KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Öncelikle bu TİGEM'in, teşekkülün zarardan kurtulması ve Sayın Genel Müdürün çok açıklıkla beyan ettiği geçmişten gelen ve faiz borcunu kapatmaya yönelik destek istemesinin, TİGEM'in de üretim içerisinde bulunmasından kaynaklanan ve Sayın Genel Müdürün verdiği cevaplarda "Tarım sektörünün en önemli girdilerinden olan sertifikalı tohum ve üstün vasıflı damızlık üretim maliyetleri düşürülerek piyasaya daha uygun fiyatlarla arz edilmesi sağlanacak, ülkemiz tarım sektörüne sunduğu hizmetlerde etkinliğin artırılması için duyulan altyapı yatırımları, öz kaynaklar finanse edilebilecek, serbest piyasa koşullarında gerçek kârlılığı belirlenerek sektör içerisinde performansı gerçekçi olarak ölçüşebilecek ve ülkemizde sertifikalı tohum ve damızlık piyasa fiyatlarının belirlenmesinde etkin rol üstlenecek." demesine rağmen bu öneri gündemden çıkarıldı. TİGEM'in söz bu konusu tarımsal destekleme ödemelerinden yararlanmasının uygun olmayacağına ilişkin konuda Ahmet Kaya arkadaşımızla beraber görüş belirttik; Sayın Mevlüt Bey de, Yasin Bey de sermaye artırımından söz ettiler. KİT Komisyonunun işi değil sermaye artırımı. Bu konuda yetkili bakanlıklar ve onlar sorumlu. Yani KİT Komisyonu bu konuda bir öneri getirir mi, getirmez mi? Getirebilir ama bu önerinin de bir hükmü yoktur çünkü bakanlıklar bunu uygun görür, görmez; o konuda yetki kendilerinindir. Ama -bir an önce- TİGEM'in geçmişte yaptığı zarar nedeniyle faiz sarmalına düşmesinin getirdiği zorluk ortadayken TİGEM'e niye oylarınızla destek vermediniz, niye izlemede bırakmadınız? Bunu anladım, bunu özellikle söylüyorum.

Şimdi, Sayın Genel Müdürün çabaları ve uğraşıları noktasında, son dönemde TİGEM'in çıkışlarındaki zararların önlenmesine yönelik faaliyetlerinde şahsen beni ve arkadaşlarımı memnun ettiğini ve KİT'lerin aslında çok kâr etmese de üreticiye destek veren, ülkeye yararlı işler yapan ama bunları yaparken de har vurup harman savurmayan bir yapı içerisinde olması da çok önemli. Ama "Kaynağı nereye harcayacağız, kaynağı nereye yönelteceğiz?" noktasında bu ülkede yaşanan sıkıntılar var. Birine 10 milyonluk makam arabası da verebiliyorsunuz bu ülkede, TİGEM gibi bir kuruluşa böyle kredi desteğini verip "Gel kardeşim, sen faizden kurtul." demiyoruz; böyle bir ülkeyiz biz. Bunu anlamak mümkün değil. Yani kaynaklar nasıl değerlendiriliyor, nasıl çarçur ediliyor? Bu ülkede hep beraber yaşıyoruz ama beni asıl üzen, arkadaşlarımı asıl üzen durum şudur: Biz KİT'lerde, komisyonlarda özellikle eleştirilerimizi yaparken bile "Yapıcı olsun ve daha iyiye nasıl gider?" diye düşünen, okuyan, araştıran insanlarız ve o noktada da beraber yaşadığımız bu ülkemizde "Eleştirilerimize de acaba nasıl katkı koyarız?" onu da düşünüyoruz. Ama bizim hazmedemediğimiz tek nokta şudur: Çarçur, israf, KİT'i yönetiyormuş gibi yapıp cebini dolduran insanlar falan olduğu zaman, tabii, insan hâliyle sert eleştiriler de yöneltebiliyor. Ben size gerçekten teşekkür ediyorum Sayın Genel Müdürüm. Başında da söylemiştim, kadınların elinin değdiği kurumların çoğalmasını temenni ediyorum.

