KOMİSYON KONUŞMASI

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Değerli Bakan Yardımcım, bürokratlar, değerli basın mensupları ve emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, bu kurulun çok önemli bir iş yaptığını düşünüyorum. Her şeyden önce, bu mecrayı, bu sorunları bir arada tartışarak çözüm bulmaya ilişkin önerileri almanın ve Bakanlıktan da değerli bürokratların yer almasının önemli olduğunu düşünüyorum ben. Tabii, keşke bu 5651 sayılı Yasa'nın yapıldığı süreçte de bu uzlaşı kültürü biraz olsaydı. Günlerce yapmış olduğumuz tartışmalar, günlerce katkı sunmak istediğimiz hususlar da keşke bu kanuna eklenmiş olsaydı belki daha farklı bir ortamda olunurdu, belki daha farklı bir uzlaşı kültürünün de başlangıcı olmuş olurdu. Ben, bu yasama süreciyle ilgili olan bir iki hususu da dile getirmek istiyorum. Sonra da Sayın Bakan Yardımcısına birkaç soru ileteceğim.

Esasında bu 5651 sayılı Yasa'nın Adalet Komisyonuna -ben Adalet Komisyonunun da üyesiyim- getirilmiş olması farklı bir sorun esasında. Nasıl bir sorun? Çünkü -Türkiye'nin en sorunlu alanı olan adalet- Adalet Komisyonunun bu kanunu tartışmış olması da ayrı bir problem yarattı. Şimdi, şu bağlamda bir sorun yarattı: Fatih Bey biraz önce söyledi ya eninde sonunda bu iş uygulama açısından, özgürlükler açısından mahkemeye gidiyor; mahkemeye gidecek, mahkeme karar verecek. Peki, karar verecek olan mahkemeler hangi mahkemelerdir? Sulh ceza hâkimlikleri. Sulh ceza hâkimlikleri bu konuda uzman mıdır? Asla değil. Sulh ceza hâkimlikleri -ben uygulamada ceza davalarına da baktım, on beş yıl o çalışmayı yaptım- önüne getirilen dosya neyse, klasör neyse en son sayfayı açarlar, ona göre, on beş-yirmi dakikalık bir inceleme sonucunda bu kararı verirler. Bu nedenle aslında özgürlükler bakımından bu işin uygulama açısından çok sorun teşkil ettiğini düşünüyorum, hâlâ da sorun olarak karşımızda duruyor. Bununla ilgili yani bu Komisyona gelecek şekilde uzman mahkemelerin, uzman birimlerin oluşturulması gerekiyor. Bakın, birçok hukukçu sadece işin hukuki boyutunu biliyor, işin hukuki yönüyle ilgileniyor ama bu işin uzmanlık gerektirecek, uzmanlık anlamında farklı bir gözle mahkeme heyetine... Bir heyet her şeyden önce, bir heyetin bu tür konularda karar vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yani jüri sistemine benzer bir sistemin oluşması gerekiyor bu alanla ilgili. Ben bu itirazımı, bu düşüncemi özellikle kayıtlara geçirmek adına burada belirtmek istiyorum çünkü önemli bir husus. Yani katkı sunmak adına bu kurulun çok önemli olduğunu düşünüyorum, uzlaşı anlamında da önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Başkan, gerçek anlamda sizin bu konudaki çabalarınızı ve değerli vekillerimizin çabalarını da çok kıymetli buluyorum, çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Peki, başka ne sorunla karşı karşıyayız? Değerli arkadaşlar, aslında bu 5651 sayılı Kanun Adalet Komisyonuna geldiği sırada bizim en çok üzerinde durduğumuz hususların başında şu geliyordu: Mesela "Sınır şu olsun." diyorduk. Yani özgürlüklerin korunması, ifade özgürlüğünün korunması açısından çok ihtiyatlı davranılması gerektiğini ve üzerinde önemle tartışmak istediğimiz hususların kanun metnine eklenmesini biz talep ediyorduk. Bir diğer husus: Biz, özgürlükler ile güvenlikçi politika arasında mevcut olan bu yasanın Meclis gündemine getirildiği süreçte bunun en büyük kaygımız olduğunu dile getirdik. Yani güvenlikçi bir yaklaşımla mı yoksa özgürlükçü ve aslında ülkenin yararına olabilecek bir yaklaşımla mı? Kanunun yapılma sürecine hangi anlayışın hâkim olabileceğini... Nitekim de hangi anlayışın hâkim olduğunu da net bir şekilde dile getirdik ve bunu da yaşadık.

