| Komisyon Adı | : | DİJİTAL MECRALAR KOMİSYONU |
| Konu | : | Sosyal mecralarda son günlerde yaşanan gelişmelerin değerlendirilmesi hakkında görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 26 .01.2021 |
DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; bir kez daha bir toplantıda bir aradayız. Daha önce, 13 Ocakta yaptığımız çalışma toplantısında ortak bir basın bildirisi hazırlamıştık ve daha sonra da bu basın açıklaması gerçekleştirilmişti.
Komisyonumuzun görev tanımı çok geniş ve daha da genişletilebilir çünkü sadece Türkiye'yi ve devletin belirli bir iş bölümü itibarıyla yaptığı dağılımdaki sadece bir bakanlığı ilgilendiren bir görevden bahsetmiyoruz; aslında içinde yaşadığımız gerçek dünya ve aynı zamanda da sanal dünyaya kadar uzanan bir görev alanı var. Bu bakımdan gerçekten, ben, ana komisyonların içinde şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli ve Türkiye'deki tüm vatandaşlara da doğrudan dokunan, temas eden kritik bir Komisyon olduğunu tekrar vurgulamak istiyorum ve önemi de günden güne artacak. Türkiye Büyük Millet Meclisinin dünyada olan gelişim ve değişimlere ne kadar hızlı reaksiyon verebildiğini ve ayak uydurabildiğini de göstermesi bakımından da en ön sırada yer alacak Komisyon. O nedenle, biz aslında Komisyonun görevini bugün belki değerlendireceğiz ama yarın bambaşka bir misyon yüklenecek ve tekrar değerlendireceğiz, sonra tekrar değerlendireceğiz ve internet alanındaki gelişmeler devam ettiği sürece, kartlar yeniden karılıp yeni icatlarla birlikte yeni sorunlar ortaya çıktıkça, yeni çözüm önerileri gerektikçe de tekrar Komisyonun bu görev alanının genişlediğini birlikte göreceğiz.
Evet, internet bir beyin fırtınası, aynı zamanda da bir çığ, çığ gibi de büyüyor ve önümüze yeni sorunlar çıkarıyor, yeni imkânlar çıkarıyor. Dolayısıyla, dünyada insanların yaşam biçimi değiştikçe ve sosyal medya platformları insanların yaşam şeklini değiştirdikçe bu döngünün içinde bizleri yepyeni çözümler bulmak zorunda bırakıyor. Bu bakımdan, 13 Ocakta yaptığımız çalışma toplantısı gönül isterdi ki tutanaklı olsaydı ve orada tüm partilerin temsilcileri toplantıda bulunsun, bulunmasın, bulunamasın o sürecin içinde verdiği destek, omuz omuza mücadele, çok boyutlu olayları değerlendirme hem siyasi yanıyla hem de siyaset üstü bu süreci gerçekleştirebilmeleri gerçekten çok kıymetliydi. Aynı zamanda da sonrasında yaşanan gelişmeler yani WhatsApp'ın gizlilik sözleşmesiyle ilgili belirlediği bir tarih vardı, bu sözleşmenin şu tarihe kadar kullanıcıları tarafından imzalanması aksi takdirde WhatsApp uygulamasını kullanamayacakları yönünde bir açıklaması vardı. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dijital Mecralar Komisyonu olarak, ortaya koyduğumuz iradeyle, yani Türk milletinin iradesini temsil eden, yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin temsil edildiği bu Komisyonun iradesiyle birlikte bir kararlılık ortaya koyduk ve bu zaman şartının uygun olmadığını aslında ifade ettik. Konunun dijital haklar bakımından mutlaka incelenmesi gerektiğini ve bu bakımdan da Rekabet Kurulunun aldığı WhatsApp'ın gizlilik sözleşmesiyle uygulamaya koymak istediği yeni durumun Anayasa'ya uygun olup olmadığı, hangi kanunlara uygun olup olmadığının incelenmesi için başlatılan soruşturmasını takip edeceğimizi, aynı zamanda da desteklediğimizi beyan eden bir basın açıklamasıydı. Bu kararlılıktan sonra; ki bence milletimizin, vatandaşlarımızın iradesini en üst düzeyde Türkiye'de temsil eden en büyük makam olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu duruşu nedeniyle de sosyal medya platformları aslında kararını tekrar gözden geçirmiş ve yeni bir değerlendirme yapmıştır. Bu bakımdan, ben Komisyonumuzu tebrik ediyorum.
