| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .12.2020 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Sayın Başkan, burada şimdi hızlıca 2 başlığa değinmek istiyorum.
Şimdi, tabii bazen biz böyle konuların özellikle altını çiziyoruz ama aynı şeyi siz yaşamadığınız için burada hakikaten bizi anlamıyorsunuz. Yani, bu yardım meselesinde Türkiye'de belediyeler el değiştirene kadar, belediyelerin "b"siyle ilgili, yardım toplayabilir, bunu dağıtabilir, bununla ilgili tek bir düzenleme yokken son seçimde Millet İttifakı -işte İstanbul'da İmamoğlu başta olmak üzere- belediyeleri alınca İçişleri Bakanlığı âdeta orada, tepesinde "vesait şemsiyesi" varmış gibi her detaya müdahale ediyor. Dolayısıyla, burada arkadaşlar söyledi, gerçekten belediyelerin bu kapsam dışında olması lazım. Yani, belediyeler devletin kurumları, bugün birisi yönetir yarın başka biri yönetir ama iş dönüyor dolaşıyor bununla ilgili bir mesele olduğunda "Efendim, yasada şu vardı, bu vardı; şu maddenin şununa göre bu vardı." gibi bir engel çıkıyor; birincisi bu.
İkincisi, bu suç ceza meselesi, bu -yine burada geçiyor- bizim o kadar çok karşımıza çıkan bir şey ki. Hatırlarsınız, ben geçen burada, en son toplantıda çok somut bir olaya değinmiştim, aynı şeyi Genel Kurulda da söyledim, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının dâhil olduğu bir şey ve dedim yani orada da "Bizim siyaseten rakibimiz vesaire de değil ama bir şekilde önümüze gidiyor." diye. Şimdi, bu hafta çok ilginç hem bu sulh ceza hem de kendisiyle ilgili ikinci bir dosya geldi benim önüme, şöyle: İstanbul Milletvekiliyim, Adalet Komisyonunda partinin sözcüsüyüm. Bir il başkanlığımızda ya da bir parti meclis üyemiz, partimizden yetkili biri, hukuken bir haksızlığa uğradığını düşündüğünde hâliyle bize muhakkak başvuruyor yani kapımızı çalıyor. "Bakın, böyle bir şey oldu, bilginiz olsun, dile getirin." diye. Bu hafta İstanbul'a gittim, bu sefer şöyle bir dosya geldi: İstanbul İl Başkanı Canan Hanım hakkında Fahrettin Bey şikâyetçi olmuş, takipsizlik kararı verilmiş, takipsizlik kararını veren savcı, ortada delil yok demiş. Ondan sonra -suçlama; suç ve suçluyu övme- itirazda bulunuyorlar, sulh ceza hâkimliği bunu kaldırıyor. Yılmaz Başkan, ne var biliyor musunuz? Bakıyoruz orada, sulh ceza hâkimi partinizden aday adayı olmuş, iki yerden. Yani bakın, bu kadar kritik konuda ve -o kadar özenli görevlendirme yapmak lazım ama- en kritik konumda yine sizin partiniz çıkıyor, adam orada 2 defa hem belediye başkanlığına hem de şeye aday adayı olmuş. "Suç ve suçluyu övme" dediğiniz şey ne biliyor musunuz? Yani burada herkes hukukçu, onun için bu örneği vermek istiyorum.
(Uğultular)
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Arkadaşlar, karşılıklı olmasın Zeynel Bey konuşuyor.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Burada bu örneği özellikle vermek istiyorum. Bir boş alana ilişkin fotoğraf dışında dosyada hiçbir şey yok, isteyene verebilirim, okusun; boş alan, ev filan değil yani. Ona ilişkin Üsküdar İlçe Başkanına işte soruşturma ve dava açıyorlar. "Ya, bu nasıl davadır?" diyen il Başkanına da suç ve suçluyu övmekten dava açıyorlar, bu takipsizlik kararının kaldırılmasıyla birlikte. Hukukun "h"sini bilen herkes bilir ki suç ve suçluyu övmek için kesinleşmiş mahkûmiyet kararı lazım, bizim ilçe Başkanımız ODTÜ mezunu adam, sabıkanın "s"si yok, trafik cezası yememiş yani bırak suçlu olmayı. Yani -hakkında- daha soruşturma aşamasındayken bunu açıyorlar, bunu düşünün ve bunu da -hani biz HSK'ye şikâyet ettik ama sonucu göreceğiz gene- sizin partinizden 2 defa aday adayı olmuş bir hâkim bunu yapıyor yani hâkimliğe daha sonradan geçmiş. Dolayısıyla sulh ceza hâkimliklerinin yetkisini her artırdığınız meselede bu tartışma konusu olacak, bunun muhakkak düzenlenmesi lazım.