| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Türkiye Müteahhitler Birliği Başkan Vekili Hüseyin Arslan ve Türkiye Müteahhitler Birliği Genel Sekreteri Hasan Yalçın'ın, Birliğin yapısı, deprem olgusu ve dayanıklı yapı üretimiyle ilgili olarak görüş, tespit ve önerileri ile Türkiye'nin depreselliği hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 22 .12.2020 |
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Başkanım.
Öncelikle gerçekçi ve uygulamaları nedeniyle sunumları ve bilgilendirmelerinden dolayı heyete teşekkür ediyorum.
Ben konuya girmeden evvel dört yıl Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığı yaptığım için bir yanlış anlamayı düzeltmek istiyorum. TSE standardı diye bir standart yoktur arkadaşlar. ISO... Hatta şöyle der: "TSE and ISO bilmem kaç." Bu şudur: ISO standardı ile Avrupa standardını alırız, kapağını tercüme ederiz, çoğu zaman içini bile tercüme etmeyiz adına "TSE standardı" deriz. Sorun standartta değil, sorun ne yazık ki uygulamada. İki türlü sıkıntımız var. Bir; biz TSE olarak gittiğimizde geleceğimiz biliniyor, günler öncesinden haberi var, ona göre ürünü üretiyor, biz ona göre testleri yapıyoruz, diyoruz "Uygun." Bizden sonra bildiğini okuyor. İki; bazılarına TSE şart değil, özel kuruluşlar adına alınabiliyor, orada yaşanan faciaları da biliyoruz. Dolayısıyla sorun TSE standardı değil. Bakın, mesela musluk örneği vereyim: Bugün 500 bin aç kapa normal musluktur, 1 milyonlar geçildi ama standart -benim değil, Avrupa standardı- "20 bin" diyor. Dolayısıyla 20 bin aç kapaya dayanan musluk üreticisine ben TSE belgesi vermek zorundayım ama 1 milyona da TSE belgesi veriyorum. Saçmalık burada. TOKİ gibi kuruluşlar kamu kurumu olduğu için ihaleye çıkarken bir şart koşacak, özel marka koşamıyor, "TSE standardı" diyor, o zaman da 1 milyonluk armatürle 20 binlik aynı yarışa giriyor, rezalet burada. Biz bunu önlemek için 'Yıldız' ve 'çift yıldız' uygulamasına geçelim." dedik, yani işte 250 bin aç kapaya tek yıldız verelim 500 bine bir... Ama ne yazık ki gerekli destek bulunmadı ve bildiğim kadarıyla da uygulamadan TSE vazgeçmiş gibi. Dolayısıyla bu sorunlar... Mesela "mesleki yeterlilik" denilip duruluyor, daha geçen hafta bu işleri yapan bir arkadaşla konuştuğumda çok dert yanıyordu "Piyasa çok kötü" diye. Ağabey en son şöyle yapıyoruz diyor: "İnşaatçılara gidiyoruz, işte 500 çalışanı var, çünkü 2 bin liraya yakın para veriyor bize mesleki yeterlilik, diyoruz ki 'Ağabey işini bize ver.' pazarlık ediyoruz, 200-300 bin lirayı ödüyoruz müteahhide, bizle sözleşmeyi imzalıyor, biz de eğitimleri aldırıyoruz, devletten de parasını alıyoruz." Yani ne yazık ki bunun tek bir yolu var, o da çok sıkı denetim. Demin arkadaşımız da söyledi, GOST standartları falan bizimkinden kaliteli standart değil ama adam kendi standardını şart koşuyor ve ciddi denetlediği için, ciddi denetlediği için... Avrupa da aynısı, denetimi adam gibi yapıyor. Biz de ne yazık ki sadece belge üzerinden denetim yapıldığı için de bu sıkıntıları yaşıyoruz. Adam gibi denetim yapılsa, üretici firmaya da adam gibi bir ceza kesilse bir daha bu sorunları yaşamayız. Bu farklı bir sorunumuz ama TSE Başkanlığı yaptığım için bu konuda bir açıklama yapma gereği duydum, hakkınızı helal edin.
Şimdi asıl konuya gelelim. 1999'da biz hepimiz için milat olan bu depremi yaşadık. Tabii elbette Türkiye deprem ülkesi, hep yaşıyorduk ama 1999 hepimiz için milat oldu. Allah da o günleri bizlere bir daha yaşatmasın diye dua etmekten başka hiçbir şey yapamıyoruz. O günden bu yana yirmi küsur yıl geçti "Kentsel dönüşüm aşağı, kentsel dönüşüm yukarı." Geldiğimiz nokta; batmış bir yaklaşım. Kentsel dönüşüme karşı olduğum için değil ama doğru yönetilemeyen kentsel dönüşümün çok ağır faturalarını bugün ödemeye başladık. Bakın, 1998'de bizzat Pendik Belediyesindeyken bir yerin dönüşümünü ben yürüttüm. Adam "Yok, ben 4 daire istiyorum." "Ya, kardeşim 200 metrekare arsan var." "Bak, orada 10 kat yapmış. Müteahhide versem buraya 10 kat yapacak." "Ya, saçmalama, orası 10 dönüme 10 kat bina yapmış, senin burası emsal 1; 200 metrekare inşaat çıkar, 2 daire olur. Müteahhit -yüzde 40'tı o zaman, oralar Kurtköy- 1 daire bile vermez sana." Gene inat edince zabıtaya talimat verdim onun yanında, o zaman hemen sözleşmeyi imzaladı. Ama ne yazık ki bugün belediyeler bunu yapamıyor. Niye? Kentsel dönüşüm çalışmalarında o kadar şımartılan haksız kazanç gerçeğiyle karşı karşıyayız ki bunu hep beraber yaptık; müteahhit de yaptı bunu, birbirleriyle yarıştılar "Yüzde 50, 60, 70." Maltepe gibi bir yerde yüzde 70'le kat karşılığı... Ya, yazık günah, ben Maltepe'de yaşıyorum, asla kurtarmaz böyle bir şey. Neyse. Bir cenaze var önümüzde ve yıllar sonra geldik ve bu cenazenin kalkması gerekiyor.
İki: Yirmi bir yıl geçti, önümüzde yirmi bir gün olup olmadığını bile bilmiyoruz çünkü yirmi yıl önce İstanbul'daki büyük depremden sonra yirmi-yirmi beş yıl içerisinde tekrar deprem beklentisi vardı, artık son günleri yaşıyoruz. Bu saatten sonra... Kimse de yanlış anlamasın beni ama ben özellikle... Komisyon üyesi arkadaşlarımız toplantıda bunu sıklıkla dile getirdiler, Mustafa ağabey zaten her seferinde söylüyor, Gökan arkadaşımız, İlyas Bey her seferinde söylüyor. Bizim artık, şu kentsel dönüşüm, mentsel dönüşüm... Karşı olduğumuz için değil, bunlar yürümeli ama acilen bir yapı stokumuz var, dönüştürmeye ihtiyacımız var, acilen ve burada imar romantizmiyle uğraşacak hâlimiz de yok. Hani, birileri masa başında... Mesela biz bunu -İlyas Bey hatırlarlar- geçen sene bir komisyonda tartışırken "Fazla emsal var, ne olacak?" diyoruz "Vekilim ama..." Ya, kardeşim var ama bu var, bu bir gerçek. "Yıkılınca yenisine müsaade etmeyeceğiz." Yıkılmıyor da, zaten imar affıyla da yıkılmaz hâle getirmişiz. Dolayısıyla bu cenazenin kalkması gerekiyor, Mustafa ağabeye ben aynen katılıyorum. Şimdi, burada 1,5 milyonun 300 milyar yani 40 milyar dolar tutuyor, gerçekte 6,5 milyon riskli yapıdan bahsettiğimiz de 1,3 trilyon yani 170 milyar dolar... Türkiye Cumhuriyeti'nin eti budu belli. Bu rakamlar, hani kâğıda yazması kolay rakamlar ama uygulamaya geldiğinde asla ve asla altından kalkılacak rakamlar değil; gerçekçi, ayağa yere değen...
