| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 43 Milletvekilinin; Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/3261) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 18 .12.2020 |
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Tabii, ben aslında 10'uncu maddede konuşmak için söz almıştım ama şimdi 12'nci maddeye geldik.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Vaz mı geçiyorsun?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Yok, hayır. Yine görüşlerimi ifade etmek istiyorum.
Tabii, Sayın Ali Özkaya Bey'le aynı zamanda meslektaşız -yani o da hukukçu biz de hukukçuyuz- az önce bir ifade kullandı, dedi ki: Beş buçuk yıldır Meclisteyim ve ilk defa Meclisin bu kadar iyi çalıştığını ve iyi işler yaptığına...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde milletvekilinin gerçek manada yasama faaliyeti yaptığını gördüm, yapıyorum, inanıyorum, hissediyorum.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Dediniz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Evet.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ben de dedim ki... Güzel yani bu sizin kendi fikriniz ama gerçek öyle değil. Bakın, sizin o tarihte -hatırlarsınız- kendi Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminizi anlatan broşürünüzün, referandumla ilgili broşürünüzün "Güçlü Meclis, güçlü temsil başlıklı" kısmında şunu söylüyorsunuz: "Meclisin asli işlevi olan yasa yapmaya odaklanacağı ve hükûmeti millet adına denetleyeceği bakın, hükûmeti millet adına denetleyeceği yasa tekliflerinin milletvekilleri tarafından verileceği, Meclisin aynı zamanda seçilmiş Cumhurbaşkanını ve kabinesini denetleyeceği, milletvekillerinin kendi seçmeniyle sürekli temas hâlinde olduğu için halkın beklentilerini kanunlara fazlasıyla yansıtacağı bir kanun yapımında Meclis iradesinin ön plana çıkacağı" vurguları yapılmış.
MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Hükûmet sistemi tartışmıyoruz ki bugün.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Benim yerimde bir bakan oturuyordu, şimdi milletvekili oturuyor.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Evet ama gerçek öyle mi? Değil.
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Yapmayın, bakanları nerede denetliyorsunuz, yüzünü zor görüyoruz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, dediniz ki... Bakın, ben size bir örnek verdim konuşma sırası bende olmadan önce, dedim: Geçen bir torba yasa geldi ve o torba yasada güvencesiz ve esnek iş yaşamına yönelik maddeler vardı. Şimdi, Sayın Bakan açıklama yapmış, Çalışma Bakanı diyor ki: "Bu yasa teklifini Hazine Bakanlığıyla birlikte hazırladık." Aslında bunu Anadolu Ajansına yapmış bir de yani, bakarsanız görürsünüz. Ben de Komisyonda dedim ki... Komisyondaki arkadaşlarımız da aynı sizin gibi "Bu teklif, bizim teklifimiz." dediler. Dedim ki bakın, Sayın Bakan böyle söylüyor ama "Biz hazırladık." diyor yani "Çalışma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı birlikte hazırladık." diyor. Dedim: Hanginiz doğru söylüyor, siz mi doğru söylüyorsunuz, Bakan mı doğru söylüyor? Bence Bakan doğru söylüyor da imza sahibi onlar ama onlar dediler ki: "Biz hazırladık bunu." Bakanı yalancı çıkardılar, yani onu söyleyeyim.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - İdarede hazırlayıcı işlemler var, tamamlayıcı işlemler var.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakanı yalancı çıkardılar, dediler ki yani söz aldı Başkanımız, dedi ki: Böyle böyle.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Kurucu işlem biziz.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Karşılıklı olmasın lütfen.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi, bakın, öyle değil. Bakın burada açıkça diyorsunuz ki: "Biz hazırlayacağız." Öyle bir şey yok, öyle bir şey olmuyor. Yani yürütme hazırlıyor, önünüze koyuyor, imzalıyorsunuz getiriyorsunuz.
Kaldı ki, dediniz az önce bir de, yine mikrofonlar kapalıydı, yani bize kapalıydı "Yani onlar getirse ne olur? O da olabilir."
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Doğru.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Bakın, bu söz, siz Komisyonda etkili bir durumdasınız, bu sistemi sizin inkâr ettiğiniz anlamındadır yeni sistemi bakın. Şimdi, yeni sistemin özü, bütün bakın, çok önemli, bu getirdiğiniz kanun teklifi, bu torba yasa teklifi sistemin bir parçası. Sistemin bir parçası bakın, sistemin bir parçası bu. Yanlışları da anlatmak için sistemin de yanlışını anlatmanız gerekiyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Demirtaş...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Ve dediniz ki: "Nasıl olur?" Bu, bence ikrardır yani sistemin çalışmadığının ikrarıdır bu. Sistem çalışmıyor, bakın tıkandı.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Demirtaş...
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sistem bakın, tıkandı. Şimdi örnek vereceğim size, bakın...
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sistem mi tartışıyoruz ya?
