geldiğinde de sizinle aynı zamanda paylaşmak istiyorum.
İnternet hızında sorun var derken ve gerçeklerden konuşalım, Türkiye'nin koşullarından konuşalım yani bunu da yapalım ilave olarak derken, Mecliste bile internet hızı çok problemli. Bilmiyorum, sizler de odalarınızda yaşıyor musunuz bu problemi masaüstü bilgisayarlarında? Ama maalesef Meclisteki internet hızı da çok düşük. Bu konuyla ilgili günaşırı olarak burada çalışan ilgili Meclis personelini arıyorum ve sürekli olarak talepte bulunuyoruz. Yok "switch" değişikliği, o değişikliği, bu değişikliği ama Türkiye'nin kalbi ve işlerin çok hızlı yürütülmesi gereken bir yerde bile hâlâ internet problemi yaşanıyor.
Diğer taraftan, özellikle, bu sosyal medya platformlarıyla ilgili neyle karşı karşıya olduğumuzu görmek için bazı bilgiler vermek istiyorum. Gerçekten önümüzde bir derya deniz, çok büyük bir alan var. Aslında Türkiye'nin, dünyanın geleceğini burada bir ölçüde tasarlayıp bütün taşları yerine oturtmaya çalışacağız ve öyle bir an gelecek ki bir icatla koyduğumuz bütün taşlar dağılacak ve yeni kuralları tekrar dizayn etmek, oluşturmak gerekecek.
Dünyada ilk 10 sosyal medya platformunda nasıl bir hareketlilik olduğunu açıklamak bakımından; 10'uncu sırada Twitter var ve dakikada -bu 2018 yılı verileri bu arada altını çizeyim- Twitter'da 481 bin "tweet" atılıyor; 9'uncu sırada Twitch var, dakikada 936 bin izlenme; 8'inci sırada Facebook var, dakikada 973 bin giriş var; 7'nci sırada Tinder var, onda da dakikada 1,1 milyon profil sağa veya sola kaydırılıyor; 6'ncı sırada Snapchat, dakikada 2,4 milyon "snap" paylaşımı; 5'inci sırada Google, dakikada 3,7 milyon arama; 4'üncü sırada YouTube, dakikada 4,3 milyon video izleniyor; 3'üncü sırada SMS, dakikada 18 milyon mesaj gönderiliyor; 2'nci sırada WhatsApp, dakikada 38 milyon mesaj; 1'inci sırada e-mail, dakikada 187 milyon mail gönderiliyor. Evet, karşı karşıya olduğumuz, derya deniz dediğimiz devasa sanal alan büyüklüğü şu anda yaklaşık olarak bu.
BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Deniz Bey, bu verinin kaynağı nedir?
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Ahtapot Sosyal Medya verinin kaynağı da.
Dolayısıyla, çok devasa bir alanla, sanal bir alanla karşı karşıyayız. Burada değerlendirmemiz gereken birçok nokta var. Öncelikle, bu büyük bir çığ ve çığın karşısında durmamız mümkün değil. Yani bunu biz ne kadar bir hamur gibi yoğurmaya kalksak da Türkiye Parlamentosundaki bu Komisyon da, Meclis de, diğer ülkelerin meclisleri de, dünyadaki tüm ülke yönetimleri de bu çığın altında kalır. O nedenle, biz mümkün olduğunca bazı ilkeleri belirleyerek bu ilkeler çerçevesinde sürece eşlik edebiliriz diye düşünüyorum. Bu bakımdan, bir iki noktayı da belirterek konuşmamı tamamlayacağım.
Özgürlükler, özel hayatın gizliliği, kişisel verilerin ifşası, kişilik hakları, internet yoluyla işlenen suçlar; bu konular çok önemli konular. Birincisi: Biz tabii, çok zor bir durumdayız Komisyon olarak çünkü üst düzey siyaset, partilerin üst düzey yönetimleri, Cumhurbaşkanından genel başkanlara kadar olmak üzere, aslında vatandaşlarımız için suç olan neredeyse bütün konuları kendileri işliyorlar. Burada hiçbir siyasi partiyi birbirinden ayırarak söylemiyorum. Yani bir nevi, nefret suçu diyoruz, nefret dili diyoruz ama Türkiye'de ve dünyada da bu, siyasetin bir enstrümanı olarak kullanılıyor ve dolayısıyla bunun da etkilerinin bulaşıcı bir hastalık gibi toplumda herkese yayıldığını görüyoruz. Vatandaşlar için suç deniliyor ama siyasiler bu suçtan muafmış gibi davranılıyor. Bir suçun, İnternet yoluyla yapılan bir suçun bir sefer mi yapıldığı, hangi niyetle yapıldığı veya sistematik olarak mı yapıldığı konularının birbirinden ayırt edilmesi gerekli. Bir kişinin internette, aslında uluslararası şirketlerin veya ulusal şirketlerin kurduğu çeşitli platformlarda bir kimlik oluşturarak orada yaptığı paylaşımlar o kişinin bir imzası sayılır mı sayılmaz mı, onu bağlar mı bağlamaz mı; yine bunların tartışılması gerekiyor. Yani o kişinin o platformlarda yarattığı kimliklerin kendisinin ne kadar aynası olduğu kısmı da bir tartışma konusu ve bu konuyla ilgili özellikle de işin aslında adını koyacak olan kurumun hukuki değerlendirmeler yaparak Türkiye milleti adına karar veren mahkemeler olduğu açık. Ama onların da bu, hızla değişen, gelişen teknoloji çağının içinde kendi güncelliklerini sağlamalarına da bizim Dijital Mecralar Komisyonunun çok ciddi katkı vereceği inancındayım.
Bu bahsettiğimiz sosyal medya platformları konusunda, özellikle yazılan konuların şöyle bir önemi var: Jenerasyonlar günden güne değişiyor, dünyada değişiyor, artık üç yılda bir jenerasyon değişiyor. İşte, sessiz kuşak, bebek bombardımanı kuşağı, X kuşağı, Y kuşağı, Z kuşağı, kristal çocuklar derken kuşakların kendi duygulanımları da birbirinden çok farklı olarak şekilleniyor ve dünyayı da bu doğrultuda değiştiriyorlar ve değiştirecekler de. Dolayısıyla, burada öyle konular var ki bir sosyal medya platformunda büyük harflerle yazı yazmak bağırmakla eş değer kabul ediliyor. Şimdi, bu web platformlarının kuralları birbirinden faklı. Düşünün ki karşınızdaki kişi size normal bir cümle dahi o platformda yazsa ama büyük harflerle yazsa siz bir süre sonra o platformun geliştirdiği kural çerçevesinde bunu içselleştirerek karşınızdaki kişinin size bağırdığını varsayıyorsunuz; bir süre sonra, artık bunun için bir zaman da geçirmeden bu sizde bir duyguya yol açıyor ve karşınızdakine bir duygu geliştiriyorsunuz yani orada oluşturulmuş olan bir "nick"e, bir kimliğe karşı. Ve dolayısıyla da artık bu, insan duygusal bir varlık olduğu için ona doğrudan etki eden, onu yönlendiren ve bir ölçüde de yöneten bir duruma getiriyor. Bu verdiğim örnek, siyasi konular söz konusu olduğunda toplumun yönlendirilmesi, dezenforme edilmesi gibi konularla da birleşiyor. O nedenle, ben -konuşacak çok konu var, çok boyut var ancak- burada, bu Komisyonun mümkün olduğunca sık bir şekilde toplanmasını, bazı konuları özel olarak ele alması -özellikle, Türkiye'nin gündemine gelen bazı konuları da özel olarak ele alıp- değerlendirmesi gerektiğine inanıyorum. Yani bir, MasterChef'te bugün, Uğur Yılmaz Deniz diye bir şef daha önce, ergenlik döneminde, 17-18 yaşlarında attığı bazı "tweet"ler nedeniyle diskalifiye edildikten sonra bütün Türkiye bu konuyu konuşuyorsa, sosyal medyada da bu konu konuşuluyorsa, bu konu tartışılıyorsa burada konuşmaya, tartışmaya ve bu konu analiz edilmeye değer bir konudur; o nedenle bu konuları da ele alalım mutlaka.
Dijital Mecralar Komisyonu öyle bir komisyon niteliği kazanmalı ki Cumhurbaşkanı da her partinin genel başkanları da çıkıp konuşma yaptığı zaman eğer bu; uç, kutuplaştırıcı bir noktanın ötesine giden bir konuşmaysa bunun yansımasının bir Komisyon tarafından değerlendirilebileceğinin ve izlenilebileceğinin de farkında olması gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.