| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Vedad Gürgen'in, deprem ve diğer afetlerin zararlarına karşı bugüne kadar yaptıkları çalışmalar ve yürüttükleri projeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 02 .12.2020 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Evet, ben de Vedat Bey'e teşekkür ediyorum heyecanı ve üstlendiği göreve olan bağlılığı nedeniyle. Başarılar diliyorum her şeyden önce.
Şimdi, tabii, bazı kabuller yapmışsınız -sunumunuzda da vardı- "Yüzde 92,78 oranında kentlerde ikamet ediyor." diye. Bunu neye göre yaptığınızı bilemiyorum ama bu olsa olsa kent-kır ayrımı; köy nüfusunun işte, köylerin büyükşehirlerde mahalle olması, artık kent statüsünü taşıması nedeniyle bu rakama ulaştı. Dolayısıyla aslında büyükşehirlerdeki hâlen köy statüsünde, daha doğrusu köy niteliğinde olup mahalle statüsünde olan ve bu oranı değiştirecek olan çok ciddi bir nüfus köy yerleşik alanı tarzı bir alanda ve konut stokunda yaşıyor; buna dikkatinizi çekmek isterim. Yani bu kentsel dönüşüm konuları o mahalle statüsü kazanmış köylerde de farklı bir yaklaşım gerektirir diye düşünüyorum.
İkincisi, tabii, sunumuzun ben 11'inci slaytında 59 ilde 12.684 hektar büyüklüğünde riskli alandan bahsediyorsunuz. Bana çok düşük geldi bu "riskli alan" tanımındaki 12.684 hektar riskli alan. Şimdi, tabii "Riskli yapı" tanımının ilgili kanunda, 6306 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin (d) fıkrasında da geçen şekli: "Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı veya yapıları." Şimdi, bir imar barışı yapıldı, imar barışıyla yüz binlerce değil, milyonlarca yapıya Yapı Kayıt Belgesi düzenlendi. Oraya gelmeden önce, bu imar barışında Yapı Kayıt Belgesi düzenlenen yapılar riskli yapı değil mi? Çünkü ben o zaman belediye başkanıydım, bu 6306 sayılı Kanun gereği, riskli alan ve riskli yapılar konusunda belediyelerden bilgi istendi ve bazı belediyeler -ki İzmir'in birçok merkez belediyeleri yetkilendirilerek- bununla ilgili çalışma yapıp bildirdi riskli alanları ve riskli yapıları. Aslında öncelikli olarak da özellikle belediyelerin yapı tatil zaptı düzenlemiş olduğu yapılar ve yine, zemin nedeniyle veya çeşitli başka nedenlerle riskli alan tanımına giren alanlar, bunlar bildirilmiş idi.
Şimdi, ben aslında burada ciddi bir sorun olduğunu görüyorum, imar barışıyla Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş yapılar; bunları maalesef sanki DASK da öyle görüyor. Diğer yapılardan farklı görmüyor bu yapıları, yani DASK'ın da sigortalama sisteminde imar barışıyla Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş. Yani nedir Yapı Kayıt Belgesi? İmara aykırı, ruhsatsız veya imar ruhsat eklerine aykırı işlerin yapıldığı, eklentilerin yapıldığı ve normal olarak yasa önünde tamamen riskli olduğu düşünülmesi gereken yapılar. Bir çelişki içerisinde. Bu yapıları bakın, kamu binalarını Sayın Bakana ben bir soru önergesiyle sormuş idim. Kamu binası, daha doğrusu kamu mülkiyetinde olan yapılara yönelik kaç adet Yapı Kayıt Belgesi düzenlendi? Kamuya ait yapılara yönelik kaç adet Yapı Kayıt Belgesi... Bakanlığın bana verdiği rakam 298 bin, Türkiye'de 298 bin adet Yapı Kayıt Belgesi kamuya ait yapılara düzenlenmiş.
Şimdi, durum böyle olunca kamu binaları, kamu yapıları da özel dikkat, önemsiz... Dediniz ya hani "Kişi depremde, bazen gündüz olursa bu, iş yerinde olabilir, çocuklarımız okulda olabilir." Okulların önemli bir kısmında, iş yerlerinin, kamu binalarının önemli bir kısmında bunun olduğunu görüyoruz. Kaldı ki yani sadece ben Millî Emlak rakamlarına baktığımda kamuya ait bina tanımına giren zaten ancak bu kadar yapı var. Yani kamuya ait yapıların neredeyse tamamı üzerinde Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş. Tabii, Yapı Kayıt Belgesi düzenlenmiş olması binaya düzenlenmiş olduğu anlamına da gelmeyebiliyor kimi zaman. Bu konuyu önemsiyorum, bu kentsel dönüşüm önceliğinde bir de bu özellikle gündüz iş ortamında veya okul ortamında popülasyonun çok yoğun olduğu bu tür yapıların öncelikle elden geçirilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bu şeyi çok önemsedim, bu belediyelerin Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi'ni. Bakanlık 19 Şubat 2019'da bir yazıyla talep etmiş. Bunun çok etkin olamadığını, geri dönüşlerin çok sağlıklı olamadığını söylediniz. Ben bununla ilgili mutlaka bir düzenlemenin yasal olarak da zorunlu hâle getirilmesini çok önemsiyorum. Çünkü belediyeler, yerel yönetimler kendilerini, Sayın Genel Müdürümüzün de söylediği gibi, kendi önlerini stratejik olarak planlamaları, programlamaları ve buna göre devletin de o işi, kontrol ve denetim mekanizmasını harekete geçirmesinin önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum, bunu bir kez daha belirtmek isterim.
Şimdi, kentsel dönüşümü hep biz -tabii, biz -Deprem Araştırma Komisyonu olarak- depremsellik, yapı sağlamlığı, yapı stokunun dayanımı, dayanım özellikleri vesaire üzerinden dönüşüm gerekliliği veya projeleri üzerinde... Aslında kentsel dönüşüm, biraz başka bir pencereden de bakıldığında, daha nitelikli, yaşam kalitesinin de daha doğru olduğu, insanların sosyal donatı imkânlarına kavuşabildiği, yollarıyla, kaldırımlarıyla, yeşil alanlarıyla, okullarıyla, ibadet alanlarıyla, eğitim alanlarıyla -işte, her neyse- nitelikli bir yaşam ortamı sunabilmenin de bir konusudur.
Şimdi, burada, tabii, bizde şu an itibarıyla, günümüz itibarıyla kentsel dönüşüm projeleri sadece yapılar yapılsın, sağlam olsun, birileri orada dayanıksız yapılardan kurtarsın kendini, sağlam yapılara kavuşsun anlayışıyla yapılıyor. Böyle bakılmaması lazım. Kentsel dönüşümün yaşam kalitesine dair bütün unsurlarının da topyekûn değerlendirilmesi lazım. Mesela, TOKİ birçok yapı yapıyor. Ben yapıların... TOKİ de gelecek gerçi, TOKİ Genel Müdürü de, TOKİ Başkanı da. Toplu Konut İdaresi Başkanı oluyor, değil mi? Başkanı Ömer Bey sanıyorum, kendisine de yöneltiriz ama burada nitelik, yapının hem estetiği hem mimari özelliği, yöreye uygunluğu hem de o yapıların bir şehir planlaması, şehircilik ve planlama ilkelerine uygun bir imar uygulamasıyla yapılması çok önemli. Burada müteahhidin kalitesi, niteliği veya o işi yapan müteahhidin hangi nitelikte, hangi vasıflarda, hangi standartlarda olması gerektiği de belki önemli olur diye düşünüyorum.
Ondan öte, "Yıkılacak derece tehlikeli yapılar." dediniz. Yani bir fotoğrafla gösterdiğiniz yapı, bodrumundaki bir çürük demir ve gerçekten çok tehlikeli bir yapı hani görünürde ama dışarıdan baktığınızda görünürde böyle bir yapı yok. Belediyenin bir yetkilisinin veya kamunun, devletin, Bakanlığın bir yetkilisinin gidip o bodrumu görme şansı yok. Yani bunu belki rutine bağlamak, bunun mutlaka düzenli denetimlerini yapabiliyor olmak gerekir belki ama bu dediğiniz yapılar da daha çok belediyelerde uygulama şu şekilde oluyor: Terk edilmiş, metruk, çocuklar oynuyor içinde, her an bir şey olsa, deprem olmasa bile oynarken yıkılabilecek yapılar olduğunda belediyeler hemen bir yazıyla, maliki bulunamasa bile yapının, o kanunun, 3194 sayılı Kanun'un 39'uncu maddesi gereği, valilikten de onay alarak o yapıları yıkıyorlar. Bu yapılıyor, bu genel olarak uygulanıyor ama dediğiniz anlamda uygulanma şansı yok. Onun denetimi farklı olsa gerek, farklı bir bakış gerektirir diye düşünüyorum.
Zannediyorum aldığım notlar bu kadar. Yine de teşekkür ediyorum ayrıca çalışmalarınız için ama kentsel dönüşümü... Ha, 5393 sayılı Kanun'un 75'inci maddesiyle yapılan kentsel yenileme dönüşüm çalışmalarından hiç bahsetmediniz. Tabii, o biraz daha zor bir süreç, rıza alınması vesaire... 6306 sayılı Kanun, yani sizin yaptığınız uygulama daha farklı ama bir bölgede yerleşik nüfusu aynı bölgede tutabilmek de çok önemli, yani insanları bulunduğu yerden alıp başka bir yere size burada bir konut veriyoruz, kentsel dönüşüm yapıyoruz dediğinizde burada toplumda da bunun bir kabulü gerekir. O kabulü, o rızayı yerinde dönüşüm olarak yapabilmek daha önemli diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.