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Öyle mi? Değil. Bakın, şimdi, bu sistem ikinci yılını doldurduğunda...
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Sayın Demirtaş, sistemi tartışırsak lehinde-aleyhinde görüşler çok sarf edilir burada. Şu madde dernek kurma hakkıyla alakalı.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi ona geleceğim, bir saniye geleceğim çünkü bununla ilintili söyleyeceğim sözler.
Şimdi, bakın, demişiz ki: Sistemin ikinci yılında 600 milletvekili olarak 1.493 maddeyi geçirmişiz ama Cumhurbaşkanlığı kararnamesi sayısı 2.229! yani yasama yetkisini yürütme almış şu anda. Yürütmenin elinde yasama yetkisi. Yani biz burada evet, tamam bir şeyler yapıyoruz ama usule uygun olmuyor. Yeni, sizin getirdiğiniz sistemin usulüne uygun olmuyor, ruhuna uygun olmuyor, onu anlatmaya çalışıyoruz. Yani neticede yine aynı güçlendirilmiş parlamenter rejimde olduğu gibi yürütme hazırlıyor ve yürütmenin direktifleri ve talimatları ve talepleri doğrultusunda burada Komisyondan geçiyor. Bu olmaz bakın. Yani dolayısıyla da sistem çalışmıyor.
Denetleme diyoruz, denetleme var mı? Denetleme de yok bakın, soru önergeleri AK PARTİ'nin ilk döneminde 2002-2007 döneminde milletvekillerinin soru önergelerini yürütmenin cevaplama oranı yüzde 62. Şu anda yüzde 11'lere düşmüş durumda bakın, siz belki bilmiyorsunuz bunu hani sistemi övüyorsunuz ama biz biliyoruz. Nereden biliyoruz? Soru soruyoruz, yürütmeden cevap alamıyoruz. Yürütmenin temsilcisi burada. Adalet Bakanlığı da cevap vermiyor, vermiyor. Hatta Ulaştırma Bakanı link atıyor. Kendisine de konuşmasında ifade ettim; bu, yasama organına bir saygısızlıktır. Link atmayın, vermeyeceksen cevabını verme "Şu gerekçeden, devletin sırrı vardır, şu vardır." Bir şey demiyorum ama "Şu linke gidelim." E, basıyorsunuz, o linkten o cevap gelmiyor. Biz bakın, bunları görüyoruz, yüzde 11'e düşmüş. Yani sistem işlemiyor ve tıkanmış durumda. Şimdi, dolayısıyla benzeri şu anda bu kanun teklifini böyle bir koşulda yani sistemin çalışmadığı, tıkandığı bir ortamda bu görüşüyoruz. Bu kanun teklifi, dolayısıyla sağlıklı hazırlanmış bir kanun teklifi değil. Yani, bu, nereden geldi, nereden ihtiyaç duyuldu bilemiyorum, gerekçeleri açıklanmış, şudur budur.
Şimdi, derneklerde bağış toplama işi, bizim belediye başkanlarından kaynaklandı. Pandemi döneminde Sayın Ekrem İmamoğlu ve bizim diğer belediye başkanlarımız bir bağış toplama kampanyası yaptılar yoksullara yardım olsun diye, pandeminin etkilerini azaltmak amacıyla ve yıllardır siz belediyelerdeyken, yönetim sizdeyken yapılan yöntem ve usullerle yaptılar aynı şeyi ama bir şeklide el konuldu. Şu anda 15 milyon liraya, belediyelerin açmış olduğu hesaplarda 15 milyon liraya -vatandaş, yoksul insanlara yapılmış olan şeye- el konulmuş, bloke edilmiş durumda. Bakın, bu yanlış; fakirlere giden bir şey, cebine koymuyor ki. Denetlersiniz, eğer amacına uygun kullanmıyorsa denetlersiniz, gereken cezayı verirsiniz, olmaz.
Kırk yıldır olan, Eskişehir'deki aşevinin hesabına el koydunuz. Bakın, bunu niçin anlatıyorum? Bakın, ne kadar iyi kanun yaparsanız yapın kötü uygulayıcıların elinde kötü sonuçlar doğurur diyoruz ama üzülerek ifade ediyorum: Şimdi, kötü uygulayıcı var mı, var ama bu kanun da kötü bana göre. Kötü, yanlış yönleri var yani. Objektiflik, tarafsızlık, belirlilik ilkelerinin biraz aşındığı bir kanun bu. Dolayısıyla, şimdi, kötü uygulayıcı diyoruz; işte, güvenilmeyen yargı. Nereden geliyor? Şundan geliyor, bakın: Yargıçlara ve savcılara -üzülerek ifade ediyorum, Adalet Bakanlığı bürokratları burada olduğu için söylüyorum- güvenilmiyor şu anda.