Şimdi, en önemli sorun... Yani her şeyin sonucu yargıya geliyor ve yargının karar vermesi gerekiyor. Peki, güvenilir bir yargı var mıdır ülkede? Maalesef güvenilir bir yargıdan bahsetmek mümkün değil. Her şeyden önce, biz, hepimiz çok net bir şekilde bu işten şikâyetçiyiz. Yargı makamları arasında çok ciddi bir şekilde bir çelişki söz konusu ve uyumsuzluk söz konusu. Hani, bir alt mahkeme bir üst mahkeme kararına uymuyor, üst mahkemenin vermiş olduğu kararı alt mahkeme tanımıyor, dolayısıyla çok ciddi bir şekilde hak ihlalleriyle biz karşı karşıya kalıyoruz. Ha, sadece bu yargı mensupları arasında mı? Hayır, kurumlar arasında da çok ciddi bir şekilde uyumsuzluk var. Yani yasama, yargı ve yürütme organlarını teşkil eden diğer organlar arasında da gerçek anlamda bir uyumsuzluk var. Yani bu, bu tür uyumsuzluklar neyi dile getiriyor aynı zamanda? Güvenlik ilkesini de tartışılır hâle getiriyor.

Şimdi bir soruyu sormamız gerekiyor kendimize değerli arkadaşlar. Özellikle bu 5651 sayılı Yasa Komisyondayken biz halktan şöyle bir geri bildirim aldık: Toplum güvenli alanı farklı bir mecrada arıyor yani farklı bir ülkede arıyor. Bakın, biz isteriz ki gerçek anlamda özgürlüklerin korunduğu, gerçek anlamda tarafsız, bağımsız ve güvenilir bir yargının da hâkim olduğu ülkemiz olsun ama bütün denetim de ülkemizde olsun yani Türkiye'de olsun. Niye olmasın bu? Ama bakın, halkımız -bütün partilere oy veren, parti ayrımı yapmıyorum- vatandaş güvenli mecra olarak maalesef dışarıyı görüyor. Bu çok ciddi bir sorun. Aslında bunu bizim gidermemiz gerekiyor. Bunu giderebilmemizin yolu da Türkiye Büyük Millet Meclisidir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısıdır ve içinde yer alan 5 grubun ve hatta daha fazla partinin içinde yer alabileceği uzlaşı kültürüyle, başta Anayasa olmak üzere tüm yasaların yeniden oluşturulması ve güvenilir bir ülke hâline getirilmesidir. Bu çok önemli bir mesele. Değerli arkadaşlar, onun için, Bakanlığın, BTK'nin, değerli milletvekili arkadaşlarımın ve değerli bürokratların çalışmaları elbette ki iyi niyetli yapılan çalışmalar fakat gerçek anlamda, hukuki altyapının, gerçek anlamda bilgi ve teknolojinin altyapısının oluşturulmasının ve güvenli bir alanın yaratılmasının bizim için elzem olduğunu ben burada sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi Sayın Bakan Yardımcımıza da bir iki soru sorarak...

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Abdullah Bey, bir ricada bulunabilir miyim iyi niyetinizden cesaret bularak; tam on dakika oldu, bir toparlarsak soruları.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben zaten bitirmek üzereyim.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Rica ediyorum, tam on dakika oldu.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Teşekkür ederim Başkanım, ben de bitiriyorum zaten.

Şimdi, bakın, ben dört beş gün önce Ağrı'daydım. Ağrıda sıcaklık eksi 48 derece oldu, bir şeye baktım ve gerçekten de biz paylaştık birçok yerde. Çok ciddi şekilde zor bir kış koşullarıyla karşı karşıyayız. Fatih Bey, sanırım siz de o bölgedensiniz, o yüzden sizin de bu konuda bir pozitif ayrımcılık yapmanızı talep ediyorum.

Evet, şöyle: Sonbaharda yine çalışırken çocuklarımızın hepsi birikerek bazı tepelere çıkıyorlardı. Çok da keyifliydi aslında, çok da eğleniyorlardı. Oturuyorlardı, şöyle bir yay çiziyorlardı ve 15-20 çocuk, ilköğretimde okuyan çocuklar, ellerinde sadece 2 ya da 3 tane tablet vardı; bakın, 15-20 kişiye... Hepsi toplanıyorlardı -aynen size manzarayı anlatıyorum- 1 kişi açıyor, internete ulaşmaya çalışıyor, 5-6 kişi üzerinde duruyor ve derslerini bu şekilde takip ediyorlardı ve çok da eğlenceliydi. Ben bir ikisine katıldım ama o anı sizinle paylaşamıyorum. O şekilde derslerini görüp sonra da evlerine dönüyorlardı. Aralarında da ayrı bir iletişim de söz konusu, aslında çok da keyifliydi fakat işin acı tarafı şu: Şimdi, tabletler dağıtıldı, bölgede de dağıtıldı ama belli kişilere dağıtıldı. Gerçekten bu çok üzücü bir şey yani herkese dağıtılması lazım.

