| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürü Turan Konak'ın, yerel yönetimler, doğal afetler ve yerel yönetimler ilişkisi, doğal afet öncesi ve sonrasında yerel yönetimlerin görevleri ile sonuç ve değerlendirmeler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 11 .12.2020 |
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurulduğunda yani biz hararetle yerel yönetimlerin tüm ihtiyaçlarının -bu sadece maddi ihtiyaçları değil- bilgi ihtiyaçlarının, eksikliklerinin tamamlanması, gerekli eğitimlerin alınması, belediye başkanlarının donanımı vesaire bunların hepsinin altyapısının oluşturulacağı... Daha önceki dönemde, sahiplilik anlamında hakikaten ciddi sıkıntılar yaşadığımız dönemden sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kurulduğunda böyle bir beklenti içerisindeydik. Dolayısıyla da Çevre ve Şehircilik Bakanlığının işleyişine baktığımızda aslında Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü, kuruluşunun temelini oluşturmaktadır. Dolayısıyla bulunduğunuz Genel Müdürlük hakikaten çok önemli; yerel yönetimler açısından son derece önemli, yerel yönetimlerin işleyişi açısından son derece önemli.
Şimdi, biraz böyle dağılacak ama hazır yakalamışken ben yine düşüncelerimi paylaşmayı isterim, sonra da deprem konusuna geleceğim.
Şimdi, baktığımızda, çeşitli meslek gruplarına mensup, daha önce hiç belediyeyle ilişkisi olmayan, belediyeyle ilişkisi sadece vatandaş-belediye ilişkisinin ötesine geçmeyip sonra belediye başkanı seçilen insanlarımız var. Bunların, mazbatasını aldıkları gün nüfusu genellikle 100 binleri aşan şehirlerimizi ve ilçelerimizi problemsiz yürütmesi beklenmektedir. Oysa belediye başkanlarının çok önemli bilgi ve tecrübeye sahip olabilecek ve bunları yürütebilecek bir donanıma, altyapıya ihtiyaçları var. Bir belediye başkanı belediyeyi, yönetim yapısını, mevzuatını, işleyişini 2 türlü tanıyabilir: Bir, gerçekten oturup okur, uğraşır. Bir de deneme yanılma yönetimiyle süreç içerisinde öğrenebilir. İşte, o zaman bence maliyet -hem şehre maliyet hem her türlü maliyet- deneme yanılma yöntemiyle öğrenen belediye başkanlarına çıkıyor.
Ben, Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün hemen içinde işte depremde, afet durumlarında acil eylem planlarının oluşturulacağı, yürürlüğe gireceği, kontrollerinin sağlanacağı bir eğitim programı... Mesela ben, şahsen Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün hemen tüm belediye başkanlarının ve belki de üst yöneticilerinin -ama öncelikle belediye başkanlarının- sıkı bir eğitimden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu, dönemsel olabilir yani seçimlerden hemen sonra dört veya on hafta sürecek temel eğitimlerin verildiği bir eğitim programı. Nedir bunlar? Mesela temel mevzuatlar yani belediye başkanının daha önce İhale Kanunu'yla hiçbir şeyi olmamışsa İhale Kanunu'nu, Devlet Memurları Kanunu'nu, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nu bilmesi mümkün değil ama yaptığı bütün işler bu kanunlar üzerinde, ilgili şeyler. Bu konuda hemen eğitim alınması gerekiyor. Belediye meclisinin görev ve yetkileri, belediye encümeninin görev ve yetkileri, insan kaynakları yönetimi -başlıklarını söylüyorum sadece- ihale yöntemleri, ihale süreçlerinin yetkilileri ve sorumluları ve sonuçları, stratejik planlama ve yönetim. Yani belediyeler beş yılda bir stratejik planlama yapıyorlar ama inanın üniversitelere yaptırıyorlar veya işte bir yerlere yaptırıyorlar; sonra performanslarını da onlara göre uydurmaya çalışıyorlar, faaliyet raporlarını yine onlara göre uyduruyorlar ama temelde, temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir stratejik eylem planları olmadığı için ondan sonra yapılacak olan iş ve işlemler hakikaten altı dolu olmayan bir eyleme dönüşüyor.
Yine -ben arkadaşların sabrını inşallah şey yapmıyorum ama- mesela mali yönetim; belediyenin gelirleri, kaynakları, kaynaklarının artırılması. Mesela denetim; belediyen idari ve mali yönden denetimi, Sayıştayın görevleri. Resmî yazışma ve arşiv yönetimi. Bir belediyenin arşivi yoksa belediye yoktur. Bir belediyede arşiv eğer gerçekten kontrol edilebilir, düzenli, birkaç yerden kayıt altına alınmamış yani "hard copy" ve dijital şeylere alınmamışsa ve bunlara istendiği zaman ulaşılamıyorsa o belediyenin bence en büyük zaafıdır arşiv. Halkla ilişkiler ve iletişim, tanıtım medya ve basınla ilişkiler, emlak yönetimi, halkın nabzının tutulması, sosyal medya ve medya iletişim ilişkileri, belediye yönetiminde tasarruf ve benzeri konuların da çok önemli olduğunu düşündüğüm için bunları söylüyorum. Bunun dışında kent uygulama rehberleri. Şimdi, bir belediyenin içerisinde bile, gidiyoruz, bir yolda kullanılan malzeme başka, hemen yan tarafta yolda kullanılan malzeme başka. Eğer iki farklı belediyeye gidiyorsanız bunları... Bir şehrin içerisinde aynı tarihî değere sahip, aynı medeniyete sahip, aynı estetiğe sahip olması gereken yerler, çok farklı uygulamalarla, belediye başkanının kendi birikimi, kendi düşüncesi, o günkü ruh hâliyle falan verilmiş kararlarla yapılıyor ki bunlar, şehirler hakikaten bizim için son derece önemli. Onun için, mesela bu kent uygulama rehberlerinde kullanılacak malzemelerin kalınlıkları, altına yapılacak şeyler, uygulanacak malzemeler, kent mobilyaları, eğimler, caddelerin genişlikleri, tretuvarların genişlikleri vesaire bu da son derece önemli.