Şimdi, bakın, bu maddede, 10'uncu maddede cezalarda orantılılık ve belirlilik ilkesi bakımından sorun yaratabilecek bir hüküm var. Biraz toparlayacağım: Bakın -diyor ki- valilere geniş yetki veriliyor burada ve mülkiyet hakkına kadar dokunulabilecek oranda cezalar konulmuş buraya. Şimdi, bakın, vali dediğimiz şu anda yürütmenin temsilcisi olan kişiler -yanlış anlamayın ama bakın- AK PARTİ'nin valisi gibi hareket ediyorlar, biz bunu görüyoruz. Ben Zonguldaklıyım, Zonguldak valilerimiz maalesef öyle yani. Bana öyle geldi, diğer illerin nasıl bilemiyorum ama AK PARTİ'nin il başkanı gibi hareket ediyorlar.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Mustafa Bey, Afyon'dan geldi, çok kıymetli bir validir, iyi bir devlet adamıdır.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Vallahi, biz kendisine saygı duyuyoruz ama dediğim gibi bazı cendere... Sıkışmışlık durumunda diye hissediyorum yani mecbur kalıyor.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - İstisnalar kaideyi bozmuyor Ali Bey, onlar istisna.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Neyse.
Netice itibarıyla bakın, çoğu valimiz -ondan öncekiler de benzer şekilde- iktidarın yoğun bir baskısı altında ve biz devletin valisi olarak göremiyoruz kendilerini. Bize devletin valisi gibi yaklaşmıyor. Mesela AK PARTİ'li vekil arkadaşlarımızla çok rahat fotoğraflar veriliyor, bizden öbek öbek kaçılıyor, ben bunu anlamıyorum. Devletin valisiyse o zaman herkese eşit davranmak zorunda. Biz devletin valisi görmek istiyoruz, yok.
Şimdi, burada, valiye bir yetki veriliyor; bakın, geniş bir yetki veriliyor. Peki, vatandaş burada mağdur oldu, valinin yetkisine karşı itiraz edecek. Nereye gidecek? Sulh ceza hâkimliğine gidecek, değil mi? Şimdi, bakıyoruz sulh ceza hâkimlerine, suç ceza hâkimlerinin de çoğu AK PARTİ il, ilçe yöneticiliği yapmış, avukatlıktan geçen arkadaşlarımız. Hâkimlik cübbesi var ama siyasal kimliğini açık etmiş ve yıllarca o ideolojiye hizmet etmiş ama avukatlıktan geçmiş, yargıç olmuş ve sulh ceza hâkimi ve kritik yerlerde bu insanlar. Şimdi, ne oluyor? Vali, yetkiyi aşmış, mülkiyet hakkına dokunacak kadar bir cezayı vermiş. Şimdi, nereye gidecek? Sulh ceza mahkemesine, adalete sığınacak vatandaş ama bakıyoruz, adalet de zaten AK PARTİ'nin cenderesinden geçmiş, görev yapmış, o ideolojiyi benimsemiş bir yargıç. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını daha baştan yitirmiş. Şimdi, ne oluyor, peki sonuç? Sonuç tabii ki olumsuz oluyor. Bu ne oluyor? Bakın, yargıya olan güveni tamamen bitiriyorsunuz bu şekilde.
Yani bu anlamda ben şunu ifade etmek istiyorum: Burada, evet, geniş yetkiler, bazen takdir yetkisinin bu derecede -skalanın- geniş tutulması iyidir ama günümüz koşullarında kötü uygulayıcıların elinde bu kanun çok kötü sonuçlar doğurabilir diye endişe ediyorum, doğurabilir diye endişe ediyorum. Dolayısıyla, bu keyfiliğe yol açabilecek, özellikle, muhalif görüşte olan kişilerin kurmuş olduğu dernekleri veya vakıfları bir cendere içerisine alabilecek bir düzenlemeden kaçınılması gerektiği... Cezalardaki belirsizlik ve orantısızlık keyfiliğe yol açacaktır diye endişe ediyorum. Dolayısıyla, kanunun çıkarılış amacı belki doğrudur, yerindedir ama verdiğiniz yetkiler biraz orantısız olmuş. O anlamda, kötü uygulayıcıların elinde de çok kötü sonuçlar doğurabilme ihtimalini de az önce anlattığım zincir nedeniyle de sonuç doğuracağını düşünüyorum ve bu da neticede dönecek dolaşacak Türkiye'nin vatandaşlardaki adalet duygusunun zedelenmesine yol açacaktır diye düşünüyorum. Dışarıdan da kötü gözüküyor bu manzara, iyi gözükmüyor.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Ünal Bey, toparlayalım, oylamaya yetişeceğiz.
ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Teşekkür ederim sabrınıza Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Ben bu anlamda, bu hususların tekrar tekrar göz önünde tutulması gerektiğini düşünüyorum.
Tekrar saygılarımı sunuyorum.
Çok sağ olun.