Bir başka husus kentsel dönüşümle ilgili... Bakın, piyasadan geliyorsunuz, her şey arz talebe bağlı. Siz şu an 1,5 milyon, 2 milyon yapıyı -gidip de kırsaldakini dönüştürmeyeceksiniz çünkü şey değil- İstanbul'da örneğin, 1 milyon bağımsız bölümü iki yılda dönüştürün, kime satacaksınız 1 milyonu? Dolayısıyla bu, yıllara yayılmak mecburiyetinde ama bizim böyle bir lüksümüz yok. Böyle bir lüksümüz olmadığı için biz bu sağlıksız yapıların bir an önce sağlıklı hâle getirilmesi yolunda adımlar atmak mecburiyetindeyiz. Bu, kentsel dönüşüme engel değil ama burada doğru, kamu, dirayetini göstermek mecburiyetinde, keyiften çıkarmak mecburiyetindeyiz bunu. Zaten, Komisyonumuz da bu alandaki çalışmalar için, bu alandaki çözümler için çalışmalarını yürütüyor ama bizim öncelikli mantığımız artık...
Arkadaşlar, Allah muhafaza -ben İstanbul Milletvekiliyim, doğma büyüme İstanbulluyum- yani, bu akşam İstanbul'da deprem olmayacağının garantisini bana hiçbiriniz veremezsiniz. Yarın sabah "Allah belamızı versin, biz bunu niye zamanında yapmadık?" dememek hassasiyetiyle hareket ediyoruz. O yüzden romantizmle vesaire uğraşmak istemiyoruz ama bu finansı mutlaka ve mutlaka bulmak mecburiyetindeyiz, uluslararası krediyle falan bu iş yürümez, gerçekçi olalım. Ha, bu öyle tahvil mahvil çıkarmayla da yürümez. Bizim kendi kaynaklarımızı zorlayarak, kamu kaynaklarımızı da zorlayarak, bir kısmını da vatandaşın üzerine yıkarak ama bir şekilde haksız kazanç taleplerini de törpüleyerek... Tamamen yok edemeyiz ama onu kısmen törpüleyerek bunu, devlete maliyetinin daha az olacağı bir sisteme, çözüme getirmek mecburiyetindeyiz.
Ben sunumlarınız için tekrar size teşekkür ediyorum ama Mustafa Bey'e, Gökan Bey'e, İlyas Ağabey'e ve diğer arkadaşlara da gerçekçi yaklaşımlarından dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Hulusi Bey, çok teşekkür ederim.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Başkanım, yağcılık olmasın diye size teşekkür etmedim.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Estağfurullah, çok teşekkür ederim.
TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ BAŞKAN VEKİLİ HÜSEYİN ARSLAN - TSE'yi töhmet altında bırakmadınız.
TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Ben o konuda bir şey söyleyeyim.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Ben o zaman basın açıklaması yapmıştım, ya TSE standardı diye bir standart yok arkadaşlar.
TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Hayır, TSE iyi bir denetleyici olabilir, ben onu kastetmiştim.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Kanunen yapamaz.
TÜRKİYE MÜTEAHHİTLER BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU ÜYESİ SÜHEYLA ÇEBİ KARAHAN - Biz Ticaret Bakanlığına ve Sanayi Bakanlığına bu konuda yazı verdik. Şu anda TSE'yle de bu konularda çalışma içerisindeyiz. TSE malzeme konusunda iyi bir denetçi olabilir, çok değerli bir kurum, değerlendirilmeli.
HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) - Şöyle: Denetleme bakanlıkların yetkisinde, ürün güvenliğinden dolayı. Bakanlık ancak kendi adına TSE'yi görevlendirirse TSE denetleyebilir, yoksa denetleme yetkisi yok, uluslararası şeylere aykırı.