Diğer bir taraftan, şimdi artık eksi 30'un altına düşmüyor Ağrı'da sıcaklık, çocukların hiçbirisi eğitimden yararlanamıyor. Gerçek anlamda bunun gözetilmesi lazım. Hadi ben Ağrı özelinde örnek veriyorum ama bu Konya Ovası'nda da var maalesef, Ankara'da da var. Ankara'da Dikmen'deki o Keklik Pınarı Mahallesin gidin, emin olan orada da aynı sıkıntı var. Bu nedenle, şimdi biz tarihsel olarak bir şey yaşadık -Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim- ilk defa mekân olarak okullar her yer yani Türkiye'nin herhangi bir ücra köşesi mekân oldu. Dolayısıyla mekânı bu kadar genişlettiğimiz alanda en çok ihtiyaç hissedilen internet altyapısının yoksunluğu ve bu çok ciddi şekilde mağduriyete neden oluyor. Bunun giderilmesi için gerçekten bu anlamda elinizde nasıl bir çalışma var şu anda, önümüzde nasıl bir çalışma var? Onun -çok önemli- üzerinde durmamız gerekiyor, özellikle tablet dağıtımıyla ilgili. Bakın, ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu da bunu deklare etmişti, biz parti olarak da buna kesinlikle varız, yeter ki tablet dağıtılmasıyla ilgili bir şey gelsin önümüze konulsun, hep beraber bu işin altına... Ben Komisyon Başkanımızın da bu konuda "evet" diyeceğini düşünüyorum. Yani eksik olan, tableti olmayan bütün öğrencilerimizi tablet sahibi yapmamız için bir kampanya başlatmamız gerekiyor, bir.

İki: İnternetle ilgili bu sıkıntıyı nasıl gidermeyi düşünüyorsunuz? Bu çok önemli.

Bir diğer husus Sayın Bakan: Şimdi, 65 yaş ve üstü olan yaşlılarımız var, hepsini eve mahkûm ettik, anayasal anlamda da bu bir eşitsizlik aynı zamanda, kesinlikle bir hukukçu olarak kabul etmiyorum. Nedeni de şudur: Anayasa'nın 10'uncu maddesine de aykırıdır. Eve hapsettik fakat mesela bir aşı uygulaması var; hiçbir yaşlımızın, 65'in üzerindeki yaşlıların internet okuryazarlığı yok; kendisine bir mesaj gidecek, mesaja cevap verecek, bu aşı uygulamasından faydalanacak veya başka bir işlemle ilgili... Bununla ilgili ayrı bir çalışma başlatmayı düşünüyor musunuz?

Bir diğer husus Değerli Bakan: Özellikle engelli vatandaşlarımıza ilişkin buna dair özel bir çalışmanız var mı?

Beni sabırla dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Evet, teşekkürler.

ZAFER IŞIK (Bursa) - Sayın Vekilim, belli sayıda mı tablet dağıtıldı, belli kişilere mi tablet dağıtıldı?

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ya emin olun...

ZAFER IŞIK (Bursa) - Belli kişilere mi, belli sayıda mı?

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Belli kişilere oldu yani sayı da kişilere de oldu.

ZAFER IŞIK (Bursa) - İkisi farklı şey ama.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Yok yani kişilere oldu. Ben bunu şey olarak söylemiyorum.

ZAFER IŞIK (Bursa) - Belli kişilere, belli sayıda değil?

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Aynen.

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Zafer Bey, söz talep edin de kayıtlara girsin. Siz konuştuğunuzda...

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Yani o da şöyle bir şey oluyor...

BAŞKAN HÜSEYİN YAYMAN - Abdullah Bey...

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Ben şöyle cevap vereyim hemen yani burada asla öyle bir adaletsizlik içerisine girmek istemiyorum, şöyle bir şey: Yani bir yere gittikleri zaman, bir ilçeye maalesef belli kişilerden bilgi alıyorlar ona göre, öyle olunca da belli kişilere gitmiş oluyor. Ben bunu şey olarak suçlamak istemiyorum.