KOMİSYON KONUŞMASI

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, bu madde çok önemli bir madde. Bu madde açık ve net olarak OHAL düzeninin devamını ortaya koyan bir madde yani OHAL düzeninin devamını... Siz bir iki normal gerekçe göstererek böyle maddelerle örgütlenme özgürlüğünün altına dinamit koyuyorsunuz.

Bakın, derneklere "kara para aklamanın, uyuşturucu imali ve ticaretinin, terörizmin finansmanının önlenmesi" adı altında kayyum atanması ne demek? Bir bakana -kim olursa olsun- İçişleri Bakanına, bir kişiye bir sivil toplum örgütünün faaliyetine devam edip etmemesi üzerine yetki verilebilir mi? Bir sivil toplum örgütünün, bir derneğin faaliyetine devam edip etmemesi konusunda bir bakana yetki verilebilir mi arkadaşlar? Bu yargı ne iş yapar?

Bakın, Adalet Bakanımız 2020 Ekim ayında bir çalıştay düzenledi; bu çalıştay da lekelenmeme hakkıyla ilgili bir çalıştaydı. Bu lekelenmeme hakkı yargı reformu açısından önemli haklardan birisiydi, 2017 yılında getirildi. Ne oldu? Birçok kişi yararlandı bu işten. Sen bu maddeyle birlikte örgütlenme özgürlüğünü bir kenara itiyorsun ve bazı kişileri görevden alıyorsun, onlar hakkında dava sonuçlanıncaya kadar kayyum ataması için yargıya gidiyorsun. Mahkeme bu kişileri bu suçlamalardan beraat ettirirse ne olacak arkadaşlar? Bunların lekelenmeme hakları ne olacak? Lekelenmeme hakkı sadece şüpheli için mi var? Yani burada da var; o nedenle böyle bir şey olamaz.

Bakana nasıl veriyorsunuz bu yetkiyi? Bir sivil toplum örgütünün faaliyetine devam edip etmeyeceği konusunda karar verme yetkisi veriyorsunuz. O bakan, sizin bizim gibi bir birey. Biraz önce söylediğim gibi yargı ne iş yapar?

Değerli arkadaşlar, Dernekler Kanunu'na eklenen bu yeni maddeyle herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı aranmadan dernek faaliyetleri çerçevesinde ve bu madde kapsamında açılan bir soruşturma yeterli sayılarak derneğin genel kurul organı dışındaki görevliler, yönetim ve denetim kurulu üyeleri gibi veya ilgili personel hakkında ya da çok daha ağır biçimde doğrudan bu kişilerin görev yaptığı organlar hakkında İçişleri Bakanının takdiriyle geçici olarak görevden uzaklaştırma kararı verilebilecek. Yani İçişleri Bakanı artık sarayın has bakanı oldu -diğer bakanlara da hiç gerek yok yani- şimdiden ataması yapılsın, bütün yetkileri verin. Gelen kanun tekliflerinin hemen hemen çoğu İçişleri Bakanının yetkisini artırmaya yönelik. Güvenlikçi politikalarla birlikte zaten Türkiye'nin çevresi de cezaevi şeklinde çevrilmiş vaziyette yani cezaevleri de arttırılıyor. Yani İçişleri Bakanı Adalet Bakanı da olsun, Hazine ve Maliye Bakanı da olsun, ne olursa olsun. "Bakanın geçici tedbir olarak uzaklaştırma kararı verebilmesi için bu derneğin Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkındaki Kanun kapsamındaki suçlar ile TCK kapsamındaki uyuşturucu, uyarıcı madde imali, ticareti ve kara para aklama suçundan kaynaklı mal varlığını aklama suçlarından dolayı yönetim, denetim kurulu üyelerinin ya da ilgili bir personelin soruşturma kapsamına alınması yeterli sayılacak." Tek yeterlilik bu. "Soruşturma kapsamına aldık." diyecek, karar verecek keyfî bir şekilde; dayanaksız, yargı denetimi olmadan, yeterli sayılacak. Görevden uzaklaştırma için kovuşturma safhası ya da kesinleşmiş yargı kararı aranmayacak. Hukuk devleti, Anayasa'nın 2'nci maddesi -görevden uzaklaştırmak için kovuşturma safhası ya da kesinleşmiş yargı kararı aranmayacak- lekelenmeme hakkı; bunları bir kenara atıyoruz, yargı reformunu bir kenara atıyoruz, her şeyi bir kenara itiyoruz. "İçişleri Bakanı ilgili kişiyi görevden uzaklaştırabilir." denilmiş. Sonrasında da "Bu tedbir yeterli olmazsa derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilir." denilmiş. Yani bunun yeterli olup olmaması nasıl belirleniyor arkadaşlar? Bakın, nasıl belirleniyor yani neye göre belirleniyor, bunun kıstasları nelerdir? Hukuk devletinde böyle bir belirleme yetkisi bir kişiye, sivil toplum örgütünün faaliyetine devam edip etmemesi konusundaki yetki verilebilir mi? Verilemez. Madde açık ve net; kayyum uygulamasının belediyelerden sonra derneklere genişletilmesi anlamına geliyor. "Millî irade, millî irade" diyorsunuz ya, yani vatandaşın, milletin, halkın oyuyla gelen belediye başkanlarını alıyorsunuz kayyum atıyorsunuz, arkasından istim sonra geliyor. Şimdi dernekler kalmıştı, derneklerdeki örgütlenme özgürlüğünü, dernek kurma özgürlüğünü de ortadan kaldırıcı bu maddeyle beraber derneklere de kayyum getiriyorsunuz.

