KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, Bakanlığımızın değerli bürokratları; hepinize hoş geldiniz diyorum.

Sayın Bakan, tabii, sözüme teşekkürle başlayayım ben de. Yaptığınız sunumda iyi ve yararlı olan ne varsa hepsi için teşekkür ediyoruz bir milletvekili olarak milletimiz adına. Mesela, Elektronik Beton İzleme Sistemi -bunu Bakanlığınız bize sundular- mükemmel işliyor. Mekansal Adres Kayıt Sistemi; evet, o sizin dışınızda ama onunla ilgili Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğünün bu Bina Kimlik Sistemi ve onunla entegrasyonu gibi çalışmalar gerçekten hepimizi heyecanlandıran çalışmalardı, bunları da özellikle belirtmek istiyorum.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - CBS'de bizde.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Efendim?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - O da bizde.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - CBS sizde, onu söylüyorum. Mekansal Adres Kayıt Sistemi için dedim.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Onu da CBS bünyesinde yapacaklar işte.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü bünyesindeki Mekansal Adres Kayıt Sistemi (MAKS) ile Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğünün yürütmekte olduğu proje entegrasyonu doğru bir iştir. Bunun için takdir ediyorum, kutluyorum, teşekkür ediyorum tabii ki. Bu konu da deprem... Özellikle deprem sonrası vatandaşların ihtiyaçlarını giderme azmi ve gayretiniz için de ayrıca teşekkür ederim.

Tabii, her şey doğru olamayabiliyor. Bizim görevimiz de kimi zaman bu gördüğümüz yanlışları, eksikleri ve doğru olmadığını düşündüğümüz konuları paylaşmak, sizlerin dikkatini çekmek olacaktır. Umarım, onların da size faydası olur, bizler de bir daha bunları ifade etme ihtiyacı duymayız.

Sayın Bakanım, ben Komisyon çalışmalarında önerilerimi madde madde kendimce yazmıştım, sizi ilgilendiren bazı konuları paylaşmak istiyorum. Aslında bir de şey var, o da sizin bilginizde olsun. MTA'nın da depremsellik, sıvılaşma gibi bazı GIS verileri var, bunları belediyelere, yerel yönetimlere ücreti karşılığında veriyor. Yerel yönetimler buradan para ödemek zorunda çünkü ilgili mevzuat bunu emrediyor, onlar istese de bunu yapamıyorlar. Bu bir sıkıntı, belediyeler MTA'nın bu depremsellikle ilgili, sıvılaşma sorunları, meseleleriyle ilgili, yer bilimleriyle ilgili verilere belediyelerin parasını ödemeden erişme şansı yok. Deprem riski yüksek olan ülkemizde bunun ücrete dayalı ve sıkıntı yaratır bir duruma dönüşmemesi arzu edilir. Buna dikkatinizi çekmek istedim.

Şimdi, tabii, bu, 19 Şubat 2019 tarihli bir yazıyla, sizin yazınızla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız belediyelerden kentsel dönüşüm strateji belgesi hazırlamalarını talep etmiş ancak büyük bir kısmının henüz hazırlanmamış olduğu Komisyonumuza gelen bürokrat arkadaşlarımız tarafından ifade edilmişti. Bunun en kısa sürede hazırlanması, tamamlanması ve sonlandırılması için sizin belki bu konuda, yerel yönetimlerin tamamında biraz daha dikkat çekiyor olmanız önemli olur diye düşünüyorum.

Müteahhitlerin nitelikleri, yeterliliği, aldıkları eğitimler vesaire bununla ilgili Yapı Müteahhitlerinin Sınıflandırılması ve Kayıtlarının Tutulması Hakkında Yönetmelik konusunda ve bunun etkinleştirilmesi, bunun doğru ve etkin kullanımı konusunda bir talep var. Örneğin, müteahhit şirketler inşaat mühendisi istihdamı getirilmesi yararlı olur diye düşünüyorum. Onu da özellikle belirtmek isterim.

