| Komisyon Adı | : | (10 / 3200, 3361, 3362, 3364, 3365) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Başkanı Prof. Dr. Gürsel Öngören'in, video konferans aracılığıyla, depreme karşı alınabilecek önlemler ve depremin zararlarının en aza indirgenmesi için kentsel dönüşüm kapsamında alınan önlemler ile kentsel dönüşüm uygulamasında ortaya çıkan sorunlar ve alınacak önlemler hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 27 .01.2021 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Evet, teşekkür ediyorum.
Sayın Hocam, ben konuşmanızın ortasında bir yerde girdim, bizim de Plan ve Bütçe Komisyonumuz nedeniyle -Sayın Başkan, devam ediyor hatta- burada eksik olmayayım, hem sizleri göreyim hem hocamızı da bir nebze dinleyebileyim diye yanınıza geldim.
Sayın Hocam, teşekkür ediyoruz verdiğiniz emek ve bizlere yaptığınız sunum için. Tabii aslında, benim de açıkçası tam söylemek istediğim şeyi siz az önceki yanıtınızın veya yorumunuzun son paragrafında, son cümleleri içerisinde belirttiniz: Algıyı doğru kullanmak, doğru vermek. Çünkü algı dediğimiz şey yönetilebilir, bunun mühendisliği var, algı yönetimi konusu başlı başına bilimsel bir meseledir, bir konudur. Algıyı toplumda istediğiniz şekilde yönlendirebilir, yönetebilir ve buna yönelik de toplumdaki düşünceyi ve bireylerin sahip olduğu bilgiyi belli bir şekle getirebilirsiniz. "Bu doğru bir ifade değil." diyecektim ben, siz onu kendi açıklamanızla aslında doğru noktaya oturttunuz. Bence burada eğitimi belki öne çıkarmak, farkındalık yaratmayı öne çıkarmak, algı kelimesi yerine terminolojik anlamda bunu kullanmak daha doğru bir şey olabilir. Yani içerik konusunda size bir ölçüde -o anlamda- katılıyorum ama algı dediğimizde "Ya, bu algıyı biz yönetelim, bunun mühendisliğini yapalım da toplumda bu konuda bir endişe, bir korku, deprem olursa tabutta yaşamayayım ben." falan değil, bilgilensin, bilinçlensin, birey özgürce kararını verebilsin.
Tabii, konuyu sadece algı üzerinde odaklayarak veya bunun üzerinde yoğunlaştırarak değerlendirmenin de çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Hani sizin buradaki sunumunuzda -bizim önümüzde çıktısı da var- ifadenizde: "Vatandaş ya küçük konutta, sağlıklı konutta yaşayacak ya da büyük konutta tabut olarak, her an bir tabutun içinde yaşıyormuş gibi yaşayacak." ifadesi, bunu söyleyebilmek için vatandaşın bu tercihleri yapabilecek maddi imkânlarının olup olmadığını önce sorgulamak lazım. Yok böyle bir şey yani işte daha yeni İzmir'de, bizim Karşıyaka ilçemizde yüzlerce konut sahibi vatandaşımız yoğunluk artışı istiyor, imar artışı istiyor. Yüzde 40 artış istiyor. Neden? Çünkü müteahhide verecek, cebinde parası yok. Emekli olmuş, emekli maaşıyla ya da ikramiyesiyle zamanında bir konut elde edinmiş. E, o konutta hayatının sonuna kadar götürmek istiyor ama o konutta kendisini -ya, işte sizin de ifade ettiğiniz gibi- sanki tabutta yaşıyormuş gibi bir hisse kapılınca onu yapacak maddi gücü de yok ve böyle bir çaresizlik var. Yani siz ona, işte "Daha düşük, daha az metrekarede otur." dediğinizde yoğunluğu artırmış olacaksınız, eğer imar hakları aynı kalacak ise bu sefer daha çok konut yapmak ve o oluşan rant üzerinden başkalarına o konutları satarak bir gelir elde etmek anlamı taşıyor müteahhit açısından ve imar açısından. Dolayısıyla bölgedeki yoğunluğu artırmış oluyorsunuz. E, yollar ve sosyal donatı alanları, ibadeti -efendim- resmî tesis alanları, eğitim alanları, spor alanları kültür sanat alanları, belediye hizmet alanları gibi daha birçok ihtiyaç duyulan, sosyal ve toplumsal ihtiyacı karşılayacak donatıları vermeden yoğunluğu küçük konuta sahip olan vatandaşa hem bölgedeki, alandaki yoğunluğu artırmak hem de bu sosyal donatılardan daha çok mahrumiyet yaratmak gibi de bir sonuç çıkıyor. Yani devletin anayasal görevi aslında konut hakkı. Vatandaşın gücü yoksa bunun finansmanının mutlaka devlet tarafından bir çözüm olarak önümüzde olması gerekir diye düşünüyorum açıkçası.
