KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli üyeler, bugün karşı karşıya olduğumuz ve bundan önceki nice torba kanun teklifiyle bir yandan yasama usulünü ve etiğini, öte yandan da yurttaşların en temel haklarını maalesef aşındırıyorsunuz.

Teklifle 9 farklı yasada değişiklik yapılması planlanmış fakat özellikle 2 maddenin bu teklifte yer alması gerçekten izaha muhtaç. Mahpusların iletişim hakkına ilişkin düzenlemeler getiren maddelerin bu teklifte yer almaması, açıkça Adalet Komisyonunun uzmanlık alanındaki bu konuların Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmemesi gerekir. Bu nedenle 9'uncu ve 10'uncu maddelerin tekliften çıkarılması gerekiyor. "Adalet Komisyonuna sunduk." dediniz, onların verdiği cevap da gerçekten aslında tüyler ürpertici yani bunca mahpus varken Türkiye cezaevlerinde bu konunun incelemeye değer görülmemesi.

Teklif, mahpuslara e-postayla iletişim hakkı getiriyor. Öngörülen düzenleme içindeki yegâne iyileştirme diyebiliriz aslında özellikle de Türkiyeli olmayan mahpuslar açısından değerlendirdiğimizde. Ancak mevcut uygulamalara baktığımızda, e-posta hakkının getirilmesiyle, ana dili Türkçe olmayan mahpusların iletişim hakkı önündeki engellerin kalkmayacağını da tahmin ediyoruz çünkü Türkçe dışındaki dillerdeki haberleşmelerin "Tercüman bulunamadı.", "Tercüme bütçesi yok." gibi gerekçelerle engellendiği konusunda mahpuslardan çok sayıda şikâyet geliyor. Bu durumun sadece mektuplaşma için değil, bilgiye, kitaplara erişimde de geçerli olduğunu vurgulamalıyım. Fakat görüyoruz ki tercüme için bütçe bulamayanlar, tüm mektupları dijital ortamda depolayabilecek, tüm görüşmeleri kayıt altına alıp saklayabilecek altyapı için pekâlâ bütçe bulabiliyorlar. Yine aynı problemle karşı karşıyayız; denetim, gözetleme, baskı, hakların kısıtlanması, hatta tümden kaldırılması için kaynak var ama kişilerin haklarından faydalanmasına, haklara erişime gelince kaynak birdenbire yok oluyor.

Sizin belki de teknik bir denetim meselesi olarak görüp bu teklife eklediğiniz maddelerdeki mahpusların mektup, e-posta ve yakınlarıyla görüşmelerinin kayıt altına alınmasına yönelik düzenlemeler, temel insan haklarına, Anayasa'ya ve uluslararası sözleşmelere tamamen aykırı. Bakın, 9'uncu maddeyle, 5275 sayılı Kanun'un 68'inci maddesinde değişiklik öngörülüyor. Yürürlükteki düzenlemeye göre mahpusların mektuplaşmaları zaten hâlihazırda sıkı bir şekilde denetleniyor. Yine bu maddenin (3)'üncü fıkrasında yer alan düzenlemeden feyzalan idarecilerin keyfî uygulamaları da birçok hak ihlaline neden olmakta. Şimdi, bir de kayıt altına alınarak saklanacak mektupların, sisteme erişimi olan kişilerce istenildiği zaman okunabilecek olması, mahpusun mahremiyet hakkının tamamen ortadan kalkması demek. Oysa temel hak ve hürriyetler tamamen ortadan kaldırılamaz; Anayasa'nın 13'üncü maddesine uygun olarak, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.

Şimdi, mahpusların özel hayatının gizliliğini ihlal edeceği gibi hapishane idaresine geriye dönük keyfî denetlemelerle bir tehdit mekanizması da sunuyor aslında bu. Mahpusları keyfiyetten korumaya yönelik hiçbir girişim olmadığı gibi, sürekli soruşturma ve ceza içinde ceza tehdidiyle -çünkü o insanlar zaten cezalarını çekiyorlar orada- karşı karşıya bırakacak bu düzenleme gerçekten geri çekilmeli. Ne diyor Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 8'inci madde? "Özel ve aile hayatına saygı hakkı: Herkes, özel ve aile hayatına, konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir." Şimdi, yazışmaların tamamının denetlenmesinin acil bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği çok açık. Burada nasıl bir kamu yararı var gerçekten, bunu açıklamakta güçlük çekiyorum.

10'uncu maddede ise -9'un dışında- 5275 sayılı Kanun'un 83'üncü maddesinde benzer bir değişiklikle -bu daha da tehlikeli- görüşlerin, daha doğrusu mektup, yazışma dışında yapılan görüşlerin kayıt altına alınıp bu kayıtların saklanması öngörülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Buyurun, tamamlayın Sayın Demir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kapalı görüşler görevlilerce zaten dinlenmekte, mahpusun özel hayatının gizliliği hakkı zaten sınırlandırılmakta. Siz istiyorsunuz ki mahpusların mahremiyet hakkı da tümden ortadan kalksın, özel hayatın gizliliği kalmasın. Artık sınırlandırma falan kesmiyor, bu, basbayağı hakların tamamen ortadan kaldırılmasına teşebbüs.

Şimdi, burada da yine kayıt düzenlenmesi kararı hapishane idaresinin takdirine bırakılmış. İdarenin tamamen keyfî şekilde davranarak istediği mahpusların temel haklarından biri olan özel hayatın gizliliği ve aile hayatını koruma hakkını ortadan kaldırmasının yolu kanuni olarak açılmış. Şimdi, sizler zannediyorsunuz ki hapishaneler sadece belli insanlara mahsus. Hayır, Türkiye gibi gerçekten demokrasinin yeterince içselleşmediği ülkelerde hapishanelerde insanlar yer değiştirir. Belki solcular ve Kürtler yer değiştirmez, o bizlerde sabitleniyor ama onun dışında, gerçekten farklı farklı kesimler cezaevlerine girebilir. Girdiğinizde bir bakıyorsunuz, birinden miras kalmış, siz miras konuşacaksınız, boşanacaksınız belki ya da evleneceksiniz ya da biri hakkında konuşuyorsunuz yani birinin, ne bileyim işte, onunla ilgili bir şeyler söylüyorsunuz; sonrasında bu kayıtlar sizinle ilgili hiç de iyi niyetler beslemeyen kişiler tarafından kullanılabilir, basına servis edilebilir, kamuya açık hâle getirilebilir ya da size şantaj malzemesi hâline getirilebilir. Yani bunun sadece bizlere yapılacağını düşünmeyin. Bir düzenleme getirdiğiniz zaman, demokratik kurallar içinde, uluslararası sözleşmeler ve Anayasa içerisinde düşünmeye biraz gayret gösterin derim.

O yüzden, bu düzenlemeler, bu 2 düzenleme gerçekten hukuka, Anayasa'ya, uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Zaten var olan kısıtlılıkların daha fazla kısıtlanmasına ancak otoriter rejimlerde ve baskı rejimlerinde ihtiyaç duyulur. E, bunun adını da illa böyle tescillemek istiyorsanız o zaman siz bilirsiniz diyorum.

Teşekkür ederim.