Şimdi, kentsel dönüşümü salt sağlam dayanıklı yapı imalatı olarak da görmemek gerekiyor. Bu, değişik şekillerde ifade ediliyor yani, sosyal donatı alanlarıyla, yaşanabilir, nitelikli, yaşam kalitesinin en üst düzeyde olabileceği kentleri oluşturabilmek... Yoksa olay sadece betondan öteye gitmez. Orada bir hayat, bir yaşam kültürünün oluşacağını görerek hareket etmekte fayda var. Gördüğümüz kentsel dönüşüm alanlarında -ki kent içinde yıkılan alanlara "rezerv alan" deniyor, o ayrı; gerçi sonradan adı "proje alanı" olarak da ifade edildi- tabii ada bazında yapılan -çoğunlukla ada bazında- bu tür dönüşümler çoğunlukla o bölgenin ihtiyacına yanıt verebilir nitelikte olmuyor.

5393 sayılı Kanun'un 73'üncü maddesi ile 6306 sayılı Kanun'un arasında uyum ve birlikte hareket edebilme kabiliyetini getirmek gerekir diye düşünüyorum. Mesela, rezerv alanların belirlenmesinde mühendislik birimi esaslarına uyulması ki burada çevre hassasiyeti, zemin uygunluğu, kent kültürü, kentin mimari özellikleri gibi bunların da dikkate alınması... Mesela, İzmir'deki rezerv alanı aslında Bayraklı fay hattı "zone"u üzerindeki bir alan olduğunu, teknik olarak da Mühendis ve Mimar Odaları Birliği de bu konuda ifade etmişti.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Şimdi, sonra da diyorsunuz ki "Niye Mühendisler Odasıyla çalışmıyorsunuz?" E, değil öyle.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Efendim?

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Öyle değil yani...

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Pardon efendim... MTA'nın çok eski bir fay hattı olduğuyla ilgili şeyi var, hatta...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Türkiye diri fay hattında olan bir...

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Bize koruma "zone"u önermemesine rağmen biz planlama esnasında 100 metrelik "zone" ayırdık. Yani orada öyle bir şey çıktı ama tespit edilmiş, rapora bağlanmış bir fay hattı söz konusu değildi. Bize bir koruma alanı belirleyelim diye...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ben Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin ilgili Jeoloji Mühendisleri Odasının sunduğu rapor ve Türkiye diri fay hattı haritası üzerinden bildirdiği veriler üzerinden konuşuyorum.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Biz de diyoruz, bize mesela bildirilmiş bir "zone" olmamasına rağmen, istememize rağmen biz her hâlükârda böyle bir kamuoyu oluşturulduğundan dolayı...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Kim tarafından bildirilmiş diyorsunuz?

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - MTA tarafından ve diğer kurumlar tarafından.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - İşte, zaten belediyeler de MTA'nın verilerine ücretsiz erişemiyor.

TOKİ BAŞKANI ÖMER BULUT - Ama biz buna rağmen 100 metrelik bir koruma "zone"unu yeşil bant olarak bıraktık.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bakın, ben başka bir şey daha söyleyeceğim rezerv alanla ilgili. Mesela, Elâzığ'da, Elâzığ Belediyesine yaklaşık 59,6 hektarlık bir rezerv alan, bakın, adı "rezerv alan"... Elâzığ'da mülkiyeti maliye hazinesinde olan yaklaşık 59 küsur, 60 hektara kadar olan bir rezerv alanın mülkiyeti belediyeye devredilmiş. Belediye Başkanının bizzat kendi sunumunda, kendi sözleri "Burada lüks konutlar, güzel binalar, konutlar yapacağız, 500 milyona yakın bir gelir beklentimiz var; buradan elde edeceğimiz geliri de kentsel dönüşüm için kullanacağız." diyor. Rezerv alan bu iş için midir Sayın Bakan? Yani rezerv alanın kullanım amacı bu mudur? Bu anlaşılır değil. Yani demek istediğim, tekrar söylüyorum: Rezerv alan tanımını, amacını ve kullanım fonksiyonlarını doğru koymak ve bir ilde, bir belediye şeyinde farklı, bir başka belediye ilişkilerinde farklı olmaması gerekir. Bunun siyasi olmadığını düşünmek istiyorum; siyasetüstü olduğunu ifade ediyoruz, buradaki konuşmalarımızı da bu eksende, bu çerçevede yapıyoruz, bu zeminde yapıyoruz. Bu, gerçekten doğru bir uygulama değil. Adına "rezerv alan" demeyin, yeni imar alanı deyin, bir şey deyin, verin, olabilir yani. Öyle bir ihtiyacı vardır Elâzığ Belediyesinin, yeni yerleşim alanlarına, konut alanlarına... İmar plan değişikliği yapın ama adına "rezerv alan" diyorsanız İzmir'deki rezerv alan ile o Elâzığ'daki rezerv alan arasında da bir uygulama farklılığı olmaması gerekir.

Şimdi, e, tabii, yerel yönetimlerle bu anlamda iş birliğinizin olması gerektiğini düşünüyorum. Bakın, ahır, ağıl, kümes ve benzeri tarımsal yapıların da aynı zamanda deprem dayanıklılıklarının tespiti ve bununla ilgili de sadece konut yapılarının değil tarımsal yapıların da depreme dayanıklılıklarının yapılması, tespitlerinin yapılması buna yönelik de önlemlerin alınması gerekiyor. Sonuçta onlar da can ve onların da kaybı, sonuçta ekonomik, millî ve yaşama dair bir kayıptır. O konu da dilerim -mutlaka yapılıyordur- daha etkin veya yapılıyorsa da teşekkür ederek o konuyu sonlandırayım.

Şimdi, tabii, bu ticari iş yerlerinin kayıt sistemi olmadığı... Depremde yıkıntı sonrasında "Hangi esnaf neredeydi?" "Kaç esnaf vardı? Esnaf var mıydı, yok muydu?" bu, Bakanlığınızı ilgilendirmiyor olabilir ama Hükûmetin bir temsilcisi olduğunuzdan bunun bir eksiklik olduğunu da ifade etmek isterim.

Sayın Bakanım, bu imar plan uygulamalarında çok başlılık sorunu var ve bu, hâlen bir türlü ortadan kalkmıyor, sürekli bir ihtilaf var. Bu ihtilaflı durumları mümkün olduğunca diyalogla birlikte hareket ederek... Bunu, size söylediğim şeyi ben belediye başkanlarına da söylüyorum; Bakanlıkla iş birliği, koordinasyon içinde olunmasında fayda var. Sonuçta kamu kurumları, devletin kurumları, bütün kurumlar, biz, hepimiz vatandaşa hizmet etmek için varız.

Şimdi, büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri, ilçe belediyeleri... Ben bunu bir öneri olarak da getirmiştim, bu konuda bir çalışmanız var mı, olacak mı, olabilir mi bilemiyorum ama örneğin büyükşehir il ve nüfusu belli bir sayının, 100 bin veya 250 bin üzerindeki ilçe belediyelerinde deprem etüt merkezleri veya yapı kontrol laboratuvarları kurularak akredite edilmesi yani resmiyet kazandırılması, onlar üzerinden, onların çalışma yönergesinin hazırlanması ve bu sayede yapı envanterinin süreklilik arz eden bir çalışmayla sürdürülmesi yararlı olur. Ayrıca, belediyelerde depremselliği yüksek olan veya depremsellik esaslı bir sınıflandırma yapılarak norm kadro düzenlemesi getirilerek ilgili yer bilimci, inşaat mühendisi, mimar, şehir plancısı gibi birtakım mühendis kadrolarının zorunlu tutulması ve bunların da sürekli, düzenli eğitiminin yapılması yararlı olacaktır diye düşünüyorum. Bu konuda bir çalışmanız var mı?

Zannediyorum Gökan Bey ifade etti, bu 30 bin metrekareye kadar... Mevzuatımıza göre 5 ayrı işin şantiye şefliğini tek bir mühendis yapıyor, bunu 30 bin metrekareye düşürmek de yararlı olabilir.

Kamu binaları, Yapı Denetim Kanunu kapsamı dışında. burada kamu kuruluşları kendi fen işleri daire başkanlıkları veya kendi bünyeleri çerçevesinde o yapı denetimlerini kendileri yapıyorlar ama burada kamu ayrı, özel niye ayrı? Yani yapı denetimi, yapının doğru yapılmasını denetleyen bir mekanizmaysa ve bu doğru iş yapıyorsa kamu veya özel ayrımı olmaması gerekir; Yapı Denetimi Kanunu'nda böyle bir ayrımın olmamasında yarar görüyorum.

İstanbul Büyükşehir Belediyemizin önerdiği bir İstanbul deprem konseyi vardı. Bu konuda bir görüşünüz var mı, bir öneriniz oldu mu, bir desteğiniz olacak mı? Onu da öğrenmek istiyorum.