Diğer taraftan da kısa bir değerlendirme yapmayı gerekli görüyorum. Türkiye'de şu anda temsilci bulundurmayı kabul eden sosyal medya platformları: Facebook, Instagram, TikTok, VKontakte -bu Rus video paylaşım platformu- YouTube, Dailymotion, Spotify, Netflix, Amazon Prime. Şu anda bunlar görünüyor. Türkiye'de temsilci bulundurma konusunda henüz açıklama yapmayan Twitter, Periscope, Pinterest -bu da bir görsel paylaşım platformu- gibi sosyal medya platformları var. Tabii, temsilci bulundurmayla ilgili yapılan açıklamalar bazı şartları da ortaya koyuyor. Aslında biz genel olarak ortak bir noktada buluşmayı öneriyoruz çünkü bu platformların sadece Türkiye'de bir faaliyeti yok aynı zamanda eş zamanlı olarak dünyada da var. Ne Türkiye'yi dünyanın dışında tutabiliriz ne de dünyadaki gelişmeler Türkiye'nin dışında gerçekleşiyor. Artık globalleşen dünyada eş zamanlı olarak bu süreç yürüyor ve yürüyecek. Bu bakımdan da kendi ilkeleri ve değerleri, dünyada uyguladığı bu ilkeler ve değerlere tabi olarak kendilerinden istenilen bazı kısıtlamalar ve talepleri bu ilkeler doğrultusunda değerlendireceklerini ve bu çizgide temsilcileri Türkiye'de barındıracaklarını ifade etmişlerdir. Yani burada ben toplumumuza, vatandaşlarımıza da aynı zamanda seslenmek istiyorum: Bu platformların "Türkiye'de temsilci bulunduracağız." demesi, siyasi anlamda herhangi bir partinin, özellikle Hükûmetin birçok konudaki taleplerine doğrudan ve kesin olarak yanıt vermek zorunda kalmayı kabul ettikleri anlamına gelmiyor. Dolayısıyla, bu, orta noktada buluşma anlayışımızın bundan sonraki süreçte de devam etmesi gerekiyor.
Şimdi, Komisyonumuzun ilgilenmesi gereken aslında çok çok önemli konulardan bir tanesi, Türkiye'de dijital mecraların yer aldığı dijital alan yani internet alanı ve internete erişimimiz konusu. Ben tekrar vurgulamak istiyorum, bu Meclisin Genel Kurulunun faaliyetlerine ara verdiği dönemde, mümkün olduğunca, sabahın çok erken saatlerinden gece saatlerine kadar, bazen sabahlara kadar internette çalışmış bir milletvekili olarak söylüyorum... Bunu neden söylüyorum? Yani kaynağını da kendim olarak vereyim ki kulaktan dolma bir bilgiyi aktarıyorum durumu olmasın. Mecliste internet hızı çok kötü, çok düşük; çıldırtıcı bir durum yaratmış vaziyette. Şimdi, bizim milletvekili olarak bazen trafikte geçiş üstünlüğümüz var. Neden bu imkân tanınmış? Çünkü zaman çok kıymetli, bir milletvekili için daha da kıymetli. Çünkü sınırlı bir süre var, iki seçim arasında bir süre var, bu sürenin içinde milletvekilinin yirmi dört saatini en verimli şekilde kullanması gerekli. Bir toplantıya gidecek, toplantıda belki bir karar alınacak ve onlarca kişinin hayatı kurtulacak; bu sağlık konusunda öyle, güvenlik konusunda öyle, bazı kanunlar konusunda öyle. Yani burada bu imkânlar tanınırken trafikte, biz Meclisteki -yani ibretlik bir durum olduğu için söylüyorum- internet trafiğine sıkışıp kalıyoruz ve geçemiyoruz. Dolayısıyla, bu gerçekten çok vahim.
Şimdi buradan hareketle bakalım, daha biz bu sorunu Mecliste çözemezken bir de vatandaşlarımızın durumuna bakalım. Yani burada çok acı bir tablo var. Geçtiğimiz toplantılarda Türkiye'nin internet hızı sıralamasını vermiştim bağımsız otoritelerce ölçülen. Gerçekten durumumuz çok kötü ve 100'üncü sıralardayız ülkeler arası sıralamada. Bu, gerçekten çok acı. Diğer taraftan, bu neye neden oluyor? Yani interneti olmayan öğrencilerin eğitimde geri kalmasına ve bu da öyle veya böyle Anayasa'daki herkesin eşit eğitim alabilme imkânına ulaşamamasına neden oluyor ve bir şekilde Anayasa'ya aykırı bir uygulama düzeninin içine girdiğimizi gösteriyor.
