KOMİSYON KONUŞMASI

ATİLA SERTEL (İzmir) - Şimdi, ben diğer bulgu önerilerini de konuşacaktım fakat geneli üzerinde vaktimiz on dakika, onun içerisinde değerlendiririz.

2018'e bulgu 8.2.2... Burada sondaj gemilerinde tipik personelin etkin olarak görev almamasından bahsediliyor. Sizler de millî menfaatleri korumak ve arama çalışmalarında gerek personel gerekse teknik ekipman anlamında yerli ve millî olmak için adımlar atıldığını belirtiyorsunuz, doğru da yapıyorsunuz. Bu anlamda hâlihazırdaki sondaj gemilerinin içerisinde, çalışanların içerisinde yabancılar var mı? Bu gemilerde kaç Türk, kaç yabancı çalışıyor? Özellikle sondaj gemilerinin petrolü bulmadaki ve hedefe varmadaki noktada yerli ve millî olmanın çok önem taşıdığını düşünüyorum ve siz de öyle düşünüyorsunuzdur, ortak bir fikir.

Öte yandan raporda bir başka tespit daha var: O da yerli yazılıma dikkat çekiyor. TPAO, Schlumberger firmasından temin ettiğiniz "Omega" isimli sismik bir veri yazılımı için 2018 yılında ABD'ye 834.500 ABD doları, 2019 yılında 3,2 milyon ABD doları ve 2020 yılında 1,7 milyon dolar ödendiği belirtiliyor. "2021'de de 990.700 ABD doları ödeneceği tespit edilmiştir." deniyor. Şimdi, burada, mutlaka yerli yazılımın üretilmesine dikkat çekiliyor. Sizin bu yerli yazılımla ilgili girişimleriniz hangi aşamada, bu konuda çabanız hangi noktada? Merak ediyoruz yani hepimiz çünkü yurt dışı menşeli yabancı firmalara yüksek meblağlar ödeniyor ama bizim artık bilgisayar, yazılım mühendislerimizin son derece başarılı ve son derece üretken olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bu yerli yazılımın geliştirilmesi için yapacağınız maliyet belki 1 kez, belki 2 kez yüksek de olabilir ama sürekli dışarıya bağlı olmak ve dışarıya dolar ödemek yerine bu yerli yazılımın mutlaka olması gerektiğini şahsen düşünüyorum, şahsen düşünüyoruz. Hep birlikte o noktada belki ortak noktadayız ama olmuyor. Sondaj gemilerinin yapımından itibaren kullanılan her türlü yerli ekipman, makine, yazılım açısından yerli ve yabancı oranlarını ben merak ediyorum. Yani, sadece yazılım değil, üretim açısından da bizim yerli üretimimizi desteklemek gerekir diye düşünüyorum.

Geneli üzerinde de şu notları almışız, yani bu da bizim için sorulması gereken durumlar. Özellikle, Sayıştay raporunda sondaj sahalarında faaliyetlerde kullanılmak üzere temin edilen motorinin çalındığı yani hırsızlık yapıldığı konusunda şikâyetlerin arttığı ve konunun TPAO Teftiş Kuruluna intikal ettiğini siz de, biz de biliyoruz. Örneğin; Batman Bölge Müdürlüğü sorumluluğunda sondajı yapılan bir kuyu faaliyetinde kullanılmak üzere 257 bin litre mazot temin edildiği, 236 bin litre mazotun operasyonda kullandığı, yaklaşık 22 bin litre mazotun TPIC çalışanlarına teslim edildiği, söz konusu hırsızlığın söz konusu teslimat yapıldıktan sonra yapılmış olabileceğinin raporlarda yer aldığı ve konunun jandarmaya intikal ettiği tespitlerine yer verilmiştir deniliyor, bunu biz demiyoruz, diyorlar. Yıl içinde yapılan diğer bir ihbardaysa Batman ve Adıyaman Bölge Müdürlüğü sondaj sahalarında mazot ikmali yapılırken eksik teslimat yapıldığı ve böylece haksız kazanç sağlandığı iddiaları var. Bu hırsızlık olaylarıyla ilgili tespit edilen, mahkemeye sevk edilen, bu konuda hırsızlık yaptığı için tutuklanan ya da yargılanan kimler var? Yani bir de, bu işin personel içinden de çıkabildiği, çıktığı noktasında iddialar var. Bu olayları önlemek için ne gibi önlemler aldınız ve alıyorsunuz, yani bu nasıl önlenebilir? 2018, 2019, 2020 yılları içerisinde yıl yıl toplamda TPAO'nun bu konudaki zararı ne olmuştur? Ne kadar mazot yürütülmüştür ve bunun parasal karşılığı nedir? Bunları öğrenmek istiyorum.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan: "Türkiye açısından yeni bir dönem açılacak." dedi. Müjdeyi de geçtiğimiz ağustos ayında açıkladı, "Fatih sondaj gemimiz 20 Temmuz 2020'de Tuna-1 kuyusunun sondajında 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetmiş durumda." dedi. Bu duruma elbette sevindik, biz bunu BOTAŞ'a da söyledik, sevinilmeyecek gibi değil. Kendi doğal gazını kendin çıkarıp kullanmak kadar güzel bir şey yok, ele güne karşı avuç açmayalım, para da dökmeyelim, doğrudur. Yani, doğal gazın dışa bağımlılığının önlenmesi kadar önemli bir keşif yok ama o günden sonra bu basında bazı kaynaklarda çok fazla bilgi yer almıyor, yani durdu olay birdenbire, o müjde kısmından sonra durdu. Ben de, hem KİT üyesi olarak hem bir milletvekili olarak hem de bir gazeteci olarak merak ediyorum yani, TPAO olarak siz bu keşfi nasıl değerlendiriyorsunuz, sizin kurum olarak doğal gazın çıkarılmasında bir payınız var mı, bir yerinden tutacak mısınız? Bu konunun uzmanları olarak Karadeniz'deki doğal gaz rezervi hangi tarihte çıkarılacak ve ekonomiye ne zaman kazandırılmaya başlanacak? Bununla ilgili çalışmalarınız mutlaka Bakanlıkla birlikte, BOTAŞ'la birlikte sizin de sürüyordur. 320 milyar metreküp rezerv toplam kaç senede çıkarılır ve Türkiye'nin kaç yıllık üretimini karşılayacaktır? Onunla ilgili birtakım iddialar var, birtakım yazanlar çizenler var ama konuyu buradan öğrenmek çok daha doğrudur diye düşünüyorum. Bahse konu rezervin bugünkü şartlardaki parasal değeriyle ve bu rezervin artmasını da bekliyor mu bilim adamları? O konudaki görüşlerinizi almak istiyorum.

Yine, TPAO'nun 2019 yılında 886 milyon lira faaliyet zararı oluşmuş, 886 milyon lira. Satışlar bir önceki yıla göre artış göstermesine rağmen deniz arama ve sondaj faaliyetlerindeki artışın zarara yol açtığı bir vurgulanıyor. Finansman sıkıntısına giden kuruluşun 2 milyar 600 milyon dolar borçlandığına dikkat çekiliyor, Sayıştay bu işin çözümü için Hazineye ödenen yüzde 10 hasılat payına son verilmesi gerektiğini söylüyor. Anlaşılan bu arama ve sondaj faaliyetleri sizi de maddi açıdan zor duruma düşürmüş görünüyor, keşke bulsak da yani onun zararını da telafi edip çok büyük kâr sağlasak yani, keşke. Bugün itibarıyla sizin finansal durumunuz nedir? Onu öğrenmek istiyorum. 2.6 milyar dolarlık kredinizi ödemekte sıkıntı çekiyor musunuz? Arama ve sondaj çalışmaları uzun soluklu bir iş, siz bu şekilde daha ne kadar dayanabilirsiniz? Finansal sıkıntıları atlatmak için çözüm ürettiniz mi?

TPAO'nun kira bedelleri de var, ödediği yüksek rakamlar söz konusu. Aslında bizim dikkatimizi çeken şu: KİT'ler de kendi binaları olduğu hâlde veya kendi binasını yapacak gücü olduğu hâlde kirada oturmanın yolunu tercih ediyor gibi geliyor, kira bedelleri de çok yüksek ödeniyor. Yani, işte, dün konuştuk, dün denetlerken 30 milyon küsur kira ödemiş, kendi binasında oturmuyor ama 30 milyon küsur. Siz gene öyle kiralar ödüyorsunuz, bu KİT'lerdeki kira bedellerinin sizin TPAO'nun kira bedellerinin toplam yıllık giderleri nedir, nerelerdedir? Onları da merak ediyorum çünkü KİT'lerin başında bulunan insanların "Ben yaptım, oldu bitti." anlayışıyla hareket etmesinin çok doğru olmadığını düşünenlerdenim, öyle de yaptığınızı söylemiyorum ama öyle yapanlar var. Mesela dün değil, önceki gün... Ben bir haber göstereyim: Yüz otuz bir yıllık İzmir'deki Fransızların yaptığı Devlet Demiryollarının tarihî binasına, İzmir'in ilk saat kulesinin olduğu binaya PVC kaplatmış Bölge Müdür Yardımcısı. Yani, böyle bir şey ki; Şile'deki Sünger Bob gibi olmuş, yani kaleyi Sünger Bob'a çevirmiş gibi. Ya, tarihî, yüz otuz bir yıllık bir kültürel mirasa "Ben üşüyorum ya da cam balkon olsun önüme." diye PVC'yle kaplatmış. Neyse, dün gece yıktılar yani bu şeyi söyledikten sonra, biz haber yaptıktan sonra, yani muhalefet ettikten sonra doğruyu buldular ve o tarihî binayı kurtardık. Şimdi, bu anlayışı aslında biz eleştiriyoruz yani "Ben yaptım, oldu bitti." demek...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Sayın Vekilim son bir dakika.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Bitti Başkanım.

Çok teşekkür ederim bu sabrınız ve nazik davranışlarınız gözlerimi yaşartıyor.

TPAO GENEL MÜDÜRÜ MELİH HAN BİLGİN - Rica ederim efendim.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Yani, ben sizin hemşehrinizim, yakınınızım.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Komşuyuz.

ATİLA SERTEL (İzmir) - O açıdan da beni kolladığınızı biliyorum. Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Sayın Genel Müdürüm, başarılar diliyorum. İnşallah, daha iyi ve güzel hizmet dönemi olsun ama ilk konuşmamda söylediğim gibi, sizin ciddi biçimde o usulsüzlüklerin ve yolsuzlukların üstüne gitme durumunda olacağınıza inanıyorum ama sizin döneminizde sürenin bittiği ve sizin döneminizde zaman aşımına uğradığını da burada tekrarlamak istiyorum. Bu da doğru değil, sizin geldiğiniz gibi üç yıl önceki heyecanla hemen bu işe girişip bu işleri çözmeniz lazım gelirdi diyorum, bunu da şahsınıza yaptığım bir eleştiri olarak kabul edin.

Teşekkür ederim.