Bakın, İzmir depreminden, alüvyon zeminler hakkında bir şey öğrendik "Artık buna dikkat ediyoruz." dendi ama Sakarya Büyükşehir Belediyesinin sunumunda da aslında alüvyon zeminde yıkımların olduğu ve uyarının zamanında da dikkat çeken bir konu olduğu ifade edildi yani Sakarya depreminden, Adapazarı depreminden bugüne demek ki alüvyon zeminde İzmir'de de, daha birçok yerde de konut yapılmaya hâlen devam ediliyor.

Sayın Bakanım, "köy evi" diyorsunuz ama İzmir'de köy evi olmaz, İzmir'de köy yok çünkü, köy tüzel kişiliği kalktı, mahalle oldu, mahalle evi oldu onlar.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Karaburun'da var, Karaburun'da.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yok efendim. Yani köy tüzel kişiliği yok, büyükşehir belediyelerinin tamamında köy tüzel kişiliği kalktı.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Tek katlı ev var.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Köy" ifadesi -ben terminolojik konuşuyorum, terminoloji üzerinden konuşuyorum- büyükşehir belediyelerinde tüzel kişilik olarak o tanım kalkmıştır; adı "köy" olanların tamamı mahalle oldu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - "Kırsal yerleşim yeri" diye var.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Hayır efendim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Meclis karar alabilir.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Alabilir o ayrı. Bakın, "köy" demiyorsunuz yine, "kırsal yerleşim alanı" diyorsunuz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Aynı statüde yer alması için...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bakın, kırsal yerleşim alanıyla getirilen düzenleme ise sadece kırsal yerleşim...

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Değerli vekillerim, zamanımızı daha verimli kullanalım.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Ben, izin verirseniz -araya girilmesin- Sayın Başkanım, bitirmek üzereyim, bir iki konum daha var.

Kırsal yerleşim alanı düzenlemesi başka bir şey; o, birtakım ekonomik, maddi imkânlar getiren -vergide yüzde 25'e kadar- su ve yatırımlarda indirimler getiren bir şey. İyi bir şey yani en azından köye doğru bir geri dönüş kararı ama köy tüzel kişiliğinin kazandırılması lazım.

"Köy" ismini belki Elâzığ için kullanabilirsiniz, büyükşehir belediyesi olmadığı için orada köyler var ama İzmir'de köyler yok artık, Malatya'da köyler yok artık. Şimdi, o nedenle, bunun terminolojik olarak doğru olmadığını düşünüyorum, eğer "doğru" diyorsanız köy tüzel kişiliklerini geri getirelim ki benim arzu ettiğim de odur.

Şimdi "ahır" diyorsunuz, o dediğiniz şeylerin de ahır olma imkânı yok, onların ahırla bir ilişkisi yok; onlar olsa olsa ardiye olur, o evlerin ıvır zıvır eşyalarını koyabilecekleri kapalı bir mekân hâline döner. "Ahır" denilen alanda havalandırması, ısısı, aydınlatması, pencereleri, yönü dahi, yemlikleri, süt sağım alanı, buzağı alanı... Aynı zamanda, bakın -ben tarımcıyım, tarım makineleri ve teknolojileri mühendisiyim köken olarak- şunu söyleyeyim size: Her büyükbaş hayvan için 20 metrekare alana ihtiyacınız var, sadece hayvan için; kapalı ahırdan bahsediyorum, 20 metrekare. Buzağı için bunun yarısı, buzağılar için. Bir de süt sağımı yapacaksanız büyükbaş hayvan için yaklaşık -hayvanın arkasında, önünde bir alana da ihtiyacınız var neyse- 30 metrekare alana ihtiyaç olur, hadi sıkıştırdınız, 2 baş. Yani buraya "ahır" demeniz için köy evinin ihtiyacı olan şey... Köy evinin depoya ihtiyacı olur, traktörünü koyacak bir kapalı alana, en azından sundurma altına ihtiyaç olur, makinelerini koyacak, alet edevatını koyacak bir alana ihtiyacı olur, ürünün hasat edip getirdiğinde koyacak bir depoya ihtiyacı olur. yani kendimizi kandırmayalım, buralar köy evi falan değil, bu evler ne olur? Ben size söyleyeyim Sayın Bakanım: Bu "köy evleri" dediğiniz evler, vatandaşın hoşuna gider, güzel, konforlu, ısıtması sobayla falan -evet, köyde de öyle yani doğal gaz getiremediğimiz için- ama oraya "Ben, o konforu bırakmak istemiyorum." diyen, tarlasını tapanını da satar -ben size söyleyeyim- "Ben burada yaşayayım. Orayı ardiye yapayım. Giderim, amelelik yaparım, birinin yanında işçi olarak çalışırım." der. Küçük çiftçiyi, küçük köylüyü tarımdan koparır böylesi köy evleri. Üretimle ilişkilendirilmemiş bu tür imar alanları, konut alanları "köy" denilerek, köy üretim alanına, imar alanına dönüşmez. Bunu özellikle belirtmek isterim.