Diğer taraftan, yine, on-line eğitimle ilgili olarak, yine pek çok veriye göre çocuklar ve gençler bu eğitime çok uzak kalıyorlar. 3 milyon 17 bin öğrencinin evinde internet yok. Diğer taraftan, yine dijital bir mecra olan televizyon da-sadece internet değil aynı zamanda bu mecralar da bizim alanımıza giriyor- 754.429 öğrencinin evinde yok yani akıllı telefon da yok. Ya, olmak durumunda da değil sadece, yani buna ulaşımının çok kolay olması gerekli. Diğer taraftan, bilgisayarı yok dolayısıyla da bu eğitimlere de ulaşamıyor.
Ve yine, Dijital Mecralar Komisyonu olarak üzerinde durmamız gereken konulardan biri de, bazı noktalarda maalesef teknolojinin gerisinde kaldığımız için pek çok teknolojik ürün ithal edilmek durumunda. Bu noktada da çok yüksek vergiler var. Bu vergilerin düşürülmesi için mutlaka adım atmalıyız. Bakın, bu vergiler düşürülmediğinde nerelerde geri kalıyoruz, bir tane örnek vermek istiyorum. Örnek olarak, artık "e-spor" denilen bir spor var. E, bunların olimpiyatları da düzenlenmeye başladı ve bizim e-spordaki profesyonel oyuncularımızdan birisi olan Özgür Eker geçtiğimiz günlerde interneti yavaş olduğu için -buna ping sorunu deniliyor- maalesef dâhil olduğu uluslararası e-spor takımından çıkarıldı ve dolayısıyla da burada Türkiye'nin temsili yapılmamış oldu.
Şimdi, tabii ki "E-spor nedir?" diyenler çıkacaktır. E-spor dediğimiz, Türkiye'nin bir ülke olarak da temsil edildiği ve artık spor sınıfında yer alan yani beyin, beynin işlevi, gördüğünü hızla değerlendirmesi -aynı bir F-1 pilotu gibi- ve bunu yönetmesi kendi kabiliyetleriyle, yetenekleriyle, bedeniyle bunu yönetmesi, hızlı karar alması ve uygulaması, âdeta bir bilim yarışı; bunu uygulayabildiği bir alan, bir platform ve bu, bir spor dünyada ve maalesef Türkiye'de daha henüz bu konularda emeklendiği için bu Özgür Eker kardeşimiz -yani ben millî sporcumuz olarak görüyorum- Türkiye E-Spor Federasyonuna ulaşmaya çalışıyor ve bu konuyla ilgili sağlıklı bir iletişim de kuramıyor. Kendisi 2019 yılında dünyanın en iyi 20 e-spor oyuncusundan birisi. Yani biz Türkiye'de hangi branşta, dünyada -yani bunu sektörler, firmalar kategorileri dâhil olarak söylüyorum- hangisinde ilk 20'ye hangi sporcularımızı sokmuşuz? Hangi şirketlerimizi sokmuşuz? Hangi kurumlarımızı soktuysak onların izinden Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Hükûmet olarak gitmemiz ve oradaki dikenleri temizlememiz gerekiyor ki Türkiye'nin bayrağını en yukarıda dalgalandıralım, İstiklal Marşı'mızı tüm dünyaya duyuralım. Bunun gibi sıkıntılar var.
Yine, internet bazlı olarak bu yarışmalara katılan sporcularımız maalesef vize sorunları yaşıyor. Amerika'yla vize soruna yaşıyor, başka ülkelerle vize sorunu yaşıyor. Bunları çözmesi gerekenler sadece bu oyuncular değil, bunları çözmesi gereken Hükûmet, çözmesi gereken devlet.
Evet, bu noktada, ben bir değerlendirme yaparak önümüzdeki sorunları çeşitlendirmeye çalıştım. Bu bakımdan, toplantı devam ederken tekrar söz alarak konuları tabii genişletebiliriz. Bir bütün olarak hareket etme gayesindeyiz. Ancak burada özel hayatın gizliliği ve özgürlükler konusunda da taviz vermemeliyiz. Mutlaka, dediğim gibi, güvenlikçi bir anlayışla yaklaştığımız zaman, Türkiye'nin önünde bir Kuzey Kore örneği var, bir Çin örneği var ama özgürlükleri dengelemeye çalıştığımız, anlamaya çalıştığımız ve sürekli sorguladığımız bir yaklaşımla ortaya koyabileceğimiz çerçevelerin vatandaşlarımızın daha umutlu, daha kendilerini ifade edebildikleri bir Türkiye'de veya dünyada yaşamalarına olanak sağlayacağını da tekrar hatırlatmak istiyorum.
Komisyonumuza çalışmalarında başarılar diliyorum.