Bazı sorularım var, o soruların yanıtlarını da Komisyon üyelerimize yazılı olarak verirseniz çok memnun olurum. Öncelikle sunumunuzda benim dikkatimi çeken iki husus vardı: Biri, 2019 yılında 12 milyon dolarlık sertifikalı hububat tohumu ihraç ettiğinizi belirtmiştiniz yazılı sunumda. 2020 yılı ihracat rakamları ne oldu? Hangi ülkeye hangi ürün ihraç edildi? Bunları bana yazılı olarak verirseniz memnun olurum. TİGEM olarak ithal ettiğiniz ve sonrasında kendinizin üretmeye başladığı tarım ürünleri var mı, varsa hangi ürünleri biz hangi ülkelerden ithal ediyoruz? İthalat için 2019 ve 2020 yılında ne kadar ödeme yaptık ülke olarak, TİGEM olarak? Sunumunuzda alımlarda doğrudan temin yöntemine geçtiğinizi belirtiniz. Neden ihale yönteminden vazgeçtiniz? Yani bunu da merak ediyorum, yazılı sunumdan okuduğum kadarıyla ondan çok söz etmediniz çünkü dijital ortama bağlı olarak konuştunuz. Son iki yılda doğrudan temin yöntemiyle alımı gerçekleşen ürünler nedir? Bu ürünler için ne kadar ödeme yapılmıştır? Yine, bir personel alımından söz ettiniz sunumuzda. Memur statüsünde, 145 teknik ve 40 idari olmak üzere, 185 personel alacağınızı belirtmiştiniz, zaten herhâlde son aşamaya geldi, son sınav aşamasına gelmişti. Bunun içinde engelli kadroları var mı? Yani bu engelli kardeşlerimiz için TİGEM kendine ayrılan kotayı doldurdu mu? Yoksa engellilere yine engel mi çıkarılıyor TİGEM'de de? Diğer KİT'lerde, kuruluşlarda çıkarılıyor, siz de engel çıkarıyor musunuz, merak ediyorum.

Yine, 2018 yılı Sayıştay Raporu'nda TİGEM işletmelerinde hayvan ölümleri çok yer aldı, çarpıcı rakamlar vardı. Bulaşı ve diğer nedenlerle hayvan ölümleri önemli ve bunun önüne geçmek de çok önemli yani nasıl tedbirler alınacak, o da çok önemli. 2019 ve 2020 yılında hangi işletmede kaç adet ölüm oldu? Yine, 2019-2020 yıllarında hangi işletmede kaç adet hayvan mecburi olarak kesildi? Kesilen bu hayvanların etleri ne şekilde kullanıldı? Ben onu merak ediyorum.

Elâzığ'da 24 Ocak 2020 tarihinde yaşanan, etkisi Malatya'da görülen deprem sonrası kurumun Sultansuyu Tarım İşletmesinde yer alan binalarda hasar meydana geldiği ve yıkılacağı basına yansımıştı, okumuştuk. Burada idari binanın, tarihî bir bina olduğu da söyleniyor. Yani doğru mu değil mi bilmiyorum ama geçmişten kalma bir bina diye söylenmişti. Sultansuyu Tesislerindeki idari binanın, işte, sosyal tesislerle ilgili durum nedir? Buralar yıkıldı mı? Yani onun içinde tarihî değere yakın, tarihî değere sahip bir bina var mıydı? Bu binalar yıkıldıysa yerine yenileri mi yapılacak, ne olacak orada? Onu merak ediyorum.

Birkaç gün önce Niğde Milletvekilimiz Ömer Fethi Gürer -tarımla çok ilgilidir- gündeme getirdiği bir iddia var, o konuyla ilgili de soru önergesi vermişti. PANKOBİRLİK'lerin ekim dönemi öncesinde, TİGEM üzerinden sertifikalı buğday tohumu alan çiftçilerin, aldıkların tohumların içerisinden 3-4 çeşit buğday tohumu çıktığı yönündeki iddiaları gündeme getirdi. Bu iddialar doğru mu? Böyle bir karışıklık nasıl oluyor? Yani 3-4 çeşit buğday tohumu nasıl olabiliyor? Karışıklık söz konusuysa yani -bu, tabii, çok önemli bir şey- çiftçiye ayıplı mal satmış olursunuz. Öyle de olursa çiftçinin bir zarar ettiği gerçeği var. Bir zarar varsa karşılayacak mısınız ya da nasıl karşılayacaksınız?

Son sorum da şu: Önceki Bakan döneminde duyurulan ve 2018 yılında başlatılan, kamuoyunda "300 Koyun Projesi" olarak bilinen projenin geldiği noktayı öğrenmek istiyorum. Bugün projede aile sayısı ve dağıtımı planlanan küçükbaş hayvan sayısı neydi? Bugün itibarıyla kaç aileye kaç koyun verildi? 2019 yılında tamamlanacağı açıklanan proje tamamlandı mı, bitti mi, yoksa dağıtımlar hâlâ devam ediyor mu? Hangi kentlerde, hangi ilçelerde devam ediyor? Bu proje için alınan küçükbaş hayvanlar nereden ve nasıl temin edildi? İthal mi, yoksa yerli hayvan mı? Onu da merak ediyorum. Bir de hayvanlar için geri alım garantisi verilmişti. Bu anlamda, projeden geri dönüşler başladı mı o proje uygulamasından? Bu projenin toplam maliyeti size ne oldu? Ve yakın süreçte -çiftçilerin desteklenmesi, köylülerin desteklenmesi, açısından soruyorum bunu, bu da bizim için çok önemli- benzer projeler hayata geçirilecek mi, üzerinde çalıştığınız projeler var mı? Varsa birkaç projeniz, mesela, bize bir, iki, üç diye anlatabilirsiniz. Biz de hem TİGEM adına hem de Türk çiftçisi adına seviniriz. Olur ya da olmaz, ömrü yeter ya da yetmez bu iktidarın ama belki yararlı işler de yaparlar diye umuyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.