Sayın Bakanım, bakın, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sözünü aynen okuyorum: "Rıza Bey Apartmanı enkazının altından 38 vatandaşımız çıkarıldı. Bu alanı hem depremde kaybettiğimiz -bakın 'bu alanı' Rıza Bey Apartmanı'nın üzerinde bir konuşma yapıyor- vatandaşlarımızın hatıralarını yaşatacak hem de deprem bilincinin hafızalarda kalmasını sağlayacak bir yer olarak düzenleyeceğiz. Rıza Bey Apartmanı sakinlerinden buradan ev sahibi olmak isteyenlere de aynı bölgede konutlarını yapıp teslim edeceğiz."

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - Tamam, aynı şeyleri söylüyoruz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - "Aynı bölgede" diyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANI MURAT KURUM - "Burada" diyor işte.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Yakın çevresi...

Orada bakın, o K1 parselinde 3 blok var, 3 bloktan Rıza Bey Apartmanı sadece 1 blok. "Bu alanı" derken onun dışındaki blokları kastediyor.

Sizin sözünüz var Sayın Bakan, diyorsunuz ki: "O bloku iptal ediyoruz." Bu, sizin sözünüz Sayın Bakan.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Tamam aynı şeyleri söylüyoruz.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bir sabredin, iki dakika bekleyin ya, olur mu böyle şey? Bakın biz burada iş yapıyoruz.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Aynı şey konuşuldu ya. Rıza Bey'e biz de gittik, orada gördük.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Biliyorum. Ben sizinle karşılıklı polemiğe girmeyeceğim, ben Sayın Bakana sorumu yönelteceğim. Rica ediyorum.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Değerli Vekilim, biraz daha toparlayalım. Bayağı ilerledik.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, bitiriyorum, son şeyim.

BAŞKAN RECEP UNCUOĞLU - Bitirelim lütfen.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - Hem "yerinden" diyorsunuz hem de...

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bakın, ben Sayın Bakanın söylediği şeyi söylüyorum, başka bir şey değil, aynen kendi ağzından çıkan söz. "O bloku iptal ediyoruz, o bloktaki vatandaşlarımızı da eğer bu alana yerleştiremiyorsak rezerv alana taşıyacağız, bu alanı boş bırakacağız." diyorsunuz Sayın Bakan.

Şimdi, bakın, tabii, imzacılardan maliklerin 30'u işte istiyormuş ya da 29'u, 1'i sadece istemiyormuş; istemeyen kişi, 7-8 yaşlarında 4 evladını kaybetti. Bunu istemek kadar doğal bir hakkı da olamaz. O apartmandaki kat malikleri çoğunlukla kiraya vermişler, daha önce bu deprem riski çok yüksek olan binada, her an yıkılabilir endişesiyle satmışlar; epoksiyle güçlendirilmiş, sözde güçlendirme yapılmış. Bunların hepsi biliniyor, şimdi orada o maliklerin bu talebine "evet" diyorsunuz. Orayı en azından onlara verin; maliklerin haklarını. Hiçbir itirazımız yok; onların da hakkı var, mülkiyet hakkıdır, anayasal bir haktır, onlara da verin ama o apartmanın bulunduğu alan değil, çevre binalar olabilir, çevre parseldeki, aynı parseldeki diğer bloklar içerisinde olabilir veya rezerv alanda olabilir. Bu konuya bir kez daha dikkatinizi çekmek istedim.

Bu benim vicdani bir meselemdir. Sayın Demir, siz ısrarla itiraz ediyorsunuz. Ben bu konuyu gerçekten vicdani bir mesele hâline getirdiğim için bunu ifade etme ihtiyacı duydum. Sizin de vicdanen çok üzgün olduğunuzu biliyorum, depremde yitirdiğimiz her bir can için en az benim kadar ıstırap duyduğunuzu da biliyorum ama böyle verilmiş bir söz varken, bundan niye... Onun sebebini anlayabilmiş değilim.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.