KOMİSYON KONUŞMASI

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Sayın Genel Müdürüm, değerli Yönetim Kurulu üyeleri; şimdi birkaç konu üzerinden tekrar geçeceğim ve bazı yaptığınız çalışmaları milletvekili arkadaşlarımla da paylaşmak istiyorum, size de önemini bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Öncelikle bu kömür yıkama, zenginleştirme konusunun, bu garantili kömür yıkama işinin artık firmalar eliyle değil, TTK bünyesinde yapılmasının çok daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Böylece üretim planlamanızla birlikte yıkanacak kömürlerin de iş süreç akışının sizce programlanması daha mümkün olacak. Zaten bu teknik bilgiye sahip olan personel var. Halihazırda TTK'de mühendisler, yöneticiler de var. Böylelikle de bu filtrasyon yapılmadan zarara dönüşen ara ürünlerin farklı yöntemlerle satılarak haksız kazanç elde edilmesinin de önüne geçilmiş olur diyorum.

Şimdi, TTK bazı adımlar atıyor. Yani biz de milletvekilleri olarak o sürece katkı vermeye çalışıyoruz. Ben birkaç örnek vermek istiyorum. Örneklerden bir tanesi ATEX sertifikalı ürünler, yani alev yaymaz ürünler. Bunlar; işte şalterler var, devre kesiciler var. Sunumda da zaten gösterildi tablo hâlinde. Bunun ne kadar önemli bir adım olduğunu şuradan hareketle söyleyeceğim: Bu üretilen ATEX sertifikalı alev yaymaz ürünler Türkiye'de başka bir firma tarafından üretilmiyor. Yani tamamen yerli ve millî dediğimiz ve mühendislik becerisinin de yerli ve milli olarak, sürece katılarak üretilen, adeta Zonguldak'tan diğer şehirlere ihraç edilen bir malzeme kalemi. Eskiden taşkömürü de böyleydi. Aynı Zonguldak'ta üretilirdi, ihraç edilirdi, demir çelik fabrikalarında kullanılırdı, bu yüzden de sanayinin lokomotifi olarak anılırdı. Şimdi TTK'yi ayağa kaldırmanın sadece taş kömürüyle ilgili olmadığını da görmek durumundayız. Yani taşkömürünün yan sanayilerinin de, sektörlerinin de aynı anda devlet eliyle geliştirilmesi gerekiyor. Bu bakımdan, bu ATEX sertifikalı ürünler çok kritik ürünler.

Bu konuyla ilgili birinci adım şöyle atıldı: Önce Kurum kendi ihtiyacını karşılayacak bir planlama yaptı, daha sonra bizlerin de girişimiyle birlikte BOTAŞ -yani dünya devi bir marka kendi alanında BOTAŞ- bu konuda koordinasyon içine girdi, siparişlerini verdi, testleri yapıldı, ağustos ayında da teslim edilecek bu siparişler. Bu çok kritik, BOTAŞ ayarında ve liginde olan tüm dünya markalarının da bu malzeme, ürünler dikkatini çekecektir. Dolayısıyla da BOTAŞ'ın da maliyetlerine de bir katkı yapacak tabii ki.

Aynı zamanda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı yine satın alınacak firmalar, çalışacağı firmalar arasında TTK'yi de bu ATEX sertifikalı ürünlerle yazdı. Elektrik Üretim AŞ'yle benim de yaptığım görüşmeler var, yine Genel Müdürlüğün yaptığı görüşmeler. Doğal gaz santrallerinde yine bu ürünlerin kullanılmasına yönelik bir adım var. Türkiye Kömür İşletmeleriyle yine bir üretim süreci zaten halihazırda planlanıyor. Bu, birinci aşamada gerçekten devlet kurumları arasındaki koordinasyonun artırılmasıyla ilgili çok kritik, önemli bir adım ve bu hayata geçmiş durumda, şu anda süreçler ilerliyor.

Şimdi, ikinci bir adım var, o da şu: Madem bu ürün Türkiye'de üretilmiyor, üreten yok, yatırım da yapılmıyor ve bu, TTK'de üretiliyorsa bizim TTK'yi desteklememiz ve Türkiye'deki özel madencilik sahalarında da bu ürünlerin kullanılmasını sağlamamız gerekli. Bu ürünler tabii ki işçi sayısını yüzde 100 artırdığınızda, makine parkını yüzde 100 artırdığınızda birdenbire üretiminizi 2 katına çıkaracağınız bir üretim modeli değil. Mutlaka artar ama bunun "know-how"ının da aynı zamanda gelişmesi gerekli. Bu bakımdan şu anda özel sektöre ben de mümkün olduğunca yönlendiriyorum, tanıtıyoruz, kataloglarını gönderiyoruz ve bu anlamda bir hareketlilik başladı. Benim OYAK ERDEMİR'le de yakın zamanda yaptığım görüşmede, kendilerinin bu anlamda BOTAŞ gibi TTK'ye lokomotif olabileceğini hem kâr edeceklerini hem de Kuruma da destek sağlayacaklarını yine paylaştık, konuştuk, bu ikinci adım.

