KOMİSYON KONUŞMASI

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, çok hızlı geçtiniz, ben 2'nci madde yerine 1'inci madde üzerindeki hakkımı kullanacağım, 2'nci madde üzerinde konuşmayacağım, onu öncelikle arz edeyim.

BAŞKAN TAHİR AKYÜREK - Buyurun.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu'nun 3'üncü maddesinde yer alan "Tanımlar" başlığı altında bulunan bentlerden 4 bent değiştirilip 3 yeni bent eklenmektedir. (b) bendinde yapılan değişiklik incelendiğinde burada ilk olarak göze çarpan değişiklik "doğal" kavramının eklenmesi. Buna göre doğal sit alanı, ormanlık alanlar ve yerler turizmi koruma ve geliştirme bölgesi hâline Cumhurbaşkanının kararıyla getirilebilecektir. Bu durum, doğal alanların yok edilmesine veya geri dönüşü imkânsız olarak tahrip edilmesine neden olabilir. Burada sorulması gereken husus doğal alanları eklemekteki kasıt nedir?

Yine, "kamu yararı" ibaresi tanıma eklenmektedir. Bilindiği üzere kamu yararı, konunun nereden yaklaşıldığına bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Öyle ki "kamu yararı" kavramıyla bir müteahhide 2 liraya mal edilebilecek bir yolun 4 liraya kolaylıkla yaptırılabildiği Türkiye şartlarında, böylesi ucu açık ve belirsiz bir kavramın kanuna eklenmesi, keyfî bir yaklaşımın doğacağı izlenimi yaratmaktadır. Bakıldığı zaman, "ekonomik fayda" ile "toplumsal fayda" kavramları her zaman iç içe değildir. Burada toplumsal ve yerel taleplere göre mi hareket edileceği yoksa devletin ekonomik bir kazanç elde etme kaygısıyla mı hareket edeceği bilinmemektedir.

Aynı zamanda, mevcut kanunun (d) bendinde yer alan "turizm merkezi" tanımında "yeri, mevki ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan edilen alanlar" kavramı, "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri" tanımına da eklenmektedir. Cumhurbaşkanı, böylelikle sadece turizm merkezi için değil bu maddenin geçmesiyle birlikte kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri üzerinde de sınırsız bir yetkiye sahip olacaktır. Daha önce sadece tarihî ve kültürel alanlar üzerinde sınırlar Cumhurbaşkanı tarafından belirlenirken değişiklikle doğal alanlar da dâhil yer, mevki ve sınırlar Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecektir. Yetkileri tek elde toplayan bir yaklaşım sektörel gelişimi sağlayamaz. Daha önce de sıklıkla değindiğimiz gibi, turizm sadece iktidarın sorunu değildir. Burada çok yönlü düşünülmesi ve tüm paydaşların bu süreçte aktif katılımlarıyla bir yol haritası belirlenmesi gerekmektedir.

Yine (d) bendinde, "turizm merkezi" tanımı, yeni şekliyle kültür ve turizm koruma ve geliştirme bölgeleri dışında bulunan, fakat bölgesel özelliği taşıyan alanlar olarak genişletilmiştir. Bu yapılırken ormanlık alanlar da bu kapsama alınmakta ve yeni bir doğa katliamının ilk adımları atılmaktadır. Öyle ki orman katliamlarının temelini oluşturan en önemli alanlar taş ocağı, HES ve turizm tesisleridir. Bu alanlar, özellikle kıyı kentlerinde ormansızlaştırma politikasının dinamosu olarak görev yapmaktadır. Türkiye'de 2018 yılına kadar 500 bin hektar civarında orman, turizm yatırımlarına tahsis edilmiş durumda. Bu durum özellikle 80'li yıllarda bazı orman alanlarının turizm bölgesi ilan edilmesiyle hız kazanmaya başlamıştır. Otel, golf sahası ve aklınıza gelen her türlü turizm yapıları yapılmak üzere orman yapısı yok edilip yapılaşmaya açılmıştır. Bu alanlar mülkiyet olarak devredilmemiş, tahsis edilmiş ve kâğıt üzerinde de hâlâ orman olarak görülüyor. Buraların gerçekte orman örtüsü kaldırılmış ama belgelerde "orman" diye görünen yerler. Yine, turizmi geliştireceği vaadiyle yapılan dünyanın en büyük havaalanının bulunduğu yerin önemli bir bölümü orman ve havaalanı yapılmak için tahsis edilmiştir, dolayısıyla bu durum kaygı uyandırmaktadır. Biz şuna kanaat getirdik: Cumhur İttifakı gerçekten yeşili çok seviyor, buna ikna olduk ama doların yeşilini çok seviyorsunuz.

Teşekkür ederim.