KOMİSYON KONUŞMASI

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Sağ olunuz, çok teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Bakanım, değerli bürokratlar; hoş geldiniz. Sunumuzun için çok teşekkür ederiz. Çok yararlanacağımız, bundan sonraki takipte de çok mutluluk verici çalışmalar; geç kalmış, bugüne kadar çoktan bitirilmesi gereken çalışmalar ama bir yerinden tutmak, katkı sunmak, taş üstüne taş koymak çok değerli. Hem bürokratlarımızı hem bu konudaki karar mercisinde bulunan herkese çok teşekkür ediyoruz.

Buradaki temel sorumuz şudur: Özgürlükler bir başkasının özgürlüğünün üstüne inşa edilmez, özgürlükler o özgürlük alanının sonundan itibaren inşa edilir ki özgürlük alanları genişleyebilsin. Dünyadaki gelişim de hep bu yönde olmuştur. Kısıtlamalar, sınırlamalar, yasakçı bakış açıları dünyayı da bizi de bir yere götürmüyor. Yani parlamentosunu basmakla suçlanan bir Amerikan Cumhurbaşkanından, 15 Temmuzda devletin içinde yuvalanmış bir eşkıya çetesinin ayaklanmasına kadar pek çok şeyi ne yazık ki bizim kuşağımız yaşamak zorunda kaldı, keşke bunlar olmasaydı, biz bunların dışında kalabilseydik, dünya bunların dışında kalabilseydi ama ne yazık ki bunları yaşıyoruz. Bunlara çözüm üretmek zorundayız, uygarlığımızı büyütmek zorundayız, gelişimi özgürlüklerden yana ilerletmek zorundayız. Bunların en başta gelen şeyi, kurumsal, siyasal özgürlükler. Belediyelerin, yerel yönetimlerin, kaymakamlıkların, valiliklerin bütçelerinden başlayarak özerkliklerinin ve bunların merkezden denetimlerinin dijitalleşmesi, hizmetlerinin dijitalleşmesi, katkı sunulması çok kıymetli şeyler. Burada en önemli yaptırım, kişilerin özgürce kendilerini ifade edebilecekleri mecraları yaratmaktır. Demin Fransa'dan örnek verdi kıymetli hocamız. 1993 yılında gazeteci olarak bir yolsuzluk soruşturması için Paris'e gittim. Türkiye'yi, F-16 off-shore nedeniyle, takograf üreteceğim diye 4 milyon dolar dolandırmış bir firmanın peşine düştük. Adamı bir türlü bulamıyorduk, muhtara gittim. Hint asıllı bir muhtardı. Bana sorduğum sorular karşısında "Seni anlamıyorum." dedi. "Neden anlamıyorsun? İşte, bunları istiyorum. Nasıl ulaşacağım?" dedim "Orada bilgisayar var." dedi. Bilgisayarın başına geçtim; adını, soyadını yazdım, kişinin ticaret sicili kayıtları geldi, oturduğu yer geldi, adresi geldi ve tapu kayıtları geldi. Ben bundan yararlanarak kişiye gittim. "Senin kafanı patlatırım, ağzını burnunu kırarım." "Polis! Özel alanıma girdin." Öyle bir şey olmadı. Kapının zilini çaldım, adam aşağı geldi "Evet, ben Türkiye'yle ticaret yaptım. Bu karşılıklı bir alışverişti. Ben Türkiye'yi dolandırmadım, ticaret yaptım, para kazandım ve benim sistemim bunu akladı. Muhtarlığa giderseniz orada bununla ilgili mahkeme kayıtlarını bulursunuz." dedi. Her şey muhtarlıkta mevcuttu. Bizim, bireysel duygu ve düşüncelerimizin ötesinde, başkalarının özgürlük alanlarını, bilgi edinme hakkını ve bunlara serbestçe ulaşımını sağlayacak yolları açmamız gerekiyor. Bu, devlet görevlisi olabilir, benim partimden veya sizin partinizden herhangi bir seçilmiş kişi olabilir, bunun hiçbir önemi yoktur. En temel rütbe vatandaşlıktır. Yurttaşlığın üstündeki diğer rütbelerin tamamı gelip geçici şeylerdir.

Sorum: Yurttaşın özgürlük alanını genişletecek ne yapıyoruz? Ki sizin bu yaptığınız çalışmaları takdirle karşıladım, o özgürlük alanlarını genişletebilecek ama bunu yurttaşa sunabilecek miyiz? Yani muhtardan başlayarak, bunu bilgisayar sisteminden bir kişi girerek bu sistemin içerisinde kendisine yer bulabilecek mi ve biz bütün bu çalışmalar içerisinde varlığımızı borçlu olduğumuz halkımıza bu özgürlük alanlarını sunabilecek miyiz? Bugün belki de oksijen kadar yoğun olarak ihtiyaç duyduğumuz en önemli alandır.

Size tekrar çok teşekkür ediyorum bu sunum nedeniyle, sizlere çok teşekkür ediyorum bu çalışmalar nedeniyle. Ama özgürlük alanımızı nasıl genişleteceğiz? Daha çok özgürlüğe nasıl kavuşacağız ve güvenlikçi politikaları özgürlükle, demokrasiyle nasıl taçlandıracağız? O konuda sizden bilgi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.