Bu "Algı oluşturmak bir çözümdür." ifadesini siz kendiniz, sözünüzü açıklayarak bunu ifade ettiniz ama bunu belki terminolojik olarak başka bir terimle, dediğim gibi "farkındalık yaratmak" "bilinçlendirmek" "bunun için gerekli eğitim ve değişik medya kanallarıyla bunu oluşturmak" ifadesi daha doğru olur diye düşünüyorum.
Bir de slaytınızın başındaki planlı yaklaşıma yönelik önerilerinizde "ABD Orta Doğu'yu dizayn etmek için yirmi otuz yıllık planlar yapıyor." ifadeniz bir örnek, emsal olarak planlamayı, planlı yaklaşımı ifade eden bu tümceniz -bunu sanki kabul ediyormuşuz gibi bir anlam da çıkar- bu kabul edilebilir bir şey de değil; ABD Orta Doğu'yu bırakın dizayn etmesin, Orta Doğu kendi kaynaklarıyla, kendi insanıyla, kendi özgür iradesiyle bunu yapabilsin. Bu başlığı belki o şekliyle düzeltmekte fayda var diyorum.
Ben tekrar teşekkür ediyorum.
Tabii bu, Cumhurbaşkanlığına bağlı bir kurulun oluşturulması öneriniz üzerinde dikkatle durulması gereken bir öneri, doğru veya yanlışlığı, artısı veya eksisi anlamında çünkü biz memlekette her meseleye çözüm odağı olarak Cumhurbaşkanlığı olarak da görmemek gerekiyor. Sonuçta devlet yönetiminde bugün zaten yürütmenin başı Sayın Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı makamı yürütmenin başı zaten. Dolayısıyla bunun bir organizasyonu mutlaka kurulu, zaten mevcut yapı; bunun iyileştirilmesi yönünde de bir çözüm söz konusu olabilir diyorum.
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Biz teşekkür ederiz.
KENTSEL DÖNÜŞÜM VE HUKUK PLATFORMU BAŞKANI PROF. DR. GÜRSEL ÖNGÖREN - Efendim.
BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Buyurun.
KENTSEL DÖNÜŞÜM VE HUKUK PLATFORMU BAŞKANI PROF. DR. GÜRSEL ÖNGÖREN - Ben de çok çok teşekkür ediyorum. Sayın Vekilimize de öncelikle ağzınıza sağlık diyorum.
Gerçekten algı, biz hocaların -yaklaşık otuz iki senedir üniversitede ders veriyorum- çarpıcı olması amacıyla, biz slaytları seçerken özellikle göze batan örnekler kullanıyoruz. Kastımız hiçbir zaman Amerika Birleşik Devletleri gibi emperyalist yaklaşan bir ülkenin Orta Doğu'yu dizayn etmesi değil ama bunun da bir planlı yaklaşım sonucunda neredeyse başarıldığını arz etmek amacıyla kullandım, tamamıyla karşısındayım. "Farkındalık" kelimesine yüzde yüz katılıyorum, "algı" yerine "farkındalık" ibaresinin kullanılması gerçekten çok daha yararlı olur ama ben Komisyonunuzun karşısında özellikle slaytları seçerken çarpıcı cümlelerle konuyu vurgulamak amacıyla bunları arz ettim ama hiçbir zaman kastım sizin de eleştirdiğiniz konuda değil, onu değerli Komisyon üyelerinin bilgisine öncelikle sunmak isterim.