Bir üçüncü adımda, ben KİT Komisyonunda dile getireyim, bütün milletvekili arkadaşlardan da bu konuda yardım isteyeceğiz, o da şu: Önce Karadeniz'e komşusu olan ülkelere bu ürünleri ihraç etme hedefini gerçekleştirmeliyiz. Hiç, 10 ülkeye birden ihraç etmekten hareket etmiyorum ilk başta, bir tanesine ihraç edelim. O modeli uygulayarak mutlaka biz diğerlerine de, pek çok ülkeye de bu ihracatı gerçekleştirebiliriz, yeter ki isteyelim.

Şimdi, TTK bu anlamda attığı adımlarla, aslında Meclisle de entegre olarak üzerindeki bu yıllardan beri olan sıkıntılı, hantal durgunluğu aslında atıyor. Yani onu ben bizzat görüyorum. Diğer taraftan, tabii, bu işlemi yapan arkadaşların, bunlar yer üstü işçilerinin ve özellikle TTK'nin merkez atölyesi dediğimiz bölümde çalışan yer üstü işçilerinin bu üretimi yaparken yaşadığı bazı sıkıntıları var. Sıkıntı, eşit işe eşit ücret konusu. Bu konuyla ilgili maden işçilerinin önerisi var. Diyorlar ki: "Biz belirli bir dönem işe alındık. Alınırken toplu iş sözleşmesine göre bize de sözleşme imzalatıldı." Sözleşmeye göre aynı tezgâhta aynı işi yaptıkları hâlde ve neredeyse kıdemleri arasında da doğru düzgün bir fark olmadığı hâlde, sırf o sözleşme imzalatıldığı için... Tabii, işsizlikten gelip de iş sahibi olmak istiyorlardı. O nedenle kiminin arasında yüzde 50'ye, 30'a varan maaş farklılıkları var. Tabii, bu da iş barışını etkiliyor. Yani biz, tam da böyle ATEX sertifikalı ürünler ürettiğimiz bir entegre tesise sahip TTK'de daha büyük adımlar atmayı planlarken eldeki kalifiye kadroyu da kaybetme tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Böyle bir sıkıntı var. "Entegre tesis" dediğim de söylemesi kolay ama Türkiye'de sınırlı sayıda olan tesisler bunlar. Bir dönemin GAP projesi gibi Türkiye Taşkömürü Kurumu projesi aslında bölgede. Bir araba dahi üretebilecek tesislere sahip demek aslında. Ha, ama kârlı üretemez ama bir prototip yapabilir mi? Yapabilecek donanıma sahip demek. Yani her şey var ama seri üretim yapamazsınız. Yani böyle bir durum. O nedenle de kritik ve stratejik dönemlerde çok işe yarayacak bir durum.

Ben bir örnek vermek istiyorum: Bu yer üstü işçileri çok şey mi istiyor diye ki onlar zaten belirli bir... Yani planlaması da var. Aslında ben, burada sendikalara da bir sitemde bulunacağım, yani büyük, üst yapılara. Yani sendikalar kendilerine bağlı böyle işçilerin sorunlarını çözüyorlar, aynı eşit işe eşit ücret de ama söz konusu TTK olduğunda bir kenara itiliyor ve gelecek vizyonuyla hareket etmek için bu kadar çaba harcayan bir Kurumun işçilerini adeta "çalışmayın, gidin" şeklinde bir duruma itiyorlar. Dolayısıyla çok makul planlamalarla yıllar içinde, bir planlama tablosuyla birlikte bu sorun aslında küçültülerek ortadan kaldırılabilir. Şu örneği vereceğim: Bu işçilerin, yer üstü işçilerinin TTK'de sorununu çözmenin maliyeti 17 milyon TL. Net, yani hiç böyle afaki konuşmuyorum, 17 milyon TL. Bir örnek: ATEX sertifikalı ürünleri üreten sadece tek bir atölyedeki yer üstü işçilerinin 2018 yılında sağladığı tasarruf, yani ithal etmek yerine kendisi üretip üretmekle bu ürünlerden sağladığı tasarruf 17.137.680 lira. Kurumun 2018 yılı Faaliyet Raporu. Yani zaten aslında bir hak etme de var ve burada motivasyonu artırmak gerekiyor.

