KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - TİGEM'in Genel Müdürü Ayşe Ayşin Işıkgece'ye sunumu için teşekkür ediyorum.

Biz KİT'lerde genel müdür düzeyinde sadece Halk Bankasının bir yan şirketinde kadın gördük. Geçmişte birlikte çalıştığımız bir hanımefendi arkadaşımız, kadın arkadaşımız vardı, görevden ayrıldı, bir de siz varsınız. Dileğim ve isteğim odur ki Türkiye Cumhuriyeti'nde hem yarı nüfusa sahip hem eğitim konusunda hiçbir eksikliği olmayan sizin gibi kadınlarımızın bizim için böyle çok önemli kurumların başında görev görmesidir. Bu temenniyle sözlerime başlıyorum.

Şimdi, tabii, burada bir işgal var. Bu işgal çok uzun yıllardır sürüyor ve Türkiye'nin başka bir yerinde böyle bir işgal söz konusu olsa yani Ceylânpınar dışında başka bir yerde bir işgal olsa, herhâlde çoktan çıkarılırdı. Yani maden için toprakları veriyor iktidar, orada köylüler diyor ki: "Buradan maden çıkarmayın." Oraya gittiklerinde Jandarma ve polis dayağına ve müthiş bir çevirmeyle... Birçok yerde, Karadeniz'de HES'lerde, Kaz Dağları'nda madende, bütün köylerde, orman köylerinde bu tip yapılar gündeme geldiğinde Jandarma ve polis bu olayı önlüyor ve zorla da olsa maden ruhsatları çalışmaya başlatılıyor. Fakat Ceylânpınar'da 2007 yılında 672 aile varken -sizin de söylediğiniz gibi- 2020 yılında aile sayısı 1.072'ye çıkıyor yani göçer aileler orada daha da işgali fazlalaştırıyorlar. Nüfus da sizin söylediğinize göre 3 binden 9.922'ye çıkıyor.

TİGEM GENEL MÜDÜRÜ AYŞE AYŞİN IŞIKGECE - 4.338'den 9.922'ye.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Pardon, 4.338'den... Neyse, yani 2 katından fazla artıyor ve 254 bin dekar işgal altında, diyorsunuz.

Şimdi, bunun yarattığı sıkıntılar elbette var, onu da biz görüyoruz. Hastalık açısından TİGEM'e büyük zarar veriyor çünkü bulaşı oluyor ve ayrıca benim tespit ettiğime göre buğday tarlalarında yangın çıkıyor TİGEM'in. Sık sık kablolar çalınıyor. Büyükbaş hayvanlara tarihi geçmiş aşı yapıldığı ve çok sayıda çalışanın işten atıldığı, sürgün edildiği falan da söyleniyor ama ayrıca kuyu sayısının 300'den 2 bine çıktığı hâlde güvenlik görevlisi sayısının 164'te kaldığı söyleniyor. Yani orada bir güven sorunu da var. Yani hırsızlık olaylarının artması ve bu işgale yol açan noktalarda sanıyorum TİGEM'in de bir sorumluluğu var güvenlik açısından.

Yine, işletme sınırları içerisinde üç yıl önce bir kenevir dikimi hadisesi de oluyor bu göçer aileler tarafından. Bu iddialara, bilmiyorum, ne diyorsunuz ama asıl önemli olan brusella hastalığının yaygın olduğu iddiasıdır. Bunu da siz konuşmanızda kısmen kabul ettiniz zaten.

Ben şunu sorayım: Son üç yılda sizin hangi işletmelerinizde salgın yaşandı? Ceylânpınar'da bu salgın ne kadar?

Ölen hayvan sayısı ya da hastalıklı hayvanların ne yapıldığına ilişkin de bazı sorular var kafada. Mesela buna ilişkin bir iddia daha ortaya atılmıştı ki ben öyle olacağını düşünmüyorum ama eğer öyle bir şey varsa gerçekten çok üzülürüz. Brusella salgınından sonra hastalıklı etlerin birtakım kişiler tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine satıldığı iddiası var. Buna katılır mısınız katılmaz mısınız bilmiyorum.

Ceylânpınar'la ilgili, ayrıca, İstanbul Milletvekilimiz Mahmut Tanal bir soru önergesi vermişti. O soru önergesinde şunu söylemişti: Kadrolu işçilere siz kahvaltı veriyormuşsunuz, taşeron işçilere vermiyormuşsunuz. Doğru mu değil mi bilmiyorum yani kadrolu işçilerle taşeronlar arasında böyle bir ayrım söz konusu mu bilmiyorum ama bunu soruyorum. Ceylânpınar'da kurumda kadrolu olarak çalışan insan sayısını verirseniz, taşeron olarak çalışan insan sayısı da bilinirse ve taşeronların kadroya geçme noktasında bir çalışmanız varsa o konuda da sizden bilgi rica ediyorum.

Bu, Ceylânpınar'la ilgili kısımdı. İster sözlü ister yazılı olarak verebilirsiniz ama yazılı olarak ayrıntılı bir biçimde söylediklerime yanıt verirseniz en azından hem Komisyon çalışmalarının içerisindeki raporlara girer hem de diğer arkadaşlarımız da o konuda bilgi sahibi olur.

Çalışmalarınızda başarılar diliyorum, teşekkür ediyorum.