Burada derneklerin yönetim ve denetim kurullarının hızla ve bakan takdiriyle görevden uzaklaştırılması, derneklerin feshinin daha kolaylaşması konusunda OHAL düzeninin devamıdır. Biraz önce demiştim, doğru, OHAL düzeninin devamı. Yahu arkadaşlar, yani 15 Temmuzdan sonra FETÖ terör örgütüne yönelik olan, terörizme karşı alınmış olan kararları niçin genişleterek daha sonra bu tüm muhaliflere yönlendirdiniz? Bu memleketteki insanların basın açıklaması yapmak, ifade özgürlüğünü kullanmak, toplantı yapma, yürüyüş yapma hakkını niçin engelliyorsunuz? Ya, bir soluk aldırın artık, insanlar soluk alamıyor. Daha dün söyledim, çiftçi diyor ki: "Tarım Kredi Kooperatifine borcum var, battım; yapılandırma yapın." diye geliyor vatandaş, buraya, Meclisin Dikmen Kapısı'nın önüne gelmek istiyor, gene Ankara'ya sokmuyorsunuz. Baro başkanlarını sokmuyorsunuz, kimseleri yürütmüyorsunuz, basın açıklaması yaptırmıyorsunuz. Çorlu tren faciasında vatandaş yakınlarını kaybetmiş, Anayasa Mahkemesi önüne gelip bireysel başvuru hakkını kullanacak, orada basın açıklaması dahi yaptırmıyorsunuz, şu anda Ankara'da 27. Asliye Ceza Mahkemesinde sürüm sürüm süründürüyorsunuz. Yapmayın, eylemeyin, insanlar soluk alsın. İnsanlar soluk almazsa, demokrasiyi bir kenara iterseniz kayyumlarla bu memleketi nereye kadar idare edersiniz? Son önümüze gelecek sandığa kadar idare edersiniz, sandıkta da zaten gideceksiniz.

Arkadaşlar, kara para aklama, uyuşturucuyla mücadele, terörizmin kanallarının tıkanması için verilen mücadele hukuk çerçevesinde olması gerekirken burada İçişleri Bakanı, yasamanın ve yargının önünde konum almakta, teklifin diğer maddeleriyle beraber düşünüldüğünde hukuk devletinin ve hukuk güvenliğinin de önüne geçmektedir. Terörün finansmanıyla mücadele ya da kara paranın aklanmasını engelleme, uyuşturucuyla mücadele adı altında sınırları belirsiz ve muğlak, hukuk güvenliğini reform konuşulan haftalarda hukuk öngörülebilirliğini zedeleyen, örgütlenme hak ve özgürlüğünün temelini sarsacak, hukuk devleti ilkesini ihlal edebilecek bir teklif maddesidir bu, net. Burada hukuk aranmıyor, maddede hukuk yok, bu maddede özgürlüğün dışında her şey var ama hukuk yok. Arkadaşlar, bu madde Anayasa'nın 2'nci maddesi, cumhuriyetin nitelikleriyle ilgili; 5'inci maddesi, devletin temel amaç ve görevleri; 25'inci maddesi, düşünce ve kanaat hürriyeti; 36'ncı maddesi, hak arama hürriyeti; 38'inci maddesi, suç ve cezalara ilişkin esaslar ve 40'ıncı maddesi, temel hak ve hürriyetlerin korunması hükümlerine ihlali açıkça ortaya koyuyor. Son olarak da söylemek istediğim şu var. İçişleri Bakanına tanınan yetki konusunda biraz da açılımı şöyle yapmak istiyorum: Bu düzenlemeyle İçişleri Bakanına tanınan kapsamı belirsiz yetkinin dernek özgürlüğünün keyfî bir şekilde sınırlanmasına yol açacağı açıktır. Her ne kadar Anayasa'nın 33'üncü maddesinin beşinci fıkrası, bazı istisnai hâllerde, gecikmede sakınca varsa kanunla bir mercinin derneği faaliyetten menle yetkilendirilebileceğini öngörüyor olsa da aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre, "Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir." Şu hâlde, 33'üncü maddenin beşinci fıkrası dikkate alındığında dahi hâkim kararı olmadan İçişleri Bakanınca verilecek faaliyetten geçici alıkoyma kararının hangi hâllerde verilebileceğinin açık ve öngörülebilir şekilde kanun düzeyinde belirlenmesi gerekir; oysa getirilen 30/A maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesindeki "tedbirin yeterli olmaması" ifadesinin anlamı belirsizdir ve İçişleri Bakanının, anayasal bir hak olan dernek özgürlüğünü keyfî bir şekilde sınırlamasını mümkün kılacak bir düzenlemedir.

Teklif metni, Anayasa'nın, hukuk devleti ilkesini öngören 2'nci, dernek özgürlüğünü öngören 33'üncü ve temel hakların sınırlanmasında kanunilik ilkesini öngören 13'üncü maddesine aykırıdır. Bu nedenle, bu madde kesinlikle keyfî bir yetkilendirme maddesidir, geri çekilmelidir.

Teşekkür ederim.