Diğer bir konu: Madem Zonguldak'ta entegre tesisimiz var; var, işte belirli bir verimlilik ölçüsüyle çalışıyor. Eskiden yani belki 5 katı, 10 katı personelin çalıştığı yerde şu anda daha az... Ama bakın neler yapılabilir? Bu konuyla ilgili görüşme yaptık biz Makine Kimya Endüstrisi Kurumuyla ve ağır ve hafif silah gruplarının ürün parçalarının seri üretimi... Yani biz, Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna aslında kardeş bir kurum oluşturuyoruz şu anda Zonguldak'ta. Böylelikle, bu seri üretime de Zonguldak... Yani işsizliğin had safhada olduğu, TTK'nin küçülmesine de bağlı olarak böyle bir durum oluştu. Böyle bir yerde savunma sanayisini Zonguldak'a getirmek için TTK'nin öncülüğünün olduğu bir süreç. Ümit ediyorum bu seri üretim Makine Kimya Endüstrisinin yetiştiremediği siparişler -ki silah sanayisinin özel sektörü de zaten yetiştiremiyor yani yetiştirse de beş katını da üretir, satabilir; öyle bir kurum Makine Kimya- sonrasında da özel sektörün de yine Zonguldak'ta bu anlamda harekete geçebileceği bir sektör. Dolayısıyla, bunu da ifade etmiş olayım.

Arama kurtarma ekipleriyle ilgili Bedri Vekilim de söylemişti, bir bilgi vermek istiyorum; BOTAŞ'la TTK arasında görüşmeler var. Hâlihazırda çalışan yer altı işçileri doğal olarak zaten yetişmiş arama kurtarmacılar aslında, tahlisiye ekibi dediğimiz ekipler ayrı bir eğitim alıyorlar ama onlar ağırlıklı olarak bu yangınlar ve zehirlenmeler gibi konularda ekstra ekipman kullananlar, onun dışındaki zaten hâlihazırda çalışan yer altı işçileri doğal arama kurtarmacı ve bugüne kadar Türk sanayisinin lokomotifi olup kurtardılar, hayat verdiler. Bundan sonra olası depremlerde de nice canları, belki burada oturan milletvekilleri olarak bizlerin bile yakınlarını kurtarması için dua edeceğimiz kahramanlar yine onlar olacak. Sırf bu nedenle bile TTK'deki norm kadro açığının giderilmesi, yarın bir gün ah vah deyip pişmanlık duyacağımız bir olası deprem süreci için de bir katkı sağlayacaktır.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Toparlayalım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Şimdi toparlıyorum.

Aynı zamanda da Ankara Büyükşehir Belediyesinin de bir çalışması var, yine TTK'yle bir süreç başlattı ama Bakanlık izni bekleniyor. Orada da tabii, deprem olan ile müdahalede yani o ilin içinden arama kurtarma ekiplerinin gitmesi çok mümkün değil, kendileri de enkaz altında kalabilir veya yakınları. O nedenle ekiplerin İstanbul açısından konuşursak; İstanbul'a yakın bir başka ilden gelmesi ve koordinasyonunu da başka ilden yapılması önemli. Bu bakımdan emekli madencileri koordine ederek -ki bunlar binlerce- tabii, sağlık raporları alınarak, TTK'de de eğitim almaları sağlanarak, yani bir güncelleme eğitimi, bu anlamda TTK yine can verecektir, hayat verecektir diyorum.

Son bir konu benim size dilekçesini verdiğim konu Sayın Başkanım. O konuyla ilgili de ben TTK'nin Bakanlık; Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının nezdinde girişimlerde bulunmasını boynunun borcu olarak görüyorum.

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Önerge diyelim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Evet, önerge.

O nedenle son bir dakika önergemi okuyacağım. Sonra konuşmamı...

BAŞKAN MUSTAFA SAVAŞ - Biz okuyacağız zaten. Okutacağım.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) - Peki, tamam.

O zaman ben milletvekili arkadaşlarıma ümit ediyorum; maden şehit aileleriyle ilgili sorunlarımız, sıkıntılarımız var. Bugün, KİT Komisyonunda biraz sonra okunup da oylanacak olan yani 2003 ve 2014 yıllarının dışında kalıp maden kazalarında şehit olanların ailelerine devlette istihdam hakkı tanıyan, 2003 ve 2014 arasındakilere tanındı çünkü bu ayrımcılığı ortadan kaldıran, onlara -yani babasız büyüdüler ama- bir nevi haklarını vermemizi sağlayacak olan bir adım atarsanız, bu, kardeşlerimize büyük bir moral olur. Bence bu konuyla ilgili çalışma yapacak Bakanlık yetkililerini ve yine diğer milletvekili arkadaşlarımızı da hem cesaretlendirir hem de buradan itibaren hiçbir siyasi partiye mal edilmeden bu konuda böyle onur duyacağımız, gurur duyacağımız bir süreci de başlatmış oluruz diyorum. Desteklerinizi bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.