Şimdi, depreme gelirsek ki yine neredeyse şey konusu sizsiniz yani siz bize destek verecek, bu konuda faydalı olabilecek arkadaşlarsınız ama biz burada artık netice almak durumundayız, ben şahsen öyle düşünüyorum. Şimdi, şeyin en kritik konusu riskli yapıların tespiti. Şimdi, bu riskli yapıların deprem performans analizlerinin yapılması, bunu kim yapacak? Şimdi, bunu yerel yönetimlerden istersek örneklerini gördük. Yerel yönetimlerin tüm belediye başkanlarının son derece hassas oldukları bir konu olmakla birlikte, insanların yaşadığı evlerde işte 2000 yılından önce yapılmış, hele bir de İstanbul'da kadim ilçelerde yetmiş yıl önce yapılmış bir eve bile siz gidip o evle ilgili bir şey de yapamayabilirsiniz yani ne olursa olsun bir sürü nedenleri var bunun. İki türlü şeyi var bunların. Bir: Binaların hemen hemen hepsi riskli çıkacak. İkincisi: Riskli çıktıktan sonra ne yapacaksınız? Hatta riskli çıkması için, bu performans analizi yapılması için gerekli kaynağı bile bulamıyoruz. Yani siz binayı gidiyorsunuz kendiniz yapıyorsunuz ama bıraktığınız da insanlar bir araya gelip bu parayı bile toplayamıyorlar. Yerel yönetimler bu konuda açmazdalar yani ciddi bir açmazları var. Çözümü belli olduğu hâlde bunu uygulamakta zorluk çekiyorlar, ya ben itiraf ediyorum. Bunu mesela sorduk daha önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığındaki arkadaşlarımıza, bina başına 3.000-3.500 TL'lik bir maliyetle bu deprem performans analizi yapılabiliyor. Bu yapılabilir mi, yani Ankara'dan destek verilebilir mi? Bir pilot uygulama yapılabilir, onun analizi yapılabilir, insanların buna nasıl yaklaştıkları tespit edilir. Gerçekten hedefe matuf bir şey mi olur yoksa sıkıntıları mı olur? Vakit yok, bunların hepsi birden değil ama bir pilot uygulama yapılabilir bence.
6306 sayılı Yasa'nın uygulanmasında karşılaşılan problemler var; teknik problemler, uygulama problemleri var. Bunları aşmamız gerekiyor, yine, destek almamız gerekiyor bu konuda.
Uygulama problemleri dışında bir de doğrusunu söylemek gerekirse "kentsel dönüşüm" adı altında, işte, birden fazla adayı ilgilendiren ve uygulama öncesinde, esnasında ve sonrasında gördüğümüz problemler var. Bunun çok sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Yani, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bir kurumu tarafından İstanbul'da, İzmir'de, Kocaeli'de bütün riskli yapıların yapılmasına yetişebilmesi mümkün değil, öyle bir şey yok zaten. Buna ne kaynak dayanabilir ne zaman, mümkün değil.
Aslında, insanların bireysel olarak mevcut yapılarını... Tabii, kaçaklar var şüphesiz işte bir sürü şeyler var ama bunlar şimdi elektrik verilmiş... Yıllardır Fatih'te koruma amaçlı imar planının arkasından duran aslında yapıldığı dönemde iskânlı ve ruhsatlı yapıların, mesela 7 katlı yapı ama daha sonra koruma amaçlı imar planında 5 kata düşürülmüş ve elli yaşından büyük binalara, sırf şu "Koruma amaçlı imar planlarında sıkı duralım ve arkasında duralım." diye hiçbir şey olmadı. Ne olmadı? Mevcut durumda kaldılar. Ne yıkıp yapabildiler çünkü yıkıp yapsalar imar planlarına uygun değil. Hiçbir şey yapamadılar ve işin kötüsü şehre değer verecek, çevre bilinci oluşmuş, şehir bilinci oluşmuş insanlar süreç içerisinde kadim ilçelerden kaçmak zorunda kaldılar ve gittiler. Yıllardır bu koruma amaçlı imar planlarının arkasında duran biri olarak ben, bunun artık sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. Yani insanlar kaçak bile olsa bu, imar affı anlamına gelmesin sakın, bunun bir ortası bulunur çünkü insanlar deprem olsa ölecekler orada, hiç başka bir şansları yok, şimdi ölecek ama işte balkonunu kapatmış, ölecek ama terasını -bilmem ne yapmış- uzatmış vesaire. Şimdi, aslında bunlara da çözüm bulacak ve insanların yıkıp yeniden mevcut gabarilerini muhafaza edecek bir altyapıyı oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum ancak öyle bu işten kurtulabiliriz. Kurtulabiliriz derken...
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Evet, Sayın Vekilim biraz hızlandıralım, toparlayalım size zahmet.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Bitiriyorum Başkanım.
2000 yılı öncesindeki bütün binaların analizlerinin yapılmasını ve bunun sorumluluğunu yerel yönetimlerden çok, belediye başkanlarından çok, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapabilir mi bunu veya üstlenebilir mi? Mevcut yasanın uygulamalarda ciddi sıkıntıları var, onların yeniden düzeltilmesi ve insanların kendi evlerini yıkıp yeniden yapılmasının önünün açılması konusunda çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Teşekkür ederim.