| Komisyon Adı | : | KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğünün (ADÜAŞ) 2017 ve 2018 yıllarına ait bilanço ve netice hesaplarının görüşmeleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 02 .12.2020 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Kurumla ilgili şöyle bir iki tane küçük parametreden bahsedeceğim. 2017 ve 2018 yıllarında kurumun yatırım ödeneği 60 bin TL. Yani, bir KİT kuruluşundan bahsediyoruz, yatırım ödeneği 60 bin TL. Bu zaten kuruma nasıl bakıldığını, Hükûmet tarafından da nasıl bakıldığını gösteren bir örnek. Yani, kurumun 60 bin TL'lik yatırım ödeneğiyle ne yapacağı zaten tam bir tartışma konusu; bunun da 15 bin TL'sini kullanmış.
Şimdi, burada çarpıcı olan konu şu: Bir KİT. KİT'in belirli hisselerine sahip olduğu, ortaklık payının olduğu merkezi Lüksemburg'da bulunan bir şirket var, şirketin adı "Compagnie Financiere OttomaneSA" diye geçiyor. Şimdi, "Compagnie Financiere OttomaneSA" şirketinin 2016 yılı dönem kârına ilişkin olarak bilgi alınamamış. Alamayan kim? Bir KİT kuruluşu yani bu KİT kuruluşunun bağlı olduğu Türkiye Cumhuriyeti devleti. Türkiye Cumhuriyeti devleti, sermayesinin belirli bir kısmına sahip olduğu -oranının ne olduğu hiç önemli değil, fazla olur, az olur- bir şirketin dönem kârının bilgisini alamıyor, -burası çok enteresan- 2017'de de alamıyor, 2018'de de alamıyor. Sadece kendi payına yazılan kâr tutarını tespit ediyor yani artık o bilgiyi nasıl aldıysa. Şimdi, buradaki soru şu: Merkezi Lüksemburg'da bulunan ve çok uluslu yapıya sahip olan tüm firmalar hakkında ilgili ülke mevzuatına göre bağımsız denetim raporu düzenleniyor ve orada da dönem kârı var. Yani, buna ulaşmak bu kadar zor mu? Yani, kurum yetkililerinden 1 veya 2'si, profesyonel uzman bir kadro, bir uçak bileti alıp Lüksemburg'a gidip -hisse sahibi Türkiye Cumhuriyeti devleti KİT kuruluşu- o şirketten resmî bir başvuru yapıp bunun yanıtını nasıl alamaz? Bu, gerçekten inanılmaz. Aslında bu yapılan işin iki boyutunu gösteriyor: Birincisi, yapanların -bir iş yoğunluğu da yok zaten, gerçi o da bahane olamaz- işi yeterince sahiplenmediğini, tutmadığını ve buradaki hisse oranındaki paranın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait bir para olduğunu dikkatten kaçırdıklarını gösteriyor. İkincisi de kurumu hem bu boyutta hem de vatandaşının vergileriyle toplanıp da şirkete, kamu kuruluşuna sermaye olan ve başka bir şirkette de ortaklık yapısına baz teşkil eden bu tutarla ilgili gerekli denetimi yapması gereken mekanizmaların da çalışmadığını gösteriyor. Yani, bir yandan kurum, evet, bir yandan da kurumu denetlemekle görevli olan mekanizmanın işlemediğini gösteriyor. Bu, sadece bu kurumla ilgili olarak değil, aynı zamanda bir hastalık gibi diğer KİT kuruluşlarına da bulaşırsa... Kaldı ki zaten Eti maden, BOTAŞ, EÜAŞ, bunların yurt dışı şirketleriyle ilgili sıkıntılar var. Defalarca kez dile getirdim, merkezi Jersey Adası'nda bulunan şirketlerin denetlenemediğiyle ilgili ve aynı zamanda da bunlar Londra Tahkimine bağlı anlaşmalar yapıyorlar. Neticede döndü dolaştı, şimdi Türkiye'de o şirketlerin yurt dışı merkezlerine paralel, aynı yetkiye ve sözleşme devirlerine sahip olan şirketlerin kurulması kanun olarak Meclisten geçti. Yani bu uyarılar bir şekilde devreye giriyor ama bunlar için illa bir ambargo tehdidi, bir dış tehdit olması gerekmiyor. Aynı zamanda güçlü bir devletin kendi içinde de uluslararası yapıya sahip ve sözleşme yapabilme itibarına sahip şirketleri var edebileceği anlamına geliyor. Bu konuya dikkat çekiyorum. Bu bağımsız denetim raporlarını Lüksemburg'dan neden alamıyorsunuz? Bunu soruyorum.
Teşekkür ediyorum.