KOMİSYON KONUŞMASI

NURAN İMİR (Şırnak) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi arkadaşın konuşmasına paralel olarak gerçekten hani gülmemek için kendimi zor tuttum. Bu, anlayış olarak aslında sorgulanması gereken bir durum. Tamamıyla merkeziyetçi otoriteden totalitarizme geçiş ve oradan da aslında diktatöryal bir rejime evrilmenin adı diyebilirim. Şimdi, söz konusu turizm alanları ve bunun paralelinde bir sürü sıkıntılar ifade etti. Aslında bu kanun teklifi, başlı başına yine doğrudan halkın iradesine, halkın emeğine, halkın cebine, halkın doğasına bir müdahaledir. Bu müdahalenin bir başka tanımı da kayyum rejim olarak ifade ettiğimiz bir şey boyutu. Mesela Cizre çok tarihî, milattan önce kurulmuş bir kent, son seçimlerde -belki de bir çok arkadaş biliyor, bir meclis ve bir eş başkanlık sistemimiz vardı- yüzde 78 oyla seçilen belediye eş bakanlarımız, meclisimiz beş ay kendi görevinde işini yapamadılar, kayyum atandı ve biliyor musunuz arkadaşlar, Cizre Belediyesi kayyuma devrolan bir belediye -sadece bir örnek anlamında söylüyorum- şu an Cizre Belediyesine ait tek bir bahçe yok, bir park yeri yok hatta mezbahaya kadar başka kurumlara devredilen bir belediyeden söz ediyoruz. Bunun turizm ağı ayrı başlı başına bir sorun. O yüzden aslında direkt bu başkanlık sistemiyle bağlantılı bu paketler. Başkanlık sistemiyle birlikte bir rejim değişikliğine uğrayan ülke pozisyonundayız son beş yıldır. Bütün kamu kurumları tekelleştiriliyor. Bu rejimin bir diğer adı "başkanlık sistemi" dediğimiz aslında saray sistemine dönüşüyor ve buna hepsi bağlanılmaya çalışılıyor. Bu süreç içesinde mesela Meclise gelen her kanun teklifi saray sistemine bağlanarak yasalaştırılmaya çalışıldı, çalışılıyor ve artık son süreçlerde geliştirilen kanun tekliflerinin içindeki maddelerde de tek tek saraya haklar verilmektedir. Bunun başka bir adı yoktur. Bu ülkede artık kamudan tutun özel sektöre para akımının olduğu her alan saraya bağlanmaktadır. Yani aslında ilk söylediğim söze geliyorum, bu ülkenin tümüne bir kayyum atanmış pozisyonuyla karşı karşıyayız.

Geçen hafta bizim milletvekillerimizden aslında parti olarak, ilkesel olarak bizim duruşumuz nedir, biraz açıklanmıştı. Biz bunu anlayış olarak gerçekten sorguluyoruz ve bütünen bunun karşısında bir tutum belirtiyoruz. Cizre Belediyesinden örnek verdim fakat kazandığımız onlarca belediyeye kayyum atandı. Şimdi ise muhalefetin elinde olan kıyı bölgelerindeki belediyelerin elindeki bütün ekonomik alanlar gasbedilerek bir şekliyle tekelleştirilmek isteniliyor. Bunun aslında kayyum rejiminin bir parçası, bir devamı olduğunu da ifade edebiliriz.

Son yerel seçimlerle birlikte yönetimlere, kaybettiğiniz günden beri yerel yönetim sistemine karşı bir cephe oluşturdunuz. Yerel yönetimlerin ekonomik alanlarını her geçen gün daraltarak kayyum politikasıyla işlevsiz bir hâle getiriyorsunuz. Bu hızla bir sonraki seçimlerde de belediyeleri yandaş şirketlere devretmeye kadar gidilebilinir yani anlayışın barındığı durum budur aslında.

Bugün, bir yıldan fazladır dünya genelinde yaşanan pandemi ve ekonomik kriz bütün iş sektörlerinin yükünü artırmış, binlerce esnaf kepenk kapatmıştır. Ekonomik destek programlarının geliştirilmesi gerekirken, özellikle turizm sektörünün teşvik ve desteğe ihtiyacı varken sizler burada turizm sektörüne ekstra bir yük getirmek istiyorsunuz. Böyle bir süreçte bu tarz bir kanun teklifinin yine alelacele bir şekilde Komisyona getirilmesi kabul edilebilir bir durum olmamakla birlikte diğer taraftan da ülkede milyonlarca genç işsiz varken yabancı çalışanların önünü açabilmek, kendi insanını işsizliğe ve açlığa, yoksulluğa terk etmenin direkt adıdır. Son beş yılda tarımdan hayvancılığa, turizmden sanayiye ve aklımıza gelebilecek her türlü iş alanını tekelleştirdiniz. Nerede fakirin, emekçinin cebine beş kuruş giriyorsa kestiniz, ya Varlık Fonuna aktardınız ya saraya bağladınız. Bütün bunları yaparken kültürel değerler, çevresel faktörler, doğa ve ormanlar hepsi göz ardı edilerek yapılıyor.

Kendi kentimden de tekrar örnek vermek istiyorum. On bir yıl boyunca Şırnak Uludere Vadisi'ne yapılan barajlar daha yeni tamamlandı fakat duvarlarında su sızıntısı var. Bu aralar insanlar o yolları bile kullanamayacak durumdalar. Barajlarla yaptığınız doğa katliamını bir de denetlemiyorsunuz. Bunun sonuçları yeni bir felakete sebep oluyor çünkü düşündüğünüz tek şey "Burada ne kadar kâr elde edebilirim?" mantığının kendisidir.

Şimdi, vatandaş zaten ekonomik kriz ve yoksullukla mücadele ederken sizler burada işinize nasıl geliyorsa o şekilde kanunları değiştiriyorsunuz. Bir yandan suni gündemler yaratarak, muhalefeti illegalize ederek, tutuklamalarla, gözaltılarla meşgul ederken diğer tarafta da burada kimsenin haberi olmadan her gün bir torba kanun getiriyorsunuz ve değişiklikler yapıyorsunuz. Bu kanunların topluma faydalı olup olmayacağı umurunuzda bile değil, bunu net ifade ediyorum. Kendi çıkarlarınız dışında düşündüğünüz hiç kimse, hiçbir şey yok. Ne yazık ki bu açık ve net ve bunu 83 milyon yurttaş görüyor, takip ediyor. Bu tarz rantçı anlayışlarla yasa düzenlemeleri yapılamaz diyoruz, bu anlayıştan vazgeçilmeli ve yasalar, tarafları masaya oturtularak, tartışılarak halkın yararına çıkarılmalıdır diyoruz. Bu açıdan da ben bütün bunlardan kaynaklı bu kanun teklifinin bir bütün olarak geri çekilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum.